TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.S.S. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19690)
Karar Tarihi: 26/12/2018
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucu
M.S.S.
Vekili
Av. Uğur YILDIRIM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; uluslararası koruma talebinin reddedilmesinden dolayı öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edileceği gerekçesiyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Bölüm tarafından İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir.
9. Pakistan kökenli, İngiltere vatandaşı ve 1977 doğumlu olan başvurucu, İngiltere kaynaklı Children In Deen adlı yardım kuruluşunun üyesidir. Başvurucu, Suriye'deki çocuklara yapılacak yardımın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla dağıtımını sağlamak üzere kuruluşun gözlemcisi ve koordinatörü sıfatıyla -ilk kez 15/12/2009 tarihinde olmak üzere- yürüttüğü faaliyet nedeniyle farklı tarihlerde Türkiye'ye giriş yapmıştır.
10. 16/5/2013 tarihinde başvurucu adına üç yıl geçerlilik taşıyan ikamet tezkeresi düzenlenmiştir.
11. Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) başvurucunun uluslararası terörizmle bağlantılı olduğunu 17/8/2013 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğüne bildirmiştir. Bunun üzerine genel güvenlik yönünden tehlike arz ettiği gerekçe gösterilerek başvurucu, yurda girmesi yasaklanan yabancılar kapsamına alınarak 10/9/2013 tarihinde hakkında G-87 (genel güvenlik) tahdit kaydı oluşturulmuştur.
12. Başvurucu 28/12/2013 tarihinde Hatay Cilvegözü kara hudut kapısından Suriye'ye geçmek isterken hakkındaki tahdit ve sınır dışı kararı nedeniyle yakalanarak Hatay Geri Gönderme Merkezine (GGM) yerleştirilmiş ve ikamet tezkeresi iptal edilmiştir. Ancak dosyada başvurucu hakkında verilmiş bir idari gözetim altına alma kararı bulunmamaktadır.
13. Başvurucu 10/1/2014 tarihinde, İngiltere'ye gönderildiği takdirde Müslüman olduğu ve Müslüman ülkelere yardım götüren bir kuruluşta çalıştığı için adil yargılanma ilkelerine aykırı olarak yargılanacağını ileri sürerek uluslararası koruma talebinde bulunmuştur. Bu talep doğrultusunda, 11/1/2014 tarihinde yapılan mülakat sonucunda başvurucunun uluslararası koruma için gerekli şartları taşımadığı rapor edilmiş ve talebinin reddine dair işlem 13/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu bu karara karşı Hatay İltica Büro Amirliğine 16/1/2014 tarihinde itirazda bulunmuş ve itirazın değerlendirilmesi sürecinde Sakarya'ya sevk edilerek kendisine Sakarya Valiliği tarafından Sığınma Başvurusu Sahibi Tanıtma Kartı verilmiştir. Başvurucunun yaptığı itiraz, uluslararası terörizmle bağlantısı olduğu gerekçesiyle Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce (GİGM) 30/5/2014 tarihinde reddedilmiştir.
15. Mahkeme kararı olmadan uzun süre GGM'de tutulmamasını sağlamak için tahdit kayıtları saklı kalmak koşuluyla başvuru sahibi statüsüyle Sakarya’da yerleşmek üzere4/2/2014 tarihinde GGM’den salıverilen başvurucuya geçici ikamet tezkeresi verilmiştir.
16. Başvurucunun uluslararası koruma talebinin reddine ilişkin işleme karşı 30/6/2014 tarihinde Ankara 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davası 17/10/2014 tarihinde reddedilmiştir. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 80. maddesi uyarınca kesin olarak verilen kararın ilgili kısmı şöyledir:
“…
Davacı dava dilekçesinde, İngiltere'de hayatının çok riskli ve tamamen korumasız olduğunu, Suriye'ye yardım eden müslümanların hapis cezası ile cezalandırıldığı, 2011 tarihinde Birmingham şehrinde gerçekleşen olaylarda iki kuzeni ve bir arkadaşının öldürüldüğü bu yüzden ülkesi İngiltere'de güvende olmadığını belirterek ülkesine dönmek istemediğini ileri sürmektedir. Davacının ileri sürdüğü hususlar yukarıda yer alan mevzuat uyarınca zulüm korkusunda haklı sayılabilecek herhangi bir unsura yer vermemiştir. Akrabalarını münferit olayda kaybetmiş olması ve kendisinin ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağı sonucunu doğurmamaktadır. Kendisiyle yapılan mülakatta da herhangi bir siyasi, dini veya sosyal gruba mensubiyetinin bulunmadığı, hayatı boyunca hiç bir kötü muameleye maruz kalmadığını, sadece ülkesine dönmesi durumunda terörizmle suçlanıp hapse atılacağını, Türkiye'ye kalmak, çalışmak ve daha rahat yardım faaliyetinde bulunmak amacıyla geldiğini beyan etmiştir. Söz konusu beyanlar da dikkate alındığında, davacının ülkesine dönmemesinin zulüm görme ve baskı korkusundan kaynaklanmadığı ve başvuru amacının Türkiye'de kalıcı olarak ikamet etmek olduğu anlaşılmaktadır.
Uluslararası korumanın amacı, başvuru sahibi kişilerin ülkede mevzuat uyarınca belirlenen sebepler dışında kalmalarına izin verilmesi şeklinde değerlendirilemez. Bu statünün amacı, zulme uğrama korkusu içinde bulunan ve gerçekte bu riski taşıyan şahısların ülkede belirlenen statü içerisinde kalmalarına izin vermektir.
Somut olayda, davacının İngiltere'de doğup büyüdüğü, İngiliz vatandaşlığının bulunduğu ve İngiltere'nin insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olan bir ülke de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası koruma başvurusunun kabulüne olanak sağlayacak şartlar mevcut olmadığından, başvurusunun reddedilmesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
…”
17. Başvurucu 17/11/2014 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 17/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. T.T. B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25; B.T. (GK), B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38); A.A. ve A.A. (GK), B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; hâkim kararı olmadan, hukuksuz bir şekilde GGM'de idari gözetim altında tutulduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen, giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016; A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016).
22. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine gidilen B.T. başvurusunda, herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir (B.T., § 74). Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).
23. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate alındığında somut olayda başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
25. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
26. İdari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Ancak inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu; Children In Deen isimli yardım kuruluşunun Türkiye koordinatörü olarak görev yaptığını, MİT’in gönderdiği bilgi sonrasında genel güvenlik gerekçesiyle Türkiye’ye giriş yasağı konulduğunu ve hakkında verilen üç yıllık ikamet tezkeresinin iptal edildiğini, Cilvegözü sınır kapısından geçerken yakalandığında durumdan haberdar olduğunu, vatandaşı olduğu İngiltere’ye sınır dışı edilmek üzere Hatay GGM’de bekletilirken yapmış olduğu uluslararası koruma talebinin idarece reddedildiğini, buna karşı açtığı davanın da olumsuz neticelendiğini, kararın gerekçeden yoksun olduğunu, kararda somut değerlendirme yapılmadığını, sınır dışı edildiği takdirde Müslüman kimliği ve çalıştığı kuruluşun soruşturma geçirmesinden dolayı İngiltere’de saatlerce sorgulanacağını, daha önce İngiltere’ye her girişinde sorgulandığını, İngiltere’de İslam karşıtlığının oldukça yaygın olduğunu, en az yirmi yıl ceza alacağını belirterek yaşam hakkı, kötü muamele yasağı ve adil yargılanma hakkının ihlal edileceğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine, yargılama sırasında etkili bir denetim yapılmadığına ilişkin iddiaları ve diğer şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
29. Başvurucu 2009 yılından bu yana defalarca muhtelif ülkelere yardım faaliyetinde bulunma amacıyla mensup olduğu kuruluş aracılığıyla İngiltere’ye girip çıktığını, İngiltere’ye dönüşlerinde saatlerce sorgulandığını, sınır dışı edilmesi durumunda en az yirmi yıl ceza alacağını ileri sürmüş ise de uluslararası koruma talebinin reddi kararının verilmiş bir sınır dışı kararı olmadan tek başına ülkesine geri gönderilmesine yol açacak icrai bir nitelik taşıdığını ortaya koyamamıştır. Yabancıların sınır dışı edilmesi her hâlükârda bu konuda verilmiş bir kararı gerektirmektedir.
30. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınacaklar" kenar başlıklı 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde uluslararası koruma başvurusu reddedilenler de sayılmaktadır. Anılan maddeye göre başvurucunun iddiasında ilk bakışta haklılık payı mevcut gibi görünmekle birlikte aynı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde "sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar" gösterilmiştir. Her iki madde birlikte incelendiğinde uluslararası koruma talebi reddi kararının kendiliğinden sınır dışı etme sonucunu doğurmadığı anlaşılmaktadır.
31. Ülkesine geri gönderilmesi durumunda kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi varlığına yönelik riske karşı korunmasının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığı konusunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak devletin bu pozitif yükümlülüğünün harekete geçebilmesi için sınır dışı işlemlerine başlanmış olması gerekir. Oysa uluslararası koruma talebinin reddine karar verilmesi sınır dışı işlemlerine başlandığı anlamına gelmemektedir. Uluslararası koruma talebi reddedildiği hâlde yabancının ilgili kanundaki gereklilikleri yerine getirmesi şartıyla Türkiye’de kalması mümkündür. Sınır dışı süreci yabancının sınır dışı edilmesine ilişkin idari karar ile başlamaktadır. Dolayısıyla devletin değinilen pozitif yükümlülüğü, yetkili otoritelerin yabancının sınır dışı edilmesine yönelik olarak karar alacakları aşamada devreye girmektedir. Bu itibarla başvurucunun uluslararası koruma talebinin reddine ilişkin işlemin tesis edilmesiyle kötü muamele yasağını ihlal ettiğine ilişkin iddianın anayasal temelden yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının temellendirilemediği sonucuna varılan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.