TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET RAHA PAKKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17994)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 9/2/2018-30327
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet Raha PAKKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Bülent
PEKAND
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özlük haklarına ilişkin olarak açılan davanın süre
aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı (THY)
bünyesinde kapsam dışı personel olarak genel müdür yardımcısı unvanı ile görev
yapmakta iken 2003 yılında emekli olmuştur.
9. Başvurucunun kıdem tazminatı, daha önceki yurt dışı
görevlerinde Kurumu zarara uğrattığı gerekçe gösterilerek 22.646,55 TL
tutarında kesinti yapılmak suretiyle 14/7/2003 tarihinde ödenmiştir. Başvurucu
15/7/2003 tarihinde kullanmadığı yıllık izinleri karşılığı olan ücretlerin
tarafına ödenmesi istemiyle THY nezdinde başvuruda bulunmuştur. Talebin
22/7/2003 tarihli işlemle reddi üzerine başvurucu, kıdem tazminatından resen
kesilen tutarın ve kullanmadığı yıllık izinlerinin karşılığı olan ücretin
tazmini için 1/10/2003 tarihinde Bakırköy İş Mahkemesinde dava açmıştır.
10. Bakırköy İş Mahkemesi 8/7/2004 tarihli kararıyla davayı
görev yönünden reddetmiştir.
11. Başvurucu, görevsizlik kararının kesinleşmesinin ardından
İstanbul 3. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde aynı istemle dava açmıştır.
12. Mahkeme 28/3/2007 tarihli kararıyla, kıdem tazminatının
eksik ödendiğinin ödemenin yapıldığı 14/7/2003 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenildiği ve buna göre 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu uyarınca altmış günlük dava süresi geçirildikten sonra 1/10/2003
tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesine yer vererek kıdem
tazminatına ilişkin istem yönünden davayı reddetmiştir. Kullanılmayan yıllık
izinlere karşılık gelen ücretin ödenmesi istemi yönünden ise Mahkeme,
uyuşmazlığın adli yargı kolunda görülmesi gereken niteliği haiz olduğu
gerekçesine yer vermek suretiyle görev yönünden ret kararı vermiştir.
13. Danıştay Onbirinci Dairesi (Daire)
31/3/2009 tarihli kararıyla, ilamın kıdem tazminatına ilişkin istem yönünden
süre aşımı nedeniyle davanın reddedilmesine dair kısmını onamıştır. Daire,
yıllık izinlere karşılık gelen ücretin tazmini istemi yönünden davanın görev
nedeniyle reddine ilişkin kısmını ise bozmuştur. Bozma gerekçesinde Daire,
özelleştirme kapsamında bulunan ya da bulunmayan kamu iktisadi teşebbüsleri
bünyesinde kapsam dışı personel statüsünde çalışanların kurumlarıyla aralarında
meydana gelen uyuşmazlıklar için idari yargının görevli olduğu yönündeki
Uyuşmazlık Mahkemesinin 1/3/1996 tarihli ve E.1995/1, K.1996/1 sayılı kararını
esas almıştır. Kısmen onama kısmen bozma kararına yönelik karar düzeltme istemi
Dairenin 8/12/2010 tarihli kararıyla reddedilmiş ve ilam, kıdem tazminatına
ilişkin olarak verilen davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair karar yönünden
kesinleşmiştir.
14. Yıllık izinlere karşılık gelen ücretin tazmini istemi
yönünden ise Mahkeme 8/6/2011 tarihli kararıyla bozma ilamına uymuştur. Mahkeme
2577 sayılı Kanun uyarınca idari yargıda dava açma süresinin altmış gün
olduğunu vurgulamıştır. Başvurucunun yıllık izin ücretlerine ilişkin ödememe
işlemini 22/7/2003 tarihinde öğrendiğini tespit eden Mahkeme, bu tarihten
itibaren altmış gün geçtikten sonra ilk kez 1/10/2003 tarihinde açılan davada
süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle ret kararı vermiştir.
15. Hüküm, Dairenin 20/9/2012 tarihli kararıyla onanmış ve karar
düzeltme istemi de 28/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
16. Başvurucu, nihai kararı 15/10/2014 tarihinde tebellüğ
ettikten sonra 13/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
17. 2577 sayılı Kanun'un idari dava
türlerini belirleyen 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi şöyledir:
"1. İdari dava türleri şunlardır:
...
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, "
18. 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Dava
açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi
mahkemelerinde otuz gündür."
19. 2577 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi
mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine
açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki
kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli
mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi
olarak kabul edilir."
20. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya
tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri
gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın
tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra
tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde
de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklıdır."
B. Yargı Kararları
21. Uyuşmazlık Mahkemesinin 1/3/1996 tarihli ve E.1995/1,
K.1996/1 sayılı ilke kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında kapsam
dışı personel adı altında İş Yasası çerçevesinde çalıştırılan bir kesim
bulunmaktadır. Kapsam Dışı Personel deyimi uygulama alanına girdiğinde, Kanun
ve KHK.lerde yer almamakta, sendikalarla işveren
arasında aktedilen toplu iş sözleşmelerinde bahis
konusu edilmekte ve toplu iş sözleşmesinden yararlananlar “kapsam içi”
diğerleri de “kapsam dışı” olarak adlandırılmaktadır.
Kapsam dışı personel hakkında düzenlemeye 418
sayılı KHK.de yer verilmiş ise de bu KHK Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
Daha sonra bu personelin 18.5.1994 gün ve 527 sayılı KHK.de ve 24.11.1994 gün
ve 4046 sayılı Yasa’da yer aldığı ve İş Yasası’na tabi olmasına rağmen kamu
personeli sayıldığı Yasa’nın sistematiğinden, yani bunlara Yasada memur ve
sözleşmeli personelle birlikte yer verilmesinden anlaşılmaktadır. Kapsam dışı
personel olarak belirlenen görev unvanlarını taşıyanların kurumda belli bir
süre çalıştıktan sonra sendika ile ilişkisini kesen ve daha çok idareci niteliğindeki
personel olduğu, bu ayrımdaki amacın, bu kesimin, yetki ve ücretinin tayin ve
takdirinin idareye bırakılması ve statülerinin, aslî ve sürekli görevleri genel
idare esaslarına göre yürütülen personele yaklaştırılması olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle 4046 sayılı Yasa hükümlerinden, kapsam dışı
personelin de kamu personeli sayıldığı sonucu çıkmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, özelleştirme kapsamına
alınan kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının özel hukuk tüzel
kişiliğine geçiş döneminde kamu kurumu olan vasıflarını tamamen yitirmemiş
oldukları, bu kurumlarda çalışan sözleşmeli ve kapsam dışı personelin kamu
personeli sayıldıkları, idare ile olan ilişkileri nedeniyle açılan davalarda,
işlemin yasaya ve hukuka uygun olup olmadığının incelenmesinin idari yargı
yerinin görevine girdiği..."
22. Danıştay Onikinci Dairesi
30/5/1995 tarihli ve E.1995/2819, K.1995/1335 sayılı kararıyla, THY bünyesinde
Genel Müdürlük emrinde görev yapan davacının hizmet sözleşmesinin feshine
ilişkin işlemin iptali ve tazminat istemiyle açılan davayı esastan hükme
bağlayan İstanbul 4. İdare Mahkemesi kararına yönelik görev itirazı içeren
temyiz başvurusunu reddetmiş ve kararı onamıştır.
23. Danıştay Onbirinci Dairesi
22/12/2009 tarihli ve E.2007/2678, K.2009/10942 sayılı kararıyla, THY
bünyesinde sivil savunma uzmanı olarak görev yapan davacının özlük haklarına
ilişkin olarak açtığı davayı esastan karara bağlayan Ankara 3. İdare Mahkemesi
kararını onamıştır.
24. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 3/3/2009 tarihli ve E.2008/18865,
K.2009/5806sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Memur ve sözleşmeli personel statü
hukukunu ilgilendirdiğinden, idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş
mahkemelerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmelidir. Uyuşmazlık
Mahkemesinin 1995/1 Esas 1996/1 Karar sayılı ilke kararında, özelleştirme
kapsamında olsun ya da olmasın Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli
personel statüsünde çalışanların, kurumları ile olan ilişkilerinden doğan
anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu kurala bağlanmıştır.
Yapılan
bu açıklamalara göre mahkemece gerekirse davacının şahsi dosyası getirtilmeli
ve sözleşmeli personel olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılmalıdır.
Davacının sözleşmeli personel olduğunun kabulü halinde davanın idare
mahkemesinde görülmesi gerektiğinden görev yönünden davanın reddine karar
verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı
gerektirmiştir."
25. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2/4/2013 tarihli ve
E.2013/4825, K.2013/7026 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olay ve Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 22.01.1996 tarihli ve
1995/1 esas, 1996/1 karar sayılı ilke kararı birlikte irdelendiğinde; davacının
kapsamdışı personel statüsünde olduğu, toplu iş
sözleşmesi dışında kalan kapsam dışı personel statüsündeki kamu personelinin
kurumları ile ilişkilerinden doğan her türlü özlük hakları ile görevine son
verilmesi sonucunu doğuran işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve
çözümünde idari yargı yeri görevlidir. Görev hususu dava şartlarından olup,
yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınmalıdır. Bu durumda,
yargı yolu sebebi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi
gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması hatalı olup, bozmayı
gerektirmiştir."
26. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2/7/2013
tarihli ve E.2012/23643, K.2013/14982 sayılı kararıyla, THY bünyesinde görev
yapan davacının emekli keseneklerine ilişkin olarak açtığı davayı esastan
karara bağlayan Bakırköy 14. İş Mahkemesi kararını uyuşmazlığın idari yargının
görev alanına girdiği gerekçesiyle bozmuştur.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 10/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, özlük haklarının tazmini için açılan davanın süre
aşımı gerekçe gösterilerek reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde
belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; tazminat ve
yeniden yargılama taleplerinde bulunmuştur.
1. Yargılama Sürecinin Kıdem Tazminatına
İlişkin Kısmı Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular Anayasa Mahkemesince
incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
30. Somut yargılama sürecinde kıdem tazminatına ilişkin kısım
yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine 28/3/2007 tarihinde karar
verilmiştir. Bu karar 31/3/2009 tarihinde Danıştay tarafından onanmış ve karar
düzeltme istemi de 8/12/2010 tarihinde reddedilmiştir. Bir başka ifadeyle
uyuşmazlık, kıdem tazminatına ilişkin kısım yönünden 23/9/2012 tarihinden önce
8/12/2010 tarihi itibarıyla kesin olarak sonuca bağlanmıştır. Buna göre ihlal
iddiasına konu yargılama sürecinin kıdem tazminatına ilişkin kısım yönünden
zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle incelenmesi mümkün değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılama Sürecinin Yıllık İzin Karşılığı
Ücrete İlişkin Kısmı Yönünden
32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının mahkemeye erişim
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
34. Başvurucu ayrıca, yıllık izin karşılığı ücretlerinin
ödenmesi isteminin reddine dair işlemde kanun yolları ve süresinin
gösterilmediğini; bu nedenle Anayasa'nın 40. maddesinin de ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) adil yargılanma
hakkını düzenleyen 6. maddesinde ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13.
maddesinde, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi
kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek
zorundadır." şeklinde bir güvence öngörülmemiştir. Anılan
hükümle devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yollarına ve
mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü yüklenmiştir. Bu
itibarla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında kalan söz konusu
güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvence bireysel
başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla birlikte bu durum,
başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere diğer hakların ihlal edildiğine
ilişkin iddialar incelenirken -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği- anılan
hükmün dikkate alınmasına engel değildir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 32).
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun
değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni
de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve
Hakkın Kapsamı
36. Anayasa'nın 36. maddesinin birici
fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada
bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye
erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının
madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 34).
37. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden fayadalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya
koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil
yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 35).
38. İdare mahkemeleri nezdinde açılacak davalar için süre sınırı
getirilmesi ve ayrıca ilk önce görevsiz yargı yerinde dava açılması durumunda
yine idari dava süresi içinde görevsiz yargı yerine başvurulmuş olması
koşuluyla idari yargıda yeniden açılan davanın görülmesine devam edilebilmesi
bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur.
39. Somut olayda özlük haklarına ilişkin davanın süre aşımından
reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu
anlaşılmaktadır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
40. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
41. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik
ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta
öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya
bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun
yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim
hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).
42. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
43. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
44. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
45. Başvurucunun açtığı tazminat davasının süresi içinde
açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesine 2577 sayılı Kanun'un 7., 9., 11. ve 12.
maddelerinin dayanak olduğu görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının
mevcut olduğu anlaşılmıştır.
(2)Meşru Amaç
46. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence
altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama
nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması
mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu
kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama
nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma
hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin hak
arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm
alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın
13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9,
10/2/2016, § 10).
47. İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi
altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde
yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari işleme karşı yapılan başvurular
kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Diğer yandan dava ya da hukuki işlemler
için tanınan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği
kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana
gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek
adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve
meşru amaçlara hizmet eder (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 44). Somut uyuşmazlık ve uygulanan normlar
açısından da bu belirlemeden ayrılmayı gerektirecekbir
durum bulunmamaktadır.
(3)Ölçülülük
48. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
49. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle ilgili
davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını
aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 40).
50. Somut olayın bireysel başvuruya konu edilmesi, tazminat
davasının ilk olarak adli yargı mercii önüne getirilmesi ve bu yapılırken de
altmış günlük idari dava süresinin geçirilmiş olması nedeniyle görev ret kararı
üzerine idari yargı merciinde yeniden açılan davanın süre aşımı yönünden
reddedilmesinden ileri gelmektedir. Bir başka ifadeyle başvurucunun davayı
süresinde açamamasının nedeni uyuşmazlığı daha uzun dava açma süresi öngörülen
görevsiz yargı yeri önüne idari dava süresini aşarak taşımasıdır. Bu noktada
irdelenmesi gereken husus, davanın doğru yargı yolunda açılmaması sonucu süre
aşımı yönünden ret kararı verilmesinde başvurucuya mahkemeye erişim hakkını
engelleyecek şekilde bir sorumluluk yüklenerek aşırı katı bir yorumda bulunulup
bulunulmadığıdır.
51. İdarenin işlemleri nedeniyle zarara uğrayanların idari yargı
kolunda tazminat davası açabilecekleri Anayasa ve 2577 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca sabittir. Ayrıca kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında
kapsam dışı personel olarak çalışan kişilerin kurumlarıyla aralarında meydana
gelen uyuşmazlıkların çözümünde hangi yargı kolunun görevli olduğu konusunda
çıkan ihtilaf üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi 1/3/1996 tarihli ilke kararıyla
(bkz. § 22) anılan uyuşmazlıkların idari yargının görev alanı içinde kaldığını
tespit etmiştir. Görev konusunda verilen bu ilke kararının 12/6/1979 tarihli ve
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 30.
maddesi uyarınca tüm yargı mercilerini bağladığı açıktır.
52. Diğer taraftan Yargıtay ve Danıştay tarafından muhtelif
tarihlerde verilen kararlara (bkz. §§ 23, 24, 25, 26, 27) bakıldığında bu
başvuruya konu uyuşmazlıkla benzer nitelikteki uyuşmazlıkların idari yargı
mercileri tarafından esastan karara bağlandığı görülmektedir. Bu bağlamda THY
bünyesinde kapsam dışı personel olarak görev yapmakta iken emekli olan
başvurucu tarafından özlük haklarına ilişkin olarak açılan davanın idari
yargının görev alanında olduğu hususunun dava açılmadan uzunca bir süre önce
yargı kararı ile tespit edildiğini ve uygulamanın bu yönde ilerlediğini söylemek
mümkündür.
53. Bu hâle göre başvurucunun özlük haklarına ilişkin olarak
açtığı davanın idari yargının görev alanında olduğu ve davanın görevsiz yargı
yerinde açılması durumunda da idari dava süresine ilişkin kısıtlamalara tabi
olduğu, mevzuat ve içtihat uyarınca belirsiz bir durum içermemektedir.
54. Bu durumda mahkemenin süre aşımından davanın reddedilmesine
ilişkin değerlendirmesinin aşırı şekilci (katı) olmadığı, mahkemeye erişimi
aşırı derece zorlaştırmadığı ya da imkânsız hâle getirmediği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan somut olayda başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin 2577
sayılı Kanun ve ilgili yargı kararları uyarınca sabit olduğu, bu konudaki
hukuki durumun belirsizlik içermediği açıktır. Sonuç olarak başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
56. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
57. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
58. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
59. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
60. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 9 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
61. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
62. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
63. Başvurucu, maddi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
64. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
65. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya istemiyle bağlı kalınarak net 10.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
66. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu maddi zarar ile makul sürede
yargılanma hakkının ihlali arasındaki illiyet bağı konusunda herhangi bir belge
sunmamış olduğundan maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılama sürecinin kıdem tazminatına ilişkin kısmı
yönünden ileri sürülen ihlal iddialarının zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan 2.186,10
TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 3. İdare
Mahkemesine (E.2011/12, K.2011/839) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.