TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM HALİL YAHLİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/176)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim Halil YAHLİ
|
Vekili
|
:
|
Av. İnan AKMEŞE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza davasının makul sürede sonuçlanmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 30/12/2013tarihinde İstanbul 6. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık), başvuru konusu olay ve
olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir.
Bakanlığın 30/5/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına
ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı
bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında "terör
örgütü propagandası yapmak" suçundan Fatih Cumhuriyet
Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonunda, 25/5/2006 tarihinde görevsizlik
kararı verilerek soruşturma dosyası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK
250. maddesi ile yetkili) gönderilmiştir.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 21/6/2006 tarihinde
görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyası Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
9. Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı, 1/9/2006 tarihinde tekrar
görevsizlik kararı vererek soruşturma dosyasını İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 25/9/2006 tarihli ve
E.2006/599 sayılı iddianame ile başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında "terör örgütü propagandası yapmak"
suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
11. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. maddesi
ile görevli), 1/2/2007 tarihinde başvurucu ile diğer sanıklardan birinin
savunması alınmış, diğer sanığın savunmasının alınması için adres araştırması
yapılmış ancak adresi tespit edilememiştir.
12. Mahkeme, 22/11/2007 tarihli ve E.2006/225, K.2007/302
sayılı kararla başvurucu ile savunması alınan diğer sanığın beraatine,
adresi tespit edilemeyen ve savunması alınamayan diğer sanık hakkında açılan
kamu davasının tefrikine karar vermiştir.
13. Cumhuriyet savcısının temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza
Dairesi, 11/4/2011 tarihli ve E.2009/11668, K.2011/2181 sayılı ilamıyla hükmün
onanmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı
iddiasıyla 15/7/2011 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM)
başvurmuş; başvuru, AİHM tarafından kayda alınmış; AİHM, 9/1/2013 tarihli ve
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un yürürlüğe girmesi nedeni ile
iç hukuk yollarının tüketilmediğine hükmederek 2013 yılında başvuruyu
reddetmiştir.
15. 6384 sayılı Kanun uyarınca Adalet Bakanlığı İnsan Hakları
Tazminat Komisyonu Başkanlığı kurulmuş; başvurucu, AİHM kararının ardından
18/3/2013 tarihinde, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığına başvurmuştur.
16. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığı, 18/7/2013 tarihli ve 2013/319 sayılı karar ile iddianamedeki suçun
niteliği, iki sanık olması, iki dereceli bir yargılama yapılması, temyiz
aşamasında önemli bir gecikmenin olmaması dikkate alındığında yargılamanın
makul sürede sonuçlandığı gerekçesiyle dört yıl altı ay on altı gün süren
yargılamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine ve tazminat
talebinin reddine karar vermiştir.
17. Başvurucu tarafından, anılan karara yapılan itiraz
üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu, 18/9/2013 tarihli ve E.2013/76,
K.2013/37 sayılı kararla suçun niteliği, iki sanık olması, iki dereceli bir
yargılama yapılması, temyiz aşamasında önemli bir gecikmenin olmaması dikkate
alındığında dört yıl altı ay on altı gün süren yargılamada makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edilmediği, kararın AİHM içtihatlarına da uygun
olduğu ve kararda hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle itirazın reddine
karar vermiştir.
18. Karar 3/12/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 30/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
20. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu’nun 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yapılan
değişiklikten önceki 7. maddesi şöyledir:
“3 ve 4 üncü maddelerle Türk Ceza Kanununun
168, 169, 171, 313,314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu
Kanunun 1 inci maddesinin kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa
olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler beş
yıldan on yıla kadar ağır hapis ve iki yüz milyon liradan beş yüz milyon liraya
kadar ağır para cezası, bu örgütlere girenler üç yıldan beş yıla kadar ağır
hapis ve yüz milyon liradan üç yüz milyon liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılırlar.
Yukarıdaki fıkra uyarınca meydana getirilen
örgüt mensuplarına yardım edenlere ve örgütle ilgili propaganda yapanlara
fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca bir yıldan beş yıla kadar hapis ve
elli milyon liradan yüz milyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.
…”
21. 6384 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin
belirlenmesidir.”
22. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile
özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
başvuruları kapsar.
…”
23. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer
kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci madde
kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
24. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay
içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli
olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare
Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm
belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli
işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon
kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine
verilen kararlar kesindir.
…”
25. 6384 sayılı Kanun’un 9.maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında uygulanır.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
26. Mahkemenin 9/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 30/12/2013 tarihli ve 2014/176 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, "terör
örgütü propagandası yapmak" suçundan hakkında açılan kamu
davasında, makul sürede yargılama yapılmadığını, makul sürede yargılanma
hakkının ihlali iddiasıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığına yaptığı başvurunun reddedildiğini belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
28. Başvurucunun, makul sürede yargılama yapılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin
başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
29. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 25/9/2006
tarihinde açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını, Adalet
Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına yaptığı başvurunun
reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
30. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38 ve 39).
31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve
diğerleri, §§ 41–45).
32. Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6.
maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı)
makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil,
ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza
hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi
yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, "terör
örgütü propagandası yapmak" suçunu işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç, 3713 sayılı
Kanun'da hapis ve para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede
başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa'nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., § 32).
33. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması ya da kamu
davasının açılması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucu hakkında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 25/9/2006
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı tarih olup (Ersin
Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35) somut başvuru açısından bu
tarih, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükmün Yargıtay 9. Ceza
Dairesince onandığı 11/4/2011 tarihidir.
34. Yargılama sürecinin uzamasında yetkili makamlara
atfedilecek gecikmeler, yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda
gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanabileceği gibi yapısal sorunlar ve
organizasyon eksikliğinden de ileri gelebilir. Zira Anayasa'nın 36. maddesi ile
Sözleşme'nin 6. maddesi; hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre
içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama
koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu
yüklemektedir (Güher Ergun ve diğerleri, §
44). Bu kapsamda yargı sisteminin yapısı, mahkeme kalemindeki rutin görevler sırasındaki
aksamalar; hükmün yazılmasında, bir dosyanın veya belgenin bir mahkemeden
diğerine gönderilmesinde ve raportör atanmasında yaşanan gecikmeler, yargıç ve
personel sayısındaki yetersizlik ve iş yükü ağırlığı nedeniyle yargılamada
makul sürenin aşılması durumunda da yetkili makamların sorumluluğu gündeme
gelmektedir (Selahattin Akyıl, B.
No: 2012/1198, 7/11/2013, § 55).
35. Ancak yargılama süresinin uzunluğunun tespiti açısından
davanın karmaşıklığı, davadaki sanık sayısı, atılı suçun vasıf ve mahiyeti,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu gibi hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
36. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine
riayetlerine ilişkin mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını
denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların "makul süre" içerisinde
tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü
ele alarak bu sürenin Anayasa'nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı
bir inceleme yapmaktadır.
37. Başvuru konusu olayda İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca, başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan
25/9/2006 tarihinde kamu davası açılmıştır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından 2/10/2006 tarihinde tensip tutanağı düzenlenmiş, başvurucu ve diğer
iki sanığın savunmalarının alınması için adlarına tebligat çıkarılmasına ve
müdafi atanması için İstanbul Baro Başkanlığına yazı yazılmasına karar
verilmiştir. 1/2/2007 tarihli duruşmada başvurucu ile diğer sanıklardan birinin
savunmaları alınmış, savunması alınamayan sanığın adresinin araştırılması için
Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Savunması
alınamayan sanığın İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde sanık olarak
yargılandığının anlaşılması üzerine anılan Mahkemenin dava dosyasının
incelenmesine karar verilmiştir. 22/7/2007 tarihinde, anılan dava dosyası
incelenmiş, diğer sanığın yakalama emri ile arandığının anlaşılması üzerine
dava dosyası tefrik edilerek başvurucu ile savunması alınan diğer sanığın beraatine yönelik hüküm kurulmuştur. 10/1/2008 tarihinde
Cumhuriyet savcısının temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/4/2011
tarihli ilamıyla hüküm onanarak kesinleşmiştir.
38. Başvurucunun yargılandığı dosya kapsamında toplam üç
sanık bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince, başvurucu hakkında beraat hükmü
kurulana kadar toplam dört duruşma yapılmıştır.
39. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına
ilişkin olarak AİHM, mutlak bir süreye göre değerlendirme yapmamakta, her
davanın özelliğine göre makul sürenin aşılıp aşılmadığını incelemektedir.
Davanın karmaşıklığı, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu, AİHM tarafından bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
içtihat yoluyla geliştirilmiş olan kriterlerdir (Frydlender/Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43;
Ezel Tosun/Türkiye, B. No:
33379/02, 10/1/2006, 21; Namlı ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 51963/99, 23/5/2007, § 24; Alhan/Türkiye, B. No: 8163/07, 2/4/2013, § 21; Danespayeh/Türkiye, B. No: 21086/04, 16/7/2009, §
28).
40. AİHM, yargılamanın karmaşıklığını değerlendirirken
davanın hem hukuki hem de maddi açıdan bütün yönlerini ele almakta; davanın
konusunun karmaşıklığı, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, delillerin
toplanmasında karşılaşılan engel, maddi olayların karmaşıklığı, sanıkların ya
da isnat edilen suçların veya tanıkların sayısı, davanın uluslararası
unsurları, bilirkişi deliline duyulan ihtiyaç, yazılı delillerin hacmi gibi
birçok unsuru incelemektedir (Pretto ve
diğerleri/İtalya, B. No: 7984/77, 8/12/1983, § 32; Eckle/Almanya, B. No:8130/78, 15/7/1982, § 81; Buchholz/Almanya, B. No: 7759/77, 6/5/1981, § 55; Neumeister/Avusturya, B. No: 1936/63, 27/6/1968, §
21). AİHM bir kararında, davanın karmaşıklığı ile ilgili olarak, davadaki sanık
sayısı, suçun ekonomik boyutu, bilirkişi raporuna ihtiyaç duyulması gibi
nedenlerle yedi yıl yirmi yedi gün süren yargılama sürecinin makul olduğunu
belirtmiştir (M.A.T./Türkiye, B.
No: 63964/00, 19/1/2007, § 40).
41. Davanın taraflarının ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu açısından ise ceza davalarında sanık, adli makamlarla aktif
bir iş birliği yapmak zorunda olmadığı gibi hukuk sisteminin sunduğu savunma
imkânlarını kullandığı için de kusurlu bulunamaz. Diğer taraftan devlet, kendi
idari ve yargısal organlarına yüklenebilecek gecikmelerden sorumludur. AİHM,
yetkili makamların tutumu ölçütünü esas olarak, meydana gelen gecikmeden
devletin ihmal ve kusuru nedeniyle sorumlu olup olmadığına bakarak ele
almaktadır (Zana/Türkiye, B. No: 18954/91, 25/11/1997, §§
79-82). AİHM, yargılamada ortaya çıkan her bir hareketsiz geçen dönemi veya
ertelemeleri ayrı ayrı değerlendirmektedir. Bununla birlikte AİHM, bir
başvuruda yargısal organlara yüklenebilecek on beş aylık bir gecikme periyoduna
rağmen ulusal yargı makamları önünde yedi yıl dört ay süren davanın oldukça
karmaşık olduğunu göz önünde bulundurarak makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edilmediğine karar vermiştir (Neumeister/Avusturya, §§ 20-21). AİHM ayrıca yargı
makamlarının davaları birleştirme, delil toplama gibi nedenlerle davayı
uzatmalarının belli bir yere kadar makul görülebileceğini belirtmektedir (Ewing/Birleşik Krallık (Avrupa Komisyonu Raporu),
B. No: 11224/84, 7/10/1987, § 151).
42. Anayasa Mahkemesince de makul sürede yargılanma hakkının
ihlali iddiasıyla yapılan bir başvurunun değerlendirilmesinde, başvurucuya bir
suç isnat edildiği 6/8/2007 tarihi ile bireysel başvurunun karara bağlandığı
tarih arasında geçen yaklaşık yedi yıl üç aylık yargılama süresinin makul
olduğu, yargılama faaliyetlerinde hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı,
yargı mercilerine atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve gerekli özenin
gösterildiği kabul edilerek başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmiştir (Murat
Öztürk, B. No: 2014/2454, 4/11/2014).
43. Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında kamu davasının
açıldığı 25/9/2006 tarihinden itibaren Mahkemece 22/11/2007 tarihinde verilen
karar tarihine kadar, bir yıl bir ay yirmi yedi gün yargılamanın devam ettiği,
başvurucunun savunmasının ilk olarak 1/2/2007 tarihinde alındığı ve
yargılamadan anılan tarihte haberdar olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece 22/11/2007
tarihinde verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince hükmün
onandığı 11/4/2011 tarihine kadar üç yıl dört ay yargılama sürecinin devam
ettiği, bu şekilde başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı tarihten itibaren
yargılamanın toplam dört yıl altı ay sürdüğü, başvurucunun savunmasının
alındığı tarihten itibaren ise dört yıl iki aylık süre sonunda yargılamanın
sonuçlandığı anlaşılmıştır.
44. Başvurucunun, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak Adalet Bakanlığı
İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı tarafından; iddianamedeki suçun
niteliği, iki sanık olması, iki dereceli bir yargılama yapılması, temyiz
aşamasında önemli bir gecikmenin olmaması dikkate alındığında yargılamanın
makul sürede sonuçlandığı gerekçesiyle dört yıl altı ay on altı gün süren
yargılamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine ve tazminat
talebinin reddine karar verilmiştir.
45. Başvurucu tarafından, anılan karara yapılan itiraz
üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu; suçun niteliği, iki sanık
olması, iki dereceli bir yargılama yapılması, temyiz aşamasında önemli bir
gecikmenin olmaması dikkate alındığında dört yıl altı ay on altı gün süren
yargılamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediği, kararın AİHM
içtihatlarına da uygun olduğu ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle
itirazın reddine karar vermiştir.
46. Yargılama süresinin makul olup olmadığının incelenmesi
sırasında göz önünde bulundurulması gereken; davadaki sanık sayısı, davanın
karmaşıklığı, atılı suçların vasıf ve mahiyeti, yargılamanın kaç dereceli
olduğu gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde yargılama dosyasında
toplam üç sanığın yargılandığı, 3713 sayılı Kanun’a dayalı olarak "terör örgütü propagandası yapmak"
suçundan yargılama yapıldığı, isnat olunan suçun niteliği dikkate alındığında
davanın karmaşık nitelikte olduğu, yargılama faaliyetlerinde yargılama
makamlarınca hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı, yargı mercilerine
atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve gerekli özenin gösterildiği dolayısıyla
somut başvuru bakımından yargılama süresinin makul olduğu, Adalet Bakanlığı
İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3.
Kurulunun kararlarının yerinde olduğu ve başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
9/9/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.