TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUNUS ÇİÇEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/11172)
|
|
Karar Tarihi: 26/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Yunus ÇİÇEK
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulmecit YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa ilişkin itiraz
incelemelerinin duruşmasız olarak yapılması ve itiraz incelemeleri sırasında
alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 3/9/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve silahlı terör örgütüne
üye olma, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile
Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet, terör örgütü faaliyeti kapsamında
nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs, silahla ateş etmek veya patlayıcı madde
kullanmak suretiyle genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, patlayıcı
maddenin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlarından
7/9/2012 tarihinde Viranşehir Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
7. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK mülga 10. madde ile
görevli) 11/3/2013 tarihli iddianamesiyle başvurucunun terör amacıyla kasten
öldürme (beş kez), terör amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs (yirmi dört kez),
6136 sayılı Kanun'a muhalefet, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma,
silahla kasten yaralama, resmî evrakta sahtecilik, devletin birliğini ve ülke
bütünlüğünü bozma suçlarından cezalandırılması istemiyle dava açmıştır.
8. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile
görevli) E.2013/38 sayılı dosyası üzerinden görülen dava, başvurucu yönünden
tutuklu olarak sürdürülmüştür.
9. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince 4/2/2014 tarihinde yapılan
duruşma sonrasında, TMK mülga 10. madde ile görevli mahkemelerin kapatılması
üzerine dava dosyasının Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmesine karar
verilmiştir.
10. Dava anılan Mahkemenin E.2014/124 sırasına kaydedilmiş ve
11/4/2014 tarihli duruşmada "atılı
suçların türüne, kanıt durumuna, atılı suçları işledikleri yönünde kuvvetli suç
şüphelerinin bulunmasına, kanıtları etkileme ve kaçma şüphesi ile tutukluluk
süresine göre " gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir.
11. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi 6/6/2014, 18/7/2014,
19/9/2014, 12/11/2014, 9/1/2015, 3/4/2015, 26/6/2015, 18/9/2015, 13/11/2015, 5/2/2016,
23/2/2016, 2/3/2016 ve 1/4/2016 tarihli duruşmalarda da aynı gerekçelerle
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara yapılan itirazlar Karşıyaka 2.
Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.
12. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi 29/4/2016 tarihli ara
kararında başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz
etmiştir.
14. İnceleme merciince dosya Cumhuriyet Savcılığına gönderilmiş,
Cumhuriyet savcısı "usul ve yasaya
uygun olduğundan" başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmesi yönünde mütalaada bulunmuş ve Cumhuriyet Savcılığının bu
mütalaası başvurucuya tebliğ edilmemiştir.
15. Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi 11/5/2016 tarihinde, dosya
üzerinden yaptığı inceleme sonucunda itirazın reddine karar vermiştir.
16. Ret kararı 24/5/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 10/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/7/2016 tarihli
kararıyla, başvurucunun üyesi olduğu yasa dışı silahlı PKK terör örgütünün
amacı doğrultusunda devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemde bulunma suçundan ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası, kasten öldürme suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis
(beş kez) cezası, kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından 14 yıl hapis (on beş
kez), 16 yıl hapis (altı kez) ve 18 yıl hapis (üç kez) cezaları, kasten
yaralama suçundan 2 yıl 3 ay hapis, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma
suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezası ve 20.000 TL adli para cezası, resmî belgede
sahtecilik suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası, ruhsatsız tabanca taşıma suçundan
1 yıl 15 ay hapis ve 1.800 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükümle
birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısımları şöyledir:
" ... Silahlı terör örgütü PKK/KCK örgütü
üyesi sanık Yunus Çiçek'in, silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın
Suriye Devletindeki kamplarında aldığı silahlı ve siyasi eğitim gördüğü, "Memyan" kod adını aldığı, sanık Yunus Çiçek ve [B.B.]nin Suriye'de iken örgütün talimatı doğrultusunda, Foça
İlçesinde görev yapan asker şahıslara yönelik bombalı saldırı yapmak üzere yine
Suriye'de iken silahlı terör örgütü PKK sorumlusu tarafından ismi de bildirilen
sanık [H.D.] ile
Şanlıurfa-Kızıltepe-Viranşehir-Ceylanpınar üçgeninde Kepez Kavşağında
buluştukları, sanıklar Yunus Çiçek, [H.D.] ve silahlı terör örgütü PKK/KCK üyesi ve bu olay sonrası
Ceylanpınar-Viranşehir karayolu denetiminde güvenlik güçlerince öldürülen [B.B.]de olduğu halde önce Şanlıurfa Ceylanpınar İlçesine,
bu ilçeden İzmir Turgutlu İlçesine ve İzmir Turgutlu İlçesinde ticari taksi ile
Bayındır İlçesine sanık [Ş.R.]nin
evine geldikleri, sanık [H.D.]
daha önceden toprağa gömdüğü patlayıcıları ve mühimmatları alıp, sanık Yunus
Çiçek'in [B.B.] ile birlikte
04/08/2012 günü Foça İlçesine geldiği, olay yerinde keşif ve istihbarat
çalışması yaptığı, Foça İlçesi, Bağarası Köyü, Gediz
Ovası Kumtepe mevkiinde kamışlar arasında saklanırken 7-8/08/2012 günümaktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.]nin, sanık Yunus Çiçek ile birlikte geldiği
[B.B.]yi görmeleri üzerine, sanık Yunus Çiçek'in yedinde
taşıdığı ruhsatsız 7.65 mm. çapında 760210 seri numaralı tabanca ve yine
birlikte geldiği [B.B.]nin yedinde
bulunan 7.65 mm çapında 760211 seri numaralı tabanca ile yakalanmamak amacı ile
maktuller [Y.K.],
[B.Ş.] ve [Z.T.]yi öldürdükleri, bu şekilde sanığın bir başka suçu
işleyeceğinden yakalanmamak için terör amacıyla maktuller [Y.K.], [B.Ş.]
ve [Z.T.]yi öldürdüğü,
Sanık Yunus Çiçek'in talimat uyarınca 9/8/2012
tarihinde yaptığı bombalı saldırı sonucu, birinci patlama nedeniyle 552134
plakalı askeri servis aracında ağır hasar meydana da getirip, araç içerisinde
bulunan askeri servis aracının şoförü Ulaştırma Uzman Çavuş maktul [H.F.Ö.], Muhafız Ulaştırma Er [Ö.A.]nın şehit olduğu, işe gitmek üzere aynı servis aracında
bulunan [H.G.],
[U.Ç.], [S.Ç.], [C.Ş.], [F.Ş.], [A.İ.Ö.], [G.G.], [G.Ç.], [Ö.K.], [Ö.D.],
[Ş.U.], [N.Ç.], [F.Ö.], [İ.D.] ve [A.A.]nın raporlarında açıklandığı şekilde yaralandığı,
[T.D.]nin ise yaralanmadığı, yine;
Birinci patlama üzerine olay yerine itfaiye,
sağlık ekipleri ve takviye gelen diğer askeri personellerin müdahaleleri
sırasında saat 08:17 sıralarında ilk patlama noktasının yaklaşık 10-15 metre
gerisinde yolun kenarına bırakılan 2. bir bomba düzeneğinin patlaması sonucu [T.D.],
[K.Ö.], [M.D.], [G.O.], [E.U.], [M.Ü.] ve [A.C.]nin raporlarında açıklandığı şekilde yaralandığı,
...
Foça İlçesindeki bu olayla ilgili olarak
soruşturma devam ederken;
Sanık Yunus Çiçek'in 07-08-/2012 ve 09/08/2012
tarihlerinde Foça ilçesindeki bu olayları gerçekleştirdikten sonra 02.09.2012
tarihinde Viranşehir-Ceylanpınar karayolunda 63 HY 766 plakalı araç ile seyir
halinde iken, içlerinde şehit olan polis memuru [M.D.] ve yaralanan davamız katılanı polis memuru [İ.D.] ve Jandarma Onbaşı [M.A.]nın da bulunduğu güvenlik görevlilerinin kontrol için
durdurması üzerine, yakalanmamak için, polis memuru [İ.D.]ye ateş ederek yaralamak suretiyle terör amacıyla [İ.D.]ye karşı kasten öldürmeye kalkışmak suçunu işlediği,
(Bu olayla ilgili olarak şehit olan polis memuru [M.K.] ve yaralanan Jandarma Onbaşı [M.A.] hakkında dava açılmamıştır.) Bu olayda kullanılan ve
sanık Yunus Çiçek'te ele geçirilen 7,65 mm çaplı, 760210 ve ölü [B.B.]den ele geçirilen 7,65 mm çaplı 760211 seri numaralı
tabancalarında maktuller [B.Ş.], [Y.K.] ve [Z.T.]nın öldürülmesi olayında kullanıldıklarının uzmanlık
raporlarıyla anlaşılmış olup ve ayrıca Foça İlçesinde Foça Deniz Üs Komutanlığı
Anfibi Görev Grup Komutanlığına ait servis aracına
bombalı saldırı olayında olay yerinde ele geçen renkli poşet üzerindeki parmak
izinin sanık Yunus Çiçek'in sol el parmak izi ve yine bu olay yerinde ele geçen
krem renkli takı kutusu şeffaf renkli kapağı üzerinde ele geçirilen parmak
izinin [B.B.]nin sağ el işaret parmak izi ve piller üzerinde sarılı
şeffaf renkli koli bandı üzerindeki parmak izinin de [B.B.]nin sağ el orta parmak izi olduğu da anlaşılmış olup,
Foça İlçesinde cereyan eden bu olayların da bu şekilde açığa çıkarıldığı,
...
Sanık Yunus Çiçek'in üyesi olduğu silahlı
terör örgütü PKK/KCK'nun Devletin birliğini bozma ve
silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın amacı doğrultusunda
ülke topraklarından bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak,
vahamet arz eden terör amacıyla maktuller [Y.K.], [B.Ş.] ve [Z.T.],
Ulaştırma Uzman Çavuş [H.F.Ö.] ve
Ulaştırma Er [ÖA.]ye karşı terör
amacıyla kasten öldürme ve katılanlar [H.G.], [U.Ç.], [S.Ç.],
[C.Ş.], [F.Ş.], [A.İ.Ö.], [G.G.],
[G.Ç.], [Ö.K.], [Ö.D.], [Ş.U.], [N.Ç.], [F.Ö.], [İ.D.], [A.A.], [T.D.], [K.Ö.], [M.D.], [G.O.], [E.U.], [M.Ü.],
[A.C.], [T.D.] ve [İ.D.]ye karşı terör amacıyla kasten öldürmeye kalkışmak
suçlarını işlemek suretiyle devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak suçunu
işlediği... "
19. Başvurucu, hakkında verilen 14/7/2016 tarihli mahkûmiyet
kararını temyiz etmiştir.
20. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/7/2016 tarihli
mahkûmiyet kararı, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ilamıyla
kasten yaralama suçundan verilen 2 yıl 3 ay hapis cezası yönünden sonuç ceza 1
yıl 15 ay olarak düzeltilmek suretiyle onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2)
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
22. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklulukta
geçecek süre” kenar başlıklı 102. maddesinin(2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır
ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır.
Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi
toplam üç yılı geçemez.”
23. 5271 sayılı Kanun'un "Usul"
kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 24/11/2016-6763/23 md.) 103
üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan
istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar
verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin
görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm
verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
26. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın Cumhuriyet savcısına ve
karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" kenar başlıklı
270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2)
(Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler
uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması
durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
27. 5271 sayılı Kanun'un "Karar"
kenar başlıklı 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak
üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli
görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazın
incelemesi sırasında duruşma yapılmadığını ve itirazın dosya üzerinden
gerçekleştirilen inceleme sonunda reddedildiğini, böylelikle tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
riayet edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
31. Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
32. Başvurucu, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
davanın 1/4/2016 tarihindeki duruşmasına müdafileriyle birlikte bizzat
katılmış; başvurucu ve müdafileri, tutukluluğa ilişkin itirazlarını ve tahliye
taleplerini sözlü olarak Mahkemeye bildirmişlerdir. Duruşma sonunda tahliye
talebi kabul edilmeyerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiş; Mahkemece verilen ara karar doğrultusunda 29/4/2016 tarihinde dosya
üzerinden başvurucunun tutukluluk durumu yeniden değerlendirilerek tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiş ve 29/4/2016 tarihli karara yönelik itiraz,
Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda
11/5/2016 tarihinde verilen kararla reddedilmiştir.
33. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin
duruşmaya katılarak tahliyeye ilişkin beyan ve taleplerinin Karşıyaka 1. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından sözlü olarak alındığı, başvurucunun yüzüne karşı
tutukluluğun devamına karar verildiğinin açıklandığı tarih (1/4/2016) ile
Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun tutukluluğa yönelik itirazının
duruşmasız olarak incelendiği tarih (11/5/2016) arasında yalnızca 1 ay 9 günlük
bir zaman dilimi bulunmaktadır.
34. Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği kararlarda tutukluluğa
itiraz incelemesinin başvurucuların dinlenilmesinden 1 ay 2 gün sonra (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, § 35) ve 1
ay 28 gün sonra (Mehmet Haberal,
B. No: 2012/849, 4/12/2013, §
128) duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrasını ihlal etmediği sonucuna varmıştır.
35. Resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm
kararların bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebildiği ceza usul
sisteminde, başvuruya konu dava bakımından tüm itirazların duruşmalı
incelenmesi tutukluluk bakımından yargılamanın itiraz merciinde tekrar edilmesi
anlamına gelecektir. Bu durumda başvurucunun ve müdafiinin
sözlü olarak dinlenilmesinden ve tutukluluğun devamına ilişkin kararın tefhim
edilmesinden 1 ay 9 gün sonra yapılan itiraz incelemesinin duruşmasız olmasının
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği söylenemez.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin
bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazının
incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmediğini,
dolayısıyla bu görüşü değerlendirme imkânından yoksun bırakıldığını, böylelikle
tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine riayet edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul
edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
39. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
40. Anayasa Mahkemesi Devran
Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında;
tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli veya
sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun
cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan
bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin
önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
41. Somut olayda tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında
alınan Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde, bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve
daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir.
Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum mevcut değildir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu; tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her
seferinde aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini,
tutukluluğun makul süreyi aştığını, ret kararlarında somut gerekçelerin
gösterilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
44. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi
aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
45. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
46. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı"
kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
47. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
48. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun kanunda
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun devam
eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
49. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâldeyargılama mercii huzuruna
makul sürede çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin
maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin
hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla
birlikte aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her durumda karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği
belirtilmektedir.
50. Bu yol bir yandan başvurucuya, maruz kaldığı tutukluluk
süresinin kanunda öngörülen azami süreyi aşıp aşmadığının veya makul olup
olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır.
Başvurucu tazminat talebinde bulunmamış olsa da tutukluluk hâlinin sona erdiği
dikkate alındığında tutuklu kaldığı sürenin makul olup olmadığının tespitine
imkân sağlayan 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu
başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı
ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Hamit
Kaya, § 48).
51. İlk derece mahkemesi, tutuklu olarak sürdürülen yargılama
sonunda 14/7/2016 tarihli kararı ile başvurucunun cezalandırılmasına karar
vermiş; anılan mahkûmiyet hükmü temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin 15/2/2018 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
52. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde
bu hukuk yoluna başvurma imkânına sahiptir. Öte yandan bireysel başvurunun
karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucunun anılan hukuk yolunu tüketmesi
için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi de
geçmemiştir.
53. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun yasal veya makul süreyi
aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
54. Başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
55. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a göre kurulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığı (Tazminat Komisyonu), aynı Kanun'un 2. maddesi uyarınca ceza hukuku
kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku
kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme
kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddialarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruları incelemekle
görevlidir.
56. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre benzer
iddialarla Anayasa Mahkemesine yapılan ve münhasıran bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel
başvuruların da Tazminat Komisyonu tarafından incelenerek karara bağlanması
öngörülmüştür.
57. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
58. Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Tazminat
Komisyonuna başvuru yolunun düzenleniş şekli itibarıyla ulaşılabilir, makul bir
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip olduğunu
belirtmiş ve bireysel başvuru yoluna başvurmadan önce tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır.
59. Somut olayda bu içtihattan ayrılmayı gerektiren bir durum
söz konusu değildir. Buna göre (Tazminat Komisyonuna) başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna varılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak
yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.