TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEDENİ BATUR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19704)
|
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Medeni BATUR
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut
ÖZER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yedek subay adayı olarak alınan askerlik kararının
uzun dönem er olarak tadil edilmesi işlemine karşı açılan davada verilen
kararın “öngörülemez” nitelikte
olması ve “bariz takdir hatası”
içermesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 29/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 9/3/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Dört yıllık fakülte mezunu olan başvurucu hakkında yedek subay
aday adayı kararı alınmıştır.
8. Başvurucuya, Millî Savunma Bakanlığının 8/10/2013 tarihli
yazısına istinaden 2004 yılındaki sahtecilik suçundan ertelenmiş mahkûmiyetinin
tespit edildiği belirtilerek yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik
kararının uzun dönem er olarak tadil edildiği bildirilmiştir.
9. Başvurucu, belirtilen işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. AYİM İkinci Dairesinin yürütmeyi
durdurma talebini reddetmesi üzerine başvurucu, uzun dönem askerlik görevine
başlamıştır.
10. AYİM İkinci Dairesi, 16/4/2014 tarihli ve E.2013/1406,
K.2014/817 sayılı kararı ile davayı esastan oyçokluğuyla reddetmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıda belirtilen
açıklamalar ve mevzuat hükümlerine göre davacının sahte özel evrak düzenleyip
kullanmak suçundan almış olduğu 10 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet
kararının; 1076 sayılı Kanun'un 8 inci, Askeri Ceza Kanunu'nun 4551 sayılı Yasa
ile değişik 30 ve 926 sayılı TSK Personel Kanunu'nun 50/d maddesi gereğince
Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan çıkarılmayı gerektirdiği, yedek subay ve
dolayısıyla yedek subaylık hakkına sahip yükümlülerin yararlandığı altı aylık
kısa dönem er olarak askerlik hizmetini yapmasına engel teşkil ettiği için,
daha önce yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının 1111 sayılı
Askerlik Kanunu'nun 5/1 nci maddesinde belirtilen
süre kadar askerlik hizmeti yapmak üzere er olarak tadil edilme işleminin tüm
unsurları ile hukuka ve mevzuata uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı hakkında verilen mahkumiyet hükmünün ertelendiğini ve hüküm tarihinden bugüne
kadar hiçbir suç işlememesi nedeniyle bu mahkumiyet hükmünün esasen vaki
olmamış sayılması gerektiğini, bu durumda hakkında herhangi bir mahkumiyet
hükmü bulunmadığından davacının askerlik kararının tadili işleminin hukuka
aykırı olduğunu iddia etmiş ise de; davanın TCK'nın ilgili maddeleri gereğince
işlemiş olduğu sahtecilik suçu TSK'dan çıkarmayı gerektiren bir suçtur.
Mahkumiyetin ertelenmiş bulunması ya da mahkumiyetin esasen vaki olmamış
sayılmasının dahi yedek subay olmaya engeldir. Burada "esasen vaki olmamış
sayılmasına rağmen" cezanın sonuçlarının sürmesi değil, subay olma
niteliklerinin davacıda bulunmaması söz konusudur. Yasa hükmünde belirtilen
"Ertelenmiş, para cezasına veya tedbire çevrilmiş, affa uğramış olsalar
bile" ifadesi ile esasen, subay olacak kişide aranan niteliklerin tavizsiz
tespiti amaçlanmaktadır. 926 sayılı TSK Personel Kanunu'nun 50/d maddesinin
açık hükmü karşısında, "sahtecilik" suçundan mahkum
olan davacının subaylığa kabulü mümkün görülmediğinden davacının bu yöndeki
iddialarına itibar edilmemiştir."
11. Başsavcılığın düşüncesi ise kararda şu şekilde yer almıştır:
"Davacının Ankara 20.
Asliye Ceza Mahkemesinin 6/4/2004 tarihli ve E.2003/399, K.2004/381 sayılı
kararı ile sahte özel evrak düzenleyip kullanmak suçundan 10 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu cezasının 647 S.K.nun
[13/7/1965 tarihli ve 647 sayılı mülga Cazaların İnfazı
Hakkında Kanun] 6'ncı maddesi uyarınca ertelendiği; hakkında tesis edilen bu
hükmün 06.05.2004 tarihinde kesinleştiği; davacının hüküm tarihinden itibaren
beş yıllık deneme süresi içerisinde, 06.05.2009 tarihine kadar yeni bir suç
işlemediği dikkate alındığında; 765 sayılı T.CK'nun
95/II nci maddesi tecil edilmiş mahkumiyeti esasen
vaki sayılan davacının, yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının
uzun dönem er olarak tadil edilerek askere bu statüde sevk edilme işlemine esas
alınmasına hukuken olanak bulunmadığı, davacının yedek subay aday adayı olarak
alınan askerlik kararının er olarak tadil edilmesi işleminin hukuka aykırı
olduğu yönünde düşünce bildirilmiştir."
12. Karar düzeltme istemi de yine aynı Dairenin 12/11/2014
tarihli ve E.2014/1438, K.2014/1582 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Bu karar
2/12/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 18/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek
Askeri Memurlar Kanunu’nun 8. maddesi şöyledir:
"Yedek subay adayı
olarak askere sevkden evvel veya yedek subay
yetiştirilmekte iken aşağıdaki engel hali olduğu anlaşılanlar askerlik
hizmetini durumlarına göre er veya erbaş olarak tamamlarlar.
a) 1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan
çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahküm olanlar,
…"
15. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 30.
maddesi şöyledir:
"Aşağıda yazılı
hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarında bu cezanın
uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri mahkemeler veya adliye
mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma
cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı
Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.
…
B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla
basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç
kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.
…"
16. 1632 sayılı Kanun’un 31. maddesi şöyledir:
"Türk Silahlı
Kuvvetlerinden çıkarma cezasının niteliği, hükümlünün Silahlı Kuvvetlerle
ilişiğinin kesilmesidir. Bu ceza, ayrıca bir hükme gerek kalmaksızın;
A) Askeri rütbe ve memuriyetlerin
kaybedilmesi,
B) Subay, astsubay, uzman jandarma ve Devlet
memuru olarak tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine kabul edilmeme,
Sonuçlarını doğurur."
17. 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun 50. maddesi şöyledir:
"...
d) Aşağıda belirtilen suçlardan hükümlü olma
nedeniyle ayırma:
Ertelenmiş, para cezasına veya tedbire
çevrilmiş, affa uğramış olsalar bile, Devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 131 inci maddesinin birinci
fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas,
iftira gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan
veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım
satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olan subaylar hakkında, hizmet
sürelerine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri
uygulanır."
18. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
2/6/1941 tarihli ve 4055 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik 95. maddesi
şöyledir:
"I...
II - Cürüm ile mahkûm olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde
işlediği diğer hir cürümden dolayı evvelce verilen
ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezaslna
mahkûm olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkûmiyeti esasen vaki olmamış
sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz
olunur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Ceza Mahkemesi tarafından sahtecilik suçu
nedeniyle mahkûmiyetine karar verildiğini ancak bu cezanın ertelendiğini ve
erteleme süresince yeni bir suç işlemediğini dolayısıyla söz konusu ceza
hükmünün esasen vaki olmamış sayıldığını, buna ilişkin kanun hükümlerinin açık
olduğunu ve tarafına buna göre muamele edileceğini beklediğini oysa söz konusu
ceza hükmü esas alınarak askerlik kararının aleyhe olarak tadil edildiğini ve
bu işleme karşı açtığı davada AYİM tarafından söz konusu kurallara farklı anlam
verilerek uygulama yoluna gidildiğini, AYİM'in bu
yöndeki yorumunun öngörülmez nitelikte olup bariz takdir hatası içerdiğini,
fazla süre ile askerlik görevini yaptığını belirterek Anayasa’nın 19. ve 36.
maddelerinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile
yargılamanın yenilenmesini, 18.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata karar
verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kendisine fazla askerlik
yaptırılması nedeniyle hürriyetinden yoksun kaldığı ve bu nedenle Anayasa'nın
19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasının da adil yargılanma hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucu, vaki olmamış sayılması gereken bir ceza hükmü
gerekçe gösterilerek askerlik statüsünün değiştirilmesi işlemine karşı açtığı
davadaki AYİM kararının öngörülemez nitelikte olması ve bariz takdir hatası
içermesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi Kenan Özteriş (B. No: 2012/989, 19/12/2013) kararında,
somut olaya benzer şekilde hırsızlık suçundan hapisten çevrilme para cezasına
mahkûm edilerek cezası tecil edilen ve deneme süresi içinde de yeni bir suç
işlemeyen başvurucunun yedek subay askerlik kararının söz konusu hapis cezası
nedeniyle uzun dönem er olarak tadil edilmesi işlemine karşı açılan davadaki
AYİM yorumunun 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 95. maddesinin açık
hükmüne aykırılık teşkil etttiğini zira başvurucunun
işlediği suça ilişkin mahkûmiyet hükmünün tecil koşullarına uyulması nedeniyle
hukuk nazarında esasen vaki olmamış sayıldığını, hukuken vaki olmamış sayılan
mahkûmiyetin hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve hayatiyetini
koruyormuşçasına bir idari işleme esas alınmasının ise ilgili idari işleme
hukuki geçerlik kazandıramayacağını, olayda başvurucu hakkında verilen mahkûmiyetin
tecil edilmesinin sonuçları ile ilgili açık bir kanun hükmünün bulunduğu ve bu
hükme verilecek olağan anlamın belli olduğu hâlde AYİM İkinci Dairesinin açık
olan kanun hükmüne olağanın dışında farklı bir anlam verip buna göre uygulama
yaptığı ve böylece kararın “öngörülemez”
nitelikte olup “bariz takdir hatası”
içerdiği gerekçesiyle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna
varmıştır.
25. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı
anlaşılan başvuru konusu olayda da sahte özel evrak düzenleyip kullanmak
suçundan on ay hapis cezasına mahkûm edilen ve 647 sayılı Kanun'un 6. maddesi
gereğince cezası ertelenip deneme süresi içinde de yeni bir suç işlemeyen
başvurucu hakkında yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının söz
konusu Ceza Mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek uzun dönem er statüsüne tadil
edilmesi işlemine karşı açılan davada AYİM yorumunun “öngörülemez” nitelikte olup “bariz takdir hatası” içerdiği ve bu
nedenle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
28. Başvurucu yargılamanın yenilenmesini, 18.000 TL maddi ve
10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
29. Adil yargılanmahakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya takdiren net 10.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi İkinci Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.