TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HABİP SEYYAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16913)
|
|
Karar Tarihi: 5/7/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Habip SEYYAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Serdar
ÖKTEM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa
itirazın etkin olarak kullanılamaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının 18/11/2008 tarihli iddianamesi ile suç işlemek
amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak
suçlarından hakkında kamu davası açılmıştır. (Kapatılan) İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 17/1/2013 tarihli kararıyla
başvurucunun atılı suçlardan sırasıyla 10 ay hapis, 22 yıl 6 ay hapis ve 50.000
TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk
hâlinin devamına hükmedilmiştir.
9. Temyiz üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 25/9/2014 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak
suçundan verilen hükmün onanmasına, uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan
verilen hükmün ise bozulmasına karar verilmiştir.
10. Bozma kararı sonrasında yargılamaya Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde devam edilmiş, başvurucu 5/2/2015 tarihinde tahliye edilmiştir.
Mahkemenin 2/6/2016 tarihli kararıyla başvurucunun 22 yıl 6 ay hapis ve 50.000
TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
11. Karar temyiz edilmiş olup inceleme devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 5/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu; hakkında yürütülen yargılamada kanuni tutukluluk
süresinin aşıldığını, tutukluluğa itiraz yolunu etkin olarak kullanamadığını
belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016,§§ 33-45).
15. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 5/2/2015
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
16. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği, arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
20. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu, başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
21. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 8 yıl 8 ay sürdüğü
anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
23. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
24. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmamıştır.
25. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
26. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (Tebliğname No.10-2016/331685) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.