TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASLİ ALP VE ŞÜKRÜ ALP BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18260)
|
|
Karar Tarihi: 4/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Asli ALP
|
|
|
2. Şükrü ALP
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevil
ARACI BEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, internet haber arşivlerinde erişilebilir durumda olan
haber ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesi
nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Millî Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı bir eğitim kurumunda
öğretmen olarak çalışan bir kişi 8/9/2009 tarihinde başvurucuların ikâmetgahında ölü
olarak bulunmuştur.
8. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının 27/10/2009 tarihli
iddianamesiyle, olay tarihinde MEB'e bağlı bir eğitim kurumunda öğretmen olan
başvurucu Asli Alp hakkında kasten adam öldürmeye yardım; eşi başvurucu Şükrü
Alp hakkında kasten adam öldürme suçlarından kamu davası açılmıştır.
Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesi 20/9/2011 tarihinde başvurucu Asli Alp'in
cezalandırılmasına yeter derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak
delil elde edilemediğinden müsnet suçtan beraatine, başvurucu Şükrü Alp'in üzerine atılı suçu
işlediği sabit olduğundan on yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 12/11/2012 tarihli ilamı ile
onanmıştır.
9. Bir öğretmenin ölümüyle sonuçlanan olaydan sonra bazı
internet haber siteleri ile birkaç gazetenin İnternet sayfasında başvurucuların
sanık sıfatıyla yargılandıkları ceza yargılamasına yönelik haberler
yapılmıştır. Yapılan haberlerde "Yasak
aşk cinayetine 10 yıl hapis", "Birçok kez cinsel ilişkiye
girdim", "Yasak aşk cinayetinin zanlıları hakim karşısında",
"Öğretmenin katili sevgilisinin eşi çıktı", "Cinsel ilişkiye
girdim, dost hayatı yaşamadık" gibi başlıklar kullanılmış;
haber içeriklerinde başvurucuların ceza yargılaması esnasında alınan
savunmalarına, yargılama sürecine ve sonucuna ilişkin bilgilere yer
verilmiştir.
10. Başvurucular; geçmişte yaşanan bu olayın izlerini silerek
yeni bir hayat kurmak istediklerini, haberlerin güncelliğini yitirdiğini ancak
yayınlatılmaya devam edilmesi nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ileri
sürerek 15/9/2014 tarihinde haber içeriklerine erişimin engellenmesi talebinde
bulunmuşlardır. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği 16/9/2014 tarihli kararı ile
erişimin engellenmesi talebinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik; gerekçeli
kararında, bahse konu haberlerin yayımlanmasında kamu yararı bulunduğunu,
topluma mal olan kişilerle siyasal ve idari yaşam içinde yer alan kişilerin
hayatlarının toplumu ilgilendirdiğini, okuyucunun ilgisini çekebilmek amacıyla
haberi ilginç biçime getirmenin basının hakkı ve görevi olduğunu belirtmiştir.
Hâkimlik, yapılan yayınların haber niteliğinde olduğuna, yayınların içeriği
bütüncül olarak değerlendirildiğinde hukuka uygunluk sınırları içinde ve basın
özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir.
11. Başvurucuların anılan karara itirazı Adana 1. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 13/10/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
12. Karar başvuruculara 22/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Başvurucular 20/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Anayasa Mahkemesinin 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı
N.B.B. Kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 4/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
15. Başvurucular, bazı internet haber siteleri ile birkaç
gazetenin internet sayfasında bir kişinin ölümüyle sonuçlanan olay ve bu olay
nedeniyle sanık sıfatıyla yargılandıkları davaya ilişkin haberler yapıldığını
belirtmişlerdir. Başvuruculardan Asli Alp, öğretmen olarak çalışmaya devam
ettiğini ve hakkında yayımlanmaya devam eden haberlerin eğitim camiası ve
sosyal yaşam içinde kendisini rencide ettiğini; başvuruculardan Şükrü Alp
kasten adam öldürme suçundan çekmekte olduğu cezanın bitmek üzere olduğunu ve
yakın zamanda tahliye edileceğini ifade etmiştir. Başvurucular; ortak bir
çocukları olduğunu, geçmişte yaşanan bu acı olayın izlerini silerek yeni bir hayat
kurmak istediklerini, internet içeriklerine erişimin engellenmesi taleplerinin
mahkemece reddedildiğini, haberlerin internet ortamında yer almaya devam etmesi
nedeniyle özel hayatın gizliliği, şeref ve itibarın korunması ile adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, haklarında yayımlanan
haberlerin internet ortamında yer almaya devam etmesi nedeniyle kişilik
haklarının zedelendiğinden şikâyet
etmektedirler. Başvurucuların bu şikâyeti şeref ve itibarın korunması hakkı
kapsamında incelenmiştir.
17. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devletin, bireyin manevi
varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale
etmemek şeklinde negatif yükümlülüğü ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek
şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı
etkileyen saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı
bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal
edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK],
B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
18. Anayasa’nın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesine göre
herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar. Anılan maddede ifade özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade
edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma
altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın,
B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).
19. Haber ve fikirlerin iletilmesinde ve alınmasında önemli bir
işlev gören internet, Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün
güvencesi altındadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, internet erişimine yönelik bir
müdahalenin ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiğini kabul etmiştir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No:
2014/3986, 2/4/2014; Youtube LLC Corporation
Service Company ve diğerleri [GK], B. No:
2014/4705, 29/5/2014).
20. Anayasa Mahkemesi birçok kararında ifade özgürlüğünün sadece
düşünce ve fikirleri yayma özgürlüğünü değil haber ve fikirlere ulaşma
özgürlüğünü de kapsadığını vurgulamıştır (Emin
Aydın, § 40; Kamuran Reşit Bekir [GK],
B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 34). İnternet üzerinde arşiv oluşturma, aktüalitenin
ve haberlerin saklanmasına ve erişilebilirliğine büyük ölçüde hizmet
etmektedir. Bu nitelikteki arşivler özellikle doğrudan halkın erişimine açık ve
genelde ücretsiz olmaları nedeniyle tarih eğitimi ve araştırma faaliyetleri
için kaynak sunmaktadır. Öte yandan demokratik bir toplumda basının ilk işlevi
olan "gözetleyici" rolünün bir sonucu da arşivlerin halkın erişimine
sunulmasıdır. Bu nedenle internette tutulan arşivlerin ifade ve basın
özgürlükleri kapsamında olduğu açıktır. Dolayısıyla internette yayınlanan ve
gazetecilik faaliyeti kapsamında kabul edilen bir haber arşivinin yayından
kaldırılması basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale teşkil edebilir (N.B.B., B. No: 2013/5653, 3/3/2016, § 61).
21. İfade özgürlüğü ile onu tamamlayan ve ifade özgürlüğünün
kullanılmasını sağlayan basın özgürlüğü, Anayasa'da yer alan temel hak ve
özgürlükleri sınırlama rejimine tabidir. Anayasa'nın 26., 27. ve 28.
maddelerinde sayılan sınırlandırmalardan biri,
"başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının"
korunmasıdır (Kadir Sağdıç, § 55;
İlhan Cihaner (2),
§ 62). Öte yandan "başkalarının
şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının" korunması bağlamında
şeref ve itibarın korunması hakkının etki alanını genişletmenin ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlali sonucunu doğurabileceği hatırda tutulmalıdır.
22. Bu sebeple Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında
koruma altına alınan şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile başvuruya
konu internet haber arşivlerinin Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına
alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa'nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında Anayasa Mahkemesi
içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun şekilde bir denge kurulması
gerekmektedir. İnternet ortamının sağladığı ulaşılabilirlik, yaygınlık, haber
ve fikirlerin depolanmasındaki ve muhafazasındaki kolaylık dikkate alındığında
yayımlandığı tarihte belirli ağırlık eşiğini aşmayan veya kişinin kendi
eylemlerinden kaynaklanan haberlerin internet ortamında uzun süre erişilebilir
kalması kişilerin şeref ve itibarını zedeleyebilir (N.B.B., § 37).
23. Anayasa Mahkemesi 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı
N.B.B. başvurusunda internetin etkin olarak kullanılmasıyla beraber ifade ve basın
özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengenin ilki lehine
bozulduğunu, bu dengenin tekrar kurulabilmesinin şeref ve itibar yönünden
bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabileceğini
belirtmiştir (N.B.B., § 46).
24. Anayasa Mahkemesi bahsi geçen başvuruda unutulma hakkının
anayasal dayanaklarına yer vererek devletin bireye geçmişte yaşadıklarının
başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı
verme hususunda bir sorumluluğu olduğunu, dolayısıyla unutulma hakkının
kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından
devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olduğunu ortaya koymuştur (N.B.B., §§ 47-49).
25. Bununla birlikte Mahkeme, unutulma hakkının internet üzerindeki
her türlü haber veya yazı yönünden uygulanmasını beklemenin mümkün olmadığını;
özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular
veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğunu belirtmiştir. Unutulma
hakkı, internet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün
ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı
zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır. Mahkeme,
internet ortamındaki bir haber veya yazının unutulma hakkı kapsamında
internetten çıkarılabilmesi için yayının içeriği, yayında kaldığı süre,
güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak kabul edilememe, kamu yararına
katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği)
haber veya yazıya konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı, haber veya
yazının konusu, bu bağlamda haber ya da yazının olgusal gerçekler veya değer
yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların
somut olay açısından incelenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur (N.B.B., § 50).
26. Somut olayda başvurucuların şikâyetine konu olan haberler,
olay tarihi olan 8/9/2009 tarihinden sonra yayınlanmış ve arşiv niteliğindedir.
Haberlerin konusu o tarihte işlenen bir cinayete ilişkindir. Haber içerikleri
incelendiğinde cinayet sebebi olarak meslektaş olan maktul ile failin eşi
arasındaki yasak aşk ilişkisinin gösterildiği, haber başlıklarında maktul ile
failin eşi arasındaki ilişkiyi ön plana çıkaracak ifadelerin kullanıldığı görülmektedir.
Haberlerde, ölüm olayına ilişkin ayrıntıların ise sanıklar ile görgü
tanıklarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki ifadelerinden yola
çıkılarak aktarıldığı tespit edilmiştir. Haberlerin başlıkları ile içerikleri
incelendiğinde amacın kamuoyunun ilgisine matuf, MEB'e bağlı eğitim
kurumlarında çalışan iki öğretmenden birinin, kadın öğretmenin eşi tarafından
öldürülmesi olayı hakkında kamuoyunu bilgilendirmek olduğu görülmektedir.
Başvurucular, bu haberlerin gerçeğe aykırı veya uydurma haberler olduğunu ileri
sürmemişlerdir. Derece mahkemelerince de başvurucuların savunmaları, tanık
beyanları, iletişim tespit tutanakları, bilirkişi raporları ve tüm dosya
kapsamı incelenerek başvurucu Şükrü Alp'in kasten adam öldürme suçundan on yıl
hapis cezası ile cezalandırılmasına, başvurucu Asli Alp'in cezalandırılmasına
yeter derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil elde
edilemediğinden müsnet suçtan beraatine
karar verilmiştir.
27. Başvurucular, kendileri hakkında yayımlanan haberlerden beş
yıl sonra 15/9/2014 tarihinde haber içeriklerine erişimin engellenmesi
talebiyle Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda bulunmuşlardır. Hâkimlik,
başvurucuların şeref ve itibarının korunması ile kamu yararı bağlamında yaptığı
değerlendirme neticesinde söz konusu yayınların basın özgürlüğü kapsamında
kaldığını belirterek (bkz. § 10), 16/9/2014 tarihli kararı ile talebin reddine
karar vermiştir. Başvurucuların anılan karara itirazı da Adana 1. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 13/10/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
28. Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberlerin yayın tarihi
üzerinden 5 yıl 3 aylık bir süre geçmiştir. Başvurucu Şükrü Alp'in Sulh Ceza
Hâkimliğinden erişimin engellenmesi talebinde bulunduğu, sonrasında da Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yaptığı bu süre içerisinde anılan suça ilişkin
cezasının infaz edilmekte olduğu da tespit edilmiştir. Haberlerin yayın tarihi
üzerinden geçen süre ile haklarında haber yapılan kişilerin kimlikleri de
dikkate alındığında haberin güncelliğini ve kamuoyu ilgisini yitirdiği
söylenemez. Bu bağlamda haberin konusu, içeriği ve ilk yayın tarihi üzerinden
geçen süre gözönünde bulundurulduğunda toplumsal
açıdan haber ve yazıların arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için
gerekli haber ve bilgilendirme değerinin devam ettiği, bu bağlamda unutulma
hakkı kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı
belirlenmiştir. Sonuç olarak ifade ve basın özgürlükleri ile birlikte halkın
haber alma ve bilgiye ulaşma hakkı birlikte değerlendirildiğinde başvuru konusu
olayda, ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması
hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir
yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına
4/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.