logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Alper Elmacı [1.B.], B. No: 2014/18954, 4/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALPER ELMACI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/18954)

 

Karar Tarihi: 4/7/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

YusufŞevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu

:

Alper ELMACI

Vekili

:

Av. Mustafa EKİNCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; isnadın sebebinden haberdar edilip savunması alınmadan mahkûmiyet kararı verilmesi, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması ve suçun sübutuna ilişkin değerlendirmenin dosya kapsamıyla örtüşmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Kastamonu Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü birtakım kişilerin uyuşturucu madde kullanma, satma, tehditle vatandaşlardan para alma gibi eylemlerde bulunduğuna dair gelen istihbari bilgiler üzerine çalışma başlatmıştır.

10. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı şüpheliller suçüstü yakalanamadığı ve başka suretle delil elde etme imkânının da bulunmadığı gerekçesiyle E.E., Ö.S., Ş.B., M.A., A.Ç., R.B., T.D., M.D., M.K., ve O.G.ye ait telefonların dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin tespiti talebinde bulunmuş; Kastamonu Sulh Ceza Mahkemesi 19/3/2007 tarihli karar ile dinleme kararı vermiştir. Bu kapsamda ilgililerin telefonları dinlenmiş ve yapılan dinlemeler tutanak ile tespit edilerek dosya içine alınmıştır.

11. Yapılan aramalar neticesinde, farklı niteliklerde sekiz adet bıçak, iki adet kuru sıkı tabanca, bu tabancalara ait şarjör ve mermiler ile bir adet tabanca, bu tabancaya ait mermiler ve uyuşturucu madde ele geçirilmiştir.

12. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının 26/1/2009 tarihli iddianamesi ile aralarında başvurucunun da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında kamu davası açılmıştır. İddianamenin başvurucuya ilişkin bölümünde hâlen başka bir suç nedeniyle ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgütün faaliyeti kapsamında işlenen şantaj, yağma, iş ve çalışma hürriyetini ihlal etme, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, tehdit ve izinsiz silah ve mermi bulundurma suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir. Ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi olarak örgütün diğer üyeleri ile yapmış olduğu görüşmelerde bu yöndeki talimatlarını verdiği belirtilmiş, bu kapsamda başvurucu ile yapılan görüşmelerin tarihleri kiminle yapıldığı ve içeriğine yer verilmiş, ayrıca örgüt üyeleri tarafından işlendiği iddia edilen eylemler tek tek açıklanmıştır. Açıklanan bu eylemler arasında 3 numaralı olay başlığı altında müştekiler M.B. ve S.B.ye yönelik yağma suçuna teşebbüs fiili ele alınmıştır.

13. Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi 11/272009 tarihli karar ile ''oluşa ve tüm dosya içeriğine göre sanıkların ceza infaz kurumunda bulunan sanık Alper Elmacı ile iddia edilen suç tarihlerinde cezaevi dışında bulunan E.E.nin da aktif bir şekilde örgütün faaliyetleri çerçevesinde üst liderlik koumunda diğer bir kısım sanıkları da yönlendirme faaliyetinde bulunarak kendilerine ve başkalarına haksız çıkar sağlamak için tehdit, baskı, cebir ve şiddet uygulamak suretiyle yıldırma ve sindirme gücünü kullanarak, sürekli olarak önceden sayı ve niteliği belirsiz suçları işlemek amacıyla tam bir işbirliği ve eylemli paylaşım anlayışı içinde disiplinli biçimde ve silahlı olarak örgütlendikleri, amaçları doğrultusunda faaliyette bulundukları, ceza infaz kurumunda bulunan sanığın ilettiği talimatları yerine getirdikleri, talimatlar doğrultusunda iş yeri kurşunladıkları ve diğer suçları işledikleri sanıkların bir çoğunun sürekli çalıştıkları bir işlerinin olmadığı, söz konusu yasa dışı eylemler ile elde edilen haraç alma vs.gelirleri geçim vasıtası haline getirmiş olduklarının iddia olunduğu, bu şekilde kendilerine ve örgüte menfaat sağladıklarının iddia edildiği dosya ve iddianame kapsamına göre sanıklara isnad edilen eylemler nedeniyle mahkememizin yargılama görevi bulunmadığı'' gerekçesiyle görevsizlikle dosyayı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250. madde ile görevli) göndermiştir.

14. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonunda 19/6/2012 tarihli karar ile başvurucunun, suç işlemek için kurulan silahlı örgütün kurucusu ve yöneticisi olma suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün ve örgütün yöneticisi sıfatıyla diğer örgüt üyeleri tarafından işlenen M.B. ve S.B. ye yönelik yağmaya teşebbüs suçundan 7 yıl 6 ay; İ.B.F.ye yönelik tehdit suçundan 2 yıl 6 ay; kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan 4 yıl 2 ay; Y.U.ya yönelik yağma suçundan 10 yıl; İ.A.ya yönelik tehdit suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararda özetle müşteki beyanları, bu beyanları destekleyen iletişimin tespitine ilişkin tape dökümleri, suç eşyaları, sanıkların tevilli ikrar anlamına gelebilecek savunmaları ve tüm dosya kapsamından sanıklar tarafından kurulan silahlı suç örgütünün üye sayısının üç kişiden fazla olduğu ve araç-gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli bulunduğu, örgütün yöneticileri Alper Elmacı ve E.E. ile örgütün üyesi olan diğer sanıklar A.Ç., Y.G., Ö.S., Ş.B., D.K., M.N.A., M.A., B.K., M.K., O.G., G.Y., M.Ş.Ö., H.Ç., T.D. ve N.Ç.nin sürekli birbiriyle irtibat hâlde oldukları, aralarında hiyerarşik ilişki bulunduğu, örgütün tüm eylemlerinin cebir ve tehdit kullanılarak geçekleştirildiği, örgüt yöneticileri Alper Elmacı ve E.E.nin örgütün faaliyeti kapsamında gerçekleşen aralarında M.B.ve S.B.ye karşı işlenen yağma suçu da olmak üzere bütün suçlardan sorumlu oldukları belirtilmiştir.

15. Anılan kararlar temyiz edilmiştir. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 24/10/2014 tarihli kararıyla başvurucuya ilişkin değerlendirmesinde, silahlı örgütün kurucusu ve yöneticisi olma suçu, örgütün yöneticisi sıfatıyla diğer örgüt üyeleri tarafından işlenen M.B. ve S.B.ye yönelik yağmaya teşebbüs suçu ve İ.B.F.ye yönelik tehdit suçundan verilen hapis cezalarının onanmasına karar vermiş, diğer suçlar yönünden verilen mahkûmiyet hükümlerini bozmuştur.

16. Nihai kararın başvurucuya tebliğine ilişkin dosya içinde bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. İlgili Yargıtay dosyası 13/11/2014 tarihinde kapatılarak sisteme aktarılmış, kesinleştirme işlemi ilk derece mahkemesince 23/2/2015 tarihinde yapılmıştır.

17. Başvurucu 4/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Mevzuat

18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ''Yağma'' kenar başlıklı 148. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.''

19. 5237 sayılı Kanun'un ''Nitelikli yağma'' kenar başlıklı 149. maddesinin (1) numaralı fıkrasının olay tarihinde yürürlükte bulunan ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Yağma suçunun;

...

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

 d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,

...

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

...

İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ''

20. 5237 sayılı Kanun'un ''Suç işlemek amacıyla örgüt kurma'' kenar başlıklı 220. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır."

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ''Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi '' kenar başlıklı 225. maddesi şöyledir:

"(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.''

22. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı” kenar başlıklı 66. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.''

2. Yargıtay Kararları

23. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 11/5/2016 tarihli ve E.2015/10616, K.2016/10245 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"1- Ceza infaz kurumunda hükümlü olan sanığın, babasıyla yaptığı telefon görüşmesi sırasında kurum 2. müdürü olan müşteki B.Ç.'yeib..” şeklinde hakaret ettiği yönündeki kabul karşısında, ceza infaz kurumlarında telefonla görüşme hakkının, 5275 sayılı Kanun'un 66. maddesinde ve bu Kanun'a dayanılarak 20.03.2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 88. maddesinde düzenlendiği, bu yönüyle ceza infaz kurumlarında yapılan dinleme işleminin, 'kanuna dayalı idari tedbir' niteliğinde olduğu, idari tedbir niteliğindeki bu dinlemeden elde edilen kayıtların, adli dinlemelere ilişkin CMK'nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında yer almayan hakaret suçu yönünden hukuka uygun bir delil olarak nitelenemeyeceği gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi[ doğru olmadığından hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.]''

24. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 15/11/2017 tarihli ve E.2015/44337, K.2017/13051 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"CMK'nın 225. maddesindeki; "Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir" şeklindeki düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidebilecektir.

İnceleme konusu dosyada; sanık hakkında düzenlenen 15.01.2013 günlü iddianamenin anlatım kısmında şüphelinin hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme eylemlerinin müşteki Y.E.ye yönelik olduğundan bahsedildiği ve kovuşturma aşamasında müşteki olarak dinlenilen N.A.'ya yönelik eylemlerine yer verilmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın müşteki N.A.ya yönelik hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme eylemleri ile ilgili olarak yeni iddianame ile dava açılması gerekirken Yerel Mahkemece yargılamaya devamla sanığın eylemlerinin müşteki Y.E. ile birlikte iddianamede anlatılmayan N.A.ya yönelik olduğu kabul edilerek, iddianamede anlatılmayan eylemler nedeniyle CMK'nin 225/1. maddesine aykırı olarak hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen cezalarda TCK'nın 43/2. maddesi uyarınca artırım yapılması, [doğru görülmemiştir.]''

25. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 30/10/2017 tarihli ve E.2014/11684, K.2017/3997 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Ceza Muhakemesi hukukumuzda, bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek fiil ile ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davasının bulunması gerekmektedir. "Kamu davasını açma görevi Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilir" bu husus CMK'nun 170. maddesinde düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin 4. fıkrasında "İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır" şeklinde kesin bir açıklamaya yer verilmiştir.

Aynı kanunun "hüküm konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi" başlıklı 225. maddesinde ise "hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin ve failin nitelendirmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir" şeklindeki düzenlemeler gereğince de, hangi fiil ve fail hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiil hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Görüldüğü üzere hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Bir fiil nedeniyle dava açıldığının kabul edilebilmesi için o fiilin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianamede anlatılan ve çerçevesi çizilen fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan bir fiil nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davada hüküm kurulması kanuna mutlak aykırılık halleridir.''

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (3) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:

"1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak … görülmesini isteme hakkına sahiptir.

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek"

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin şüphelinin/sanığın yalnızca işlediği iddia olunan fiil ile bu fiilin kendisine isnat edilmesinin nedenleri hakkında bilgilendirilmesini değil fiilin ne şekilde vasıflandırıldığı hususunda da detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi hakkını güvence altına aldığına vurgu yapmaktadır (Penev/Bulgaristan, B. No: 20494/04, 7/1/2010, § 33).

28. Mahkeme, ceza davalarında şüpheliye/sanığa karşı yapılan suçlamayla ilgili detaylı bilgilendirme yapılmasına ve sonuç olarak derece mahkemesinin benimsediği vasıflandırmanın yargılama sürecinin adil olmasının temini için temel bir ön koşul teşkil ettiğine karar vermiştir (Penev/Bulgaristan, § 34).

29. Şüphelinin/sanığın, aleyhine yapılan suçlamanın sebebi ve türü hakkında bilgilendirilme yöntemine ilişkin herhangi bir özel ve şekli şart öngörülmemektedir (Pélissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No: 25444/94,25/3/1999, § 53).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. İsnadı (Suçu) Öğrenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlığın Görüşü

31. Başvurucu; iddianamede M.B. ve S.B.ye yönelik yağmaya teşebbüs suçundan dava açılmadığı ve bu husus Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararında da belirtilmediği hâlde hakkında ayrıca bu fiil nedeniyle mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde; mahkûmiyet kararı verilen olayın iddianamede örgüt üyeleriyle bağlantılı olarak yer aldığı, esas hakkındaki mütalaada yönetici sıfatıyla örgüt üyeleri tarafından işlenen eylemler kapsamında yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılması talebinde bulunulduğu ve başvurucuya anılan mütalaaya yönelik itiraz ve beyanlarını derece mahkemelerinde ileri sürme imkânı tanındığının gözönünde tutulması gerektiği belirtilmiştir.

33. Başvurucu bakanlık görüşüne karşı, iddianamede yer almayan bir eylem nedeniyle ek savunma verilerek mahkûmiyet kararı verilmeyeceğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

34. Anayasa’nın 36. maddesinin(1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki isnadı öğrenme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan isnadı öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

37. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes savunma" ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Savunma hakkının sağladığı güvenceler esasen adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde ayrıca ifade edilmiştir (Ali Kemal Tekin, B. No: 2014/875, 2/2/2017, § 40).

38. Ceza yargılamasında savunma haklarının güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).Savunma, ceza adaletinin hakkaniyete uygun gerçekleşmesini sağlamaktadır. İddiaya karşı savunma tanınmadığı sürece silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun muhakeme yapılması ve maddi gerçeğe ulaşılması da mümkün değildir (Ali Kemal Tekin, § 41).

39. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesi için isnadın bildirilmesi gerekmektedir. Hakkındaki isnadı bilmeyen kimsenin savunma yapması mümkün değildir. Dolayısıyla isnadın bildirilmediği bir yargılamanın adil olduğundan söz edilemez. Bu itibarla adil yargılanma hakkının isnadın bildirilmesine ilişkin güvenceyi de kapsadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilme hakkı düzenlenmiştir (Ali Kemal Tekin, § 42).

40. İsnat, sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir. Bunun için bildirimde, sanığın hangi fiil ile suçlandığının ve hangi suçu işlediğinin açıklanması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın sebebini oluşturur. Bunların soyut olarak değil sanığın savunma hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne zaman işlemekle suçlandığını bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir (Ali Kemal Tekin, § 43).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Somut olayda, başvurucu iddianamede yer alamayan başka bir anlatımla hakkında dava açılmayan bir eylem nedeniyle cezalandırıldığını ileri sürmektedir. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının 26/1/2009 tarihli iddianamesinde başvurucunun sanıklardan E.E. ile birlikte suç işlemek amacıyla suç örgütü kurduğu ve hâlen bu örgütün yöneticisi olduğu ve örgüt yöneticisi sıfatıyla örgütün faaliyeti kapsamında örgüt üyesi olan diğer sanıklar tarafından işlenen suçlarında faili olarak sorumlu olduğu ileri sürülmektedir.

42. İddianamede başvurucunun kurucusu ve yöneticilerinden biri olduğu örgüt faaliyeti kapsamında diğer örgüt üyeleri tarafında işlenen suçlar, olaylar başlığı altında ayrı ayrı düzenlenmiştir. İddianamede 3 numaralı olay olarak müştekiler M.B. ve S.B.ye yönelik yağma suçuna teşebbüs fiili ele alınmıştır. Buna göre kent merkezinde işyeri bulunan müştekilerin işlettiği dükkana 28/4/2007 tarihinde gelen sanık O.G.nin kendisini diğer sanık H.Ç.nin gönderdiğini belirterek ceza infaz kurumunda bulunan sanık A.Ç.nin selamını söyleyerek A.Ç. ve B.K.nın hesabına para yatırılmasını istediği, S.B.nin bu isteği kabul etmediği, 1/5/2007 tarihinde yeniden dükkana gelen A.Ç.nin para verilmesi hususunda müştekileri yeniden tehdit ettiği ve A.Ç.den sonra aynı gün sanıklardan G.Y.nin de aynı şekilde işyerine gelerek müştekileri aynı konuda tehdit ettiği iddia edilmiştir.

43. Mahkemece yapılan yargılamada başvurucu ile birlikte sanık E.E.nin örgüt yöneticisi ve diğer sanıklar A.Ç., O.G. ve G.Y.nin örgüt üyeleri olduğu kanaatine varılmış ve müştekiler M.B. ve S.B.ye yönelik yağmaya teşebbüs suçunun örgüt faaliyeti kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Mahkeme bu kabul üzerine iddianamede belirtilen bu olaydan yönetici konumundaki başvurucuyu da sorumlu tutararak cezalandırmıştır.

44. Somut olayda, iddianamenin başlık kısımında başvurucunun kimliği hakkında bilgi verildikten sonra sorumlu olduğu fiiler ile bu fiillerin karşılığı olan ceza hükümleri belirtilirken M.B. ve S.B.ye yönelik yağmaya teşebbüs fiilinden bahsedilmemişse de iddianamenin anlatım bölümünde bu fiilin örgüt üyeleri tarafından işlendiği açıkça belirtilmiş ayrıca başvurucunun yönetici sıfatı nedeniyle örgütün faaliyeti kapsamında işlenen bütün suçlardan sorumlu olduğuna da işaret edilmiştir. Nitekim başvurucunun temyiz isteğinin reddinden sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu aynı mahiyetteki itirazları da bu kapsamda görülerek reddedilmiştir. Bu itibarla yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde -somut olayın özel koşullarında- başvurucunun suçu (isnadın sebebini) öğrenme hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan suçu (isnadın sebebini) öğrenme hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Başvurucu ayrıca, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada gerek ziyaretçileriyle kabinde yüz yüze yapmış olduğu görüşmeler gerekse de ankesörlü telefondan yapmış olduğu görüşmelerin mahkeme kararı olmadan kaydedildiğini ve bu kayıtlara ait tape dökümlerinin karara esas alındığını iddia etmiştir.

47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, ceza infaz kurumunda kabinde ziyaretçileriyle ve telefon ile yapmış olduğu görüşmelerin kayda alınarak suç isnadının karara bağlanmasında aleyhine delil olarak kullanıldığını bildirmiş ve mahkeme kararı alınmadan elde edilen bu delillerin delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu itibarla başvurucu tarafından haberleşme özgürlüğü veya özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği hususu ileri sürülmediğinden iddialar bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

48. Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Ancak bu amacın gerçekleştirilmesi için yapılan araştırma faaliyetleri sınırsız değildir. Maddi gerçeğin hukuka uygun bir şekilde ortaya çıkarılması, ceza adaletinin hakkaniyete uygun gerçekleşmesi için gereklidir. Bu bakımdan ceza yargılamasında hukuka uygun yöntemlerle delil elde edilmesi, hukuk devletinin temel ilkelerinden sayılmaktadır. Bu kapsamda Anayasa'nın 38. maddesinin altıncı fıkrasında da kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça hükme bağlanmıştır (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 42).

49. Bununla birlikte kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabileceği dikkate alınmalıdır. Ceza muhakemesinde delillerin elde ediliş şekli ve mahkûmiyete dayanak alınma düzeyleri, yargılamanın bütününü hakkaniyete aykırı hâle getirebilir.(Orhan Kılıç, § 45).

50. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği koşulların onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 61). Hakkaniyete uygun bir yargılama, delillerin gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların giderilmesini ve delillerin güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde itiraz etme fırsatının tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).

51. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp, Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

52. Somut olayda mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, hukuka aykırı olduğu iddia edilen tape kayıtlarının ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun ziyaretçileri ile yapmış olduğu görüşmelere ilişkin olduğu, 5275 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasının anılan görüşmelerin dinlenip kayda alınması hususunda idareye yetki verdiği ve dayanılan tek delilin başvurucunun hukuka aykırı yolla edildiğini ileri sürdüğü tape kayıt dökümleri olmadığı, bu kayıtların yanı sıra müşteki beyanları, sanık savunmaları, diğer sanıklar hakkında verilendinleme kararına istinaden yapılan tespitler, arama sonucu elde edilen bıçak, silah mermi vb. suç eşyaları ile tüm dosya kapsamının esas alınarak bir karar verildiği anlaşılmakla bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

54. Başvurucu, müşteki ve tanıklar tarafından suç örgütü kurup yönettiği hususunda bir iddia dile getirilmediği gibi sanık savunmalarında da gerekçeli kararda iddia edildiği gibi ikrar mahiyetinde bir beyan bulunmadığını ve bir kısım sanık üzerinden ele geçen bıçak, silah ve mermilerin bireysel nitelikte olup suç örgütünün varlığını ortaya koyamayacağını iddia etmiştir.

55. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

56. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup başvurucunun hukuka aykırı delil elde edildiğine dair şikayetine dair somut bir veriye de başvuru dosyasından ve eklerinden rastlanmamıştır. Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İsnadı öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkına yönelik diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında suçu öğrenme hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Alper Elmacı [1.B.], B. No: 2014/18954, 4/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı ALPER ELMACI
Başvuru No 2014/18954
Başvuru Tarihi 4/12/2014
Karar Tarihi 4/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, isnadın sebebinden haberdar edilip savunması alınmadan mahkûmiyet kararı verilmesi, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması ve suçun sübutuna ilişkin değerlendirmenin dosya kapsamıyla örtüşmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Suçlamayı (İsnadı) Öğrenme Hakkı (ceza) İhlal Olmadığı
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 148
149
220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 225
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 66
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi