logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Arif Çevik [1.B.], B. No: 2014/16144, 28/6/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ARİF ÇEVİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/16144)

 

Karar Tarihi: 28/6/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Arif ÇEVİK

Vekili

:

Av. Kurbani ODABAŞI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklu kalınan süre için verilen tazminatın düşük olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi ve mahkeme kararlarının gerekçeli olmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/10/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu; nitelikli cinsel istismar, yol kesmek suretiyle yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından yargılandığı davada 14/4/2007 tarihinde tutuklanmıştır.

9. Başvurucunun bu davada 22/4/2010 tarihinde beraatine ve tahliyesine karar verilmiştir. Beraat kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 5/10/2011 tarihli ilamıyla onanmıştır.

10. Beraat kararının kesinleşmesinden sonra başvurucu; tutuklu kaldığı süre için 51.068,60 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebiyle Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinde Maliye Hazinesi aleyhine dava açmıştır.

11. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi 17/4/2012 tarihli duruşmada başvurucunun maddi zararı hususunda bilirkişiden rapor alınmasına karar vermiştir.

12. 4/12/2012 tarihli duruşmada bilirkişiye rapor ve dosyayı ibraz etmesi hususunda ihtarat yapılmasına ve bir sonraki duruşmanın 25/12/2012 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

13. Başvurucu müdafii 12/12/2012 tarihinde, Mahkemeye 25/12/2012 tarihinde başka bir davada duruşması olduğunu belirterek mazeret dilekçesi sunmuştur.

14. 25/12/2012 tarihli duruşmada Mahkeme, başvurucu müdafiinin mazeret dilekçesini delillendirmediği gerekçesiyle mazeretin reddine karar vermiştir. Bu duruşmada dosya bilirkişiden dönmüş, bilirkişi raporu okunmuş ve duruşma savcısından görüşü sorulmuştur.

15. Mahkeme; aynı duruşmada yargılamayı sonlandırarak başvurucuya 19.981,44 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ve 2.400 TL vekâlet ücreti ödenmesine, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin reddine karar vermiştir.

16. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Mahkememizce yapılan yargılama, Bakırköy 8. AĞCM'nin dava dosyası, tazminat talebine ilişkin bilirkişi raporu ve dosya kapsamındaki diğer tüm deliller, davalı savunması, davalı vekilinin beyanı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının hakkında yapılan soruşturma kapsamında Bakırköy 3 Sulh Ceza Mahkemesinin 04/04/2007 tarihli ve 2007/116 Sorgu sayılı kararıyla tutuklandığı ve 22/04/2010 tarihinde tahliye olduğu ,hakkında kasten tasarlayarak adam öldürme, nitelikli yağma, cinsel saldırı, konut dokunulmazlığını ihlal etme, hürriyetten yoksun kılma suçundan Bakırköy 8 Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 2007/220 Esas - 2010/131Karar sayılı ilamıyla beraatine karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, davacının beraat kararı verilmesi nedeniyle haksız olarak tutuklu kaldığı anlaşılmakla; bilirkişi raporu da gözönüne alındığında tazminat talebinin 19.981,44 TL 'lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin talebinin reddine, manevi tazminat talebinin de 20,000,00 TL lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin kısmının reddine ve tutuklama tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur."

17. Başvurucu bu kararı temyiz etmiştir.

18. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 23/6/2014 tarihli ilamıyla ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:

Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı ve davacı vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının toplamı üzerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmında yer verilen oranlar üzerinden, '4.597,95' TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, karar tarihindeki maktu vekalet ücretine hükmedilmesi,

2-Dava dilekçesinde, tutuklama tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulmasına rağmen, davacı lehine hükmolunan maddi ve manevi tazminatlar için, 04.04.2007 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi,

3-Gerekçeli karar başlığında, 'dava' yerine 'suç', dava tarihi yerine, 'suç tarihi ve saati' ile' suç yeri' ibarelerine yer verilmiş olması,

İsabetsiz olup, davalı ve davacı vekillerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, gerekçeli karar başlığında yer verilen 'suç yeri' ibaresi çıkartılarak, 'suç' ibaresi yerine 'dava', 'suç tarihi ve saati' yerine 'dava tarihi' yazılması ve hükmün vekalet ücretine ilişkin beşinci bendi hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hükmolunan maddi ve manevi tazminat miktarlarının toplamı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre '4.597,95' TL olarak hesaplanan nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ibaresinin yazılması ve hüküm fıkrasının birinci ve üçüncü bendlerinde davacı lehine hükmolunan maddi ve manevi tazminatların yasal faize ilişkin kısımlarında yer alan '04.04.2007' ibaresinin çıkartılıp yerine '14.04.2007' ibaresinin yazılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına [karar verildi].

19. Bu karar başvurucuya 8/9/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 3/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

B. Uluslararası Hukuk

1. Sözleşme Metinleri

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

...

5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir."

23. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadı

24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 5. maddesinin (5) numaralı fıkrasında öngörülen tazminat hakkı, ulusal bir makam veya Sözleşme kurumları tarafından bu maddenin diğer fıkralarından birinin ihlal edildiğinin sabit bulunduğu varsayımına dayanır (N.C./İtalya [BD], B. No: 24952/94, 18/12/2002, § 49). Sözleşme'nin 5.maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında bir özgürlükten yoksun bırakılma için tazminat almak üzere başvuru imkânının bulunması hâlinde anılan maddenin (5) numaralı fıkrasına uygunluk sağlanmış olacaktır (Wassink/Hollanda, B. No: 12535/86, 27/9/1990, § 38).

25. AİHM'e göre bir müdahalenin telafi edilmesine yönelik hukuk yollarının başarısızlığı Mahkemenin sonradan zaman bakımından yargı yetkisine dâhil edilmez (Blecic/ Hırvatistan [BD], B. No: 59532/00, 8/3/2006, §§ 77-79). AİHM, Korizno/Litvanya (k.k.) (B. No: 68163/01, 28/9/2006) kararında zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce başvurucunun gözaltına alınmasının sona erdiğini belirterek Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiği şikâyetinin yanı sıra (5) numaralı fıkrasının ihlal edildiği iddiasını da incelememiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 28/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu, tutuklu kaldığı süre nedeniyle kendisine ödenen tazminatın düşük olduğunu ve tazminatın tazminat hukukunun genel prensiplerine aykırı olarak hesaplandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık; 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinin beraatine karar verilen herkese tazminat imkânı sunduğunu, burada tutulmanın haksızlığının tespitinin tazminata hak kazanılması için bir ön koşul olmadığını, herhangi bir haksızlık veya düzenlemelere aykırılık tespiti yapılmayan somut olaydaki tutuklamaya istinaden beraat sonucu talep edilen tazminat hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının kapsamına girmediğini, şikâyetin konu bakımından yetkisizlikle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun tutukluluk hâli zaman bakımından yetki tarihinden önce sona erdiği için bu şikâyetin de zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğunu ileri sürmüştür.

29. Başvurucu, bakanlık görüşüne karşı beyanında Bakanlığın başvurunun kabul edilmezlik nedeniyle reddedilmesi yönündeki görüşlerine katılmadığını belirtmiş; esas yönünden ise başvuru dilekçesindeki açıklamalarına benzer açıklamalarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

30. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

...

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

31. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.

32. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

33. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

34. Somut olayda başvurucu; yargılandığı davada 14/4/2007 tarihinde tutuklanmış, 22/04/2010 tarihinde tahliye edilmiştir. Bu itibarla başvurucunun tutuklanması suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılması Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında değildir.

35. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunan kişilere tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 43).

36. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu, § 44).

37. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir(Safkan Aydoğdu, § 45).

38. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka uygun olup olmadığını inceleyememektedir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten yoksun bırakılma hâlini, dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemesi de mümkün değildir. Anılan şikâyet bakımından da zaman bakımından yetkisizlik söz konusudur (Safkan Aydoğdu , § 46).

39. Zira bireysel başvuruya konu müdahaleyi telafi etmeyi amaçlayan hukuk yollarının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra olumsuz biçimde sonuçlanması, müdahaleyi her zaman Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi içine sokmaz. Bu bağlamda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra tüketilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır (Safkan Aydoğdu, § 47).

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu; dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmediğini, rapora karşı beyanlarını ve itirazlarını sunamadan karar verildiğini ileri sürmüştür.

42. Bakanlık, bu şikâyete ilişkin görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

43. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Gökay Dayan, B. No: 2014/12206, 21/9/2017, § 21).

44. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, bu ibarenin Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Gökay Dayan, § 22).

45. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

46. Daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22). Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).

47. Somut olayda yargılama sürecinde 25/9/2012 tarihli duruşmada dosyanın Mahkemece uzman bilirkişiye tevdi edildiği, hazırlanan bilirkişi raporunun 25/12/2012 tarihli son celseden önce dava dosyasına sunulduğu, her ne kadar başvurucu ve vekili son celseye katılmamışsa da raporun içeriğinin 25/12/2012 tarihli Mahkeme kararının tebliği ile öğrenildiği, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını temyiz mercii önünde ileri sürme hakkının başvurucuya tanındığı ve başvurucunun bu yöndeki itirazlarını temyiz incelemesinde ileri sürdüğü anlaşılmıştır.

48. Buna göre başvurucunun daha önce ulaşamadığı bilgi ve belgelerin içeriğini yargılamanın sonraki aşamasında elde ettiği, bunlara karşı iddia ve itirazlarını dile getirme imkânına kavuştuğu, bu açıdan yargılama sürecindeki uygulamanın diğer tarafı üstün bir konuma getirmediği, yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletten yoksun kılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

50. Başvurucu; tutuklu kalması nedeniyle uğradığı maddi zararları delilleriyle ispat etmesine rağmen maddi zararlarının sadece maaştan ibaret sayıldığını, maaşının da asgari ücret üzerinden hesaplandığını, yine delilleriyle birlikte ortaya koyduğu manevi tazminat talebinin de çok düşük tespit edildiğini, aynı davada yargılanan başka bir sanığa 55.000 TL manevi tazminat ödendiğini, kendisinin evli ve dört çocuklu olması, ailesinin olay nedeniyle taşınmak zorunda kalması gibi durumlar gözönüne alındığında manevi zararı daha büyük olmasına rağmen kendisine 20.000 TL manevi tazminat ödendiğini, tüm bu hususları dava dilekçesinde ve temyiz dilekçesinde belirtmesine rağmen derece mahekemelerinin bu delillere ve açıklamalara neden itibar etmediğini açıklamadığını, gerekçesiz bir şekilde karar verdiklerini ileri sürmüştür.

51. Bakanlık, bu şikâyete ilişkin görüş bildirmemiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

53. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Canan Tosun, B. No: 2014/8891, 10/5/2017, § 22).

54. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Canan Tosun, § 23).

55. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

56. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

57. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

58. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

59. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).

60. Somut olayda Mahkemenin gerekçeli kararında geçen "Mahkememizce yapılan yargılama, Bakırköy 8. AĞCM'nin dava dosyası, tazminat talebine ilişkin bilirkişi raporu ve dosya kapsamındaki diğer tüm deliller, davalı savunması, davalı vekilinin beyanı hep birlikte değerlendirildiğinde;" ibarelerinden tazminat miktarını etkileyecek iddiaların değerlendirildiği görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda da değerlendirme konusu hüküm ve gerekçenin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 28/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Arif Çevik [1.B.], B. No: 2014/16144, 28/6/2018, § …)
   
Başvuru Adı ARİF ÇEVİK
Başvuru No 2014/16144
Başvuru Tarihi 3/10/2014
Karar Tarihi 28/6/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklu kalınan süre için verilen tazminatın düşük olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi ve mahkeme kararlarının gerekçeli olmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutma nedeniyle tazminat hakkı Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi