TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YUNUS ÇİÇEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/11172)
Karar Tarihi: 26/12/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Yunus ÇİÇEK
Vekili
Av. Abdulmecit YILDIRIM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşmasız olarak yapılması ve itiraz incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında 3/9/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve silahlı terör örgütüne üye olma, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet, terör örgütü faaliyeti kapsamında nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs, silahla ateş etmek veya patlayıcı madde kullanmak suretiyle genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, patlayıcı maddenin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlarından 7/9/2012 tarihinde Viranşehir Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
7. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK mülga 10. madde ile görevli) 11/3/2013 tarihli iddianamesiyle başvurucunun terör amacıyla kasten öldürme (beş kez), terör amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs (yirmi dört kez), 6136 sayılı Kanun'a muhalefet, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma, silahla kasten yaralama, resmî evrakta sahtecilik, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından cezalandırılması istemiyle dava açmıştır.
8. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile görevli) E.2013/38 sayılı dosyası üzerinden görülen dava, başvurucu yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür.
9. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince 4/2/2014 tarihinde yapılan duruşma sonrasında, TMK mülga 10. madde ile görevli mahkemelerin kapatılması üzerine dava dosyasının Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmesine karar verilmiştir.
10. Dava anılan Mahkemenin E.2014/124 sırasına kaydedilmiş ve 11/4/2014 tarihli duruşmada "atılı suçların türüne, kanıt durumuna, atılı suçları işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphelerinin bulunmasına, kanıtları etkileme ve kaçma şüphesi ile tutukluluk süresine göre " gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi 6/6/2014, 18/7/2014, 19/9/2014, 12/11/2014, 9/1/2015, 3/4/2015, 26/6/2015, 18/9/2015, 13/11/2015, 5/2/2016, 23/2/2016, 2/3/2016 ve 1/4/2016 tarihli duruşmalarda da aynı gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara yapılan itirazlar Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.
12. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi 29/4/2016 tarihli ara kararında başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz etmiştir.
14. İnceleme merciince dosya Cumhuriyet Savcılığına gönderilmiş, Cumhuriyet savcısı "usul ve yasaya uygun olduğundan" başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesi yönünde mütalaada bulunmuş ve Cumhuriyet Savcılığının bu mütalaası başvurucuya tebliğ edilmemiştir.
15. Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi 11/5/2016 tarihinde, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda itirazın reddine karar vermiştir.
16. Ret kararı 24/5/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 10/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/7/2016 tarihli kararıyla, başvurucunun üyesi olduğu yasa dışı silahlı PKK terör örgütünün amacı doğrultusunda devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemde bulunma suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, kasten öldürme suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis (beş kez) cezası, kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından 14 yıl hapis (on beş kez), 16 yıl hapis (altı kez) ve 18 yıl hapis (üç kez) cezaları, kasten yaralama suçundan 2 yıl 3 ay hapis, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezası ve 20.000 TL adli para cezası, resmî belgede sahtecilik suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası, ruhsatsız tabanca taşıma suçundan 1 yıl 15 ay hapis ve 1.800 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
" ... Silahlı terör örgütü PKK/KCK örgütü üyesi sanık Yunus Çiçek'in, silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın Suriye Devletindeki kamplarında aldığı silahlı ve siyasi eğitim gördüğü, "Memyan" kod adını aldığı, sanık Yunus Çiçek ve [B.B.]nin Suriye'de iken örgütün talimatı doğrultusunda, Foça İlçesinde görev yapan asker şahıslara yönelik bombalı saldırı yapmak üzere yine Suriye'de iken silahlı terör örgütü PKK sorumlusu tarafından ismi de bildirilen sanık [H.D.] ile Şanlıurfa-Kızıltepe-Viranşehir-Ceylanpınar üçgeninde Kepez Kavşağında buluştukları, sanıklar Yunus Çiçek, [H.D.] ve silahlı terör örgütü PKK/KCK üyesi ve bu olay sonrası Ceylanpınar-Viranşehir karayolu denetiminde güvenlik güçlerince öldürülen [B.B.]de olduğu halde önce Şanlıurfa Ceylanpınar İlçesine, bu ilçeden İzmir Turgutlu İlçesine ve İzmir Turgutlu İlçesinde ticari taksi ile Bayındır İlçesine sanık [Ş.R.]nin evine geldikleri, sanık [H.D.] daha önceden toprağa gömdüğü patlayıcıları ve mühimmatları alıp, sanık Yunus Çiçek'in [B.B.] ile birlikte 04/08/2012 günü Foça İlçesine geldiği, olay yerinde keşif ve istihbarat çalışması yaptığı, Foça İlçesi, Bağarası Köyü, Gediz Ovası Kumtepe mevkiinde kamışlar arasında saklanırken 7-8/08/2012 günümaktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.]nin, sanık Yunus Çiçek ile birlikte geldiği [B.B.]yi görmeleri üzerine, sanık Yunus Çiçek'in yedinde taşıdığı ruhsatsız 7.65 mm. çapında 760210 seri numaralı tabanca ve yine birlikte geldiği [B.B.]nin yedinde bulunan 7.65 mm çapında 760211 seri numaralı tabanca ile yakalanmamak amacı ile maktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.]yi öldürdükleri, bu şekilde sanığın bir başka suçu işleyeceğinden yakalanmamak için terör amacıyla maktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.]yi öldürdüğü,
Sanık Yunus Çiçek'in talimat uyarınca 9/8/2012 tarihinde yaptığı bombalı saldırı sonucu, birinci patlama nedeniyle 552134 plakalı askeri servis aracında ağır hasar meydana da getirip, araç içerisinde bulunan askeri servis aracının şoförü Ulaştırma Uzman Çavuş maktul [H.F.Ö.], Muhafız Ulaştırma Er [Ö.A.]nın şehit olduğu, işe gitmek üzere aynı servis aracında bulunan [H.G.], [U.Ç.], [S.Ç.], [C.Ş.], [F.Ş.], [A.İ.Ö.], [G.G.], [G.Ç.], [Ö.K.], [Ö.D.], [Ş.U.], [N.Ç.], [F.Ö.], [İ.D.] ve [A.A.]nın raporlarında açıklandığı şekilde yaralandığı, [T.D.]nin ise yaralanmadığı, yine;
Birinci patlama üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ekipleri ve takviye gelen diğer askeri personellerin müdahaleleri sırasında saat 08:17 sıralarında ilk patlama noktasının yaklaşık 10-15 metre gerisinde yolun kenarına bırakılan 2. bir bomba düzeneğinin patlaması sonucu [T.D.], [K.Ö.], [M.D.], [G.O.], [E.U.], [M.Ü.] ve [A.C.]nin raporlarında açıklandığı şekilde yaralandığı,
...
Foça İlçesindeki bu olayla ilgili olarak soruşturma devam ederken;
Sanık Yunus Çiçek'in 07-08-/2012 ve 09/08/2012 tarihlerinde Foça ilçesindeki bu olayları gerçekleştirdikten sonra 02.09.2012 tarihinde Viranşehir-Ceylanpınar karayolunda 63 HY 766 plakalı araç ile seyir halinde iken, içlerinde şehit olan polis memuru [M.D.] ve yaralanan davamız katılanı polis memuru [İ.D.] ve Jandarma Onbaşı [M.A.]nın da bulunduğu güvenlik görevlilerinin kontrol için durdurması üzerine, yakalanmamak için, polis memuru [İ.D.]ye ateş ederek yaralamak suretiyle terör amacıyla [İ.D.]ye karşı kasten öldürmeye kalkışmak suçunu işlediği, (Bu olayla ilgili olarak şehit olan polis memuru [M.K.] ve yaralanan Jandarma Onbaşı [M.A.] hakkında dava açılmamıştır.) Bu olayda kullanılan ve sanık Yunus Çiçek'te ele geçirilen 7,65 mm çaplı, 760210 ve ölü [B.B.]den ele geçirilen 7,65 mm çaplı 760211 seri numaralı tabancalarında maktuller [B.Ş.], [Y.K.] ve [Z.T.]nın öldürülmesi olayında kullanıldıklarının uzmanlık raporlarıyla anlaşılmış olup ve ayrıca Foça İlçesinde Foça Deniz Üs Komutanlığı Anfibi Görev Grup Komutanlığına ait servis aracına bombalı saldırı olayında olay yerinde ele geçen renkli poşet üzerindeki parmak izinin sanık Yunus Çiçek'in sol el parmak izi ve yine bu olay yerinde ele geçen krem renkli takı kutusu şeffaf renkli kapağı üzerinde ele geçirilen parmak izinin [B.B.]nin sağ el işaret parmak izi ve piller üzerinde sarılı şeffaf renkli koli bandı üzerindeki parmak izinin de [B.B.]nin sağ el orta parmak izi olduğu da anlaşılmış olup, Foça İlçesinde cereyan eden bu olayların da bu şekilde açığa çıkarıldığı,
Sanık Yunus Çiçek'in üyesi olduğu silahlı terör örgütü PKK/KCK'nun Devletin birliğini bozma ve silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın amacı doğrultusunda ülke topraklarından bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak, vahamet arz eden terör amacıyla maktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.], Ulaştırma Uzman Çavuş [H.F.Ö.] ve Ulaştırma Er [ÖA.]ye karşı terör amacıyla kasten öldürme ve katılanlar [H.G.], [U.Ç.], [S.Ç.], [C.Ş.], [F.Ş.], [A.İ.Ö.], [G.G.], [G.Ç.], [Ö.K.], [Ö.D.], [Ş.U.], [N.Ç.], [F.Ö.], [İ.D.], [A.A.], [T.D.], [K.Ö.], [M.D.], [G.O.], [E.U.], [M.Ü.], [A.C.], [T.D.] ve [İ.D.]ye karşı terör amacıyla kasten öldürmeye kalkışmak suçlarını işlemek suretiyle devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak suçunu işlediği... "
19. Başvurucu, hakkında verilen 14/7/2016 tarihli mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir.
20. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/7/2016 tarihli mahkûmiyet kararı, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ilamıyla kasten yaralama suçundan verilen 2 yıl 3 ay hapis cezası yönünden sonuç ceza 1 yıl 15 ay olarak düzeltilmek suretiyle onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
22. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklulukta geçecek süre” kenar başlıklı 102. maddesinin(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
23. 5271 sayılı Kanun'un "Usul" kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/23 md.) 103 üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
26. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."
27. 5271 sayılı Kanun'un "Karar" kenar başlıklı 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğa İtiraz İncelemesinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazın incelemesi sırasında duruşma yapılmadığını ve itirazın dosya üzerinden gerçekleştirilen inceleme sonunda reddedildiğini, böylelikle tutukluluğa itiraz incelemeleri sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
31. Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
32. Başvurucu, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 1/4/2016 tarihindeki duruşmasına müdafileriyle birlikte bizzat katılmış; başvurucu ve müdafileri, tutukluluğa ilişkin itirazlarını ve tahliye taleplerini sözlü olarak Mahkemeye bildirmişlerdir. Duruşma sonunda tahliye talebi kabul edilmeyerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; Mahkemece verilen ara karar doğrultusunda 29/4/2016 tarihinde dosya üzerinden başvurucunun tutukluluk durumu yeniden değerlendirilerek tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş ve 29/4/2016 tarihli karara yönelik itiraz, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 11/5/2016 tarihinde verilen kararla reddedilmiştir.
33. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin duruşmaya katılarak tahliyeye ilişkin beyan ve taleplerinin Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sözlü olarak alındığı, başvurucunun yüzüne karşı tutukluluğun devamına karar verildiğinin açıklandığı tarih (1/4/2016) ile Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun tutukluluğa yönelik itirazının duruşmasız olarak incelendiği tarih (11/5/2016) arasında yalnızca 1 ay 9 günlük bir zaman dilimi bulunmaktadır.
34. Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği kararlarda tutukluluğa itiraz incelemesinin başvurucuların dinlenilmesinden 1 ay 2 gün sonra (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, § 35) ve 1 ay 28 gün sonra (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 128) duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal etmediği sonucuna varmıştır.
35. Resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararların bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebildiği ceza usul sisteminde, başvuruya konu dava bakımından tüm itirazların duruşmalı incelenmesi tutukluluk bakımından yargılamanın itiraz merciinde tekrar edilmesi anlamına gelecektir. Bu durumda başvurucunun ve müdafiinin sözlü olarak dinlenilmesinden ve tutukluluğun devamına ilişkin kararın tefhim edilmesinden 1 ay 9 gün sonra yapılan itiraz incelemesinin duruşmasız olmasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği söylenemez.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
37. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazının incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmediğini, dolayısıyla bu görüşü değerlendirme imkânından yoksun bırakıldığını, böylelikle tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
39. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar verilmiştir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
40. Anayasa Mahkemesi Devran Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
41. Somut olayda tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde, bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
43. Başvurucu; tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her seferinde aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, ret kararlarında somut gerekçelerin gösterilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
45. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
46. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
47. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
48. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi gerekir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
49. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâldeyargılama mercii huzuruna makul sürede çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her durumda karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
50. Bu yol bir yandan başvurucuya, maruz kaldığı tutukluluk süresinin kanunda öngörülen azami süreyi aşıp aşmadığının veya makul olup olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır. Başvurucu tazminat talebinde bulunmamış olsa da tutukluluk hâlinin sona erdiği dikkate alındığında tutuklu kaldığı sürenin makul olup olmadığının tespitine imkân sağlayan 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Hamit Kaya, § 48).
51. İlk derece mahkemesi, tutuklu olarak sürdürülen yargılama sonunda 14/7/2016 tarihli kararı ile başvurucunun cezalandırılmasına karar vermiş; anılan mahkûmiyet hükmü temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
52. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde bu hukuk yoluna başvurma imkânına sahiptir. Öte yandan bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucunun anılan hukuk yolunu tüketmesi için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi de geçmemiştir.
53. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun yasal veya makul süreyi aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
54. Başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
55. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a göre kurulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu), aynı Kanun'un 2. maddesi uyarınca ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddialarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruları incelemekle görevlidir.
56. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre benzer iddialarla Anayasa Mahkemesine yapılan ve münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların da Tazminat Komisyonu tarafından incelenerek karara bağlanması öngörülmüştür.
57. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
58. Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun düzenleniş şekli itibarıyla ulaşılabilir, makul bir başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip olduğunu belirtmiş ve bireysel başvuru yoluna başvurmadan önce tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır.
59. Somut olayda bu içtihattan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Buna göre (Tazminat Komisyonuna) başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.