logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Osman Nihat Şen [1.B.], B. No: 2014/16517, 9/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN NİHAT ŞEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/16517)

 

Karar Tarihi: 9/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Elif KARAKAŞ

Başvurucu

:

Osman Nihat ŞEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ülke genelinde yayımlanan Takvim gazetesinde yer alan habere karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin reddedilmesi ve Cumhuriyet savcılığına yapılan şikâyet neticesinde ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) eski başkan vekili olan başvurucu hakkında ülke genelinde yayımlanan Takvim gazetesinin 4/4/2014 tarihli nüshasının birinci sayfasında fotoğrafıyla birlikte manşetten verilen "TİB' siz Osman" ve gazetenin iç sayfasında da "Osman Abi terTİB'i" başlıklarıyla bir haber yayımlanmıştır.

6. Başvurucu, anılan haberde gerçeği yansıtmayan iddia ve yorumlara yer verilmek suretiyle kamuoyuna tamamen yanlış ve asılsız bilgiler aktarıldığı iddiasıyla 2/6/2014 tarihinde noter vasıtasıyla Takvim gazetesine tekzip metni göndermiştir.

7. Başvurucu, anılan tekzip metninin süresi içinde yayımlanmaması üzerine 10/6/2014 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak cevap ve düzeltme yazısının yayımlanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

8. Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi 11/6/2014 tarihli ve 2014/325 Değişik İş sayılı kararı ile talebin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçe kısmı şöyledir:

 “5187 sayılı Basın Yasası'nın 14/4 madde hükmü dikkate alındığında düzeltme ve cevabın belirtilen sürüler içerisinde yayımlanmaması halinde mahkemeye başvuru usulü düzenlenmiş olup, burada tanımlanan norm dikkate alındığında Sulh Ceza Mahkemesinin istemi 3 gün içerisinde duruşma yapmaksızın karara bağlar şeklinde düzenlemenin söz konusu olduğu, bu kapsamda ilgili norm dikkate alındığında mahkemelere her hangi bir delil toplama yükümlülüğünün yüklenmediği, bu itibarla belirtilen süre içerisinde mahkemelerin kendilerine tevdi edilen bilgi ve belgelere göre mevcut talebi değerlendirme zorunluluğu dikkate alındığında,

 Yine Basan Yasası'nın 14/1 maddesinde belirtildiği üzere "...suç unsuru içermeyen, 3. kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını sorumlu müdür hiç bir düzeltme ve ekleme yapmaksızın ...yayınlamak zorundadır." şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;

 Talep edenin dilekçesine ekli cevap ve düzeltme metni dikkate alındığında metin içeriğinde yer alan '...şahsıma yönelik tamamen asılsız, ağır iddia ve iftiralarda bulunulmuştur....' şeklindeki beyanların 5187 sayılı yasanın 14/1 maddesinde belirtilen suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısına ilişkin aykırılık oluşturduğu anlaşılmakla yukarıda belirtilen hukuki olgular karşısında talebin REDDİ...”

9. Başvurucunun anılan karara itirazı üzerine Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi 2/7/2014 tarihli ve 2014/337 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar vermiştir.

10. Bu karar başvurucuya 12/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu, ayrıca 7/4/2014 tarihli dilekçesi ile "TİB' siz Osman" ve "Osman Abi terTİB'i" başlıklı haberlerde kasıtlı olarak gerçeğe aykırı beyanlara yer verilerek kendisine hakaret edildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur.

12. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma sonucu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/6/2014 tarihli ve 2014/61708 Soruşturma sayılı kararla şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir;

"...Tüm soruşturma evrakı kapsamına göre şikayete konu haber bir bütün olarak okunup incelendiğinde; TİB' de meydana geldiği iddia edilen yasadışı dinlemeler ve kayıtların silinmesi iddiası ile ilgili müfettişlerin personeli sorguladığından, dinlenen personelin sil emrini dönemin başkanvekili Osman Nihat ŞEN' den aldığını söylediklerinden, dosyanın Savcılığa verildiğinden, müfettişlerin düzenlediği rapora göre şikayetçinin bir numaralı şüpheli olduğundan, emniyette dinleme yapan personeli keyfi olarak istediği numaraları dinleyebildiğinden bahsedildiği, müştekiye yönelik hakaret kastıyla yani açıkça aşağılama ve küçültme amacıyla yazıya dökülmediği, bu içerikte sözlerin kullanılmadığı, kullanılan sözlerde küçültücü ve hakaret içeren bir sözün bulunmadığı,

...

Basının, olayları ve bu olaylar ile ilgili edinilen bilgileri sade ve yalın bir şekilde aktarmanın dışında, olaylara dahil olan şahısların kişilikleri ve olayın niteliği hakkında bilgi aktarması ve olaylar ile ilgili yorum ve eleştirilerin de belirtilmesi suretiyle haber konusu yapmasının basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu tür durumlarda hukuka aykırılıktan söz edilmesinin mümkün olmadığı,

İfade özgürlüğünün sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanması gerektiği, bunun demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereği olduğu, eleştirinin kaynağını bu özgürlükten aldığı, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertliğin suç oluşturmayacağı, eleştirinin övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olmasının da doğal olduğu,

Müşteki tarafından gerçek dışı olduğu iddia edilen ve gazetede yayınlanan yazı ile ilgili olarak 5187 Sayılı Basın Kanununun 14. maddesinde belirtilen şekilde cevap ve düzeltme hakkının kullanılması yönünde talepte bulunulmasının mümkün olduğu,

Yine internette yayınlanan aynı içerikteki haber açısından 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun, 06/02/2014 tarih ve 6518 sayılı Kanun ile değişik, 9.maddesinde belirtilen şekilde işlem ve talepte bulunulmasının mümkün olduğu,

Yukarıda belirtilen kararlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında değinilen ve belirlenen ilkeler ile TC. Anayasasının 25. maddesinde düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, 26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile 28. maddesinde ve 5187 Sayılı Basın Kanununun 3. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü de dikkate alınarak, demokratik toplumlarda çok önemli bir göreve sahip olan basının toplumu ilgilendiren konularda bilgi vermekle yükümlü olduğu, halkın ise bilgi alma hakkının bulunduğu, Basın Özgürlüğünün belirli bir ölçüde abartmayı hatta tahriki de içerdiği, kamu çıkarını ilgilendiren konularda bu özgürlüğün sınırlandırılmasının ancak çok istisnai olarak kabul edilebilir olduğu, toplumun gözü önünde olan tanınmış kişilerin eleştirilmesinin sınırlarının normal bir bireye kıyasla daha geniş olduğu, söz konusu yazının düşünce açıklama, bilgi verme ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunduğu ve nesnel bir açıklama ile desteklendiği, açıklanmasında kamunun ilgisi ve yararı olduğu, bu hali ile atılı suçların unsurları açısından oluşmadığı anlaşıldığından..."

13. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/9/2014 tarihli ve 2014/887 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.

14. Karar 22/9/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 20/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun “Düzeltme ve cevap” kenar başlıklı 14. maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkraları ile “Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması” kenar başlıklı 18. maddesi, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi, 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” başlıklı 172. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; hakkında yayımlanan haber ile kendisinin "gülen örgütü mensubu", "paralel yapının beyni", TİB kurumunun da "örgüt merkezi" olarak yansıtıldığını, bu ağır ithamlara ilişkin tekzip başvurularının ise reddedildiğini, anılan haberler nedeniyle adli ve idari soruşturmalara maruz kaldığını, bu haberler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahisle suç duyurusunda bulunmasına rağmen düşünce özgürlüğünün kullanılması gerekçe gösterilerek ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu karara yaptığı itirazın da basmakalıp ve soyut gerekçelerle reddedildiğini ve yargılama sürecinde düşünce özgürlüğü ile özel hayata saygı ilkesi arasında adil bir denge kurulamadığını belirterek, Anayasa'nın 17., 20., 32., 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde bulunmuştur

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, hakkında yapılan haberin gerçeği yansıtmadığını, haberde geçen sözlerin tahkir içerdiğini, şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa’nın 17., 20., 32., 36. ve 38. maddelerinin ihlal edildiği iddialarının temel olarak hakkındaki habere yönelik tekzip talebinin reddi ve Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikâyet neticesinde ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedenleriyle şeref ve itibarının korunmasında toplandığı ve şikâyetin Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişilik haklarının korunması kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

20. Öte yandan masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilmemesini ve suçlu muamelesine tabi tutulmamasını güvence altına alır. Anayasa Mahkemesi, yargılama makamları veya diğer devlet görevlilerinin ifadeleri veya kışkırtmasına dayanmayan basın ve yayın organlarındaki yazılar veya bazı küçük düşürücü haberlerle ilgili şikâyetleri, bir bütün olarak şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı kapsamında değerlendirmektedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 27-31).

21. Başvurucu, şikâyet konusu haber nedeniyle tekzip talebinde ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunarak iki ayrı yargısal yola başvurmuş olup başvurucunun iddiaları,bu iki yargısal süreç yönünden ayrıbaşlıklar altında incelenecektir.

1. Tekzip Talebinin Reddi Yönünde Verilen Yargı Kararının İhlale Neden Olduğuna İlişkin İdidia

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

23. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

24. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Fikret Tüfek, B. No: 2013/9768, 30/6/2014,§ 23).

25. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19).

26. Somut olayda şikâyet konusu habere yönelik tekzip talebiyle başvurucunun yaptığı başvuru, Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/6/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan karar, yapılan itiraz üzerine Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2/7/2014 tarihli kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir. Başvurucu, bu kararı 12/8/2014 tarihinde tebellüğ etmiştir.

27. Başvurucu, tekzip talebinin reddine karar verilmesi nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de kesinleşen 2/7/2014 tarihli Mahkeme kararının kendisine tebliğ edildiği 12/8/2014 tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde bireysel başvuru talebinde bulunması gerektiği hâlde 20/10/2014 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla somut olayda tekzip talebinin reddine ilişkin karara yönelik iddialar yönünden süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır.

28. Açıklanan nedenlerle otuz günlük başvuru süresi içinde yapılmayan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. İlgiler Hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığı Yönünde Verilen Kararın İhlale Neden Olduğuna İlişkin İddia

29. Başvurucu, sorumlular hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bireyin şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireylerin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Ancak devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığına yönelik olarak üçüncü kişilerce yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğü mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz. Üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi yoluyla da mümkündür. Nitekim üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüştür. Hakaret, ceza hukuku anlamında suç, özel hukuk anlamında ise haksız fiil olarak nitelendirilmekte ve tazminat davasına konu edilebilmektedir. Dolayısıyla bireyin, üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği iddiasıyla hukuk davası açarak da bir giderim sağlaması mümkündür (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 35).

31. Bir ihlal iddiasına ilişkin olarak başvurulabilecek birden fazla etkili başvuru yolunun bulunması durumunda kural olarak başvurucunun aynı amacı taşıyan başvuru yollarının tamamını tüketmesi beklenemez (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 30; Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, B. No: 2013/577, 30/6/2014, § 28). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihatları uyarınca üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan müdahalelerle ilgili olarak yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olması Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için şart olan tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği anlamına gelmez (Adnan Oktar (3), § 36).

32. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına yönelik uyuşmazlıklar açısından hukuki tazmin yolu daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yoludur ( S.S.A., § 31; Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, § 29).

33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19-20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).

34. Başvuruya konu olayda başvurucu tarafından, ülke genelinde yayın yapan bir gazetedeki şahsına yönelik haber nedeniyle hakaret suçundan ilgililer hakkında işlem

yapılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunulmuştur. Yürütülen soruşturma sonucunda ilgililer hakkında atılı suçların unsurları açısından oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ancak başvurucunun somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma yoluna gitmediği anlaşılmaktadır.

35. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan müdahaleler ile ilgili olarak başvurucu tarafından yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olduğu ve somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu dikkate alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez (Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, § 32; Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 19, 20).

36. Açıklanan nedenlerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın tekzip talebinin reddine dair yargı kararı yönünden süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. İlgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar yönünden başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

9/6/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Osman Nihat Şen [1.B.], B. No: 2014/16517, 9/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı OSMAN NİHAT ŞEN
Başvuru No 2014/16517
Başvuru Tarihi 20/10/2014
Karar Tarihi 9/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ülke genelinde yayımlanan Takvim gazetesinde yer alan habere karşı cevap ve düzeltme tekzip) talebinin reddedilmesi ve Cumhuriyet savcılığına yapılan şikâyet neticesinde ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5187 Basın Kanunu 14
18
6098 Türk Borçlar Kanunu 49
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi