TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ SAÇILIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16192)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Veli SAÇILIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Rahşan
AYTAÇ SALA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde yapılan operasyonda kötü muamale yasağının ihlal edildiği iddiası ile açılan tam
yargı davasının reddedilmesinin adil yargılanma ve makul sürede yargılanma
haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun hükümlü olarak tutulduğu Burdur Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (Cezaevi) bazı hükümlü ve tutukluların duruşmaya gitmeyi reddetmesi
ve Cezaevi idaresinin talimatlarına uymaması nedenleriyle 4/7/2000 tarihinde
Ceza İnfaz Kurumuna jandarma ve asker tarafından operasyon düzenlenmiştir.
9. Anılan operasyon sırasında Cezaevinin duvarlarında kepçeyle
bir delik açılırken kepçe, başvurucunun sol kolunu dirsek üzerinden
koparmıştır. Başvurucu 5/7/2000 tarihinde hastaneye götürülmüş ve 27/7/2000
tarihinde hastaneden taburcu olmuştur. Bunun üzerine başvurucu ile diğer
hükümlü ve tutuklular yaralanmalarından sorumlu güvenlik görevlilerinden
şikâyetçi olmuşlardır. Güvenlik görevlileri hakkında soruşturma izni
verilmemesi kararı Antalya Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırıldıktan
sonra Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı adli soruşturmayı yürütmüştür.
10. Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı 30/3/2005 tarihinde
operasyona katılan güvenlik görevlileri hakkında takipsizlik kararı vermiştir.
Bu karara yapılan itiraz da Isparta Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 30/5/2005
tarihinde reddedilmiştir.
11. Öte yandan anılan adli ve idari soruşturmalar devam ederken
başvurucu 12/1/2001 tarihli dilekçesi ile Bakanlık ve İçişleri Bakanlığı
aleyhine Ankara İdare Mahkemesinde maddi ve manevi zararlarının giderilmesi
talebiyle tam yargı davası açmıştır. Dosya, yetkili Antalya 1. İdare
Mahkemesine gönderilmiştir.
12. Antalya 1. İdare Mahkemesi 31/3/2005 tarihli kararıyla
başvurucunun 100.000.000.000 TL tutarındaki maddi ve 50.000.000.000 TL
tutarındaki manevi tazminat talebinin kabulüne karar vermiştir. Kararın
gerekçesinde, bir cezaevinde ağır iş makinelerinin kullanılmasının
cezaevlerinin iç ve dış güvenliğinde olağan ve mevzuatta öngörülen bir yöntem
olmadığı belirtilmiştir. Operasyonda kullanılan gazlardan dolayı başvurucunun
tehdit teşkil etmesinin olanaksız olması karşısında kullanılan gücün orantısız
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
13. Kararın gerekçesinde ayrıca, başvurucunun uğradığı zarar
konusunda hazırlanan bilirkişi raporu dikkate alınarak maddi zararın esasında
başvurucu tarafından talep edilen meblağdan daha fazla olduğu belirtilmiştir.
Ancak mevzuta göre talep edilen miktardan daha fazla
tazminata hükmetmek mümkün olmadığından maddi zarara ilişkin olarak talep
edilen miktarın tamamının yasal faiziyle birlikte ödenmesine, manevi zarara
ilişkin olarak talep edilen miktarın tamamının ödenmesine hükmedilmiştir.
14. Anılan karara ilgili Bakanlıklar itiraz etmiştir. Yapılan
itiraz, mahkeme kararının icrasını durdurmadığından anılan miktarlar birikmiş
faizi ile birlikte başvurucuya ödenmiştir.
15. Danıştay 10. Dairesi 15/2/2008 tarihli kararı ile
başvurucuya tazminat ödenmesine ilişkin kararı bozmuştur. Başvurucunun kararın
düzeltilmesine ilişkin talebi de aynı Daire tarafından 25/2/2009 tarihinde
reddedilmiştir.
16. Antalya 1. İdare Mahkemesi, bozma kararı üzerine dosyayı
yetkisizlik kararı ile Isparta İdare Mahkemesine göndermiştir. Isparta İdare
Mahkemesi 24/6/2010 tarihli kararı ile başvurucunun tazminat talebini
reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun Cezaevindeki olaylara
katıldığı ve güvenlik güçlerinin Cezaevindeki düzeni tekrar sağlamak üzere
hükümlü ve tutuklulara müdahale ettiği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
eylemlere katılması nedeniyle yaralanmasının, meydana gelen zarar ile güvenlik
görevlilerinin eylemleri arasında bulunması gereken nedensellik bağını kestiği
sonucuna varılmıştır.
17. Başvurucunun anılan karara yönelik temyiz başvurusu,
Danıştay 10. Dairesinin 26/6/2013 tarihli; karar düzeltme talebi de 16/7/2014
tarihli kararları ile reddedilmiştir.
18. Başvurucu 14/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Yukarıda belirtilen süreçte Burdur Cumhuriyet
Başsavcılığının takipsizlik kararından sonra başvurucu, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesinde düzenlenen işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM)
başvurmuştur.
20. AİHM 5/7/2011 tarihli ve 43044/05 ve 45001/05 başvuru
numaralı kararı ile Sözleşme'nin 3. maddesinde düzenlenen kötü muamele
yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir. Ancak AİHM,
başvurucuya ödenecek tazminat miktarını belirlerken yukarıda belirtilen
başvurucu tarafından Antalya 1. İdare Mahkemesine açılan tam yargı davasına
atıfta bulunmuştur. AİHM, anılan davanın hâlen sonuçlanmadığını ancak
başvurucunun yaklaşık 140.000 Avro tazminat talebinin Antalya 1. İdare
Mahkemesi tarafından kabul edildiğini ve kararın temyiz incelemesinde olmasına
rağmen tazminatın başvurucuya ödendiğini belirtmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
AİHM nezdinde talep ettiği tazminatın bu davanın sonuçlanmasından sonra
belirlenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bu nedenle başvurucunun hakları
saklı kalmak üzere tazminat konusunda bir sonuca ulaşılmamıştır.
21. Tazminat talepleri reddedilip kararın Danıştay 10. Dairesi
tarafından onanmasından sonra başvurucu, AİHM'den tazminat miktarının
belirlenmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca ihlal kararını Danıştaya ibraz etmesine rağmen AİHM kararındaki
tespitlerin Danıştay kararında gözetilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu,
davasının reddedilmesi nedeniyle Cezaevinde yapılan operasyonda meydana gelen
zararları da ödemek zorunda kalacağını ileri sürmüş ve ek maddi tazminat
talebinde bulunmuştur. Ayrıca başvurucu, yetkililerin AİHM kararında tespit edilen
ihlalleri gidermemeleri nedeniyle manevi zarara uğradığını, zarara uğramaya
devam ettiğini ileri sürmüş ve 400.000 avro manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
22. AİHM, başvurucunun adil tazminat hakkına ilişkin olarak
tekrar değerlendirme yapmıştır (Saçılık ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05 ve 45001/05, 14/4/2015). Bu
incelemede başvurucunun taleplerinin öncelikle Antalya 1. İdare Mahkemesi
tarafından kabul edildiği ve hükmedilen tazminat miktarının başvurucuya
ödendiği hatırlatılmış, ancak davanın sonucunda taleplerinin reddedilmesiyle
başvurucunun kendisine ödenen tazminatı geri ödemek zorunda kaldığı
belirlenmiştir. Sonuç olarak AİHM, devletin başvurucuya maddi ve manevi
tazminat olarak ödenen meblağın geri alınmasına ilişkin tüm taleplerinden ve
başvurucu tarafından açılan idari davada Bakanlık ve İçişleri Bakanlığının
kendilerini savunmaları dolayısıyla gerçekleşmiş olabilecek masraf ve
giderlerin tamamına yönelik tüm ilave miktarlara ilişkin tüm taleplerinden
feragat etmesine karar vermiştir. AİHM söz konusu meblağların geri ödenmiş
olması hâlinde devletin aynı miktarı, Avrupa Merkez Bankasının kısa vadeli
kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde
edilecek oranda uygulanacak basit faiziyle birlikte başvurucuya ödemesi
gerektiğini belirtmiştir. Öte yandan başvurucunun masraf ve giderleri için
10.000 Avro ödenmesine hükmedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, hükümlü olarak tutulduğu Burdur Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna güvenlik görevlilerince yapılan operasyonda kolunun dirsek üstünden
kopması nedeniyle açtığı tam yargı davasının sonuçsuz kalmasının işkence ve
kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucunun bu iddiasına ilişkin olarak Burdur Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma 30/5/2005 tarihinde kesin olarak
sonuçlanmıştır (bkz. § 10). Takipsizlik kararı sonrası başvurucu, güvenlik
görevlilerinin operasyonu ve sonuçları ile ilgili olarak AİHM'e
başvurmuştur. AİHM, başvuruya ilişkin olarak Sözleşme'nin 3. maddesinin maddi
ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucunun
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiğine dair iddiaları AİHM tarafından değerlendirilmiş ve
ihlal kararı ile sonuçlanmıştır.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı
23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
27. Somut olayda AİHM'in ihlal kararı,
işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin maddi olayın ortaya çıkarılması,
sorumluların tespiti ve cezalandırılmasına yönelik bir sonuç elde edilme şansı
olmayan tam yargı davasının başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı
şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte etkili bir başvuru yolu
olmadığı (Zeki Güngör, B. No:
2013/8491, 31/3/2016, § 39) ve etkili bir başvuru yolu olan ceza
soruşturmasının Burdur Cumhuriyet Başsavcılığının 30/5/2005 tarihli takipsizlik
kararı ile kesinleştiği anlaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu; hükümlü olarak tutulduğu Cezaevine yapılan
operasyonda yaralanması ile ilgili olarak açtığı tam yargı davasında Danıştay
ve ilk derece mahkemesinin AİHM tarafından verilen ihlal kararını
gözetmediğini, zarara kendisinin yol açtığı gerekçesiyle tazminat istemiyle
açtığı davanın reddedildiğini, şikâyetler sonucunda olayla ilgili olarak açılan
hazırlık soruşturmasının yetersiz kaldığını, Danıştay 10. Dairesinin kararına
esas teşkil eden ifadeleri veren kişilere soru sorabilme olanağının kendisine
tanınmadığını, yargılamanın bir tarafı olan, dolayısıyla tarafsız olması mümkün
olmayan adalet müfettişi tarafından hazırlanan raporun karara esas alınmasının
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesine aykırı olduğunu, bu raporun
kendisine tebliğ edilmediğini, Danıştay 10. Dairesinin kararlarında yeterli
gerekçeye yer verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
30. 6216 sayılı Kanun’un
“Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelemesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kabul
edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer
hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
31. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) “Düşme kararı” başlıklı
80. maddesi şöyledir:
“(1)
Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde
düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan
herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2)
Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir
başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların
kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli
kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir.”
32. Yaralanmasına ilişkin olarak açtığı tam yargı davasında
başvurucunun ileri sürdüğü tazminat talepleri, Antalya 1. İdare Mahkemesi
tarafından kabul edilmiştir. Mahkemenin kararı, ilgili Bakanlıklar tarafından
temyiz edilmiş olmasına rağmen bu durum kararın icrasını durdurmadığından
belirlenen meblağ başvurucuya ödenmiştir (bkz. § 14). Her ne kadar yargılama
sonunda başvurucunun tazminat talepleri ret kararı ile sonuçlanmış ise de AİHM'in 14/4/2015 tarihli adil tazminat hakkı kapsamındaki
kararı gereğince yargılama, devletin tam yargı davasına ilişkin tüm
taleplerinden feragat etmesine hükmedilmesiyle sonuçlanmıştır. AİHM kararında,
söz konusu meblağın başvurucu tarafından geri ödenmiş olması hâlinde devletin
aynı miktarı faiziyle birlikte başvurucuya ödemesi gerektiği belirtilmiştir.
Öte yandan başvurunun masraf ve giderleri için de 10.000 Avro ödenmesine
hükmedilmiştir (bkz. § 22).
33. Yukarıda belirtilen açıklamalar gözetildiğinde başvurucunun
tam yargı davasında ileri sürdüğü talepleri reddedilmiş olsa dahi nihai olarak
AİHM kararı ile kabul edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa Mahkemesine
yaptığı bireysel başvuruda ileri sürdüğü taleplerin AİHM’e
yapılan başvuruda karşılandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun tam yargı davasına
dair şikâyetlerine ilişkin taleplerinin AİHM tarafından karara bağlandığı, bu
karardan ayrı olarak adil yargılanma hakkına ilişkin değerlendirilmesi gereken
farklı bir neden bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığı tespit
edilmiştir.
34. Öte yandan İçtüzük'ün 80.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen başvurunun incelenmesinin
devamında Anayasa'nın uygulanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı
herhangi bir durumun da söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurunun incelenmesinin
sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşıldığından İçtüzük’ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendi
gereğince başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu, Cezaevine yapılan operasyonda yaralanması
nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebiyle açtığı tam yargı davasının makul
sürede sonuçlandırılamamasının makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu, başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
40. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 13 yıl 6 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
43. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
45. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 24.300 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın zaman bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşıldığından
DÜŞMESİNE,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 24.300 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Isparta İdare Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.