TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BESİME ÇETİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17809)
|
|
Karar Tarihi: 8/11/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 3/1/2018 -30290
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Besime ÇETİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hatice
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölen eşin askerlik borçlanmasının eksik hesaplanması
ve bu sebeple ölüm aylığının geç bağlanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8 Başvurucu 1946 doğumlu olup Tunceli'nin Pertek ilçesinde
ikamet etmektedir.
9. Başvurucu, ölen eşi A.H.Ç.'in
sigortalı hizmetleri nedeniyle ölüm aylığı bağlanması amacıyla eşinin
askerlikte geçen hizmet sürelerinin borçlanması için 16/2/2007 tarihinde Sosyal
Güvenlik Kurumuna (SGK) müracaat etmiştir.
10. Başvurucunun talebi kabul edilerek 756 günlük askerlik
süresi üzerinden hesaplanan toplam 2.835 TL'nin ödenmesi gerektiği başvurucuya
bildirilmiştir. Başvurucu 21/2/2008 tarihinde söz konusu ödemeyi yapmıştır.
Ancak başvurucunun ölüm aylığına hak kazanabilmesi için beş hizmet günü eksik
olduğundan başvurucuya ölüm aylığı tahsis edilmemiştir.
11. Başvurucu 13/2/2008 tarihinde, ölen eşinin askerlik
süresinin 756 gün değil 766 gün olduğunun tespiti istemiyle SGK aleyhine
Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkemece 19/12/2011
tarihli kararla başvurucunun eşinin askerlik hizmeti sebebiyle borçlanmasının
766 gün üzerinden olması gerektiğinin tespitine hükmedilmiştir. Mahkeme kararı,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21/5/2013 tarihli kararıyla onanarak
kesinleşmiştir.
12. Askerlik süresinin 766 gün olduğunu tespit eden Mahkemenin
kararının kesinleşmesinden sonra on günlük askerlik borçlanma tutarı olan
104,80 TL de başvurucu tarafından 4/7/2013 tarihinde ödenmiştir. Bunun üzerine
anılan tarihten itibaren başvurucuya ölüm aylığı tahsis edilmiştir.
13. Başvurucu 5/12/2013 tarihinde Mahkemede, ilk ödemeyi yaptığı
21/2/2008 tarihinden ölüm aylığının bağlandığı Temmuz 2013 tarihine kadar geçen
dönemde mahrum kaldığı ölüm aylıklarının tazmini istemiyle SGK aleyhine alacak
davası açmıştır. Dava dilekçesinde, ölen eşin 766 gün askerlik yaptığı Millî
Savunma Bakanlığı tarafından teyit edildiği hâlde SGK tarafından bu sürenin 756
gün olarak değerlendirildiği belirtilmiştir. Başvurucu, SGK'nın
kusuru nedeniyle 21/2/2008 tarihinden Temmuz 2013 tarihine kadar geçen dönemde
ölüm aylığı alamadığını ileri sürmüş ve 10.000 TL tazminatın yasal faiziyle
birlikte tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
14. Mahkeme 13/2/2014 tarihli kararla davayı reddetmiştir.
Kararın gerekçesinde başvurucunun, eşinin askerlik borçlanmasından eksik kalan
on gün karşılığı olan 104,80 TL'yi 4/7/2013 tarihinde ödediği vurgulandıktan
sonra borçlanma miktarının yatırıldığı ayı takip eden ayın başından itibaren
başvurucuya aylık bağlanmasının 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 41. maddesine uygun olduğu
belirtilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15/9/2014
tarihli kararı ile Mahkeme kararı kesin olarak onanmıştır. Nihai karar
17/10/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 13/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun
olay tarihinde yürürlükte bulunan 60. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
bölümü şöyledir:
“Yaşlılık aylığından yararlanma esas ve
şartları aşağıda gösterilmiştir:
...
F) Bu Kanuna göre sigortalı olarak tescil
edilmiş bulunanların, er olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen
sürelerinin tamamını veya bir kısmını, kendilerinin veya hak sahiplerinin
yazılı talepte bulunmaları halinde ve bu Kanunun 78 inci maddesi ile belirlenen
prime esas kazancın alt sınırının talep tarihindeki tutarı üzerinden
hesaplanacak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini tebliğ
tarihinden itibaren altı ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılır, altı ay
içinde primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz."
18. 506 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 66.
maddesi şöyledir:
“ a) Malullük veya yaşlılık aylığı almakta
iken, yahut malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz
işlemi tamamlanmamış durumda veya,
b)
Bağlanmış bulunan malullük veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya
başlamaları sebebiyle kesilmiş durumda yahut,
c)
(Değişik bent: 12/12/2006 - 5561/1 md.) 5 yıldan beri
sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda,
Ölen
sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanır."
19. 506 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 70.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Sigortalının ölümünde ölüm sigortasından hak
sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten
sonraki ay başından başlar."
20. 5510 sayılı Kanun'un 35. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
“Ölüm sigortasından sigortalının hak sahiplerine
bağlanacak aylıklar;
...
b) Hak sahibi olma niteliğinin ölüm tarihinden
sonra kazanılması halinde, bu niteliğin kazanıldığı tarihi,
takip eden ay başından itibaren
başlatılır..."
21. 5510 sayılı Kanun'un 41. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların;
…
B) Er veya erbaş olarak silâh altında veya
yedek subay okulunda geçen süreleri,
…
Kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı
talepte bulunmaları ve talep tarihinde 82 nci maddeye
göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak
üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32'si üzerinden hesaplanacak
primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile
borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır…
…
Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın
başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın
başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sigortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması durumunda,
ilgililere borcun ödendiği tarihi
takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır."
B. Uluslararası Hukuk
22. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Uğur Ziyaretli,
B. No: 2014/5724, 15/2/2017, §§ 28-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, eşinin askerlik hizmetinin 766 gün olduğu hâlde
idarenin hatalı işlemi nedeniyle 756 gün olarak hesaplandığını ve idarenin
kusurundan kaynaklanan bu eksik hesaplama nedeniyle yaklaşık beş yıl ölüm
aylığı almaktan mahrum kaldığını belirtmiştir. Başvurucu, idarenin hatalı
işlemi sebebiyle yaklaşık beş yıllık ölüm aylıklarını alamamasının mülkiyet
hakkı ile sosyal güvenlik hakkının ihlaline yol açtığını ileri sürmüştür.
Başvurucu ayrıca, Mahkemenin bu iddiayı incelemeden gerekçesiz bir şekilde
hüküm kurduğundan yakınmış ve bu sebeple adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği şikâyetinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, ölüm aylığının
ödenmemesine yönelik olduğundan tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
28. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir."
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan
maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve
parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM,
E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
29. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi
olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne
kadar güçlü olursa olsun Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir.
Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer"
veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir
beklenti" Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir.
Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın
doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma
ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan,
yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma
beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın
varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).
30. Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı, bireylere bir tür sosyal
güvenlik ödemesi alma hakkı içermemekle beraber yürürlükteki mevzuatta, önceden
prim ödeme şartıyla veya şartsız olarak sosyal yardım alma hakkı şeklinde bir
ödeme yapılması öngörülmüş ise yargısal içtihatlara paralel olarak ilgili
mevzuatın aradığı şartları yerine getiren bireyin mülkiyet hakkı kapsamına
giren bir menfaatinin doğduğu kabul edilmelidir (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 36).
31. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun'un 66.
maddesine göre ölüm aylığı bağlanmasının koşullarından biri de ölen kişinin
sigortalılık süresinde en az 900 gün prim ödemiş olmasıdır. Öte yandan anılan
Kanun'un 60. maddesinin birinci fıkrasının (F) bendiyle, askerlik hizmetinin
borçlanılmasına imkân tanınmıştır. Buna göre borçlanılan askerlik hizmeti de
-borçlanılan tutar altı ay içinde ödenmek kaydıyla- 900 günlük prim hesabında
dikkate alınır.
32. Somut olayda başvurucunun, ölen eşinin askerlik hizmetinin
borçlanılması talebi kabul edilerek 756 gün askerlik süresi üzerinden
hesaplanan 2.835 TL başvurucu tarafından 21/2/2008 tarihinde ödenmiştir. Ancak
başvurucunun ölen eşinin prim ödediği gün sayısı bakımından beş hizmet gününün
eksik olduğu gerekçesiyle başvurucuya ölüm aylığı tahsis edilmemiştir. Bununla
birlikte başvurucunun eşinin askerlik hizmetinin on gün eksik hesaplandığı
Mahkeme kararıyla sabittir. Bu durumda başvurucunun ölüm aylığına hak kazanması
bakımından gerekli olan 900 günlük hizmet koşulu, başvurunun yapıldığı
16/2/2007 tarihi itibarıyla sağlanmıştır. Dolayısıyla ölüm aylığı bağlanması
için aranan 900 gün hizmet süresi koşulunun borçlandırılan tutarların ödendiği
21/2/2008 tarihinde sağlanmış olduğu anlaşıldığından bu tarih ile Temmuz 2013 tarihi
arasındaki döneme ilişkin ölüm aylıkları yönünden Anayasa'nın 35. maddesi
kapsamında koruma gören bir meşru beklentinin var olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
33. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve
yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma, ondan tasarruf etme, ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir
haktır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B.
No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, onun
semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden
herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 53). Ayrıca "meşru beklenti" teşkil eden mülk
edinme beklentilerini zedeleyici kamu işlem ve eylemleri de mülkiyet hakkına
müdahale oluşturur (Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras, B. No: 2014/11994, 9/3/2017, § 57).
34. Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural
ihtiva ettiği görülmektedir. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle "mülkten
barışçıl yararlanma hakkı"na yer verilmiş,
ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi
belirlenmiştir. "Mülkten yoksun bırakma" ve "mülkiyetin
kontrolü" mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir. Mülkten yoksun
bırakma şeklindeki müdahalede mülkiyetin kaybı söz konusudur. Mülkiyetin
kullanımının kontrolünde ise mülkiyet kaybedilmemekte ancak mülkiyet hakkının
malike tanıdığı yetkilerin kullanım biçimi toplum yararı gözetilerek
belirlenmekte veya sınırlandırılmaktadır. Mülkten barışçıl yararlanma hakkına
müdahale ise genel nitelikte bir müdahale türü olup mülkten yoksun bırakma ve
mülkiyetin kullanımının kontrolü mahiyetinde olmayan her türlü müdahalenin
mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahale kapsamında ele alınması
gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan,
§§ 55-58).
35. Başvurucu yönünden meşru beklenti oluşturduğu tespit edilen
21/2/2008 tarihi ile Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme ilişkin ölüm
aylıklarının başvurucuya ödenmemesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil
etmektedir. Meşru beklenti oluşturan ölüm aylıklarının ödenmemesi, mülke
erişimin engellenmesi mahiyeti taşımakta ve bu durumun mülkiyetten barışçıl
yararlanma hakkına müdahale kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
36. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
37. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel
hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına
yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun düşebilmesi için müdahalenin kanuna
dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek
yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve
Afife Tarhan, § 62).
i. Kanunilik
38. 21/2/2008 tarihi ile Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme
ilişkin ölüm aylıklarının başvurucuya ödenmemesinin dayanağı 506 sayılı
Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 70. maddesi ile Mahkemenin karar
verildiği tarihte yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun'un 35. maddesi olarak
gösterilmiştir.
39. 506 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 70.
maddesinde sigortalının ölümünde ölüm sigortasından hak sahibi kimselere
bağlanacak aylıkların ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki ay
başından başlayacağı düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun'un 35. maddesinin
birinci fıkrasında da benzer hükme yer verilmiştir. Buna göre borçlanılan
primlerin ödendiği tarihi izleyen ay başından itibaren ölüm aylığı ödenmesi
gerekmektedir.
40. Somut olayda başvurucu, ölen eşinin eksik hesaplanan on
günlük askerlik hizmet prim borçlanmasını 4/7/2013 tarihinde ödemiştir.
Değinilen kurallar uyarınca başvurucuya ancak Ağustos 2013 tarihinden itibaren
ölüm aylığı bağlanabilecektir. Dolayısıyla bu hükümlerin 21/2/2008 tarihi ile
Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme ilişkin ölüm aylıklarının başvurucuya
ödenmemesi biçimindeki müdahaleye yeterli düzeyde kanuni dayanak oluşturduğu
sonucuna ulaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
41. Ölüm aylığından yararlanabilmenin 900 gün prim ödemiş olma
koşuluna bağlanmasının temelinde yatan amaç, sosyal güvenlik sisteminin
korunması ve devamlılığının sağlanmasıdır. Bu amacın kamu yararına dönük olduğu
açıktır. Dolayısıyla 900 gün prim ödeme koşulunun sağlanmadığı gerekçesiyle
21/2/2008 tarihi ile Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme ilişkin ölüm
aylıklarının başvurucuya ödenmemesinin kamu yararı amacına dayandığı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle müdahalenin meşru bir amacının bulunduğu sonucuna
ulaşılmaktadır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
42. Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve
“orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
“gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını
yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
“orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012;
E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15,
K.2013/131, 14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19,
29/1/2014; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015;
E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
43. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı
değerlendirilirken tarafların yasal yükümlülüklerinin neler olduğu, bunların
yerine getirilmesinde ihmalkârlık gösterilip gösterilmediği ve ihmalin
varlığının tespiti hâlinde bunun hukuka aykırı sonucun doğmasında bir etkisinin
bulunup bulunmadığı da gözönünde bulundurulmalıdır.
44. Öte yandan idarenin "iyi yönetişim" ilkesine uygun
hareket etme yükümlülüğü bulunmaktadır. "İyi yönetişim" ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu
söz konusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her
şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No:
2013/711, 3/4/2014, § 68).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
45. Olayda başvurucunun ölen eşinin askerlik hizmeti 766 gün
olduğu hâlde idare tarafından yanlış hesaplama sonucu 756 gün üzerinden
borçlandırma işlemi yapılmış ve bunun neticesinde ölüm aylığı bağlanması için
gereken 900 gün prim ödeme koşulu, borçlandırılan tutarların ödendiği 21/2/2008
tarihi itibarıyla sağlanamamıştır. Başvurucunun ölen eşinin beş hizmet gününün
eksik olduğu gerekçesiyle başvurucuya o tarihte ölüm aylığı bağlanmamış,
başvurucunun eşinin askerlik hizmetinin 766 gün olduğunu tespit eden Mahkemenin
kararının kesinleşmesinin ardından eksik hesaplanan on günlük askerlik
hizmetine ilişkin olarak çıkarılan borcun 4/7/2013 tarihinde ödenmesi üzerine
Ağustos 2013 tarihinden itibaren başvurucuya ölüm aylığı tahsis edilmiştir.
46. İdarece eksik hesaplanan on günlük askerlik hizmeti de
dikkate alındığında 900 günlük hizmet koşulunun -başvurunun yapıldığı tarih
itibarıyla- sağlandığı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca eksik
hesaplanan on günlük askerlik hizmetine ilişkin olarak borçlandırılan tutarın
21/2/2008 tarihi yerine 4/7/2013 tarihinde ödenmesinde başvurucunun herhangi
bir kusuru bulunmamaktadır. 756 günlük borçlandırma tutarlarını ödeyen
başvurucunun, idarenin ilk başvuru ile birlikte doğru hesaplama yapmış olması
hâlinde on günlük borçlandırma farkını da ödemiş olacağı hususu büyük bir
olasılıktır. Aksi bir kanaate varmak için herhangi bir haklı neden görünmemektedir.
Dolayısıyla başvurucunun on günlük borçlandırma farkını 21/2/2008 tarihi yerine
4/7/2013 tarihinde ödemiş olmasının tamamıyla idarenin askerlik hizmetini
yanlış hesaplamış olmasından kaynaklandığı ve on günlük farkın geç ödenmesinde
kusurun bütünüyle idareye ait olduğu anlaşılmaktadır.
47. İdarenin hatalı işlemlerinden kaynaklanan müdahalelerin
sonuçlarını gidermek kamu makamlarının yükümlülüğündedir. İdarenin hatalı
işlemlerinden doğan yükün kişiler üzerinde bırakılması mülkiyet hakkına yapılan
müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Somut olayda idarenin başvurucunun eşinin
askerlik hizmetini on gün eksik hesaplaması ve buna bağlı olarak on güne isabet
eden borçlandırma işlemini zamanında yapmaması nedeniyle başvurucu 21/2/2008
tarihi ile Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme ilişkin ölüm aylıklarından
mahrum kalmıştır. Başvurucunun idarenin kusurundan dolayı bu döneme ilişkin
ölüm aylıklarından yoksun bırakılması başvurucuya orantısız bir külfet
yüklemiştir. Bu durumda kamu yararı ile özel yarar arasında kurulması gereken
makul dengenin başvurucu aleyhine zedelendiği sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle faiz yönünden Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucu; 60.000 TL maddi, 100.000 TL de manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
51. İnceleme sonucunda idarenin, başvurucunun eşinin askerlik
hizmetini on gün eksik hesaplaması ve buna bağlı olarak on güne isabet eden
borçlandırma işlemini zamanında yapmaması dolayısıyla başvurucunun 21/2/2008
tarihi ile Temmuz 2013 tarihi arasındaki döneme ilişkin ölüm aylıklarından
mahrum kalması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
52. Mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Tunceli Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Başvurucuya yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararı karşılığında takdiren 3.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
C. Mülkiyet hakkının ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere kararın Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2013/964) GÖNDERİLMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
D. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE M. Emin KUZ'un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
E. Tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Güvenlik
Kurumuna GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucunun, ölen eşinin askerlik borçlanmasının eksik
hesaplanması sebebiyle ölüm aylığının geç bağlanmasından dolayı mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin bireysel başvurusu kabul edilerek ihlal
kararı verilmiş ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasına hükmedilmiştir.
Bu karara katılmakla
birlikte, mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesi ve benzer başvurularda kabul
ettiğimiz ilkeye uygun olarak bu hükmün ihlalin sonuçlarının giderilmesi
bakımından yeterli olması sebebiyle, kararın başvurucuya ayrıca manevî tazminat
da ödenmesine ilişkin kısmına katılmıyorum.