TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜNAY DEVECİOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/16387)
Karar Tarihi: 20/9/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Halil İbrahim DURSUN
Başvurucu
Günay DEVECİOĞLU
Vekili
Av. Turgay CANDAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayının etkili bir şekilde soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile onaylı suretleri Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen soruşturma dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 14/3/2014 tarihinde Muğla ili Ula ilçesi Çıtlık köyündeki bir çiftlik evinde başından vurulmuş vaziyette bulunan 1971 doğumlu Nihat Devecioğlu'nun eşidir.
10. Başvurucunun eşi Nihat Devecioğlu -bireysel başvuru ve soruşturma dosyasına yansıdığı kadarıyla- ölüm olayı meydana gelmeden önce Muğla'nın Marmaris ilçesinde ikamet etmekte ve bu ilçede ticaretle uğraşarak geçimini sağlamaktaydı.
11. Nihat Devecioğlu 13/3/2014 tarihinde saat 21.00 ile 22.00 sıralarında evinde akşam yemeğini yemiş, akabinde ise yine kendisine ait çiftlik evine gitmek üzere evinden ayrılmıştır.
12. Nihat Devecioğlu ertesi gün kendisine ait iş yerine gitmemiştir. Bunun üzerine iş yerinin muhasebecisi 14/3/2014 tarihinde saat 08.30 sıralarında Nihat Devecioğlu'nun eşini (başvurucuyu) telefonla arayarak Nihat Devecioğlu'nun işe gelmediğini ve telefonlarına bakmadığını söylemiştir. Bu olay üzerine başvurucu, Nihat Devecioğlu'na ulaşmaya çalışmış fakat ulaşamayınca kardeşi Ü.D.den çiftlik evine gitmesini ve eniştesini uyandırmasını istemiştir. Ü.D., çiftlik evine vardığında Nihat Devecioğlu'nu başından vurulmuş vaziyette ölü olarak bulmuştur.
13. Bunun üzerine Ü.D., telefonla jandarmayı aramış ve olay hakkında jandarmaya bilgi vermiştir.
14. Olay hakkında kendisine bilgi verilen Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı nöbetçi Cumhuriyet Savcısı, olay yerinin olduğu gibi muhafaza edilmesini istemiş, ayrıca olay yeri inceleme ekibinin ölümün gerçekleştiği yere yönlendirilmesi talimatını vermiştir.
15. Saat 10.00 sıralarında olay yerine gelen olay yeri inceleme ekibi, Cumhuriyet Savcısı'nın ölümün gerçekleştiği yere gelmesini müteakip olay yeri incelemesine başlamıştır. Olay yeri incelemesi sonucunda tanzim edilen olay yeri inceleme raporunda özetle olay yerinin Nihat Devecioğlu'na ait etrafı duvar ve parmaklıklarla çevrili bir bahçe içindeki tek kattan oluşan bir ev olduğu, olay yerinde Akyaka Jandarma Karakol Komutanlığı ekiplerince acil önlemlerin alındığının görüldüğü, olayın oturma odası olarak kullanılan yerde meydana geldiği, buraya gidildiğinde odanın girişinde sağ tarafta bulunan kanepe üzerinde sırtüstü yatar pozisyonda, baş kısmı sağ kısmından ve sağ kulak bölgesinden yara almış vaziyette 45 yaşlarında bir erkek cesedin bulunduğunun görüldüğü, ölen kişinin üzerinde göbek üstünde bir av tüfeğinin bulunduğu, olay yerinin genel özellikleri dikkate alındığında ölen kişinin intihar ettiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir. Olay yeri incelemesi sonucunda; ölen kişinin el ve yüz bölgesinden alınan svaplar ile olay esnasında kişinin üzerinde bulunan kazak, atış artığı analizi için muhafaza altına alınmıştır. Bunların yanı sıra olay yerinde bulunan av tüfeği ile fişek ve kartuş, balistik inceleme için muhafaza altına alınmıştır. Cumhuriyet Savcısı'nın talimatı üzerine ayrıca ölen kişinin on parmak izi alınmıştır.
16. Olay yerinde 14/3/2014 tarihinde ölü muayene işlemi gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Savcısı ve doktor bilirkişinin de hazır bulunduğu bu işlem neticesinde hazırlanan ölü muayene ve otopsi tutanağında, cesedin baş bölgesinin sağ kısmının muhtemelen ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak tamamen parçalandığı, ölenin vücudunun soğuduğu, kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla cesedin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesinin uygun olduğu belirtilmiştir. Anılan tutanakta ayrıca konutta, ölüm olayının gerçekleştiği odada, kapıda ve pencerelerde herhangi bir zorlama izinin bulunmadığı; olay yerinde olağanın dışında bir dağınıklığın söz konusu olmadığı, olay yeri inceleme ekibinin gerekli fotoğraflamaları yaptığı ifade edilmiştir.
17. Ölü muayenesindeki değerlendirmeler üzerine kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla aynı tarihte klasik otopsi işlemi gerçekleştirilmiş ve otopsi sırasında cesetten kan örnekleri alınmıştır. Otopsi sonucunda hazırlanan 30/4/2014 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
" (...)
Yüzde; sağ tarafta, çene altından başlayıp yanağı kateden 21x12 cm'lik açık yara bulunduğu, yara içine bakıldığında dil, maksiler sinüs zigomatik kemik ve temporal kemiğin petros parçasının hasarlanmış olduğu, kafatasının kırık bölgesinden beyin dokusunun görüldüğü, yara içinde is ve yanığın dikkati çektiği ve yara içerisinde saçma tanelerinin bulunduğu, sağ kulağın yerinde olmadığı, sol kulaktan kan gelmekte olduğu görüldü.
Saptanan bu bulgular dışında herhangi bir darp ve cebir izi ile kesici delici alet yaralanmasına ratlanmadı.
(...)
Antalya Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi'nin 08/04/2014 tarihli ve 2014/517/269/269 sayılı raporunda; kanda; alkol (Etil ve Metil alkol) tespit edilmediği, sistematiğimizdeki uyutucu-uyuşturucu maddelerin tespit edilmediği, sistematiğimizdeki maddelerin tespit edilmediği, idrarda; sistematiğimizdeki uyutucu-uyuşturucu maddelerin tespit edilmediği, sistematiğimizdeki maddelerin tespit edilmediği bildirildiğine göre;
SONUÇ: 14/03/2014 tarihinde av tüfeği ile intihar ettiği bildirilen İbrahimoğlu1971 doğumlu Nihat Devecioğlu'nun cesedine 14/03/2014 tarihinde Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan otopsiden ve tetkiklerden elde edilen ve yukarıya kaydedilen bulgular dikkate alındığında,
1) Şahsın bitişik atış mesafesinden yapılmış ateşli silah saçma tanesi yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ve beyin harabiyeti nedeniyleölmüş olduğunu,
2) Şahsın ölümü üzerine etkili başkaca bir dış etkenin tespit edilmediğini bildirir tıbbi kanaat raporudur."
18. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan 159150 seri numaralı av tüfeği ile fişek ve kartuş, gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliğine gönderilmiştir. Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliğince yapılan balistik inceleme neticesinde hazırlanan 25/3/2014 tarihli uzmanlık raporunda; 159150 seri numaralı av tüfeğinin ateş etmeye mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, yapılan deneme atışlarında fişeklerin patladığının görüldüğü, incelenmek için gönderilen bir adet 12 kalibre av fişeği kartuşunun 159150 seri numaralı av tüfeği ile atılmış olduğu tespitleri yapılmıştır.
19. Ölen kişinin el ve yüz bölgesinden alınan svaplar ile olay esnasında kişinin üzerinde bulunan kazak, atış artığı analizi yapılması için Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Kimyasal İnceleme Laboratuvarına gönderilmiştir. Kimyasal İnceleme Laboratuvarı görevlileri tarafından hazırlanan 4/4/2014 tarihli uzmanlık raporuna göre Nihat Devecioğlu'na ait svapların tümü üzerinde atış artığı tespit edilmiştir. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan kazak üzerinde yapılan atış artığı analizi sonucunda ise kazağın göğüs orta bölgesinde yaklaşık 1,5x1,5 cm ebatlı bir delinme olduğu, kazaktaki delinme bölgesi etrafında atış artıklarının bulunduğu, atış artıklarının dağılımı ve yoğunluğu dikate alındığında atışın bitişiğe yakın atış olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca kazağın ön ve kol bölgesinde de atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiştir.
20. Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliğince 24/3/2016 ile 26/3/2016 tarihinde yapılan parmak ve avuç izi incelemesinde tüfek üzerinde mukayeseye elverişli iz olmadığı tespit edilmiştir.
21. Nihat Devecioğlu'nu vurulmuş vaziyette ilk gören Ü.D.nin otopsi sırasında kimlik tanığı sıfatıyla ifadesine başvurulmuştur. Ü.D.nin ifadesi şöyledir:
"Bana gösterdiğiniz ceset (...) Nihat Devecioğluna aittir. Kendisi benim eniştemdir. Marmaris'te otururdu. Ancak hafta sonları ve yazları ölü olarak bulunduğu çiftlik evini de kullanırdı. Bu sabah Marmaris'te bulunan işyerine gitmeyince işyerinde bulunan çalışanları ablamı aramışlar. Ablam da beni saat 08.30 civarlarında telefonla aradı ve eniştemin işyerine gitmediğini, benim aramamı istedi. Ben o sırada Gökova'da dörtyolda bulunan iş yerindeydim. Ablam bana çiftlik evinde olabileceğini söyleyince araçla çiftlik evine gittim. Kumanda ile açılan kapı kapalıydı. Ancak ölenin aracı evin sağ tarafında park halindeydi. Aracı görünce evde olduğunu anladım. Kapının üzerinden atlayarak içeri girdim. Konutun kapısının üzerinde anahtar vardı. Kapı kilitli değildi. Anahtarı çevirerek içeriye girdim. Odalara baktım. Oturma odası olarak kullanılan sol arka odaya baktığımda kanepenin üzerinde eniştemi kucağında av tüfeği ile yatarak gördüm. Hemen yanına gittim, kafası parçalanmış durumdaydı. Öldüğünü anlayınca hemen jandarmayı aradım ve 112 Acil Servise haber verdim. Jandarma görevlileri hemen gelerek gerekli çalışmaları başlattılar. Ben kendisinin neden intihar ettiğini bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla çok fazla ekonomik sıkıntı yoktu. Kredi kullanmıştı ancak sahip olduğu mal varlığı kullanmış olduğu kredileri kat be kat karşılayacak şekildeydi. Ben kendisini ölmeden önce en son pazartesi günü yani 10 Mart 2014 günü Marmaris'te görmüştüm. Bildiğim kadarıyla ablamla zaman zaman tartışmaları oluyordu ancak bu her evde olan ufak tartışmalardı. Benim olay hakkında bilgi ve görgüm bundan ibarettir."
22. Soruşturma kapsamında 20/3/2014 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucunun ifadesi şöyledir:
"Nihat Devecioğlu ile 20 yıllık evliyiz ve 2 tane çocuğumuz vardır. Eşim Nihat Devecioğlu’nun herhangi bir maddi sorunu olmadığı gibi herhangi bir kimseye de borcu yoktur. Eşim Nihat Devecioğlu hayat dolu bir insandı ve intihar edecek yapıda birisi de değildi. Ben eşim Nihat Devecioğlu’nun intihar etmiş olduğuna inanmıyorum. Tüfeğin yanlışlıkla ateş almış olduğunu düşünüyorum. Eşim silah kullanmasını severdi ancak profesyonel bir silah kullanıcısı değildi. Eşim Nihat Devecioğlu’nu en son 13/3/2014 günü saat 21.00-22.00 saatleri arasında gördüm. O gün eşim Nihat Devecioğlu’na yemek hazırladım. Eşim yemeğini yedi ve yemekten sonra … plakalı aracımız ile evden ayrıldı.(...) 14/3/2014 günü sabahında tekrardan Marmaris'e geri dönecek ve arabayı bana bırakacaktı. 14/3/2014 günü işyerinin muhasebecisi Ahmet beni sabah saat 08.30 sıralarında aradı. Eşim Nihat Devecioğlu’nu aramış olduğunu ve telefonun çaldığı halde cevap vermediğini söyleyerek evdeyse uyandırmamı söyledi. Ben de eşimin Çıtlık Köyündeki çiftlik evinde olduğunu, lazımsa uyandırırım diyerek telefonu kapattım. Sonra eşimi defalarca aradım fakat cevap vermedi. Bunun üzerine Gökova'da iş yeri olan kardeşim Ü.D.yi arayarak “enişteni telefon ile defalarca aradım, ancak enişten telefonu açmadı. Eve gidip uyandır, dükkandan arayıp duruyorlar” diye söyledim. Kardeşim Ü.D. bana tamam abla ben gider bakarım ve uyandırırım diye söyledi. Bir süre sonra kardeşim Ü.D.yi tekrar aradım ve “Gittin mi” diye sordum. Kardeşim Ü.D. de bana şimdi çıkıyorum abla ben bakınca seni ararım dedi. Daha sonra da kardeşim Ü.D. ile telefon irtibatımız koptu. Eşim Nihat Devecioğlu ile uzun süredir herhangi bir kavgamız ve mutsuzluğumuz olmamıştır. Eşim ile tartışmamız olmamıştır. Hatta eşimi de evden ben uğurladım. Evden ayrılırken de eşim gayet mutlu bir şekilde ayrıldı. Bu olaydan dolayı şüphelendiğim herhangi bir kimse yoktur. Eşim Nihat Devecioğlu’nun herhangi bir düşman yoktur."
23. Başvurucu, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 25/4/2014 tarihli bir dilekçe ile eşinin intihar neticesinde değil hata neticesinde ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirdiğini ileri sürmüştür. Başvurucu anılan dilekçede özetle ölü muayene ve otopsi tutanağında geçen intihar ibaresinin hukuki dayanağı olmayan bir ibare olduğunu, eşinin sevilen ve saygı duyulan bir kişiliğe sahip olduğunu, Marmaris'te ticaretle uğraşan ve kendisine ait iki iş yeri bulunan eşinin hiçbir maddi sıkıntısının bulunmadığını, olay öncesinde eşini intihara sürükleyecek hiçbir olayın yaşanmadığını, bu kapsamda S.B.D., S.N. ve E.S.nin tanık olarak dinlenebileceğini belirtmiştir. Başvurucu, eşinin 13/3/2014 tarihinde çiftlik evine gitme sebebini ise "Çiftlikteki bir kısım tavukların sansar tipi yırtıcı bir hayvan tarafından öldürüldüğünü öğrenmesi ve daha fazla hayvanın telef olmasını engellemek" olarak ifade etmiştir.
24. Başvurucu vekili, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına 16/5/2014 tarihli yeni bir dilekçe sunmuştur. Anılan dilekçede özetle ölüm olayının Nihat Devecioğlu'nun dikkatsiziliği neticesinde gerçekleştiği, Nihat Devecioğlu'nun intihar etmesini gerektirecek herhangi bir durumun somut olayda söz konusu olmadığı, olayın intihar olarak algılanmasının müteveffanın eşi ve çocukları için büyük bir üzüntü kaynağı olduğu belirtilmiş; bir önceki dilekçede adı geçen kişilerin tanık olarak dinlenmesi hususu yinelenmiştir.
25. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun talebi doğrultusunda adı geçen kişilerin tanık olarak dinlenmesine karar vermiştir.
26. Tanık olarak dinlenen S.B.D.nin ifadesi şöyledir:
"Ölen Nihat Devecioğlu benim babamdır. Kendisinin gerek biz çocukları ile gerek ailesi ile herhangi bir sorunu yoktu. İş hayatı son derece düzgündü. Hayat dolu bir insandı. Olayın olduğu gün bana birlikte Çıtlık köyünde bulunan çiftlik evimize gidelim ve evin kenarındaki telleri yenileyelim önerisinde bulundu. Özenle toplamış olduğu tavukları yemeye çalışan sansarlardan şikayetçiydi. Ben sınavım olduğu için önerisini reddettim. Kendisi aracına binerek çiftlik evine geldi. Ertesi günü evde ölü olarak bulunduğunu duydum. Benim olay anına ilişkin görgüye dayalı bilgim yoktur. Av tüfeği babama aitti ve ruhsatlıydı. Yaban hayvanlardan korunmak amacıyla evde bulunduruyor, zaman zaman da eline alıp dışarı çıkardı. Ben babamın intihar edip etmediğini, ya da olayın kaza olup olmadığını bilmiyorum. Ancak babam intihar edecek yapıda bir insan değildi. Benim tahminime göre her zaman ki gibi dışarıdan duymuş olduğu bir ses üzerine eline almış olduğu av tüfeği yanlışlıkla patlamış ve ölümüne neden olmuş olabilir. Yanlış kapatmış olabilir. Babamın herhangi bir düşmanı da yoktur. Olay nedeniyle kimseden şikayetçi değilim dedi."
27. Başvurucunun talebi doğrultusunda tanık olarak dinlenen E.S.nin ifadesi şöyledir:
"Ben Nihat Devecioğlu'nu 8-10 yıldır tanırım. Kendisi benim iş nedeniyle arkadaşlarımdan biridir. Aynı zamanda da Çıtlık köyünün bir mahallesinde de komşuyuz. İş yerim Marmaristedir. Olay günü işimden ayrıldıktan sonra Gökova kavşağında araba beklerken kendisi Marmaris tarafından geldi. Ben de aracına bindim. Onun evinin yol ayrımına kadar aynı araç içerisinde sohbet ederek geldik. Daha sonra o kendi evine kullanmış olduğu kamyonet tarzı araç ile gitti. Ertesi günü ben evinde ölü olarak bulunduğunu duydum. Olaya ilişkin görgüye dayalı bilgim yoktur. Benim bildiğim kadarıyla Nihat ustanın herhangi bir düşmanı yoktu. Ancak neden intihar ettiğini ya da intihar edip etmediğini, olayın bir kaza olup olmadığını bilmiyorum. Eşi, çocukları ve çevresi ile arası son derece iyiydi. Başkaca bir bilgim yoktur."
28. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan S.N.nin ifadesi ise şöyledir:
"Ben Nihat Devecioğlu'nu yaklaşık 7 yıldır tanırım. Muhasebe işlerinin bir kısmını ben yürütüyordum. Kendisi sürekli yatırım yapmayı, işini büyütmeyi seven, etrafına yardım eden iyi bir insandı. Benim bildiğim kadarıyla herhangi bir sorunu yoktu. Öldüğü günün öncesinde akşam 19.00'a kadar Marmaris'te beraberdik. Daha sonra ayrıldı. Ayrılırken olağanüstü herhangi bir durum görmedim. Hatta bir sonraki gün bir müteahhit ile buluşma olasılığının bulunduğunu, yeni alınan yerde ne gibi işlemler yapabileceğimizi sordu. Arabasına binerek ayrıldı. Ertesi günü kendisine ait çiftlik evinde ölü olarak bulunduğunu duydum. Benim olaya ilişkin görgüye dayalı bilgim yoktur. Olayın intihar mı yoksa kaza mı olduğunu bilemiyorum. Herhangi bir düşmanı yoktu. İntihar edecek yapıya da sahip bir insan değildi. Çiftlik evinde av tüfeği vardı. Zaman zaman tavuklarını yemeye gelen sansardan şikayetçi oluyordu. Benim başkaca bir bilgim yoktur."
29. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında elde ettiği verileri değerlendirerek Nihat Devecioğlu'nun ölüm olayı ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
"Olay yerinde yapılan incelemede kapı ve pencerelerde herhangi bir zorlamanın bulunmadığı, tanık anlatımlarına göre ölenin olaydan en geç 6-7 saat önce Marmaristeki konutundan hareket ederek olayın gerçekleştiği Çiftlik evine geldiği, burada ruhsatsız olduğu belirlenen av tüfeğini alarak baş bölgesine ateş ettiği, olay öncesinde herhangi bir bilgi notu bırakmadığı belirlenmiştir.
Dosyaya sunulan 30.04.2014 tarihli Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğüne ait klasik otopsi raporunda şahsın bitişik atış mesafesinden yapılmış ateşli silah, saçma tanesi yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ve beyin harabiyeti sonucu öldüğü, ölü üzerinde etkili olabilecek başkaca bir dış etken tespit edilmediği, kanında alkol, uyuşturucu ve uyutucu bulunmadığı belirtilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığına ait 04.04.2014 tarihli kriminal raporda olay yeri incelemesi sırasında ölen üzerinden yöntemine uygun şekilde alınan tüm svaplar üzerinde atış artıklarının tespit edildiği, numune üzerinde bulunan delinme bölgesi etrafındaki atış artıklarının dağılımı ve yoğunluğu itibariyle yapılan atışın bitişiğe yakın atış olduğu, aynı atıkların ölene ait kazağın ön ve kol bölgelerinde de bulunduğu belirlenmiştir.
Tanık anlatımları, olay yeri inceleme tutanakları, otopsi ve kriminal tutanakları birlikte değerlendirildiğinde ölenin olay tarihinde belirlenemeyen bir nedenle intihara karar verdiği, kendisine ait ruhsatsız av tüfeğini baş bölgesine dayayarak, bu atış sonucu beyinde gerçekleşen yaralanmaya bağlı olarak hayatını kaybettiği, ölümün gerçekleşmesinde kendisinin dışında üçüncü bir kişiye atfı mümkün kast yada kusur bulunmadığı, eylemin bu haliyle yasada suç olarak tanımlanmadığı anlaşıldığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir."
30. Başvurucu, genel olarak olayın intihar değil kaza olduğunu belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir.
31. İtiraz talebini inceleyen Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği, 22/7/2014 tarihli karar ile "(...) dosyanın yapılan incelemesinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu (...)" gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
32. Bu karar 16/9/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
33. Başvurucu 16/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
34. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.”
35. 5271 sayılı Kanun’un “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” kenar başlıklı 161. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adli görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adli kolluk görevlileri, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; eşinin çiftlik evinde başından vurulmuş vaziyette bulunması üzerine başlatılan ceza soruşturmasının etkisiz olduğunu, yeterli araştırma yapılmadan olayın intihar olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın savcılık makamı tarafından ön yargılı olarak intihar olarak nitelendirildiğini, olayın daha baştan intihar olarak görüldüğünü, ölü muayene ve otopsi tutanağında geçen bazı ifadelerin bu ön yargıyı doğruladığını, intihar ön yargısıyla başlanılan soruşturmada lehe ve aleyhe delil toplama görevinin ihmal edildiğini, eşi eldiven kullanmamış olmasına rağmen evde bulunan silah üzerinde yapılan incelemede parmak izinin bulunamadığını, bu durumun olaydan sonra silahın silindiğini gösterir kesin delil olduğunu, savcılık makamının bu konuya hiç değinmediğini, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Kimyasal İnceleme Laboratuvarı raporunda atışın bitişiğe yakın atış olduğunun değerlendirildiğini, 173 cm boyundaki eşinin yatar vaziyette namluyu boğaz bölgesine dayayarak tetiği çekmesinin imkânsız olduğunu, eşinin intihar etmesi için hiçbir neden bulunmadığını, evin kapısının üzerinde anahtar olmasının ve müteveffanın eve girmeden önce kapı önünde ayakkabılarını çıkarmış olmasının olayın intihar olmadığını gösterdiğini, olayın aydınlatılamadığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda intihar belirtisi olabilecek tek bir delilden dahi bahsedilmediğini belirterek hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde kabul edilebilirlik yönünden Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmesi gerektiği, başvurucuların Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetlerini öncelikle idari ve yargısal mercilere iletmesi gerektiği, bireysel başvuru formunda eylemin başka biri tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği iddiasının dolaylı olarak ileri sürüldüğü ancak ne soruşturma aşamasında ne de kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazda müteveffanın başka biri tarafından öldürülmüş olabileceği iddiasının ileri sürülmediği, başvurucunun bu aşamalarda ölüm olayının intihar sonucu değil kaza sonucu meydana geldiğini iddia ettiği, anılan hususların kabul edilebilirlik yönünden yapılan incelemede dikkkate alınması gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir.
39. Bakanlık görüşünde ayrıca Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) yaşam hakkının usule ilişkin yönü ile ilgili içtihatlarına değinilmiş ve somut olayın özelliklerine yer verilmiştir. Bakanlık görüşünde bu kapsamda, ölüm olayının bildirilmesi üzerine Cumhuriyet Savcısı'nın derhâl olay yerine giderek olay yeri inceleme ekibi ile birlikte ölümün meydana geldiği yerde inceleme yaptığı, soruşturma kapsamında başvurucu ile kardeşinin ifadelerinin alındığı, soruşturma kapsamında uzmanlık raporları alındığı, başvurucunun soruşturma aşamasında birden fazla avukatın hukuki yardımından faydalanarak soruşturmaya etkin bir şekilde katılabildiği, tüm bu hususlar dikkate alındığında başvurucunun olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülemediği yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında kabul edilebilirlik yönünden yapılan değerlendirmelere katılmasının mümkün olmadığını, Cumhuriyet savcılarının müşteki vekillerinin beyanları ile bağlı olmadığını, Savcılığın somut gerçeğe ulaşmak için lehe ve aleyhe bütün delilleri toplaması gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, eşinin ölümü ile neticelenen olayda etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
42. Somut olayda başvurucu, eşinin ölümüne bir devlet görevlisinin neden olduğunu ileri sürmemiş; eşinin yaşamına yönelik olarak devletin yetkili makamlarınca bilinen ya da bilinmesi gereken gerçek ve yakın bir tehdidin bulunduğuna ancak anılan makamların, eşinin yaşamını korumak için gerekli tedbirleri almadıklarına ilişkin bir iddiada da bulunmamıştır.
43. Bu itibarla başvurucunun tüm iddialarının yaşam hakkının usul boyutu kapsamında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
44. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
45. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
46. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde, başvurucunun gerek Cumhuriyet Savcısı huzurunda verdiği ifadesinde gerekse soruşturma makamlarına verdiği dilekçelerinde eşinin intihar sonucu değil kaza sonucu yaşamını yitirdiğini iddia ettiği; başvurucunun, eşinin üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülmüş olabileceği yönündeki bir iddiayı ceza soruşturması aşamasında ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, somut olayda öncelikle başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirilip getirilmediği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
47. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutu, yaşanan ölüm olayının veya bireylerin maddi ve manevi varlığının zarar görmesine sebep olan vakaların tüm yönlerinin ortaya konulmasına ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 94). Soruşturmanın etkililik ve yeterliliğini temin adına soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve olayı aydınlatabilecek, sorumluların tespitine imkân sağlayacak bütün delilleri toplaması gerekmektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 57). Ölen kişinin ailesinin veya başkalarının yetkili makamlara yaptığı resmî şikâyet, etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi zorunluluğu üzerinde belirleyici değildir. Yetkili makamlar, doğal olmayan ölüm olayından haberdar olmaları hâlinde yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutunun gerektirdiği şekilde, ölüm olayının meydana geldiği şartlar hakkında resen bir soruşturma yürütmek durumundadır. Yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutu, doğal olmayan her ölüm olayının aydınlatılabilmesi ve maddi gerçeğin ortaya konulabilmesi için yapılması gereken araştırmaların, ölen kişilerin yakınlarının inisiyatifine bırakılamamasını ve yetkili makamlarca resen yapılmasını gerektirir (Hadra Akgül ve diğerleri, B. No: 2014/867, 24/3/2016, § 40).
48. Nitekim 5271 sayılı Kanun'un 160. maddesinde Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı öngörülmüştür (AYM, E.2013/91, K.2014/59, 17/3/2014).
49. Bu durumda, müşteki sıfatıyla soruşturmaya katılan ancak olayı bu aşamada cinayet ya da intihar yerine kaza olarak değerlendiren ve argümanlarını bu kapsamda ileri süren başvurucunun başvuru yollarını tüketmediğini kabul etmek oldukça katı bir uygulama olacaktır. Kaldı ki yukarıda da belirtildiği üzere doğal olmayan ölümden haberdar olan soruşturma makamlarınca resen araştırma yapılması gerektiği açıktır. Bu sebeple somut olayda başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirilmediğinin söylenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
50. Somut olayda, başvuru yollarının tüketilmesi koşulu bakımından sorun bulunmamakla birlikte diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden de bir inceleme yapılması gerekir. Dolayısıyla, mevcut başvuruda yaşam hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın açıkça dayanaktan yoksun olup olmadığının da incelenmesi gerekir.
51. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
52. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
53. Yaşam hakkı kapsamında yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
54. Soruşturma yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Ancak soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini ve iddiaların doğru olduğunun kanıtlanması hâlinde sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır (Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016, § 66).
55. Bu bağlamda ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölümü aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedenini veya sorumlu kişilerin ortaya çıkarılması imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yürütme kuralıyla çelişme riski taşır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
56. Bu kapsamda yetkililer, diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Doğan Demirhan, § 68).
57. Bununla birlikte soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Buradaki etkililik, ilgili tüm olaylar temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Doğan Demirhan, § 69).
58. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Doğan Demirhan, § 70).
59. Yukarıda sayılanlara ilave olarak yürütülecek soruşturmalarda, soruşturmanın makul bir süratle gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen mevcuttur. Bazı durumlarda, soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin süratli hareket etmeleri; yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
60. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
61. Somut olayda başvurucu, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 38) eşinin ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini ileri sürmüştür.
62. Başvurucu, ceza soruşturması aşamasında olayın intihar sonucu değil kaza sonucu meydana geldiğini ileri sürmüş; bireysel başvuru aşamasında ise yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 38) olayın üçüncü kişi ya da kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceğini dolaylı olarak ifade etmiştir. Başvurucu bireysel başvuru aşamasında, eşinin üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını dolaylı olarak ileri sürmekle birlikte bu eylemin hangi şüpheli kişi ya da kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
63. Başvurucunun iddiaları çerçevesinde ceza soruşturmasındaki işlemlere bakıldığında başvurucunun eşi Nihat Devecioğlu'nun 14/3/2014 tarihinde kendisine ait çiftlik evinde ateşli silah yaralanması sonucu başından vurulmuş vaziyette bulunması olayı ile ilgili olarak Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen bir soruşturmanın başlatıldığı, olaydan haberdar edilen Cumhuriyet Savcısı'nın derhâl olay yerine geldiği, sonrasında Cumhuriyet Savcısı eşliğinde olay yeri incelemesinin yapıldığı, olay yerinin fotoğraflarının çekildiği ve krokisinin çizildiği, olay yerinde bulunan delillerin muhafaza altına alındığı, bu işlemler sonucunda ayrıntılı bir olay yeri inceleme raporunun hazırlandığı görülmektedir. Bu durumda, ölüm olayının öğrenilmesi üzerine yapılan ilk işlemlerde yetkililerin delillerin toplanması ve korunması hususunda yeterli tedbir almadığını söylemek mümkün gözükmemektedir.
64. Ölüm olayı gerçekleştiği gün, ölü muayenesi ve akabinde otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir.
65. Ölü muayene tutanağında; olayın gerçekleştiği çiftlik evinde, odalarda, kapılarda ve pencerelerde herhangi bir zorlama izinin bulunmadığı ve olay yerinde olağanın dışında herhangi bir dağınıklığın olmadığı belirtilmektedir. Başvurucunun söz konusu tespitlere herhangi bir itirazı olmadığı gibi müteveffayı vurulmuş vaziyette ilk gören ve daha sonra ifadesi alınan başvurucunun kardeşinin beyanları da bu durumu doğrular niteliktedir. Ölü muayene işleminden sonra gerçekleştirilen otopsi işlemi neticesinde hazırlanan raporda ise Nihat Devecioğlu'nun yüzünün sağ tarafında çene altından başlayıp yanağı kateden 21x12 cm'lik açık yara bulunduğu, ateşli silah yaralanmasının verdiği hasar dışında başvurucunun vücudunda herhangi bir darp ve cebir izi ile kesici delici alet yaralanmasına rastlanmadığı, kanda alkol, uyutucu ve uyuşturucu madde tespit edilmediği, şahsın bitişik atış mesafesinden yapılmış ateşli silah saçma tanesi yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ve beyin harabiyeti nedeniyle ölmüş olduğu tespitlerinin yapıldığı görülmektedir.
66. Ölen kişinin kanında uyutucu ve uyuşturucu madde tespit edilmediği, ateşli silah yaralanmasının verdiği hasar dışında kişinin vücudunda herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı ve ölüm olayının meydana geldiği yerde arbede yaşandığına yahut başka bir olumsuzluğa işaret edebilecek herhangi bir olağan dışı durumun bulunmadığı tespitleri bir arada düşünüldüğünde, soruşturma makamlarınca bu aşamada etkili bir araştırma ve inceleme yapıldığı ancak elde edilen söz konusu delillerden hiçbirinin Nihat Devecioğlu'nun başka kişi ya da kişilerce öldürüldüğü iddiasını desteklemediği görülmektedir.
67. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme raporları alındığı görülmektedir. Söz konusu raporlarda, olay yerinde bulunan bir adet av fişeği kartuşunun ölen kişiye ait tüfek ile atılmış olduğunun değerlendirildiği, ölen kişiden alınan svapların tümü üzerinde atış artığı bulunduğunun belirtildiği, kişinin kazağında da atış artığı bulunduğunun ifade edildiği, kazağın göğüs orta bölgesinde bulunan delinme etrafındaki atış artıklarının dağılımı ve yoğunluğu dikkate alındığında atışın bitişiğe yakın atış olduğunun değerlendirildiği görülmektedir. Olayda kullanılan silah üzerinde parmak izi araştırması yapıldığı ancak yapılan araştırmada mukayeseye elverişli bir ize rastlanmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan bu araştırmalarda, soruşturma makamlarının olayı aydınlatma isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir yön bulunmadığı görülmektedir.
68. Soruşturmaya konu olayın kendi özgü koşulları, elde edilen deliller ve soruşturmanın gerçekleri dikkate alındığında, silah üzerinde yapılan araştırmada mukayeseye elverişli bir ize rastlanmamış olmasının ve otopsi raporunda atışın bitişik atış olduğu belirtilmesine rağmen kazak üzerinde yapılan atış artığı analizi neticesinde atışın bitişiğe yakın atış olarak değerlendirilmesinin ise somut olayda belirleyici olmadığı değerlendirilmiştir.
69. Soruşturma kapsamında başvurucu tarafından tanıklığına başvurulması istenen kişilerin ifadelerinin alındığı görülmektedir. Başvurucu olayın açıklığa kavuşturulması için gerekli olan kilit isimlerin dinlenmediği yönünde bir iddia ileri sürmediği gibi soruşturma dosyasındaki hiçbir unsur da olayın aydınlatılabilmesi için önemli olan bazı kişilerin tanıklığına başvurulmadığı şüphesini uyandırmamaktadır.
70. Soruşturma kapsamında dinlenen tanıkların beyanlarının ise genel olarak birbiriyle uyumlu olduğu ve eylemin üçüncü kişi ya da kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir kayıt içermediği görülmektedir.
71. Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalar dikkate alındığında soruşturma makamlarının sadece intihar ön yargısıyla hareket edip intihar dışındaki kaza ve cinayet gibi olasılıkları dikkate almadığını söylemek de mümkün gözükmemektedir. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, ölen kişinin herhangi bir kimseyle husumetinin bulunup bulunmadığının araştırıldığı; diğer yapılan araştırmalarla da olayın cinayet mi yoksa kaza ya da intihar mı olup olmadığının belirlenmeye çalışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda, intihar ön yargısıyla hareket edilerek soruşturmanın etkisiz kılındığını söylemek mümkün değildir.
72. Yukarıdaki açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut olayda soruşturma makamlarının Nihat Devecioğlu'nun ölümüyle neticelenen olayı aydınlatma isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda, soruşturma makamlarının etkili bir araştırma ve inceleme neticesinde ceza hukuku bağlamında ulaştıkları sonucu sorgulamak için bir neden de bulunmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla soruşturma makamlarının ölümün gerçekleşmesinde üçüncü bir kişiye atfı kabil bir kast ve kusur bulunmadığı yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek geçerli bir nedenin somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Olayın kaza mı yoksa intihar mı olduğu yönündeki değerlendirme konusunda ise soruşturma makamlarının daha elverişli bir konumda olduğu ve soruşturma makamlarının yaptığı değerlendirmelere bir keyfîlik olmadıkça müdahalede bulunulmaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
73. Sonuç olarak başvuru dosyasındaki oluşa ilişkin belge ve bilgiler dikkate alındığında ölüm olayının bildirilmesi üzerine resen ve derhâl başlatılan soruşturmanın yetersiz olduğundan ve soruşturma sonucunda verilen kararların (bkz. §§ 30-32) somut delillerle çelişecek ve açıkça hukuka aykırılık oluşturacak şekilde gerekçesiz ve keyfî olarak verildiğinden söz edilemeyeceği gibi bu konuda ihmali görülen bir davranış veya yetkililere yüklenebilecek bir eksikliğin de saptanmadığı görülmüştür. Dolayısıyla yaşam hakkının korunması kapsamında etkili soruşturma yürütülmediğine ve soruşturma sonucunda gerekçesiz ve keyfî olarak karar verildiğine ilişkin bir sonuca varılmasını gerektirecek bir husus tespit edilememiştir.
74. Soruşturmanın ayrıca yaklaşık beş ay gibi makul bir sürede sonuçlandırıldığı ve başvurucunun soruşturmaya aktif bir şekilde katılarak delillerini soruşturma makamlarına sunabildiği görülmüştür.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.