TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
K.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16575)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
K.K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Ali BAŞARAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Rusya Federasyonu vatandaşı, Çeçen kökenli, 1980 doğumlu,
evli ve beş çocuk babası olan başvurucu; ülkesini etnik, dinî ve siyasi düşüncelerinden
ötürü terk ederek 2009 yılından bu yana Türkiye'de yaşadığını söylemektedir.
10. 23/3/2014'te vize ihlali yaptığı gerekçesiyle Antakya
Otogarı'nda gözaltına alınarak Hatay Geri Gönderme Merkezine (GGM/Merkez)
gönderilmiştir. Başvurucu hakkında ayrıca yurda giriş yasağı (G-87/genel
güvenlik) bulunmaktadır.
11. Başvurucunun 10/4/2014'te tarihinde yaptığı uluslararası
koruma talebi, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün (GİGM) 9/5/2014 tarihli yazısıyla
reddedilmiştir.
12. Başvurucu Hatay Valiliğinin 7/5/2014 tarihli kararıyla altı
ay süreyle idari gözetim altına alınarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine
yerleştirilmiştir.
13. İdari gözetim kararına karşı başvurucu 13/8/2014 ve
14/8/2014 tarihlerinde sulh ceza hâkimliğine itiraz etmiştir. Adana 4. Sulh
Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) Adana Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünden
bilgi ve belge talebinde bulunmuştur.
14. Başvurucu İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sevk edilmesinin
ertesi günü olan 26/8/2014 tarihinde GİGM'nin yazısı
üzerine serbest bırakılmıştır. Serbest kaldıktan sonra Hâkimliğin 8/9/2014
tarihli kararıyla da başvurucunun itirazı yerinde görülerek idari gözetim
kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Hâkimlik, ilk verilen idari gözetim
kararının aylık değerlendirmeye (zaruret değerlendirmesi) tabi tutulmamasını
hukuka aykırılık gerekçesi olarak görmüştür.
15. Başvurucu 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 11/4/2014'ten önce on dokuz
gün, bu tarihten sonra da yüz otuz yedi gün olmak üzere toplam yüz elli altı
gün hürriyetinden yoksun kalmıştır.
16. 26/8/2014'te serbest bırakılan başvurucunun 25/9/2014
tarihinde yaptığı başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile aynı
tarihli ve 5683 sayılı mülga Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri T.T. (B.
No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25) kararında; 6458 sayılı Kanun, 6/1/1982
tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri ise B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017,
§§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ilgili
maddeleri, tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile
kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) uygulaması B.T. (Aynı
kararda bkz. §§ 23-38) kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle
bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç alabileceği etkili
bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, kötü
muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler “medeni hak ve
yükümlülük” veya bir “suç isnadı”nın esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından (Z.M. ve
I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, §§ 62, 63) adil yargılanma hakkı
yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
22. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824, 22/9/2016).
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. Anayasa Mahkemesi K.A.
(Aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından çekilen ızdırap için tazminata
hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
26. Ancak Anayasa Mahkemesi, B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerek başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi,
idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı
doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı
davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf
bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde
etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
27. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
29. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
30. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi
gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
31. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; yasal dayanaktan yoksun olarak sırf yabancı
olmasından dolayı özgürlüğünden yoksun bırakıldığını, gözetim altına alınırken
hâkim önüne derhâl çıkarılmadığını, gözetim kararına karşı yasal hakları
konusunda bilgilendirilmediği için itiraz hakkını kullanamadığını, açıklanan
ihlal iddialarına ilişkin olarak Türk hukukunda başvuru yapabileceği ve
tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
1. 6458 Sayılı Kanun'dan
Önceki Durum
34. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014'ten önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda Anayasa'nın 19.
maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen usulüne
aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme
yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması
uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin
uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan şikâyetlerden
ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A. ve
M.A., A.V. ve diğerleri,
F.K. ve diğerleri, T.T., A.S.).
35. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine
gidilen B.T. Başvurusunda
11/4/2014 tarihinden önce herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim
altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan
zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği
belirtilmiştir (B.T., § 74).
Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem
türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her
türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala
dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için
yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, -sırf bilgi eksikliği nedeniyle-
fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı
biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk
mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§
52, 54).
2. 6458 Sayılı Kanun'dan
Sonraki Durum
36. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014'ten itibaren idari gözetim altında bulundurulan yabancıların gerek
idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse tutulanların sulh
ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest bırakılmalarını müteakiben
kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19. maddesine ve 6458 sayılı
Kanun'daki usule aykırılıklardan dolayı da ihlal kararları vermiştir (K.A., I.S. ve diğerleri).
37. 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine göre hukuki niteliği
itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan
mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz
mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan
idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi
konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz
edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71).
38. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72).
39. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T.,
§ 73).
40. Yukarıdaki açıklamaların ışığında idarece 26/8/2014'te resen
idari gözetimi sona erdirilen ve aynı zamanda Hâkimliğin 8/9/2014 tarihli
kararıyla idari gözetimin hukuka aykırılığına kesin olarak karar verilen
başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının karşılanması
bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve
ulaşılabilir olduğu görülen "tam yargı davası" yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil
niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 30) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.