TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ALİ OYUNLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/166)
|
|
Karar Tarihi: 17/5/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ali
OYUNLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sağlıklı olarak girilen cezaevinde ölümcül bir
hastalığa yakalanılması nedeniyle yaşam hakkının; beraat kararı yerine
mahkûmiyet kararı verilmesi, hükmün açıklandığı duruşmada müdafiin
bulunmaması ve duruşmaya çağrılarak dinlenmesi istenen kişinin dinlenmemesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/1/2014 tarihinde Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı
vasıtasıyla yapılmıştır.
3. Komisyonlar Başraportörlüğünün
26/3/2014 tarihli kararı ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 66. maddesi gereğince tespit edilen idari eksikliklerin verilen kesin
süre içinde giderilmediği gerekçesiyle başvurunun idari yönden reddine karar
verilmiştir.
4. Başvurucu, idari ret kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen İkinci Bölüm Birinci Komisyonun 31/3/2015
tarihli kararı ile başvurucunun itirazının ve adli yardım talebinin kabulüne,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 9/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle Ulusal
Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucu Hakkındaki
Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
8. Başvurucu, Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte
olan 2011/875 sayılı soruşturma kapsamında Bingöl Sulh Ceza Mahkemesinin
2/3/2011 tarihli ve 2011/16 sorgu sayılı kararı ile uyuşturucu ticareti yapmak
suçunu işlediği şüphesi ile tutuklanmıştır.
9. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığının 1/4/2011 tarihli ve
E.2011/472 sayılı iddianamesi ile başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yapmak
suçunu işlediği iddiası ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 188. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince cezalandırılması
talebi ile Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
10. Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/9/2011 tarihli ve
E.2011/65, K.2011/113 sayılı kararı ile başvurucunun ticari amaçla uyuşturucu
maddelerden esrar maddesini bulundurup nakletmek suçundan 5237 sayılı Kanun’un
37. maddesinin (1) numaralı fıkrası delaletiyle, aynı Kanun’un 188. maddesinin
(3) numaralı fıkrası ve 62. maddesi gereğince 5 yıl hapis ve 83 gün karşılığı
1.660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
11. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesinin
22/3/2013 tarihli ve E.2012/2663, K.2013/2718 sayılı ilamı ile anılan
mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
12. Başvurucunun 1/10/2013 tarihli dilekçesine istinaden İlk
Derece Mahkemesince Tunceli A3 Tipi Ceza İnfaz Kurumuna yazılan 8/10/2013
tarihli yazının ilgili kısımları şöyledir:
“Kurumunuzda hükümlü olarak bulunan Mehmet Ali
OYUNLU'nun mahkememize göndermiş olduğu 01/10/2013
tarihli dilekçesi ile daha önce mahkememizin 2011/65 esas sayılı dava dosyasına
gönderdiğini belirttiği 11/04/2011 tarihli dilekçesinin, mahkememizin 2011/65
esas sayılı dava dosyasının sonuçlanıp kesinleşmiş olması nedeniyle gereği için
Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğinin adı geçen hükümlüye tebliği
rica olunur.”
13. Ceza İnfaz Kurumunca düzenlenen “tebliğ-tebellüğ belgesi”nden
başvurucunun, İlk Derece Mahkemesinin belirtilen yazısını "okumak ve yazının bir nüshası almak suretiyle"
9/10/2013 tarihinde tebellüğ ettiği anlaşılmaktadır.
14. Başvurucu, başvuru yollarının tüketildiğini 2/12/2013
tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
15. Başvurucu 2/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
2. Başvurucunun Ceza
İnfaz Kurumlarında Tutulma Süreci
16. 2/3/2011 tarihinde tutuklanmasına karar verilen başvurucu,
Bingöl M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
17. Başvurucu bilinmeyen tarihlerde sırasıyla Tokat T Tipi ve
Tunceli A3 Tipi Ceza İnfaz Kurumlarında tutulmuştur. Başvurucunun beyanına göre
Tunceli’de bulunduğu sırada uzman doktor tarafından kendisine tüberküloz (verem) teşhisi konulmuştur.
18. Başvurucu 21/11/2013 tarihinde Gümüşhane E Tipi Ceza İnfaz
Kurumuna nakledilmiştir.
19. Bilinmeyen bir tarihte kurum doktoru tarafından muayene
edilen başvurucu, Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk
edilmiştir.
20. Başvurucu 23/12/2013 tarihinde Trabzon Kanuni Eğitim ve
Araştırma Hastanesine yatırılmıştır. Anılan sağlık kuruluşunda 27/12/2013
tarihinde yapılan tetkikler sonucunda -başvurucunun beyanına göre- daha önce
uzman doktor tarafından tüberküloz
(verem) olduğu söylenen hastalığının kansere dönüştüğü tespit edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
21. 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3) numaralı fıkrası,
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149, 150, 151 ve
156. maddeleri, 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 4.
maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu 2011 yılında sağlık kontrolünden geçirilerek
Bingöl M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna kabul edildiğini; bundan önce Tokat T
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, ardından kendi isteğiyle Tunceli A3 Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiğini, 8/7/2013 tarihinde vücudunun belli
yerlerinde tümörler oluşmaya başladığını, vücudunda uyuşma hissi yaşadığını,
Tunceli’deki kurum doktorunun muayene sonrasında kendisini uzman doktora sevk
ettiğini, uzman doktorun kendisine
tüberküloz (verem) olduğunu söylediğini; Ceza İnfaz Kurumunun,
kendisinin “daha teşekküllü” bir hastaneye sevk edilmesine gerek görmediğini,
21/11/2013 tarihinde Gümüşhane E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledildiğini, buradaki kurum doktorunun hastalığı fark ederek Trabzon Kanuni
Eğitim ve Araştırma Hastanesine kendisini acilen sevk ettiğini, burada yapılan
tetkikler sonucunda hastalığının veremden kansere dönüştüğünün anlaşıldığını,
Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sürede devletin kendisini hastalıktan
koruyamadığını, sağlıklı bir şekilde girdiği Cezaevinde hastalandığını,
hastalık nedeniyle acı çektiğini, yeterli sağlık koşullarının sağlanamaması
nedeniyle ölümcül hastalığa terk edildiğini, bu nedenle yaşam hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvurucu ikinci olarak Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince
görülen E.2011/65 sayılı ceza davası sonucunda 5237 sayılı Kanun’un 188.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince 5 yıl hapis ve 1.660 TL adli para
cezası ile cezalandırıldığını, Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen emanet
eşya makbuzunun 1, 3, 5, 6, ve 7 numaralı bentlerindeki IMEI numaralarının aynı
olduğu hususunun Mahkemenin dikkatinden kaçtığını, ceza mahkemesi hükmünün
hukuk mahkemesi hükmüne dayandırıldığını, mevcut davayla ilgisi olmayan başka
bir kişinin dosyası ile ilgili Yargıtay kararının emsal alınarak hakkında
cezaya hükmedildiğini, Emniyet mensupları tarafından yapılan istihbarî çalışmanın dayanağı olan bilgi ve belgelerin
sahte olduğunu, bu nedenlerle yargılamanın yenilenmesi için sebeplerin mevcut
olduğunu, sanıklarla Adana’da görüştüğü beyan edilmesine rağmen istihbarî çalışmalara ilişkin belgelerde böyle bir görüşme
olmadığı bilgisinin yer aldığını, Y.Ö. isimli şahsın kolluk aşamasında ve ceza
davasının birinci ve ikinci celselerinde uyuşturucunun sahibi olan yeğeni A.N.yi tanımadığını söylediğini, üçüncü celsede ise yeğeni
olduğunu itiraf ettiğini, buna rağmen Mahkemenin uyuşturucunun gerçek sahibini
duruşmaya davet etmediğini, dosyadaki delillerin ayrıntılı bir şekilde
incelenmediğini, beraat etmesi veya daha hafif bir cezaya hükmedilmesi
gerekirken kanun hükümlerinin yanlış uygulanarak cezalandırıldığını, müdafiinin mazereti nedeniyle katılmadığı duruşmaya devam
edilerek mahkûmiyet hükmünün açıklandığını, bu nedenlerle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Başvurucunun Ölümcül
Bir Hastalığa Yakalanmasından Devletin Sorumlu Olduğuna İlişkin İddia
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru dilekçesinde … işlem, eylem ya da
ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan
Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, … belirtilmesi gerekir. Başvuru
dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem
veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin
eklenmesi şarttır.”
26. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul
edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
27. İçtüzük’ün bireysel başvuruların
içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu
ve ekleri” kenar başlıklı 59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer
alır:
…
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere
ait özlü açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel
hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
…”
28. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzük'ün
59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun; başvuru konusu olaylara
ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair
hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve
delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
29. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa
Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle başvurunun kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir.
30. Başvurucu sağlıklı bir şekilde girdiği Cezaevinde ölümcül
hastalığa yakalandığını; devletin, sağlığını koruyamadığını ileri sürmekle
birlikte ortaya çıkan bu sonucun cezaevindeki tutma koşullarından veya kamu
görevlilerinin somut fiil ya da ihmallerinden kaynaklandığı konusunda bir
açıklamada bulunmamıştır. Ayrıca başvurucu, ihlal iddialarına ilişkin başvuru
yollarını tükettiğine veya başvuru yollarını tüketmemiş olmakla birlikte mevcut
hukuk düzeninde etkili bir başvuru yolu bulunmadığına dair herhangi bir bilgi
de sunmamıştır. Bu nedenle ihlal iddiası ve onun temelindeki olgulara ilişkin
yeterli bir açıklamada bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
32. Başvurucu, Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen
E.2011/65 sayılı ceza davası sonucunda 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince 5 yıl hapis ve 1.660 TL adli para cezası ile
cezalandırıldığını, Mahkemenin delillerin takdiri ve hukuk kurallarının
uygulanmasında hataya düştüğünü, duruşmaya çağrılarak beyanına başvurulmasını istediği
kişinin çağrılmadığını, atanmış müdafiinin mazereti
nedeniyle katılmadığı duruşmaya devam edilerek mahkûmiyet hükmünün
açıklandığını, bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
33. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler…"
34. İçtüzük'ün "Başvuru süresi ve mazeret" kenar
başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
35. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre
kuralıdır. Sürenin, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013,
§ 32).
36. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla
başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki
belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına
başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız
kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve
mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi
Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
37. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen
durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının tüketildiği"
tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru
yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği" tarih olarak
anlaşılması gerekir. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı
şekillerde gerçekleşebilir.
38. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın gerekçesinin tebliği",
öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali
Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme,
gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de
öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin dosyadaki
belgelerden suret alınarak öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai
kararın gerekçesini"öğrendiklerini beyan ettikleri tarih" de bireysel
başvuru süresinin başlangıcı olarak kabul edilebilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013,
§§ 21, 22).
39. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla
birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir
durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin
olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği
tarihten itibaren başlatılması gerekir (Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546,
30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B.
No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
40. Başvuruya konu dava dosyasında, UYAP aracılığıyla yapılan
sorgulamada Yargıtayın onama ilamının İlk Derece
Mahkemesine 9/5/2013 tarihinde ulaştığı tespit edilmiştir.
41. Her ne kadar başvurucu, başvuru yollarının tüketildiğini
2/12/2013 tarihinde öğrendiğini beyan etmekte ise de başvurucunun 1/10/2013
tarihli dilekçesine istinaden İlk Derece Mahkemesince Ceza İnfaz Kurumuna
yazılan 8/10/2013 tarihli yazı ile başvuruya konu "2011/65 esas sayılı dava dosyasının ... kesinleşmiş"
olduğu, başvurucuya 9/10/2013 tarihinde tebliğ edilmek suretiyle bildirilmiştir
(bkz. §§ 12, 13).
42. Mahkemenin belirtilen yazısı içeriğinden, İlk Derece
Mahkemesi kararının kesinleştiği ve dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği
anlaşılabilmekte olup otuz günlük bireysel başvuru süresinin bu yazının
başvurucuya tebliğ edildiği 9/10/2013 tarihinde başladığının ve başvurucu
tarafından 2/1/2014 tarihinde yapılan bireysel başvurunun süresinde
yapılmadığının kabulü gerekir.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Ölümcül bir hastalığa yakalanmasından devletin sorumlu
olduğuna ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
17/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.