TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FİGEN GÜNEŞTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/18376)
Karar Tarihi: 26/10/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Şermin BİRTANE
Başvurucular
1. Figen GÜNEŞTAŞ
2. Metin GÜNEŞTAŞ
3. Aynur GÜNEŞTAŞ
Vekili
Av. Suat KAYIKÇI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yeğenlerle şahsi ilişki kurulması talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 20/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.
4. Komisyonlarca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibatları bulunması nedeniyle 2014/18376, 2014/18382 ve 2014/18386 numaralı başvuru dosyalarının 2014/18376 numaralı başvuru dosyasıyla birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların vefat etmiş olan erkek kardeşinin 2004, 2006 ve 2010 doğumlu üç çocuğu bulunmaktadır. Çocukların velayeti anneye verilmiştir. Başvurucular ve çocukların amcası N.G., yeğenleriyle aralarında şahsi ilişki kurulması talebiyle çocukların annesi N'.ye karşı Ankara 4. Aile Mahkemesinde 30/10/2012 tarihinde dava açmışlardır.
9. Dava devam ederken çocukların annesi 4/2/2013 tarihinde silahla vurularak öldürülmüştür. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 4/5/2016 tarihli ve 2013/20797 sayılı iddianamede; çocukların annesinin olay günü T.G. Bulvarında bir erkek şahıs tarafından tabancayla başına ateş edilmesi sonucu vefat ettiği, tanık beyanlarına göre ateş eden kişinin çocukların amcası N.G. olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. İddianamede ayrıca maktulün daha önce miras anlaşmazlığı nedeniyle eşinin yakınları tarafından tehdit edildiğine dair şikâyetinin olduğu ifade edilmiştir. N.G. aleyhine kasten adam öldürmek suçu nedeniyle Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/278 esas numaralı dosyasında kamu davası açılmıştır. Mahkemenin 2/6/2017 tarihli duruşma tutanağında sanığın hâlen yakalanamadığı belirtilmiştir.
10. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25/3/2013 tarihli kararıyla çocukların dayısı olan E.A. çocuklara vasi tayin edilmiştir.
11. Başvurucular tarafından yeğenleriyle şahsi ilişki kurulması talebiyle açılmış olan davada Ankara 4. Aile Mahkemesi tarafından bir psikolog ve bir pedagogdan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Çocukların annesi hayattayken düzenlenmiş olan 22/1/2013 tarihli bilirkişi raporunda; çocukların annesi ile başvurucular arasında sorunlar olduğu, babanın vefatından sonra aralarındaki iletişimin tamamen koptuğu, ayrıca miras ile ilgili anlaşmazlıkların da yaşandığı, ancak anne ile başvurucular arasındaki anlaşmazlıkların ayrı tutulması gerektiği, başvurucularla çocuklar arasında ilişki kurulmasının çocukların yararına olacağı belirtilmiştir.
12. Ankara4. Aile Mahkemesinin 25/10/2013 tarihli kararıyla dava reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucuların kardeşi olan davacı N.G. hakkında çocukların annesini öldürdüğü iddiasıyla soruşturma başlatıldığı ve tutuklandığının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca, davalı tanıklarının baba öldükten sonra davacıların çocukların annesini öldürmekle tehdit ettikleri, onu kötü kadın olarak tanıtmaya çalıştıkları, çocukların da bu durumdan etkilendikleri yönünde beyanda bulunduklarına yer verilmiştir. Mahkeme çocuklardan yaşı itibarıyla yetkin olan E.nin beyanını dinlemiştir. Buna göre çocuk E.nin, kendileriyle dayılarının ilgilendiğini ve onun yanında yaşadıklarını, amcalarını hiç sevmediklerini, onların babasına da iyi davranmadıklarını, babasının vefatından sonra annesini çok üzdüklerini ve onu öldürmekle tehdit ettiklerini söylediği belirtilmiştir. Kararda, yargılama sırasında gelişen ve ceza davasına konu olan olaylar gözönüne alındığında hısımlar arasında kişisel ilişki kurma koşullarının oluşmadığı ifade edilmiş, bu nedenle 22/1/2013 tarihli sosyal inceleme raporundaki görüşe itibar edilmediği belirtilmiştir.
13. Karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28/3/2014 tarihli kararıyla onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme istemleri aynı Dairenin 15/9/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karar başvurucular vekiline 24/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucular 20/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesi şöyledir:
“Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.
Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.”
16. Söz konusu maddenin gerekçesi şöyledir:
“Yürürlükteki Kanunda mevcut olmayan ve İsviçre Medeni Kanununun 274a maddesinden alınan bu maddede, ana ve baba dışında kalan üçüncü kişilerin, özellikle de hısımların, olağanüstü sebeplerin varlığı hâlinde ve çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde, çocuk ile kişisel ilişki kurabilecekleri hükme bağlanmaktadır. Madde, bugün sadece büyükana ve büyükbabaların torunlarıyla kişisel ilişki kurma hakları açısından bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıyla sonuca bağlanmış olan bir sorunu, üçüncü kişilerin çocuk ile kişisel ilişki kurmaları için gerekli olan koşulları da belirten bir Medenî Kanun hükmüyle açıklığa kavuşturmak amacını taşımaktadır.
İkinci fıkrada, ana ve babanın çocuk ile kişisel ilişki kurma haklanyla ilgili sınırlamaların burada da kıyas yoluyla uygulanacağı belirtilmiştir.”
17. 4721 sayılı Kanun’un 324. maddesi şöyledir:
“Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.”
18. 4721 sayılı Kanun’un “Hakimin takdir yetkisi” kenar başlıklı 182. maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
“Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur.”
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin(Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), aile hayatının sadece ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkilerle sınırlı olmadığını, örneğin büyükanne ve büyükbaba ile torun ilişkisinde olduğu gibi yakın akrabalar arasındaki ilişkilerin de aile hayatına dâhil olabileceğini kabul etmektedir (Marckx/Belçika, B. No: 6833/74, 13/6/1979, § 45). AİHM, devletlerin bu şekildeki yakın akrabalar arasındaki aile ilişkilerinin normal bir şekilde sürdürülmesine izin verecek şekilde davranma yükümlülüğü olduğunu belirtmektedir (Marckx/Belçika, § 45; Bronda/İtalya, B. No: 22430/93, 9/6/1998, § 51).
21. AİHM, diğer akrabalar ile çocuk arasındaki ilişkiler yönünden ise aile hayatının varlığı için kan bağının yeterli olmadığını kabul etmekte, bu kişiler ile çocuk arasında yakın kişisel bağların fiilen kurulmuş olup olmadığını incelemektedir (Butt/Norveç, B. No: 47017/09, 4/12/2012, § 76; Boyle/Birleşik Krallık, B. No: 16580/90, Komisyon Raporu, 9/2/1993,§ 45).
2. Diğer Uluslararası Belgeler
22. 9/11/2010 tarihli ve 6066 sayılı Kanun'la onaylanması uygun bulunan ve 17/11/2011 tarihli ve 28115 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin "Çocukla ana ve babası dışındaki şahıslar arasında kişisel ilişki" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“1) Çocuğun yüksek yararına bağlı olarak, çocukla, ana ve babası dışındaki aile bağları bulunan şahıslar arasında kişisel ilişki kurulabilir.
2) Taraf Devletler, bu hükmün kapsamını, 1. fıkrada sözü edilen kimselerden başkalarına da genişletmekte serbesttirler ve böyle bir genişletme durumunda, devletler, 2. maddenin (a) bendinde tanımlanan kişisel ilişki türlerinden hangisinin uygulanacağı hususunda serbestçe karar verebilirler.”
23. 27/1/1995 tarihli ve 22184 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/11/1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’sinin 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
25. Başvurucular, yeğenleriyle şahsi ilişki kurulması hâlinde çocukların akrabalık sevgisini yaşayabileceklerini, bilirkişi raporunda şahsi ilişki kurulmasının olumlu olacağı yönünde görüş belirtilmesine karşın mahkemece gerekçesiz olarak davanın reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
27. Anayasa’nın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerse de Anayasa Mahkemesinin önceki kararları gözönüne alınarak çocukla şahsi ilişki kurulmasına yönelik şikâyetin özel ve aile hayatına saygı hakkı çerçevesinde ele alınması gerektiği değerlendirilmiştir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846, 9/3/2016).
29. Anayasa'da aile hayatı kapsamında korunan aile ilişkileri temel olarak anne, baba ile çocuk arasındaki ilişkilerdir. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri, anne-baba ve çocuk arasındaki bağın devamlılığını sağlamak üzere tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma konusunda pozitif yükümlülüğünü içermektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 67; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846, 9/3/2016, § 45).
30. Bununla birlikte aile içinde önemli rolü bulanabilecek büyükanne-büyükbaba gibi yakın akrabalar ve diğer akrabalar ile ilişkilerin "aile hayatı" kapsamında korunabilmesi ancak bu kişilerle çocuk arasında yakın kişisel bağların fiilen mevcut olması ve ilişki kurulmasının çocuğun üstün menfaati bakımından önemli olması halinde mümkün olabilecektir.
31. Öte yandan çocuk ile yakın akrabalar arasında şahsi ilişkiler yönünden "aile hayatının sağlanması ve sürdürülmesi" konusunda devletin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 325. maddesinde olağanüstü hâllerin varlığı durumunda ve çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde ana ve baba dışında üçüncü kişilere de çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanınabileceği düzenlenmiştir.
32. Somut olayda başvurucular çocukların halaları ve amcasıdır. Bu itibarla başvurucuların "aile hayatı" kavramı bağlamında çocukların çevresinde önemli bir yere sahip oldukları kabul edilmelidir. Bu nedenle başvurucuların aile hayatına saygı hakkı kapsamında mağduriyet iddiasında bulunabileceklerinin kabulü gerekir.
33. Kamusal makamlarca olayın bağlamı ve müdahalenin türüne göre birey menfaatleri ile toplum menfaatleri ve çocuk ile hısımların menfaatleri arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Bu dengenin tesisinde niteliği gereği çocuğun menfaatlerine özel bir önem verilmesi gerektiği açıktır (Selim Adıyaman, § 61; N.Ö., B. No: 2014/19725, 19/11/2015, § 53).
34. Ayrıca çocuğun söylemlerinin dikkate alınabileceği belirli bir olgunluk düzeyine erişmiş olması durumunda ve üstün menfaatine aykırı olmamak koşulu ile kişisel ilişki sürecinde çocuğun istek ve söylemlerinin de dikkate alınması zaruridir (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 84).
35. Şüphesiz çocuğun üstün yararının ne olduğuna ilişkin tespit, bu tür davalarda dikkate alınması gereken en önemli unsurdur. Bu bağlamda ilgili taraflarla doğrudan temas hâlinde olan yargısal organların, belirtilen hususun tespiti noktasında daha avantajlı konumda olduğu açıktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin görevi, derece mahkemelerinin yerine geçerek kişisel ilişki tesisine ilişkin davalarda, belirtilen hususun bizzat tanzim ve tespiti olmayıp ilgili anayasal normlar bağlamında, derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış olan takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesidir (Selim Adıyaman, § 62; N.Ö., § 54).
36. Derece mahkemelerinin takdir yetkilerini makul ve sağduyulu bir şekilde kullanıp kullanmadıklarını değerlendirecek olan Anayasa Mahkemesi, bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını inceler (Selim Adıyaman, § 63; N.Ö., § 55).
37. Somut olayda yeğenleriyle aralarında şahsi ilişki kurulması talebiyle açılan davada, başvurucuların çocuklar ile kişisel ilişkileri yerel mahkeme tarafından gözlemlenmiş, yaşı ve olgunluk seviyesi itibarıyla yetkin olan çocuklardan birinin beyanları dinlenmiştir. Ayrıca sosyal çalışmacı olarak görev yapan personelin hazırladığı rapor değerlendirilmiş, bilirkişi raporuna neden itibar edilmediği kararda açıklanmıştır. Karar gerekçesinde dava devam etmekte iken çocukların annesinin, çocukların amcası olan davacılardan biri tarafından öldürüldüğü iddiasıyla kamu davası açılmış olduğu ve bu durumun çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler dikkate alınarak şahsi ilişki kurulması için gerekli koşulların oluşmadığı belirtilmiştir. Bu durumda aile mahkemesi tarafından yapılan değerlendirme neticesinde çocukların menfaatleri ile başvurucuların kişisel ilişki kurma hakkı arasında adil bir denge kurulmak suretiyle karar verildiği, yargısal makamlarca takdirlerinin gerekçelerinin ayrıntılı şekilde ortaya konulduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda kararlarda yer verilen tespit ve gerekçe itibarıyla aile hayatına saygı hakkı yönünden yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı, dolayısıyla aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.