TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HACİ BOĞATEKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18101)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Haci BOĞATEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
BOĞATEKİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gazeteci olan başvurucunun bir internet haber
sitesinde yayımlanan haberinde kullandığı ifadelerin hakaret kabul edilerek
mahkûmiyetine hükmedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, savunma hakkının
kısıtlanması nedeniyle ise adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Yerel yayın yapan "Gerger Fırat" gazetesinin
sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan başvurucu hakkında, dönemin Adıyaman
valisinin şikâyeti üzerine 28/10/2013 tarihinde "www.gergerfirat.com"
adlı internet haber sitesinde yayımlanan bir yazısında kullandığı ifadelerin
kamu görevlisine görevi nedeniyle alenen hakaret suçunu oluşturduğu
gerekçesiyle kamu davası açılmıştır. Söz konusu metin şu şekildedir:
" KAYMAKAM NE ÇALDI?
Bodin
Okulu WC'siz Kaldı
NERDE OLDU BU OLAY?
Gerger'in Bodin Köyünde
Olmaz böyle şey
Koskoca WC'yi, koskoca kaymakam nasıl çalar.
O zaman dinleyin Budinli Haso
ile Aloyu
Önce,
ALO (A.B.) konuşuyor
" Tarla çalışmasından sonra akşamüstü eve dönüyorduk. Okulun
önünden geçerken koca bir çukura gözüm ilişti. Gittim ve yakından baktım.
Okulun prefabrik iki gözlü WC kabini yerinden sökülüp çalınmış. Günlerce
çevrede sorup soruşturduk. Bodin okuluna ait
prefabrik WC'sinin Nıran
köyündeki Kaymakam ilçe parkına kurduğunu gördük." dedi.
Şimdi de dinleyinHaso (H.A.)
"Köylü tarlada iken kaymakam Türk petrollerinin araçlarını Budin'e göndermiş. Kaşla göz arasında WC'yi
söküp götürmüş. Nıran'daki parka kurmuş. Hemen
kaymakama çıktım. 'Toplantıda' dediler. Merdivenin önünde bekledim. Kaymakam
Ö.B. dışarı çıktığında 'okulumuzun WC'sini siz mi
aldınız' dedim.
Ö.B. Dedi ki;
"Çok acele lazımdı gelip aldım" dedi. Ben de buna hakkınız
var mı dedim. 'Ben kaymakamım, acele lazımdı aldım cevabını verip gitti' diyor.
*****
İsterse adını çaldı ya da zorla aldı deyin. Ne ad koyarsanız koyun bir
kaymakam köy okulundaki WC'yi söküp almaz. Hatta
almaması gerekir.
Gerger kaymakamı Bodin köy okulunun WC'sini alelacele niye almış?
Nırandaki gezi parkının açılışına gelen Vali WC'yi
görsün ihtiyacı halinde sıçsın diye mi?
Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık.
Peki
Bodin
köyü okulunun çocukları ya da öğretmeni nereye sıçacak?
Kaymakam Ö.B.
Valisinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini söküp götürüyor.
Ya
Bodin
okulunun öğrencilerini kim düşünecek? O miniklerin kakası, çişi geldiğinde
nereye edecek?
...
Valiye gerekli de
Bodin
öğrencilerinin kıçına WC gerekmez mi?
Valinin kıçı sahipli de öğrenci kıçı sahipsiz mi?
Kaymakamın
Yaptığına hırsızlık mı diyelim
Yoksa arsızlık mı?
Veya
Zorbalık mı?
Ya
Bu WC ayıbına ne diyelim?
Bir kaymakam WC çalıyorsa, onu köyden söküp alıyorsa ve köy çocuklarını
WC'siz bırakıyorsa
O kaymakama ne demeli?
Yuh be, Yazıklar olsun mu? Yoksa daha ağırını mı söyleyelim. Bunu
okurlar takdir etsin.
2013 yılının sonunda Gerger ilçesinde halk kaymakamın WC hırsızlığını
konuşuyor bu da insanı utandırıyor
Bir ilçede
Hak hukuk bir kaymakamın insafıysa
O kaymakam
İlçede hukuk benim kanun benim kral benim diyorsa
O kaymakam WC'de çalar, fakirin hakkını da
çalar...
Karışmak kimin haddine
Yeter ki valinin WC'si olsun
Çocuklar kimin umrunda"
11. Söz konusu yazıya karşı dönemin Adıyaman valisi M.D.
tarafından 27/11/2013 tarihinde, anılan haberde kendisine yönelik küfür ve
hakaret içeren ifadelerin yer aldığı, ayrıca kendisinin açılışına katıldığı
parkta bulunan prefabrik tuvalet kabinlerinin köy okulundan sökülerek
getirildiği konusunda bir bilgiye sahip olmadığı ve bu durumun kendisinin görev
ve sorumluluk alanına da girmediği gerekçesiyle şikâyette bulunulmuştur.
12. Başvurucu hakkında anılan şikâyet üzerine Adıyaman
Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 13/1/2014 tarihli iddianamenin ilgili
bölümü şu şekildedir:
"Yukarıda açık kimliği ve suçu belirtilen, şüpheli Haci Boğatekin, 28.10.2013
tarihinde http://gergerfirat.com adlı internet sitesinde yayınladığı
"Kaymakam Ne Çaldı" başlıklı yazının bazı bölümlerinde "... Bodin Köy okulunun WC'sini
alelacele niye almış? Nırandaki gezi parkının
açılışına gelen Vali WC'yi görsün ihtiyacı halinde
sıçsın diye mi?...Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık...Kaymakam Ö.B.
Valinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini
söküp götürüyor....Valiye WC gerekli de Bodin öğrencilerinin kıçına WC gerekmez mi? Valinin kıçı
sahipli de öğrencinin kıçı sahipsiz mi?..." şeklinde ifadeler kullandığı,
Müşteki vekilinin olay nedeniyle şikayetçi olduğu, şüpheli ifadesinde
suçlamayı kabul etmediği, ancak şüphelinin yayınladığı yazı içeriğindeki
özellikle "kıç" ifadesi geçen kısımlar incelediğinde, müşteki
hakkındaki ifadelerin küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte olduğu, şüphelinin
Adıyaman Valisi olarak görev ifa etmekte olan müşteki M. D.'ye
alenen sövmek suretiyle müştekinin onur, şeref ve saygınlığına saldırdığı,
böylelikle şüphelinin kamu görevlisine görevi nedeniyle alenen hakaret suçunu
işlediği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, (...)"
13. Başvurucu hakkında Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesinin
(Mahkeme) 18/9/2014 tarihli kararıyla hakaret suçundan 1.740 TL adli para
cezasına hükmedilmiştir. Anılan kararda, daha önce hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, ayrıca kişiliği, duruşmadaki
tutum ve davranışları ile yeniden suç işlemeyeceği hususunda Mahkemece olumlu
kanaate varılamadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer
olmadığına, yine daha önce başka bir yargılama sonucu hakkında kovuşturmanın
ertelenmesine karar verilen başvurucunun üç yıllık denetim süresi içerisinde
yeni suç işlediği anlaşıldığından karar kesinleştiğinde Mahkemesine
bildirilmesine de hükmedilmiştir. Söz konusu kararın gerekçesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"Sanığın 28.10.2013
tarihinde http://gergerfirat.com adlı internet sitesinde yayınladığı yazısında
" Bodin Köy okulunun WC'sini
alelacele niye almış? Nırandaki gezi parkının
açılışına gelen Vali WC'yi görsün ihtiyacı halinde
sıçsın diye mi?...Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık... Peki. Bodin Köyü okulunun çocukları yada öğretmeni nereye sıçacak
? Kaymakam Ö.B. Valinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini söküp götürüyor....Valiye
WC gerekli de Bodin öğrencilerinin kıçına WC gerekmez
mi? Valinin kıçı sahipli de öğrencinin kıçı sahipsiz mi?..." şeklinde
ifadeler kullandığı, söz konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve
okunduğunda Adıyaman Valisi olan katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide
edebilecek nitelikte bulunduğu, bu cümleler vali değil her kim hakkında yazılsa
onur ve saygınlığının zarar göreceği, zaten yazı bütünlüğünde katılanı küçük
düşürücü ve eyleme değil şahsına yönelik saygınlığı zedeleyici mahiyette
bulunduğu, bu eylemi aleni sayılan internet ortamında köşe yazısı formatında
herkesin ulaşabileceği ve görebileceği bir şekilde alenen işlediği, işlediği
fiili kamu görevlisine karşı ancak görevinden dolayı işlemediği, bu haliyle
5237 sayılı TCK 125/3a maddesinde belirtilen arttırım
maddesinin uygulanmadığı, bu şekilde sanığın, alenen hakaret suçunu işlediği,
sanık savunması, mezkur yazıya ilişkin internet çıktısı ve tüm dosya
kapsamından anlaşıldığından; sanık Haci Boğatekin'in üzerine atılı katılana karşı hakaret suçu
sabit görülerek eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nun
125/1. maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer ve
fiilin diğer özellikleri dikkate alınarak takdiren ve
tercihen TCK'nun 125/1. maddesi uyarınca 3 ay
karşılığı 90 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın üzerine
atılı hakaret eylemini aleni sayılan internet ortamında işlemiş olması
nedeniyle sanığın 5237 sayılı TCK'nun 125/4. maddesi
uyarınca 1/6 oranında arttırılarak 105 tam gün adli para cezası ile
cezalandırılmasına, sanığın cezasının geleceği üzerindeki olası etkileri
dikkate alınarak cezasının TCK'nun 62. maddesi gereğince
takdiren 1/6 oranında indirilerek 87 tamgün adli para
cezası ile cezalandırılmasına, sanığa hükmolunan gün para cezasının TCK'nun 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer
şahsi halleri de göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı 20.00.TL'den hesap
edilmek suretiyle NETİCETEN 1.740.00.TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına,(...)"
14. Anılan karar, hükmolunan sonuç adli para cezasının miktar
itibarıyla kesin olması nedeniyle karar tarihinde kesinleşmiş ve başvurucuya
20/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 18/11/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesi
şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide
edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek
suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki
yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında
hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek
işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir
iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini
açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin
emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden
bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Hakaretin alenen
işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Kurul hâlinde çalışan
kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu
oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça
ilişkin Madde hükümleri uygulanır."
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“1. Herkes ifade özgürlüğü
hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke
sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de
verme özgürlüğünü de kapsar...
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu
özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal
güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu
düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, (...) için gerekli olan
bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
17. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine (AİHM) göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan
ana unsurlardandır. AİHM ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında, ifade
özgürlüğünün toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel
şartlardan birini teşkil ettiğini yinelemektedir. AİHM'e
göre 10. maddenin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğü sadece
toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen
"bilgi" ve "fikirler" için değil incitici, şoke edici ya da
endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Bu, yokluğu hâlinde
"demokratik bir toplum"dan söz
edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
AİHM, 10. maddede güvence altına alınan bu hakkın bazı istisnalara tabi
olduğunu ancak bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın
sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini vurgulamıştır (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72,
7/12/1976, § 49; Von Hannover/Almanya (No. 2), B. No: 40660/08
ve 60641/08, 7/2/2012, § 101).
18. AİHM, demokratik bir
toplumda basının oynadığı temel rolün altını birçok kez çizmiştir. AİHM'e göre -her ne kadar başkalarının şöhret ve haklarının
korunmasıyla ilgili olarak bazı sınırları aşmaması gerekse de- basının görev ve
sorumluluklarının bilincinde olarak kamu yararını ilgilendiren her konuyu
iletme görevi vardır. AİHM, basının böyle konularda bilgi ve fikir yaymadan
ibaret olan görevine kamunun bu fikir ve bilgileri alma hakkı eklendiğini
hatırlatmıştır. AİHM’e göre bu görevi olmasa basın,
vazgeçilmez kamusal “gözetleyici” (watchdog) rolünü
oynayamaz (Bladet Tromsø ve Stensaas/Norveç
[BD], B. No: 21980/93, 20/5/1999, §§ 59, 62;Pedersen
ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B. No:
49017/99, 17/12/2004, § 71; Von Hannover/Almanya (No. 2), § 102).
19. AİHM, Radio France/Fransa (B. No: 53984/00,
30/3/2004, § 37) kararında basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi ile yakın
ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya
izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini belirtmiştir:
"Mahkeme "görev ve sorumluluklar"ın, ifade özgürlüğünün doğasından
kaynaklandığını yineler. 10. madde tarafından kamusal yararlara ilişkin
meselelerin aktarılması için gazetecilere sağlanan güvencenin şartı,
gazetecilik etiğine uygun olarakonların kesin ve
güvenilir bilgi sağlamak konusunda iyi niyet sahibi olmalarıdır (örneğin bkz.Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç, §
65;Colombani ve diğerleri/FransaB. No:
51279/99,25/06/2002, §65). Ne var ki basın
özgürlüğü belli dereceye kadar abartmaya hatta kışkırtmaya (provocation)
izin verir (bkz. özellikle, Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç,
§ 59)..."
20. AİHM, bir gazete
makalesinde hakaret içerdiği iddia edilen beyanlara karşı bir kimsenin
itibarının korunması hakkını özel yaşam kapsamında görmektedir (White/İsveç, B. No: 42435/02, 19/12/2006,
§§ 19, 30). AİHM'e göre kamusal bir tartışma
bağlamında ve yayımlanan yazılar nedeniyle eleştirilmiş olsa bile bir kişinin
itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur (Pfeifer/Avusturya, B. No: 12556/03, 15/11/2007, §
35; Axel Springer AG/Almanya,
B. No: 39954/08, 7/2/2012, § 83).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade ve Basın
Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu, gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü
kapsamında kalan ifadeleri nedeniyle hakkında adli para cezasına hükmedilmesi
sebebiyle ifade özgürlüğünün, mahkûmiyetine hükmedilen kararın somut bir
gerekçe içermemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
23. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu olayda birbiriyle çatışan
iki değer arasında (ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı)
demokratik toplumun gerekleri gözönüne alınarak adil
bir denge kurulması gerekliliği belirtilmiş, başvuru konusu haberde hedef
alınan kişinin olayların geçtiği zaman diliminde kamuoyunda oldukça tanınan
yüksek bir bürokrat olduğu ve itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi dikkate
alındığında eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanması gerektiği
kabul edilmekle beraber söz konusu yazıda kamuoyunu ilgilendiren genel yarara
ilişkin bir tartışmaya katkı sağlamaktan öte eleştiri sınırlarını aşan ve
hakarete varan ifadelerin kullanıldığı ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Her ne kadar başvurucu mahkûmiyetine
hükmedilen kararın gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşse de bu şikâyet, yayımlanan yazısı nedeniyle
cezalandırılmasına yöneliktir ve bu sebeple söz konusu şikâyetin ifade ve basın
özgürlüğü bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
25. İddianın değerlendirilmesinde ifade ve basın özgürlüklerinin
korunduğu Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri dayanak alınacaktır. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının
şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
26. Anayasa’nın “Basın
hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
28. Başvurucu hakkında bir internet haber sitesinde yayımladığı
haber nedeniyle hakaret suçundan adli para cezasına hükmedilmesiyle
başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
29. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil
edecektir.
31. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha
fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
32. Başvurucu hakkında uygulanan müdahalenin dayanağı olan 5237
sayılı Kanun'un 125. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
33. Başvurucu hakkında, bir kamu görevlisine hakaret ettiği
kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmiştir. Mahkûmiyete ilişkin söz
konusu kararın “başkalarının şöhret veya
haklarının” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
34. Anayasa Mahkemesi "demokratik toplum düzeninin
gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez
açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir
toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde
olmalıdır (Bekir Coşkun [GK], B.
No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali
Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin böyle bir ihtiyacın bulunup
bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak
bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir.
35. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir
sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte-
temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığının da incelenmesi gerekir(AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No:
2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§
53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409,
25/6/2014, §§ 96-98; Tansel Çölaşan,
§§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§
70-72).
36. İnternet haberciliğinin -basının temel işlevini yerine
getirdiği sürece- basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş.,
B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 36-42).
37. Öte yandan Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade
özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade özgürlüğü;
siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her
türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün
Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37).
38. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve
demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve
tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi
araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).
39. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin,
kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri
işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve
bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman
vurgulamıştır (siyasetçilerle ilgili olarak bkz. Ergün Poyraz (2), § 58; kamusal yetki kullanan görevlilerle
ilgili olarak bkz. Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45;
tanınan bir Cumhuriyet başsavcısı ile ilgili olarak bkz. İlhan Cihaner (2),
§ 82). Demokratik bir toplumda basına, siyasetçileri ve kamu görevlilerini
eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu
eleştirilerin kişilerin itibarlarına zarar verir boyuta da ulaşmaması gerekir.
40. Öte yandan siyasetçilerin ve kamu görevlerinin, özellikle
görevleriyle ilgili ya da toplumun genelini ilgilendiren konularda şeref ve
itibarın korunmasını isteme hakkı yönünden diğer bireylere nazaran daha dar bir
korumadan yararlanacakları kabul edilmekle beraber kamu görevlilerinin
siyasetçilerde olduğu gibi her türlü söylemlerini yakın denetime açtıklarının
da söylenemeyeceği, nitekim kamu görevlilerinin görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri
için kamu güvenine sahip olmaları gerektiği ve bunun da ancak onları asılsız
suçlamalara karşı korumakla sağlanabileceği gözönüne
alınmalıdır. Ayrıca kamunun bilgilenme hakkı, kamuda tanınan kişilerin, kamu
görevlilerinin ve özellikle de siyasi kişiliklerin özel hayatlarının çeşitli
boyutlarına belli bazı durumlarda üstün gelebilse de yayımlanan haberler ile
onlara eşlik eden fotoğraf ve yorumların bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla
ilgili detaylar hakkında olması ve belli bir kesimin bu konudaki merakını
gidermek dışında bir amaç taşımaması durumunda ifade özgürlüğü daha dar
yorumlanmalıdır (İlhan Cihaner,
§§ 68-70).
41. Bu sebeple Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri tamamen sınırsız
bir ifade özgürlüğü garanti etmemiştir. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan
sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de
geçerli olan bazı "görev ve sorumluluklar" getirmektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş.,
B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35).
42. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şöhret veya
haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi
bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44). Devlet, bireyin şeref ve
itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını
önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, § 41; Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45).
43. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda,
başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında
başvurucunun ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması
arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirir (Nilgün Halloran,
§ 27; İlhan Cihaner
(2), § 39). Bu, soyut bir değerlendirme olmayıp Anayasa Mahkemesi
başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün kamusal tartışmalara katkı sunma
kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının,
ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin ve kamuoyu
ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının
gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine bakar (Nilgün Halloran,
§ 41; Ergün Poyraz (2), § 56).
Bunun için başvurucu tarafından söylenen sözlerin, yazının tamamı ve söylendiği
bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir
(Nilgün Halloran,
§ 52). Yine ilgili kişinin önceki davranışı, yayımın içeriği, şekli ve
sonuçları ilehaber veya makalenin yayınlanma
şartlarının, söz konusu haberde yer alan olayların geçtiği dönemde ülkede
meydana gelen olaylar ışığında değerlendirilmesi gerekliliği de dikkate
alınması gereken unsurlardır (İlhan Cihaner (2),§§ 67-73).
(b) İlkelerin Olaya
Uygulanması
44. Başvuru konusu yazı, valinin katılacağı bir park açılışı
nedeniyle kaymakam tarafından köy okuluna ait seyyar tuvaletin kaldırılarak
açılışı yapılacak parka götürülmesini konu almakta ve kaymakam, öğrencileri
tuvalet imkânından yoksun bırakmak pahasına okula ait seyyar tuvaletin valinin
açılışına katılacağı parka götürülmesi tercihi nedeniyle eleştirilmektedir. Bu
kapsamda bir kamu görevlisinin tasarrufu nedeniyle köy okulunda zorunlu bir
ihtiyacın giderilmesine yönelik tertibatın kaldırılmasına dair, yerel bir
gazetenin internet haber sitesinde yayımlanan başvuru konusu yazının, kamu
yararına yönelik bir tartışma başlatma amacını taşımakla kamuoyunu
ilgilendirdiği konusunda şüphe bulunmamaktadır.
45. Öte yandan başvuru konusu yazının tümüne bakıldığında hedef
alınan ve davranışı eleştirilen kişinin kaymakam olduğu, buna rağmen söz konusu
habere karşı dönemin valisi tarafından kendisine yönelik küfür ve hakaret
içeren ifadeler bulunduğu gerekçesiyle şikâyette bulunulduğu görülmektedir.
Siyasetçiler ve kamu görevlilerinin özellikle kamuyu ilgilendiren konularda
eleştiriye katlanma yükümlülüklerinin daha geniş olduğu kabul edilmekle beraber
yayımlanan yazı ve haberin bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla ilgili
detaylar içermesi durumunda ifade özgürlüğünün daha dar yorumlanması
gerekliliği ile kamu görevlilerinin kamu güvencesine sahip olmasının önemi de gözönüne alındığında başvuru konusu yazıda, davranışı
eleştiri konusu yapılmayan ve yazının hedefi olmayan dönemin valisine,
özellikle de küfür ve hakaret edildiği iddiası, somut olayda şeref ve itibarın
korunması hakkına öncelik verilmesini gerektirebilir. O hâlde başvuru konusu
yazıda valiye yönelik küfür ve hakaret içeren ifadeler olup olmadığı, yazının
amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı da dikkate alınarak
değerlendirilmelidir.
46. Başvuru konusu yazıda kaymakamın, bir park açılışına
katılacak olan valinin ihtiyacını köy okulu öğrencilerinden öncelikli
addetmesi, bir köşe yazısı formatında ve argokelimelerin
de kullanıldığı bir tarzda eleştirilmiştir. Başvurucunun mahkûmiyetine ilişkinkararın gerekçesi ile iddianamede yer verilen
bölümler dikkate alındığında argo kelime kullanımının vali yönünden onur, şeref
ve saygınlığı zedeleyici nitelikte olduğu ve küçük düşürücü mahiyette
bulunduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır.
47. Öncelikle argo olarak nitelendirilen söz konusu ifadelerin,
bir basın aracında açıkça yer verilmesiyle sakınca oluşturabilecek bir küfür
niteliğine ulaşmadığından bahsedilebilir.Öte yandan
başvuru konusu yazının amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı ile özellikle
valinin isminin geçmediği de dikkate alındığında, yazıda valiye yer
verilmesiyle argo kelime kullanımını anılan şahıs açısından kişiselleştirmekten
ziyade haberin asıl hedefi olan kamu görevlisinin köy okulu öğrencilerini,
idari hiyerarşiye göre kendisinin üstü konumunda bulunan bir makam karşısında
ikinci planda bıraktığının vurgulanmaya çalışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla
bir bütün olarak değerlendirildiğinde valiye hakaret etme ya da onu küçük
düşürme amacının göze çarpmadığı, kamu yararını ilgilendirdiği konusunda bir
şüphe de bulunmayan başvuru konusu haberin ifade özgürlüğü yönünden
yararlanabileceği koruma geniş olmalıdır.
48. Son olarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmedilen kararda,
başvuru konusu yazıda yer alan hangi ifadelerin neden valinin onur ve şerefini
zedeleyici nitelikte kabul edildiği konusunda yeterli ve ikna edici bir
gerekçeye yer verilmediği de dikkate alınarak başvurucunun ifade özgürlüğüne
yapılan müdahalenin başkalarının şöhret ve haklarının korunması için demokratik
toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. ve 28.
maddelerinin birinci fıkralarında güvence altına alınan ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
B. Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucu, karar duruşmasından önce yalnızca bir haftalık
süre verilerek etkili savunma yapmasının engellenmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı gösterilmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriği Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmelidir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
52. Savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş olup
ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması demokratik
toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple hakkaniyete uygun bir yargılamanın
gerçekleştirilebilmesi için, savunma hakkının tam ve etkili bir biçimde
kullanılmasının sağlanması gerekir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).
53. Ceza yargılamasının temel koşulu, şüpheli veya sanığa
suçlamanın niteliği ve sebebinin ayrıntılı bir biçimde bildirilmesidir. Ceza
kovuşturmasında iddianamenin tebliğ edilmesiyle sanığın, suçlamalardan haberdar
olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca sanığa ve müdafiine
savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri sürenin verilmesi
gerekmektedir (Erol Aydeğer,
§§ 35-38).
54. Somut olayda başvurucunun,
hakkındaki suçlamanın nedenleri ve niteliği hakkında
bilgilendirildiği, duruşmada hazır
bulunabilmesi için gerekli önlemlerin alındığı ve savunmasını hazırlaması için gerekli süreden faydalandığı tespit edildiğinden savunma hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
55. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
57. Başvurucu, mahkûmiyetine hükmedilen kararın haklarını ihlal
ettiğinin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
58. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
59. İfade ve basın özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 3. Asliye Ceza
Mahkemesine (E.2014/157, K.2014/262) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
61. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücretinden
oluşanyargılama giderinin başvurucuya ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında
güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlükleri ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2014/157, K.2014/262) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Başvurucunun internet sitesinde yazmış olduğu haber metni bir
bütün halinde değerlendirildiğinde; çoğunluk kararında kabul edildiği gibi
“ölçülülük” ilkesine aykırı düşen bir ifade özgürlüğü ihlâlinin söz konusu
olmadığı, haber yazısındaki ifade ve vurguların salt “ağır argo” kullanımıyla
sınırlı kalmayıp, il valisini tahkir ve ve tezyif
seviyesine vardığı, başvurucunun başka haberleri nedeniyle de evvelce yerel
mahkemeler tarafından hakkında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ve
“Kovuşturmanın ertelenmesi” kararları verildiği, Anayasa Mahkemesinin konuya
ilişkin kararları (AYİM, Nilgün Halloran, no. 2012/1184, par.25-64; AYM, Emin Aydın, 2013/2602,
par.80) ile AİHM’nin aynı yöndeki kararları (Pakdemirli/Türkiye, no. 35839/97, 22 Şubat 2005, par. 32-35; Jalba/ Romanya, no. 43912/10; Janowski/Polonya, no: 25716/94,
par. 32-35; Keller/Macaristan, 4 Nisan 2006, no.
33352/02) gözetildiğinde, başvurucunun hakaret suçundan adli para cezasına
mahkûmiyeti nedeniyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, ölçüsüz olarak
kabul edilemeyeceği, dolayısiyle ifade özgürlüğünün
ihlâl edilmediği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına
katılmıyorum.