TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASKERİ KARAKAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19705)
|
|
Karar Tarihi: 30/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Askeri
KARAKAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut
ÖZER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yedek subay adayı olarak alınan askerlik kararının
uzun dönem er olarak tadil edilmesi işlemine karşı açılan davada verilen
kararın “öngörülemez” nitelikte olması ve “bariz takdir hatası” içermesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/7/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 9/3/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Dört yıllık fakülte mezunu olan başvurucu hakkında yedek subay
aday adayı kararı alınmıştır.
8. Başvurucuya, Millî Savunma Bakanlığının 12/9/2013 tarihli
yazısına istinaden 2002 yılındaki hırsızlık suçundan ertelenmiş mahkûmiyetinin
tespit edildiği belirtilerek yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik
kararının uzun dönem er olarak tadil edildiği bildirilmiştir.
9. Başvurucu, belirtilen işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. AYİM İkinci Dairesi 30/4/2014 tarihli
ve E.2013/1609, K.2014/641 sayılı kararı ile davayı oyçokluğuyla reddetmiştir.
Başvurucu, ret kararı üzerine uzun dönem askerlik görevine başlayıp başlamadığı
hususunda herhangi bir bilgi sunmamıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Davacı hakkındaki
mahkumiyet kararının, suçların niteliği yönünden 1632 sayılı Askeri Ceza
Kanunu'nun 30 ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 4699
sayılı Kanunla değişik 50/d maddeleri uyarınca Türk Silahlı Kuvvetlerinde
subaylıktan çıkarılmayı gerektirdiği, dolayısıyla 1076 sayılı Yedek Subay ve
Yedek Askeri Memurlar Kanunu'nun 8'nci maddesi gereğince, davacının yedek subay
statüsü kazanmasına ve bu statüde yedek subay veya yine bu statüde erbaş veya
er olarak askerlik yapmasına engel olduğu, dolayısıyla davacının daha önce
yedek subay aday adayı olarak alınan12 ay süreyleer
olarak tadil edilmesi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine
varılmıştır.
Her ne kadar davacı hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin ertelendiğini ve askerlik kararının
tadili işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş ise de; davanın TCK.nın ilgili maddeleri gereğince işlemiş olduğu
"hırsızlık" suçu TSK.den çıkarmayı
gerektiren bir suçtur. Mahkumiyet ertelenmiş bulunması
ya da mahkumiyetin esasen vaki olmamış sayılması dahi yedek subay olmaya
engeldir. Burada "esasen vaki olmamış sayılmasına rağmen" cezanın
sonuçlarının sürmesi değil, subay olma niteliklerinin davacıda bulunmaması söz
konusudur. Yasa hükmünde belirtilen "Ertelenmiş, para cezasına veya
tedbire çevrilmiş, affa uğramış olsalar bile" ifadesi ile esasen, subay
olacak kişide aranan niteliklerin tespiti amaçlanmaktadır. 926 sayılı TSK
Personel Kanununun 50/d maddesinin açık hükmü karşısında, "hırsızlık"
suçundan mahkum olan davacının subaylığa kabulü mümkün
görülmediğinden davacı vekilinin bu yöndeki iddialarına ve Başsavcılığın bu
yöndeki düşüncesine itibar edilmemiştir."
10. Başsavcılığın düşüncesi ise kararda şu şekilde yer almıştır:
"24/12/2002 tarihinde
mahkum olan ve beş yıllık deneme süresi içerisinde yeni bir suç işlemeyen, 765
sayılı TCK'nın 95/II maddesi uyarınca tecil edilmiş mahkumiyeti esasen vaki
olmamış sayılan davacının, yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik
kararının uzun dönem er olarak tadil edilerek askere bu statüde sevk edilme
işlemine esas alınmasına hukuken olanak bulunmadığı; zira, davacının işlediği
suça ilişkin mahkumiyet hükmünün, hukuk nazarında esasen vaki olmamış
sayılmasının gerektiği, bu durumda hukuken vaki olmamış sayılan mahkumiyetin,
hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve hayatiyetini koruyormuşçasına bir
idari işleme esasalınmasının idari işleme hukuki
geçerlilik kazandırmayacağı, sonuç itibarıyla, davacının yedek subay aday adayı
olarak alınan askerlik kararının er olarak tadil edilmesi işleminin sebep
unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilerek,
davacının yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının er olarak
tadil edilmesi işleminin iptaline karar verilmesinin gerektiği yönünde düşünce
bildirilmiştir."
11. Karar düzeltme istemi de yine aynı Dairenin 12/11/2014
tarihli ve E.2014/1635, K.2014/1581 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Bu karar
2/12/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 18/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek
Askeri Memurlar Kanunu’nun 8. maddesi şöyledir:
"Yedek subay adayı
olarak askere sevkden evvel veya yedek subay
yetiştirilmekte iken aşağıdaki engel hali olduğu anlaşılanlar askerlik
hizmetini durumlarına göre er veya erbaş olarak tamamlarlar.
a) 1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan
çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahküm olanlar,
…"
14. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 30.
maddesi şöyledir:
"Aşağıda yazılı
hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarında bu cezanın
uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri mahkemeler veya adliye
mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma
cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı
Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.
…
B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla
basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç
kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.
…"
15. 1632 sayılı Kanun’un 31. maddesi şöyledir:
"Türk Silahlı
Kuvvetlerinden çıkarma cezasının niteliği, hükümlünün Silahlı Kuvvetlerle
ilişiğinin kesilmesidir. Bu ceza, ayrıca bir hükme gerek kalmaksızın;
A) Askeri rütbe ve memuriyetlerin
kaybedilmesi,
B) Subay, astsubay, uzman jandarma ve Devlet
memuru olarak tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine kabul edilmeme,
Sonuçlarını doğurur."
16. 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun 50. maddesi şöyledir:
"...
d) Aşağıda belirtilen suçlardan hükümlü olma
nedeniyle ayırma:
Ertelenmiş, para cezasına veya tedbire
çevrilmiş, affa uğramış olsalar bile, Devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 131 inci maddesinin birinci
fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas,
iftira gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan
veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım
satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olan subaylar hakkında, hizmet
sürelerine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri
uygulanır."
17. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
2/6/1941 tarihli ve 4055 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik 95. maddesi
şöyledir:
"I...
II - Cürüm ile mahkûm olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde
işlediği diğer hir cürümden dolayı evvelce verilen
ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezaslna
mahkûm olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkûmiyeti esasen vaki olmamış
sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz
olunur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Ceza Mahkemesi tarafından hırsızlık suçu
nedeniyle mahkûmiyetine karar verildiğini ancak bu cezanın ertelendiğini ve
erteleme süresince yeni bir suç işlemediğini dolayısıyla söz konusu ceza
hükmünün esasen vaki olmamış sayıldığını, buna ilişkin kanun hükümlerinin açık
olduğunu ve tarafına buna göre muamele edileceğini beklediğini oysa söz konusu
ceza hükmü esas alınarak askerlik kararının aleyhe olarak tadil edildiğini ve
bu işleme karşı açtığı davada AYİM tarafından söz konusu kurallara farklı anlam
verilerek uygulama yoluna gidildiğini, AYİM'in bu
yöndeki yorumunun öngörülmez nitelikte olup bariz takdir hatası içerdiğini,
Anayasa’nın36. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile 5.000 TL manevi tazminata
karar verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, vaki olmamış sayılması gereken bir ceza hükmü
gerekçe gösterilerek askerlik statüsünün değiştirilmesi işlemine karşı açtığı
davadaki AYİM kararının öngörülemez nitelikte olması ve bariz takdir hatası
içermesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi Kenan Özteriş (B. No: 2012/989, 19/12/2013) kararında,
somut olaya benzer şekilde hırsızlık suçundan hapisten çevrilme para cezasına
mahkûm edilerek cezası tecil edilen ve deneme süresi içinde de yeni bir suç
işlemeyen başvurucunun yedek subay askerlik kararının söz konusu hapis cezası
nedeniyle uzun dönem er olarak tadil edilmesi işlemine karşı açılan davadaki
AYİM yorumunun 765 sayılı mülga Kanun’un 95. maddesinin açık hükmüne aykırılık
teşkil etttiği zira başvurucunun işlediği suça
ilişkin mahkûmiyet hükmünün tecil koşullarına uyulması nedeniyle hukuk
nazarında esasen vaki olmamış sayıldığı, hukuken vaki olmamış sayılan
mahkûmiyetin hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve hayatiyetini koruyormuşçasına
bir idari işleme esas alınmasının ise ilgili idari işleme hukuki geçerlik
kazandıramayacağı, olayda başvurucu hakkında verilen mahkûmiyetin tecil
edilmesinin sonuçları ile ilgili açık bir kanun hükmünün bulunduğu ve bu hükme
verilecek olağan anlamın belli olduğu hâlde AYİM İkinci Dairesinin açık olan
Kanun hükmüne olağanın dışında farklı bir anlam verip buna göre uygulama
yaptığı ve böylece kararın “öngörülemez” nitelikte olup “bariz takdir hatası”
içerdiği gerekçeleriyle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna
varmıştır.
23. Başvuruya konu AYİM kararında, 1076 sayılı Kanun’un 8.
maddesine, 1632 sayılı Kanun’un 30. maddesinin (B) fıkrasına ve 926 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (d) bendine dayanılmıştır. 1632 sayılı Kanun’un 30.
maddesinin (B) fıkrasına göre hırsızlık suçu nedeniyle hüküm giyenlerin Türk
Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) çıkarma cezası ile cezalandırılacağı, 1076 sayılı
Kanun’un 8. maddesine göre “Yedek subay
adayı olarak askere sevkden evvel veya yedek subay
yetiştirilmekte iken” TSK’dan çıkarma cezası ile cezalandırılanların
durumlarına göre askerlik hizmetlerini er ya da erbaş olarak tamamlayacakları,
926 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (d) bendinde ise bentte belirtilen suçlar
dan (hırsızlık dahil) hükümlü olan subaylar hakkında söz konusu cezaları
ertelenmiş, para cezasına veya tedbire çevrilmiş, affa uğramış olsalar bile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme
bağlanmıştır.
24. Başvurucu hakkındaki belirtilen mahkûmiyet kararının, suçun
niteliği yönünden 1632 sayılı Kanun’un 30. ve 926 sayılı Kanun’un 50. maddeleri
uyarınca subaylıktan çıkarılmayı gerektirdiği, dolayısıyla 1076 sayılı Kanun’un
8. maddesi gereğince, başvurucunun yedek subay statüsünü kazanmasına ve bu
statüde yedek subay veya yine bu statüde erbaş veya er olmasına engel olduğu
konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte 765 sayılı Kanun'un 95.
maddesine göre mahkûmiyetin vaki olmamış sayılması gereken durumda, bu durumun
yedek subay olmaya engel olup olmayacağı hususudüzenlenmemiştir.
AYİM, özellikle 926 sayılı Kanun 50. maddesinin (d) bendine vurgu yaparak;
mahkûmiyetin esasen vaki olmamış sayılmasının dahi yedek subay olmaya engel
olduğu, burada 'vaki olmamış sayılma'nın cezanın
sonuçlarının sürmesi değil, subay olma niteliklerinin başvurucuda bulunmaması
anlamına geldiği dolayısıyla, "hırsızlık" suçundan mahkum
olan başvurucunun subaylığa kabulünün mümkün olmadığı şeklinde yorumlayarak
davayı reddetmiştir. Ancak, AYİM'in bu yorumu 765
sayılı mülga Kanun’un 95. maddesinin açık hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.
Zira başvurucunun işlediği suça ilişkin mahkûmiyet hükmü, işlem tarihinde tecil
koşullarına uyulması nedeniyle, hukuk nazarında esasen vaki olmamıştır. Hukuken
vaki olmamış sayılan mahkûmiyetin, hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve
hayatiyetini koruyormuşçasına bir idari işleme esas alınmasının ilgili idari
işleme hukuki geçerlik kazandırdığı söylenemez. Dolayısıyla, başvurucu hakkında
verilen mahkûmiyetin tecil edilmesinin sonuçları ile ilgili açık kanun hükmüne
AYİM tarafından verilen anlamın “öngörülemez”
nitelikte olduğu ve “bariz takdir hatası”
içerdiği sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
27. Başvurucu yargılamanın yenilenmesine ve 5.000 TL manevi
tazminata karar verilmesini istemiştir.
28. Adil yargılanmahakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
29. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapmak üzere kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine, yeniden yargılama
yapmak üzere kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin
başvurucunun ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36 maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanmahakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.