logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Celal Çetinkaya [1.B.], B. No: 2014/19283, 9/11/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CELAL ÇETİNKAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19283)

 

Karar Tarihi: 9/11/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucu

:

Celal ÇETİNKAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, disiplin cezasına karşı yapılan itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. İzmir PTT Başmüdürlüğü Dağıtım ve Toplama Merkezi Müdürlüğünde şef olarak görev yapan başvurucu, disiplin amirinin 12/9/2012 tarihli işlemi ile 14/7/1965tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin B-(a) bendi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmıştır.

8. Başvurucunun söz konusu disiplin cezasına karşı 28/9/2012 tarihinde yaptığı itiraz Disiplin Kurulunun 26/12/2012 tarihli kararı ile reddedilmiş, bu karar 22/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu, kınama cezasına karşı yaptığı itirazın reddine dair Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle 25/3/2013 tarihinde İzmir 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

10. Mahkemenin 27/11/2013 tarihli kararıyla dava konusu işlem iptal edilmiştir.

11. Söz konusu karar, davalı idarenin itirazı üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun (Kurul) 6/5/2014 tarihli kararıyla bozulmuş ve dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir. Süre ret kararının gerekçesinde özetle şu hususlara yer verilmiştir: Öncelikle 657 sayılı Kanun'un 135. maddesi ile disiplin cezalarına karşı yapılacak itiraz, itiraz mercii ve itirazın tabi olacağı süre yönlerinden özel bir düzenleme yapıldığı, düzenlemenin özel niteliğinden dolayı söz konusu itirazın 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır. Disiplin cezası aldığına dair tebligat yapılan ilgilinin bu işleme karşı doğrudan dava açmayarak itiraz yoluna başvurması hâlinde altmış günlük dava açma süresinin itirazın reddine ilişkin işlemin tebliğ tarihinden itibaren, itiraz cevap verilmemek suretiyle reddedilmişse 657 sayılı Kanun’un 135. maddesinde düzenlenen otuz günlük cevap süresinin (zımni ret süresi) bittiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. Buna göre kınama cezası ile cezalandırıldığına ilişkin işlemin tebliği üzerine Disiplin Kuruluna itirazda bulunan başvurucunun, bu itirazının 657 sayılı Kanun'un 135. maddesinde öngörülen otuz günlük süre sonunda zımnen reddi üzerine altmış günlük süre içerisinde dava açması gerektiği, itirazının reddine dair 26/12/2012 tarihli kararın 22/1/2013 tarihinde tebliği üzerine 25/3/2013 tarihinde açtığı davanın süresinde olmadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Kurulun 3/9/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

13. Nihai karar 13/10/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 10/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 2577 sayılı Kanun'un "Dava açma süresi" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış... gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

(...)

Tarihi izleyen günden başlar.(...)"

16. 2577 sayılı Kanun'un "Üst makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:

" 1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır."

17. 657 sayılı Kanun’un "İtiraz" kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Disiplin amirleri tarafından verilen ... kınama ... ceza[s]ına karşı disiplin kuruluna, itiraz edilebilir.

İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.

İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır.

...

Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasında, açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim hakkından söz edilmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkının da garanti altına alındığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama, Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin lafzının Sözleşme'nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleme'nin 6. maddesinin birinci fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).

20. AİHM, adil yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak AİHM, bu sınırlamaların, kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması ve zayıflatmaması gerektiğini ifade etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddenin birinci fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).

21. AİHM, dava hakkını süre sınırına bağlayan iç hukuk hükümlerinin yorumlanmasının öncelikli olarak kamu otoritelerinin ve özellikle mahkemelerin görevi olduğunu belirtmekte; AİHM'in rolünün bu yorumun etkilerinin Sözleşme'yle uyumlu olup olmadığının tespitiyle sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Süre sınırı getiren kuralların uygun adalet yönetiminin güvence altına alınması amacına dayandığına işaret eden AİHM, bu kuralların veya bunların uygulanmasının, ilgililerin ulaşılabilir başvuru yollarına müracaatlarını engelleyecek mahiyette olmaması gerektiğini değerlendirmektedir. AİHM, bu bağlamda her bir olayın somut başvuru yolunun özellikleri ışığında ve Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının amaç ve hedefleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir (Eşim/Türkiye, § 20).

22. AİHM bu ilkeler uyarınca mahkemelerin dava açılabilmesi için öngörülen yasal yükümlülükleri uygularken hem yargılama adaletinin zayıflamasına yol açacak düzeyde aşırı şekilcilikten hem de kanunlarda öngörülen usule ilişkin gereklilikleri abes hâle getirecek seviyede aşırı esneklikten kaçınması gerektiğini belirtmektedir. AİHM; kuralların, belirliliği ve iyi adalet yönetimini sağlama amacına hizmet etme işlevlerini yitirmesi hâlinde ve davaların esasının yetkili mahkeme tarafından karara bağlanmasını önleyecek birtakım bariyerler oluşturma fonksiyonu görmeleri durumunda mahkemeye erişim hakkının zedeleneceğini ifade etmektedir (Eşim/Türkiye, § 21).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Bireysel Başvuru Süresi Yönünden

24. Başvurucu, nihai kararın 13/10/2014 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini ancak bireysel başvuru süresi içerisinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle 28/10/2014 tarihinde hastaneye kaldırıldığını ve 26/11/2014 tarihine kadar istirahatlı olduğunu belirterek söz konusu rahatsızlığının başvuru süresinin geçirilmesinde haklı mazeret olarak değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucu, belirtilen mazerete dair İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesince düzenlenen 14/11/2014 tarihli sağlık raporunu bireysel başvuru formuna eklemiştir.

25. Başvurucu tarafından ileri sürülen sebebin Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca haklı mazeret olarak değerlendirilebileceği sonucuna varıldığından başvurunun süresinde olduğu kabul edilmiştir.

B. İhlal İddiaları Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; çalışma statüsü itibarıyla 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) tabi olduğunu, anılan KHK’da disiplin cezalarına karşı yapılacak itirazın reddine dair işlemin yazılı olarak tebliğinin öngörüldüğünü, buna göre itirazın reddine dair Disiplin Kurulu kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren idari dava açma süresi içerisinde dava açtığını belirtmektedir. Anayasa'nın 125. maddesi hükmü gereği dava açma süresinin başlangıcında yazılı bildirim tarihinin esas alınması gerektiğini, 657 sayılı Kanun’un disiplin cezalarına karşı itiraza ilişkin hükümlerinden hareketle ve zımni ret müessesesi işletilerek davanın süre aşımından reddedilmesinin adil olmadığını öne süren başvurucu, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ve40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru yolunun sağlanması haklarının ihlal edildiğini belirterek ihlalin tespiti ve yeniden yargılama taleplerinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, disiplin cezasına karşı yaptığı itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açtığı davada mahkemenin dava açma süresini hesaplama usulünü belirleme ve sürenin başlangıcını tespit etme noktasında hukuk kurallarını hatalı değerlendirmesi ve uygulaması neticesinde uyuşmazlığın esasının incelenememesidir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen şikâyetleri bağlamındaki ihlal iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

30. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

31. Somut olayda idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esası incelenememiş olduğundan başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

32. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

33. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.,§ 38).

34. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

36. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

37. Başvurucunun idari işlemin iptali istemiyle açtığı davanın süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararının 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile657 sayılı Kanun’un 135. maddesine dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

38. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin, hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).

39. İdarenin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idariişlem ve eylemlere karşı yapılacak başvurular ve açılacak davalar kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır (Aynı yönde karar için bkz. Mohammed Aynosah, § 39). Diğer yandan idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalar için tanınan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet eder (AYM, E.2014/92, K.2016/6, 28/1/2016, § 17). Dolayısıyla bu tür durumların önlenmesi bakımından idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulunun öngörülmesi meşru amaçlara sahiptir.

40. Bireysel başvuruya konu olayda Bölge İdare Mahkemesinin, disiplin cezasına yapılan itiraz üzerine zımni ret işleminin oluştuğu tarihten itibaren dava açma süresini başlatarak davayı süre aşımı gerekçesiyle reddetmesi suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığının incelenmesi gerekir.

41. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.,§ 45).

42. İdarenin birtakım işlemler tesis etmek veya eylemlerde bulunmak suretiyle yürüttüğü kamu hizmetlerinin düzenliliğini ve sürekliliğini sağlamak amacıyla getirilen dava açma süresinin hangi tarihte işlemeye başlayacağını, nasıl bir yöntem izlenerek hesaplanacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvuruda ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi ya da sürenin hesaplanma usulünün tespit edilmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiği ve/veya hesaplanma usulüyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir.

43. Başvurucu, bireysel başvuruya konu davada 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacağını ileri sürmekte ise de uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak hukuk kurallarının belirlenmesindeki takdir derece mahkemelerine aittir. Keza derece mahkemelerinin, inceleyeceği somut davada dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğini ya da sürenin hesaplanma usulünü tespit ederken uyuşmazlığın konusuyla ilgili meri mevzuatın bütününü dikkate alabileceğinde de herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Nitekim bireysel başvuruya konu kararda Bölge İdare Mahkemesinin, uyuşmazlığın konusuna göre somut davada uygulanmasını gerekli gördüğü mevzuat hükümlerini dava açma süresinin hesaplanması yönünden de 2577 sayılı Kanun ile birlikte ve bir bütün olarak değerlendirdiği, bu bağlamda 657 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca disiplin cezasına karşı yapılan itirazlarda aynı madde hükmünde itirazın karara bağlanması için öngörülen otuz günlük süre sonunda zımni ret işleminin oluştuğu kabulünden hareket ettiği ve dava açma süresini bu tarihten itibaren başlattığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle Bölge İdare Mahkemesinin, zımni ret süresi sonunda idarece verilecek cevabın dava açma süresine herhangi bir etkisi bulunmadığını kabul ettiği, ihtilafın da bu noktadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

44. Bu noktada, 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde düzenlenen altmış günlük dava açma süresinin dava açılabilmesi için başvurucuya yeterince düşünme ve hazırlanma imkânı sunduğu, dolayısıyla makul ve ölçülü olduğu anlaşılmaktadır. Esasen başvurucunun bu sürenin ölçülü olmadığı yolunda bir şikâyeti de bulunmamaktadır. Başvurucunun şikâyeti, dava açma süresinin hesaplanmasında, zımni ret süresinden sonra idarece tesis edilen ve kendisine tebliğ edilen işlemin dikkate alınmaması hususuna ilişkindir. Somut olayda Disiplin Kurulunun zımni ret süresinden sonra tesis ettiği işlem, talebin reddi yolundadır. Talebin reddine ilişkin işlemin, doğurduğu hukuki sonuçlar itibarıyla zımni ret işleminden hiçbir farkı bulunmamaktadır. Başvurucunun zımni ret süresinin bitiminden itibaren altmış gün içerisinde dava açma hakkına sahip olduğu da gözetildiğinde dava açma süresinin hesaplanmasında zımni ret süresinin bitiminden sonra talebin reddi yolunda tesis edilen idari işlemin bildirim tarihinin dikkate alınmamasının başvurucuya aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklemediği sonucuna ulaşılmaktadır.

45. Bu durumda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Celal Çetinkaya [1.B.], B. No: 2014/19283, 9/11/2017, § …)
   
Başvuru Adı CELAL ÇETİNKAYA
Başvuru No 2014/19283
Başvuru Tarihi 10/12/2014
Karar Tarihi 9/11/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, disiplin cezasına karşı yapılan itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 7
11
657 Devlet Memurları Kanunu 135
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi