logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ataşan Tümel [2.B.], B. No: 2014/17948, 19/1/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ATAŞAN TÜMEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/17948)

 

Karar Tarihi: 19/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucu

:

Ataşan TÜMEL

Vekili

:

Av. Zülküf CANSEVER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iş mahkemesinde görülen tazminat davasında tanıkların dinlenmesi talebinin kabul edilmemesi, delillerin dikkate alınmaması, yargılama makamlarınca hatalı değerlendirmeler yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/11/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu tarafından 26/2/2008 tarihinde İstanbul 8. İş Mahkemesinde açılan işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan tazminat davasında başvurucu, davalı tarafların yanında l990 yılından itibaren Yıldız Sarayı'nın tezyinat (altın varak) ustası ve yöneticisi olarak çalıştığını, en son tezyinat ve bütün bina sorumlusu olarak çalışır iken 2007 yılında işten çıkarıldığını belirtmiş bu kapsamda tazminat ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

9. İstanbul 8. İş Mahkemesi 24/6/2010 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"...

 Dosyaya sunulan tüm belgeler, dinlenen tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının hizmet akdinin iş bitimi taahhüt edilen primleri talep etmesi nedeniyle sona erdirildiği, dolayısı ile tazminat ve bir kısım işçilik alacaklarına hak kazandığı, bu tazminatlar bakımından davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin bulunduğu ve iş yasasına göre davacının talep konusu alacaklarından her iki davalının birlikte sorumlu oldukları yönünde mahkememizde kanaat oluştuğundan dosya üzerinde hesap yönünden bilirkişi araştırılmasına gidilmiş, alınan 21.4.2010 tarihli bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli ve açık olduğu görülmekle davacının davasının rapor doğrultusunda ve 26.l0.2009 tarihli ıslah harcı gözönüne alınarak ve fazla mesailerden 1/2 oranında indirim yapılarak kabulüne karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

..."

10. İlk Derece Mahkemesi kararı temyiz talebi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince incelenerek 27/2/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısımları şöyledir:

 "...

 2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

...

Olağan dışı fazla çalışma iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. İddiaları destekleyen tanıkların aynı işveren aleyhine ve aynı çalışma sürelerine dayalı alacak talebi ile dava açtıkları görülmekte olup, tanıklıklarının kendi lehlerine sonuç doğurması kaçınılmazdır. Dairemiz birbirlerine tanıklık yapan kişilerin çıkarlarının bulunduğunun belirlenmesi halinde bu beyanlara itibar edilmeyeceğini ve iddialarının başka delillerle kanıtlanması gerektiğini kabul etmektedir. Dosyadaki sair delillerin bu iddiaları hesaplanabilir verilerle ortaya koyduğu söylenemez. Mahkemece bu husus göz ardı edilerek kanıtlanamayan fazla çalışma ücret alacaklarının kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

 3-Aynı şekilde olağan dışı hafta ve genel tatil günleri çalışma iddialarının da aynı yöntemle kanıtlanması gerektiği kuşkusuz olup, incelemesi aynı gün yapılan 2010/42423 esas sayılı dava dosyasında davacıların çalışmalarına yönelik fotoğrafların ibraz edildiği, bu durumda bugünler için davacının olağan dışı çalışma iddiasının kanıtlandığı, diğer hafta tatili ve genel tatillerde çalışma iddiasının ise aynı konuda davası bulunan tanıkların beyanına göre kabul edilemeyeceği düşünülmeden sonuca gidilmesi de hatalıdır. Mahkemece bu resimler incelenip değerlendirilerek, bu tarihlere rastlayan hafta ve genel tatil günleri için hesaplanacak ücretin hüküm altına alınması gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

 ..."

11. Bozma ilamı üzerine dava dosyasını yeniden incelemeye alan İstanbul 8. İş Mahkemesi 12/7/2013 tarihinde gerçekleştirdiği duruşmada bozma ilamına uyulmasına karar verip, tarafların bozma ilamına karşı beyanlarını almıştır.

12. Başvurucu anılan tarihli duruşmada eski beyanlarını tekrar ettiğini, bozma ilamı ile fazla mesai ve hafta tatili dışında kalan hususların kesinleştiğini, kesinleşen hususlar için artık değerlendirme yapılamayacağını, daha önce sekiz tanık dinletmek istediğini ancak Mahkemenin iki tanığı dinlediğini bu çerçevede diğer tanıkların da dinlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

13. Davalı taraf başvurucu beyanlarına karşı bozma ilamına göre kesinleşmiş bir hususun olmadığını, ayrıca yine bozma ilamına göre tanık beyanına itibar edilemeyeceğinin ayrıntıları ile açıklanmış olduğunu, ilama uyulduğuna göre yeniden tanık dinletme talebinin yersiz olduğunu ifade etmiştir.

14. İstanbul 8. İş Mahkemesi duruşma sonunda başvurucunun yeniden tanık dinletme talebini, Yargıtay bozma ilamındaki kapsamı ve davanın bulunduğu aşamayı dikkate alarak reddettiğini bildirmiş, bozma ilamında belirtilen hususlar doğrultusunda ek bilirkişi raporu alınmasına karar vermiştir.

15. Ek bilirkişi raporunun hazırlanıp sunulmasının ardından yapılan değerlendirme neticesinde İlk Derece Mahkemesi 26/11/2013 tarihli kararı ile son alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğunu, Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususların ve tüm delillerin dikkate alındığını belirterek davanın kısmen kabulüne hükmetmiş, karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 1/7/2014 tarihinde onanmış ve yargılama sona ermiştir.

16. Başvurucu Yargıtay onama ilamını Mahkeme kaleminde 16/10/2014 tarihinde tebliğ aldığını belirterek 13/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 19/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

20. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).

21. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).

22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık altı yıl beş aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

24. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı tazminat davası sürecinde Yargıtay bozma ilamından sonra daha önce dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini talep etmelerine rağmen İlk Derece Mahkemesince taleplerinin kabul edilmediğini, sundukları bir takım delillerin dikkate alınmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı hesaplamalara dayandığını, Yargıtay bozma ilamının dayanağı olan daha önce dinlenen tanıkların dava tarihinden sonra aynı işverenlere aynı sebepten dolayı dava açması nedeniyle beyanlarının kabul edilemeyeceği gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay bozma ilamı gereklerinin tam olarak yerine getirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, Yargıtay bozma ilamı öncesi bilirkişi raporunda hesaplanan 57.214,98 TL'nin tazminat olarak ödenmesi talebinde bulunmuştur.

a. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun tanıkların dinlenmesini talep etmelerine rağmen İlk Derece Mahkemesince taleplerinin kabul edilmediği şikâyetinin silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.

26. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Ahmet Türko, B. No: 2013/5949, 12/3/2015, § 33).

27. Somut olayda başvurucuya, yargılama sürecinde sunulan bilgi ve belgelere ulaşma ve ileri sürülen iddialara karşı beyanda bulunma imkânı sağlandığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, iddialarını ispata yönelik olarak dinletmek istediği tanıkların dinlenmediğini ileri sürmekte ise de maddi olay ve olguların kanıtlanması noktasında hangi delillere ihtiyaç duyulduğu ve bu delillerin dosyaya ibrazının gerekip gerekmediği hususunun takdiri derece mahkemelerine aittir. Bu bağlamda, maddi olayın niteliğine, yargılamanın bütününe ve gerekçeli karara bakıldığında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.

28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

29. Başvurucunun, sundukları bir takım delillerin dikkate alınmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı hesaplamalara dayandığı, Yargıtay bozma ilamının dayanağı olan daha önce dinlenen tanıkların dava tarihinden sonra aynı işverenlere aynı sebepten dolayı dava açması nedeniyle beyanlarının kabul edilemeyeceği gerekçesinin hukuka aykırı olduğu, Yargıtay bozma ilamı gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği şikâyetlerinin özünün derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının, hak arama özgürlüğünün, angarya yasağının, çalışma ve sözleşme özgürlüğünün ihlali iddialarının, adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.

30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru  konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

31. Başvurucu tarafından ileri sürülen şikayetlerin yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”

34. Başvurucu maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

36. Başvuruya konu olan yargılama sürecinin kesinleşerek sona erdiği dikkate alındığında, başvurucunun da manevi tazminat talebi bulunmaması nedeniyle ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır.

37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmaları nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 8. İş Mahkemesine (E.2013/245, K.2013/987) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ataşan Tümel [2.B.], B. No: 2014/17948, 19/1/2017, § …)
   
Başvuru Adı ATAŞAN TÜMEL
Başvuru No 2014/17948
Başvuru Tarihi 13/11/2014
Karar Tarihi 19/1/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, iş mahkemesinde görülen tazminat davasında tanıkların dinlenmesi talebinin kabul edilmemesi, delillerin dikkate alınmaması, yargılama makamlarınca hatalı değerlendirmeler yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal İhlalin tespiti
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi