TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HATİCE KARAKAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19433)
Karar Tarihi: 8/6/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Hatice KARAKAYA
Vekili
Av. Fikret AYDOĞDU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; adli yargıda kamu görevlileri aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, Mahkemece maddi ve manevi zararının tazmin edilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 5/7/2007 tarihli dava dilekçesi ile oğlu G.D.nin 7/7/2002 tarihinde bacağından tüfekle vurulması neticesinde yaralı olarak Afyonkarahisar Devlet Hastanesine götürüldüğünü, olay tarihinde nöbetçi doktor olarak hastanede görev yapan Kalp Damar Cerrahı Uzmanı Dr. Ö.S.A. ve Ortopedi Uzmanı Dr. A.U.nun yaralı olan ve aşırı kan kaybeden G.D.ye kendilerinin yapacak bir şeyleri olmadığını, Eskişehir ya da Ankara'daki bir hastanede gerekli tıbbi müdahalenin yapılabileceğini belirterek hastayı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk ettiklerini, bunun üzerine hastanedeki ilgili personelden ambulans temini hususunda yardım talebinde bulunduğunu, Hastane yetkililerinin 90 TL ücret ödendiği takdirde kendisine ambulans temin edebileceklerini belirttiklerini, söz konusu parayı o an için temin edemeyeceği ancak senet imzalayabileceği ve parayı da ertesi gün getirebileceğini belirtmesine rağmen Acil Serviste nöbetçi doktor olarak bulunan davalı K.S.nin bu şekilde ambulans temin edemeyeceği cevabını verdiğini, bunun üzerine kendi imkânları ile Tes-İş Sendikasina ait içinde hiçbir donanım ve sağlık ekibi bulunmayan ambulansı temin ettiğini, temin edilen ambulans ile oğlu G.D.nin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilirken Kırka kasabası yakınlarında vefat ettiğini, davalıların görevi ihmal suçlaması ile Afyonkarahisar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2003/879 sayılı dosyasında sanık olarak yargılandıklarını, davalılar hakkında soruşturma izni verilmesine dayanak teşkil eden 22/4/2003 tarihli muhakkik raporunda; davalılardan Ö.S.A. ve A.U.nun kanamanın kontrol altına alınmaksızın hastanın yaklaşık iki saat sürecek mesafeye sevk edilmiş olmasının uygun olmadığı, yara yerinin açılarak kanamanın kontrol altına alındıktan sonra kendisinin sevk edilmesinin doğru olduğu belirtilmek suretiyle davalıların kusurlu oldukları ve görevlerini ihmal ettiklerinin belirtildiğini, ayrıca diğer davalı K.S.nin de hastanın sevki için gerekli donanım ve sağlık ekibi bulunan ambulans ile hastayı sevk etmeyerek hiçbir donanımı ve ambulans ekibi bulunmayan, Sendikaya ait araç ile sevkin yapılması sebebiyle kusurlu olduğu ve görevini ihmal ettiğinin belirtildiğini, davalıların bu şekildeki kusurlu eylemleri neticesinde oğlunu kaybettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.
9. Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 5/2/2013 tarihli kararı ile "davada davalıların görevleri dışında kalan kişisel kusurlarının bulunmaması, dikkatsiz ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olması ve hizmet kusuru niteliğinde bulunması nedenleriyle husumetin kamu görevlileri olan davalı doktorlara değil idareye düştüğü" gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 7/4/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 23/10/2014 tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Anılan ilam 13/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu 5/7/2007 tarihinde açtığı maddi ve manevi tazminat davasında yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
14. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
16. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 7 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davasını açtığı tarihte, kamu görevlilerinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurlarının bulunması hâlinde ortaya çıkan zararın tazmini talebiyle açılacak davada adli yargının görevli olduğu ve husumetin kişisel kusuru bulunan kamu görevlilerine yöneltilmesi gerektiği yönünde yerleşik Yargıtay içtihadının bulunduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, Mahkemenin de davalıların yargı yoluna ilişkin itirazlarını anılan içtihada dayanarak reddettiğini ancak 2012 yılında Yargıtay içtihadının değişmesi üzerine açtığı davanın Mahkemece husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenle idari yargıda tam yargı davası açmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun anılan şikâyeti adil yargılanma hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
19. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
20. Mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
21. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
22. Somut olayda başvurucu, oğlunun kamu görevlilerinin kusuru nedeniyle hayatını kaybettiğini ileri sürerek 5/7/2007 tarihinde Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Mahkemece 5/2/2013 tarihli karar ile "davada davalıların görevleri dışında kalan kişisel kusurlarının bulunmaması, dikkatsiz ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olması ve hizmet kusuru niteliğinde bulunması nedenleriyle husumetin kamu görevlileri olan davalı doktorlara değil idareye düştüğü" gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, anılan kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 7/4/2014 tarihli ilamı ile onandığı, karar düzeltme talebinin de aynı Dairenin 23/10/2014 tarihli ilamı ile reddedildiği tespit edilmiştir. Başvurucu her ne kadar davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle idari yargıda tam yargı davası açmadığını ileri sürmüşse de başvurucunun idari yargı yoluna başvurmasını engelleyen herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Başvurucunun açtığı davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesinde Mahkemece yapılan yorum, başvurucunun idari yargı yoluna başvuru yapma imkânına sahip olduğu gözönünde bulundurulduğunda mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren nitelikte olmadığından başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; oğlunun kamu görevlilerinin kusuru nedeniyle hayatını kaybettiğini ileri sürerek ortaya çıkan maddi ve manevi zararının tazmini talebiyle 5/7/2007 tarihinde Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığını, Mahkemece 5/2/2013 tarihli karar ile davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi nedeniyle zararını tazmin edemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu şikayeti maddi ve manevi varlığın korunması hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
26. Somut olayda başvurucu tarafından 5/7/2007 tarihinde Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, Mahkemece 5/2/2013 tarihli karar ile davanın idare aleyhine açılıp husumetin idareye yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği, bununla birlikte başvurucunun idari yargı yoluna başvurmadığı dolayısıyla iddialarını ileri sürebileceği olağan kanun yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
29. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında dava konusu hukuki menfaat de dikkate alınarak başvurucuya net 9.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2007/284, K.2013/45) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.