TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
TALİYE ŞENAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19347)
Karar Tarihi: 10/5/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucular
1. Taliye ŞENAL
2. Derviş ÖZDEMİR
3. Bayram ÖZDEMİR
4. Karagülmez ÇAKI
5. Yaşar ÖZDEMİR
6. Mustafa ÖZDEMİR
Vekili
Av. Zeynep DOĞAN AKARKEN - Av. Hakan AKARKEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi, taşınmaza düşük bedel belirlenmesi, belirlenen bedele işletilen yasal faizin gerçek zararı karşılamaması, yargılama masraflarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin adil olmaması ve dava vekâlet ücretine maktu olarak hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular tarafından 9/10/2012 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı aleyhine açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında 24/12/2013 tarihli karar ile 142.880 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak başvuruculara ödenmesine, başvurucular lehine maktu 1.320 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
9. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca temyiz talebinde bulunulmuş, başvurucular 24/2/2014 tarihinde sundukları temyiz dilekçelerinde, dava ve ıslah dilekçeleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiğini, bu yönüyle ilk derece mahkemesi kararına bir itirazlarının bulunmadığını ancak lehlerine hükmedilen vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesi yönünden kararı temyiz ettiklerini bildirmişler, temyiz incelemesi sonucu karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 23/10/2014 tarihli ilamı ile dava başvuru harcı yönünden düzeltilerek onanmıştır.
10. Düzelterek onama ilamı üzerine bu defa taraflarca karar düzeltme isteminde bulunulmuş, başvurucular 30/11/2014 tarihinde sundukları karar düzeltme dilekçelerinde lehlerine hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin olarak temyiz dilekçesinde ortaya koydukları itirazlarını yinelemişler, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu ise ilk derece mahkemesi kararı, 9/4/2015 tarihinde başvurucular lehine hükmedilen vekâlet ücreti 13.022 TL olarak düzeltilerek onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir.
11. Başvurucular 21/11/2016 tarihinde, ilgili idare ise 23/11/2016 tarihinde güncel alacak-borç bilgilerini sunmuşlardır. Bu bilgilere göre başvurucular lehine hükmedilen tazminatın hâlen başvuruculara ödenmediği anlaşılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkı ve Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucular; ilgili idare aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, icra edilebilir bir yargı kararının hiç icra edilmemesi ya da icranın makul sürede yapılmaması, kararın verildiği yargılamada sağlanmış olan mahkemeye erişim hakkı dâhil adil yargılanma hakkı güvencelerini anlamsız hâle getirir. Dolayısıyla böyle bir durum mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurur (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, §§ 37-54).
16. Mahkeme kararına dayanan icra edilebilir bir alacak, mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade eder. Kamu kurum ve kuruluşları aleyhine hükmedilmiş böyle bir alacağın hiç ödenmemesi ya da ödenmesinin uzun sürmesi suretiyle oluşan belirsizlik, mülkiyet hakkının ihlaline neden olur (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, §§ 55-75).
17. Anılan ilkeler (§§ 15, 16) ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararları dikkate alındığında somut olayda yukarıda belirtilen nitelikteki yargı kararının üzerinden yaklaşık 1 yıl 11 ay geçmesine rağmen hiç icra edilmemiş olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
19. Başvurucular taşınmazlarına kamulaştırma usulüne uyulmadan el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
21. Kamulaştırmasız el atma, idareye taşınmazı kullanma ve kamulaştırma işlemi yapmadan taşınmazı elde etme imkânı sağlamaktadır. Böyle bir kamulaştırma işlemi olmadığından, kullanılan taşınmazın devrini meşrulaştırma ve belli bir hukuki güvence sağlama imkânı sunan tek unsur, idare tarafından kullanımın yasal olmadığını tespit eden ve bireylere "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat" ödenmesine hükmeden mahkeme kararıdır. Kamulaştırmasız el atma uygulaması, hukuki planda taşınmazların maliki olarak kalan başvuranları, herhangi bir kamu yararı gerekçesi ile eylemini haklı kılmayan idareye karşı dava açmak zorunda bırakmaktadır. Böyle bir kamu yararı gerekçesinin gerçekliği ancak daha sonra mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. Başka bir deyişle, kamulaştırmasız el atma, her ne olursa olsun idare tarafından isteyerek oluşturulmuş kanuna aykırı bir durumu hukuki olarak kabul etmeye ve idareye, kanuna aykırı davranışından fayda sağlama imkânı sunmaya yol açmaktadır. İdareye resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, kişilerin öngörülemez ve keyfî durumlarla karşılaşma tehlikesi taşımaktadır. Söz konusu uygulama, yeterli derecede hukuki güvence temin edecek ve gerektiği şekilde gerçekleştirilen bir kamulaştırmanın alternatifini oluşturacak nitelikte değildir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Sarıca ve Dilaver/Türkiye, 11765/05, 27/5/2010, §§ 40, 43, 45).
22. Anayasa'nın 35. ve 46. maddeleri, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına son veren müdahalelerin yasal olmasını zorunlu tutmaktadır. Bu zorunluluk hukuk devletinin gereğidir. Anayasa'nın 46. maddesi hükmü ve 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gereği asıl olan kamulaştırma işlemi yapmak suretiyle idarenin taşınmazı iktisap etmesidir. Yöntem olarak Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapılması mümkün iken dayanağını Anayasa ve yasalardan almayan, bireylerin mülkiyet hakkına son veren bir uygulama olan kamulaştırmasız el atma yasalara uygun bir kamulaştırma ile aynı hukuki çerçeve içinde değerlendirilemez. İdarelere resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan müdahale riskini taşımaktadır (Celalettin Aşçıoğlu, B. No:2013/1436, 6/3/2014, § 58).
23. Başvuru konusu olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı üzere başvurucuların taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır. Anayasanın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucunun mülkiyetinde bulunan taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla kararıyla da sabittir.
24. Bu durumda başvurucuların söz konusu taşınmazlarına uygulanan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
25. Belirtilen nedenlerle, başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Mahkemece Belirlenen Taşınmaz Bedeline ve Bu Bedele Uygulanan Faiz Oranı ile Faiz Hesaplamalarına İlişkin İddialar
26. Başvurucular açtıkları kamulaştırmasız el atma davası sonunda taşınmaz için emsallerine göre düşük bedel belirlendiğini ayrıca hükmedilen bedele kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı yerine yasal faiz oranı uygulandığını ve yargılama sürecinde yaptıkları masraflar için yapılan faiz hesaplamasında başlangıç tarihinin karar tarihi olarak dikkate alınmasının adil olmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
28. Somut olayda başvurucuların, ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri bu iddiaları yargılama sürecinde dile getirmedikleri, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadıkları ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmedikleri anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
30. Öte yandan başvurucular, ilk derece mahkemesince lehlerine maktu olarak belirlenen vekâlet ücreti nedeniyle şikâyette bulunmuşlarsa da, somut olaya konu yargılama sürecinin incelenmesi sonucu, bireysel başvuru tarihinden sonra gerçekleşen karar düzeltme incelemesi aşamasında başvurucular lehine hükmedilen vekalet ücretinin nispi olarak düzeltildiği anlaşılmış, bu nedenle söz konusu iddia yönünden değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
32. Başvurucular, manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
33. Somut olayda mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi sonucu mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlali yönünden ayrı ayrı net 4.800 TL; başvurucuların taşınmazlarına Anayasa ve 2942 sayılı Kanun'da öngörülen kamulaştırma usulüne uyulmadan kanunilik ilkesine aykırı olarak el atılması ve haklarını elde etmek için dava açmak zorunda bırakılmaları sonucu ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında ise ayrı ayrı net 5.000 TL olmak üzere ayrı ayrı net 9.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Ayrıca yargı kararının mümkün olan en kısa sürede icra edilmesi ve böylece hukuk devleti ilkesi ile adalete olan güvenin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi için ihlal kararının bir örneğinin ilgili idareye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Mahkemece belirlenen taşınmaz bedeline ve bu bedele uygulanan faiz oranı ile faiz hesaplamalarına ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yargı kararının en kısa sürede icra edilmesi için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara ayrı ayrı net 9.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.