TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİKRET AYDOĞDU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18814)
|
|
Karar Tarihi: 20/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucu
|
:
|
Fikret
AYDOĞDU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin
E.2004/181 sayılı dava dosyasındaki davacıların vekilliğini üstlenen başvurucu;
anılan davada adalet hizmetinin işleyişinde ağır hizmet kusuru olduğunu
belirterek 6/8/2010 tarihinde Adalet Bakanlığına başvurmuş, manevi zararının
giderilmesi talebinde bulunmuş, dosyanın havale edildiği ve hizmetin aksamasına
yol açtığını ileri sürdüğü hâkim hakkında şikâyette bulunmuştur.
10. Adalet Bakanlığının 15/9/2010 tarihli cevap yazısı üzerine
başvurucu, davanın sonuçlanmamasında idarenin hizmet kusuru bulunduğunu
belirterek uğradığını ileri sürdüğü manevi zararının giderimi istemiyle
25/11/2010 tarihinde tam yargı davası açmıştır.
11. Ankara 16. İdare Mahkemesinin 29/11/2010 tarihli ve
E.2010/2230, K.2010/1483 sayılı kararıyla davanın yetki yönünden reddine karar
verilmiş, dosya Afyonkarahisar İdare Mahkemesine gönderilmiştir.
12. Afyonkarahisar İdare Mahkemesinin 17/8/2011 tarihli ve
E.2011/35, K.2011/947 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın
gerekçesi şöyledir:
"...Dava; Sinanpaşa
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2004/181 sayılı dava dosyasında davacılar vekili
olarak görevli davacı tarafından 10.000,00.-TL manevi tazminatın idareye
başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle
açılmıştır.
T.C. Anayasası'nın 125 inci maddesinin 1.
fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık
olduğu, aynı maddenin son fıkrasında da; idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden
doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı yer almaktadır.
İdarenin, kamu hizmetinin kurulması veya
yürütülmesinden doğan zararlardan sorumlu tutulmasını gerektiren ilkelerden
biri "hizmet kusuru" ilkesidir. Genel olarak hizmet kusuru ,bir kamu
hizmetinin kuruluş ve işleyişindeki aksaklık ve bozukluğu ifade etmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için,
ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilecek bir işlem
veya eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari faaliyet arasında
nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet arasında
nedensellik bağının bulunmaması, zararın idari faaliyetten doğmadığını
gösterir.
Öte yandan, manevi tazminata hükmedilmesi için
kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu
doğuran olayların meydana gelmesi ve idarenin hukuka aykırı bir işlem veya
eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve
haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, Sinanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2004/181 sayılı dava
dosyasında davacılar vekili olarak görev yaptığı, ilgili dava dosyasının bugüne
kadar bitirilememesinin, davalı idarenin önleyici ve düzenleyici gerekli
tedbirleri almamasından ve adalet hizmetinin Sinanpaşa
Adliyesinde ve ülke genelinde gereği gibi yürütülmemesinden kaynaklandığı, bu
nedenle, müvekkilleri nezdinde beceriksiz bir avukat izlenimi uyanarak manevi
yönden aşırı derecede üzüntü duyduğu iddialarıyla 10.000,00.-TL manevi
tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini
istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, dosyadaki bilgi ve belgelerin
incelenmesinden, davacının davacılar vekilliğini yürüttüğü Sinanpaşa
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2004/181 sayılı davasının 16.08.2004 tarihinde
açıldığı, konusunun ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminata ilişkin olduğu,
adres yetersizliği ve taraf çokluğu gibi sebeplerle 16.celsede ilanen tebliğ
yoluyla taraf teşkilinin sağlandığı, 20.celsede nöbetçi Ankara Asliye Hukuk
Mahkemesi kanalı ile dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar
verildiği, Sinanpaşa Adliyesinde görevli
mübaşirlerden birinin dosyayı evinde saklaması ve bu nedenle yargılanması
hususlarının 30.celsede ortaya çıktığı, 31.celsede tekrar bilirkişi incelemesi
yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi raporlarının 36.celsede taraflara
tebliğinin sağlandığı, dosyanın bu aşamadan sonra 4 celse beklediği, davacının
toplam 14 celse mazeret bildirerek duruşmalara katılmadığı, davayı takip
etmemesinden dolayı 28.02.2009 tarihindeki celsede dosyanın işlemden
kaldırıldığı ve 4 ay sonra yenilendiği, dava sürecinde davalı vekilinin de 4
celse duruşmaya katılmadığı, Sinanpaşa Adliyesinde
yazı işleri müdürünün bulunmadığı, 7 olan zabıt katibi normunda 5 zabıt
katibinin, 2 olan mübaşir normunda ise 2 mübaşirin görev yaptığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığa konusu olayda, Sinanpaşa
Adliyesinde görevli mübaşirlerden birisinin bilirkişi incelemesi kararı verilen
dava dosyasını evinde saklaması ve bu nedenle adli yargıda yargılanması
nedeniyle ilgili dava dosyasının yürütümünde 10 celselik gecikme yaşandığı ve
bu hususta davalı idarenin istihdam ettiği personelden kaynaklı hizmet
kusurunun bulunduğu sonucuna varılabilir ise de, davacının da 14 celse mazeret
bildirerek duruşmalara katılmadığı, davayı takip etmemesinden dolayı dosyanın
işlemden kaldırılarak 4 ay sonra yenilendiği, davalı vekilinin de 4 celse duruşmaya
katılmadığı birlikte gözetildiğinde, dosyadaki yargılamanın uzamasında,
davacının da kusuru ve sorumluluğu bulunmuştur.
Bu durumda, davacının oluştuğunu iddia ettiği
zarar doğrudan ve tek başına davalı idarenin faaliyetlerinden
kaynaklanmadığından idarenin hukuki sorumluğundan söz edilemeyecektir.
Kaldı ki, manevi tazminata hükmedebilmek için
kişinin fiziki yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu
doğuran olayların meydana gelmesi, bunun sonucunda da ağır bir elem ve
üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetin rencide edilmesi gerekmekte
olup, uyuşmazlıkta davacı tarafından ileri sürülen acı ve üzüntünün manevi
açıdan tazminat sorumluluğunu gerektirmediği de açıktır..."
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin
16/2/2015 tarihli ve E.2011/10994, 2015/450 sayılı sayılı ilamı ile kararın
usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın
bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesi ile onanma kararı
verilmiştir.
14. Başvurucu 1/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
17. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında Sinanpaşa Asliye
Hukuk Mahkemesinin E.2004/181 sayılı dava dosyasında yargılamanın uzamasında
kendi kusuru ve sorumluluğu da bulunduğu tespit edilen başvurucunun (bkz. §
11), idari yargıda açtığı davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gözönünde bulundurularak somut olayda
yaklaşık 4 yıl 2 aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak
gerekir.
20. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.