logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İmam Çelikdemir [1.B.], B. No: 2014/20289, 5/12/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İMAM ÇELİKDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/20289)

 

Karar Tarihi: 5/12/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Melek KARALİ SAUNDERS

Başvurucu

:

İmam ÇELİKDEMİR

Vekili

:

Av. Hakan GÜNDÜZ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; müebbet hapis cezasını infaz etmekte olan başvurucunun akıl hastalığı nedeniyle hayatını tek başına idame ettiremeyeceğine dair Adli Tıp raporu gözetilmeden infazının ertelenmesi talebinin reddolunması nedeniyle yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, etkili başvuru hakkı ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç

9. Başvurucu, (kapatılan) Malatya3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/08/1996 tarihli kararıyla 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun mülga 125. maddesi uyarınca müebbet ağırhapis cezasına mahkûm edilmiştir. Karar 14/5/1997 tarihinde kesinleşmiştir.

10. 15/6/1995 tarihinde başvurucu hakkında hükmolunan cezanın infazına başlanmıştır. Başvurucunun bihakkın tahliye tarihi 9/6/2031, şartla tahliye tarihi ise 1/6/2025 olarak belirlenmiştir.

11. Aynı Mahkemenin 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre 765 sayılı Kanun'un lehe olması nedeniyle uyarlama yapılmasına yer olmadığına dair 17/11/2005 tarihli ek kararı, temyiz başvurusu üzerine cezanın müebbet hapis cezasına dönüştürülmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 22/3/2006 tarihli Yargıtay kararı iledüzeltilerek onanmıştır.

12. Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda cezasının infazına devam edilirken rahatsızlanması üzerine 28/3/2014 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından Adli Tıp Kurumuna sevkedilen başvurucunun sağlık durumunun Anayasa'nın 104. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olup olmadığı, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/1 ve 16/6. maddeleri, 5/4/2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun ile 5275 sayılı Kanun'a eklenen 105/A maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca ağır hastalık, sakatlık veya kocama hâli nedeniyle hayatını yalnız idame ettirebilme ile bir başkasının desteği ve bakımına muhtaç olup olmadığının değerlendirilmesi anılan Kurumdan talep edilmiştir.

13. Sorulan hususlarda Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporun sonuç kısmında şu şekilde görüş belirtilmiştir:

"...İmam Çelikdemir'in mevcut tıbbi evrakında tanımlı kronik psikotik bozukluk (şizofreni) tablosunun Kurulumuzda yapılan 31/3/2014 tarihli muayenede tespit edildiği, mevcut durumu ile;

a- T.C Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirildiği, hastalığının sürekli nitelikte olduğu,

b-Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanması halinde hastalığının hayati tehlike yaratacağına dair tıbbi bulguların tespit edilmediği,

C- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/1. maddesigereği 5237 sayılıTCK'nin 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğu,

d-6291 sayılı yasanın 1. maddesinde tanımlanan 105/A maddesinin 3. bendi b fıkrası gereğince maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyceği, bir başkasının desteği ile bakımına muhtaç olduğu,

e- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/6. maddesi gereği maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği,kanun maddesinde belirtilen diğer husus toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağının değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur."

14. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/4/2014 tarihli kararıyla başvurucu hakkında sağlık kurumunda tedavi altına alınmak üzere hakkındaki cezanın infazının geri bırakılması suretiyle tahliyesine, 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesine dayalı infazın ertelenmesi talebinin ise reddine karar karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"1. Hükümlünün 5275 sayılı Yasanın 16/6 ncı maddesine dayalı cezasının infazının ertelenmesi talebi yönünden yapılan incelemede; anılan yasa maddesi gereğince hükümlünün cezasının infazının ertelenebilmesi için yasanın aradığı yaşamınıyalnız idame ettirememe koşulunun yanında ayrıca hükümlümün bu yasa maddesine dayanılarak cezasının ertelenmesi halinde bu ertelemenin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmamasının gerekmekte olduğu, söz konusu bu tehlike oluşturup oluşturmama durumunun ise Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2014-399/15541 sayı ve 28/02/2014 tarihli 5275 sayılı Yasanın 16/6. maddesinin uygulanmasına yönelik görüşlerinde de belirttiği üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkumun işlediği suçun niteliği geçmişi, ceza infaz kurumunda gözlemlenen kişiliği, geri bırakmakararı sonrası kurum dışındaki sosyal ilişkileri ve davranışları gibi hususların gözetilerek değerlendirilmesinin uygun olacağının belirtildiği, bu açıklamalar ışığında yapılan incelemelere göre, hükümlünün incelenen ilamın kapsamına göre 765 sayılı TCK'nın 125 ve 59/1 maddesi gereğince yasa dışı terör örgütü PKK'nın amacı doğrultusunda güvenlik güçleri ile fiilen çatışmaya girdiği ve bu vahim eylemleri ile Devletin birliğini bozarak Devletin hakimiyeti altındaki bir kısım toprakları Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak söz konusu eylemleri gerçekleştirmesi sebebiyle mahkum olduğunun anlaşıldığı vedolayısıyla hükümlünün mahkum olduğu suç türünün ve hükümlünün geçmişinin tehlikeliliğinin tartışmasız bir durumda olduğu, yine hükümlünün infazdosyasında bulunan Kırıkkale F tipi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumu müdürlüğü idare ve gözlem kurulu başkanlığı tarafından hükümlü hakkında düzenlenen 18/04/2011 gün ve 2011/141 ve 15/6/2011 gün ve 2011/225 sayılı karar içeriklerinden anlaşılacağı üzere hükümlünün bağlı olduğu örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşları ile iyi geçinerek samimi ilişkiler kurduğu, birlikte sohbet ve faaliyetlere katıldığının anlaşıldığı ve yine hükümlünün en son bulunduğu Metris R tipi kapalı cezaevinin 24/04/2014 tarih ve 2014/1142 sayılı Cumhuriyet Başsavcılığımıza hitaben göndermiş oldukları üst yazılarına göre hükümlünün bu tarih itibariyla aldığı 20 gün hücre cezası sebebiyle iyi halli bulunmadığının anlaşıldığı ve de açıklanan tüm bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde hükümlünün cezasının ertelenmesi halinde bu ertelemenin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı kanaatine Cumhuriyet Başsavcılığımzca varılmış olduğundan hükümlünün5275 sayılı Yasanın 16/6. Maddesi yönünden erteleme talebinin açıklanan nedenlerle REDDİNE;

2. Hükümlü İMAM ÇELİKDEMİR'in yukarıda belirtilen adli tıp kurumu raporunda açıklanan 5275 sayılı yasanın 16/1. Maddesi gereği 5237 sayılı TCK'nın 57. Maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğunun belirtilmesi yönünden hükümlünün adli tıp raporunda belirtilen şizofreni rahatsızlığı dikkate alınarak belirtilen rapor gereğince cezasının infazının 5275 sayılı Kanunun 16/1. Maddesince geri bırakılmasına, bulunduğu Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliyesine ancak;

3. Hükümlünün kurumdan tahliyesinden sonra serbest bırakılmayarak cezaevinde görevli jandarma vasıtasıyla Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine teslim edilerek,

İyileşinceye kadar TCK 57. Maddesince Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi yüksek güvenlikli bölümüne sevk ve teslimi ile koruma ve tedavialtına alınmasına, adı geçen hastaneye hükümlünün ilam, müddetname ve ilgili evraklarının birer suretinin bulunduğu cezaevi müdürlüğünce gönderilmesi,

4- Sağlık Kurumunda tedavide geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılacağından hükümlünün Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 2008/692 nolu ve 24/03/2008 tarihli müddetnamede hesap edilen koşullu salıverme tarihi olan 01/06/2025 tarihinden önce şifa bularak iyileştiği takdirde hastaneden taburcu işlemi yapıldığında serbest bırakılmayıp Metris Ceza İnfaz Kurumuna tesliminin sağlatılması ve cezasının infazına devam edilmesine, koşullu salıverme tarihi olarak hesaplanan 01/06/2025 tarihinde koruma ve tedavisine devam edildiği takdirde bu cezasından dolayı Mahkemesinden koşullu salıverme kararı aldırılmak üzere durumun Başsavcılığımız İnfaz Bürosuna bildirilmesi gerektiğine,

5- Kararların hükümlü ve yasal temsilcisine tebliğine, kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 1 hafta içerisinde hükmü veren mahkemeye itiraz yoluna başvurulabileceğine, kararların yasal gereği için hükümlünün bulunduğu cezaevine gönderilmesine kamu adına karar verilmiştir."

15. Yukarıda yer verilen karar uyarınca başvurucu 25/4/2014 tarihinde Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (Bakırköy Hastanesi) Baştabipliği Yüksek Güvenlikli Sivil Sağlık Servisi Bölümüne mevcutlu olarak teslim edilmiştir.

16. Başvurucu vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben verdiği 1/8/2014 tarihli dilekçeyle, bu kez 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesinde 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe dayanarak hükümlü başvurucu hakkında infazın ertelenmesini ve derhâl tahliyesini talep etmiştir.

17. Belirtilen talep hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/8/2014 tarihli "sağlık nedeni ile cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine dair karar" verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:

"1. Hükümlü İmam Çelikdemir müdafiinin 5275 sayılı yasanın 6545 sayılı yasayla değişik 16/6 maddesine dayalı cezasının infazının ertelenmesi talebi yönünden yapılan incelemede, hükümlünün cezasının infazının ertelenebilmesi için yasanın aradığı yaşamını yalnız idame ettirememe koşulunun yanında, cezanın ertelenmesi halinde bu ertelemenin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmaması gerektiği, söz konusu toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmama halinini değerlendirilmesinin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2014-399/15541 sayılı ve 28.02.2014 tarihli 5275 sayılı yasanın 16/6 maddesinin uygulanmasına yönelik görüşlerinde de belirtildiği üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından,mahkumun işlediği suçun niteliği, geçmişi, ceza infaz kurumunda gözlemlenen kişiliği, infazın geri bırakılması sonrası kurum dışındaki sosyal ilişkileri ve davranışları gibi hususlar gözetilerek yapılan değerlendirmede;

Hükümlü hakkındaki ilamın kapsamına göre mülga 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 125 ve 59/1 maddesi gereğince silahlı terör örgütü PKK'nın amacı doğrultusunda güvenlik güçleriyle fiilen çatışmaya girdiği ve vahim olarak değerlendirilen Devletin birliğini bozarak, Devlet hakimiyeti altındaki bir kısım toprakları Devlet idaresinde ayırmaya yönelik eylemleri gerçekleştirmesi sebiyleceza aldığı ve dolayısıyla hükümlünün mahkum olduğu suç türünün ve geçmişinin tehlikeliliğinin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturduğunun, yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde tartışılamayacağı, ayrıcaKırıkkale F tipi Yüksek güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından hükümlü hakkında düzenlenen 18.04.2011 gün ve 201//141 sayılı, yine 15.06.2011 gün ve 2011/225 sayılı karar içeriklerinden de anlaşılacağı üzere hükümlünün bağlı olduğu örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşlarıyla iyi geçinerek samimi ilişkiler kurduğu, birlikte sohbet ve faaliyetlere katıldığı anlaşıldığından ve ayrıca infazı ertelenip serbest bırakıldığında karıştığı eylemler nedeniyle toplum güvenliği için potansiyel tehlike oluşturacağı düşünüldüğünden ve her ne kadar Adli Tıp raporuna göre hükümlü hayatına yalnız idame ettiremese de erteleme sonrası 5275 sayılı yasanın değişik 16/6 maddesinde belirtilen toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturduğu değerlendirildiğinden Hükümlü İMAM ÇELİKDEMİR hakkında İNFAZIN ERTELENMESİ ve DERHAL TAHLİYE TALEBİNİN 5275 sayılıyasanın 16/6 maddesi yönünden REDDİNE,

2-Hükümlü İmam Çelikdemir'in yukarıda belirtilen Adli Tıp raporuna göre 5275 sayılı yasanın 16/1 maddesi gereği Türk Ceza Kanununun 57. Maddesinde belirtilen Yüksek Güvenlikli Sağlık Kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınması yönündeki görüşü nedeniyle, cezasının infazının 5275 sayılı yasanın 16/1 maddesi gereğince geri bırakılması ve cezaevinden tahliyesi konusunda Cumhuriyet Başsavcılığınızın 24.4.2014 gün, 2012/7-7464 ilam ve 2014/170 karar sayılı kararıyla karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,

3- Hükümlü İmam Çelikdemir'in cezaevinden tahliyesinde sonra serbest bırakılmayarak jandarma vasıtasıyla Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir HastalıklarıEğitim ve Araştırma Hastanesine teslimiyle ve iyileşinceye kadar 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 57. Maddesinde yukarıda zikredilen hastanenin yüksek güvenlikli bölümüne sevk ve teslimi ile koruma ve tedavi altına alınmasına, adı geçen hastaneye hükümlünün ilam, müddetname ve ilgili evrakların birer suretlerinin gönderilmesi konularında Cumhuriyet Başsavcılığımızın 24.4.2014 gün, 2012/7-7464 ilam ve 2014/170 sayılı kararıyla karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına(Ancak iş bu kararmınızın bir örneğinin ilgili hastaneye gönderilmesine),

4- Sağlık kuruluşundaki tedavide geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılacağından hükümlünün Kırıkkale Başsavcılığınca düzenlenen 2008/692 numaralı ve 24.03.2008 tarihli müddetnamesinde belirtilen ve koşullu saıverme tarihi olan 01.06.2025 tarihinden önce şifa bularak iyleştiği takdirde hastaneden taburcu işlemi yapıldığında serbest bırakılmayarak Metris Ceza İnfaz Kurumuna tesliminin sağlanması ve cezasının infazına devam edilmesine, koşullu salıverme tarihi olarak hesaplanan 01.06.2015 tarihinde koruma ve tedavisine devam edildiği takdirde bu cezasından dolayı mahkemesinden koşullu salıverme kararı aldırılmak üzere durumun Başsavclığımız İnfaz Bürosuna bildirilmesi gerektiğine,

5- Kararların hükümlü müdafii ...., hükümlü İmam Çelikdemir ve hükmülünün yasal temsilcilerine tebliğine, gereği için hükümlünün bulunduğu cezevine gönderilmesine, kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 (yedi) gün içinde ve hükmü veren mahkemeye, 5275 sayılı İnfaz Yasasının 16. Maddesi gereğince, itirazı kabil olmak üzere karar verilmiştir. "

18. Öte yandan Anayasa'nın 104. maddesi uyarınca sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile cezaları hafifletmek veya kaldırmak hususunda cumhurbaşkanına tanınan özel af yetkisi kapsamında başvurucunun Cumhurbaşkanlığına yaptığı bir af başvurusu bulunmaktadır.

19. 28/8/2014 tarihinde tebliğ edilen "sağlık nedeni ile cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine dair karar"a karşı başvurucu vekili 3/9/2014 tarihli dilekçe ile Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. İtirazda başvurucunun durumunun güncel sağlık sorunlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği, hâlihazırda sağlık durumunun geldiği aşama itibarıyla aile üyelerini tanımakta zorlandığı, bu hâliyle 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesinde belirtildiği şekliyle toplum güvenliği için ağır ve somut bir tehlike oluşturmasının olanaklı olmadığı,Savcılığın bunun aksi yöndeki kanaatine esas teşkil eden Gözlem Kurulu raporunun 2011 tarihli olduğu, Adli Tıp Kurumunun raporunda başvurucununcezaevindeki hayatını tek başına idame ettiremeyeceği hususuna açıkça yer verildiği, buna rağmen toplum güvenliği için ağır ve somut bir tehlike oluşturacağı belirtilerek başvurucunun cezaevinde tutulmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Anayasa ile korunan haklarına aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüş ve başvurucunun cezasının infazının ertelenmesi talebi yinelenmiştir.

20. Cezaevinden tahliyesinden sonra tedavisinin yapılması amacıyla konduğu Bakırköy Hastanesi tarafından Başvurucu hakkında düzenlenen 10/9/2014 tarihliraporda, şizofreni tanısı ilesürdürülen tedavisi sonucunda başvurucunun hastalığının remisyon (klinik belirtilerde düzelme) hâlinde olduğu, bu durumda hastaneden çıkarılabileceği ancak hastalığının düzenli psikiyatrik tedavisi ve tıbbi kontrol muayeneleri gerektiğinden hakkında 5275 sayılı Kanun'un 18. maddesinin uygulanmasının, bu Kanun uyarınca R tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutulmasının ve bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda tedavisi sürdürülerek düzenli aralıklarla (ayda bir) ve gerektiğinde bulunduğu Kuruma en yakın hastanedeki psikiyatri polikliniğinde kontrol muayenelerinin yapılmasının ugun olduğu bildirilmiştir. Anılan Sağlık Kurulu raporu uyarınca başvurucu 17/9/2014 tarihinde tekrar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alınmıştır.

21. Başvurucu vekilinin Cumhuriyet Başsavcılığının 11/8/2014 tarihli "sağlık nedeni ile cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine dair karar"ına yaptığı itirazı değerlendiren Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi 24/9/2014 tarihli kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Mahkemenin bu karara ulaşırken;

a. Hükümlü hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporda; başvurucuda kronik psikotik bozukluk (şizofreni) tespit edildiği, mevcut durum itibarıyla tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanması hâlinde hastalığının hayati tehlike yaratacağına dair tıbbi bulguların tespit edilemediği, 5275 sayılı Kanun'un 16/1. maddesi gereğince 5237 sayılıKanun'un 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altınaalınmasının uygun olduğu,maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, bir başkasının desteğine muhtaç olduğu, Kanun maddesinde belirtilen diğer husus, toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağının adli tıbbı ilgilendiren bir konu olmadığı hususlarına yer verildiği,

b. Cumhuriyet Başsavcılığının cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine ilişkin kararında, başvurucunun toplum güvenliğibakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturduğu değerlendirmesinin karara esas alındığı,

c. Toplum güvenliği açısından ağır ve somut bir tehlike bulunup bulunmadığı hususunun, hükümlünün işlediği suçun niteliği, geçmişi, ceza infaz kurumunda gözlemlenen kişiliği, infazın geri bırakılması sonrası kamu dışındaki sosyal ilişkileri ve davranışları ile ilgili bir değerlendirme yapılmasını gerektirdiği,

d. Başvurucunun mahkûmiyetine yol açan eylemin 765 sayılı mülga Kanun'un 125. maddesinde düzenlenen devlet hâkimiyeti altındaki bir kısım toprağı devlet idaresinden ayırmaya yönelik olduğu,

e. Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulunun 18/4/2011 tarihli kararında başvurucunun bağlı olduğu örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşlarıyla iyi geçindiğinin, samimi ilişkiler kurduğunun belirtildiği;

f. Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde almış olduğu hücre cezası nedeniyle başvurucunun iyi hâlli hükümlü statüsünde bulunmadığının anlaşıldığı,

g. Tüm bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturacağının kabulü gerektiği,

h. Öte yandanAdli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda infazın yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda devamının mümkün olduğu, iyileşmesi hâlinde başvurucunun yeniden Ceza İnfaz Kurumuna alınması yönünde Cumhuriyet Başsavcılığınca gerekli kararların alınıp uygulandığı tespitlerine dayandığı anlaşılmıştır.

22. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/9/2014 tarihli kararına karşı başvurucu vekilitarafından yapılan itirazı inceleyen Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi oyçokluğuyla 13/11/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme,Cumhuriyet Başsavcılığınıninfazın ertelenmesine yönelik talebin reddine ilişkin itiraza konu kararının ve bu karara yönelik itirazın reddine ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının usul ve yasalara uygun olduğu değerlendirmesini yapmıştır. Muhalif üye, itiraza konu kararlarda başvurucunun toplum güvenliği için potansiyel tehlike oluşturacağı kanaatiyle sonuca ulaşıldığı, bu tespitin Kırıkkale F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 18/4/2011 ve 15/6/2011 tarihli kararlarına dayandığı, üzerinden üç yıl geçmiş kararların hükümlünün güncel durumunu yansıtmayabileceği gerekçesiyle çoğunluk görüşüne katılmamıştır.

23. Nihai karar başvurucu vekiline 2/12/2014 tarihindetebliğ edilmiştir.

24. 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç

25. Başvurucu, talebi doğrultusunda 30/4/2015 tarihli ve 72221 sayılı nakil emri uyarınca 20/5/2015 tarihinde Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

26. 18/11/2015 tarihinde başvurucunun Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine kontrol amaçlı sevki yapılarak muayenesi sonucunda "aktif psikopatoloji saptanmadığı"na, Bakırköy Hastanesinin tedavi evrakları ile kontrolünün uygun olduğuna karar verilmiştir.

27. 30/11/2015 tarihindekontrol amaçlı olarak tekrar sevk edildiği Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde yapılan muayene sonucunda başvurucuya psikotik bozukluk tanısı ile İNVEGA 6mg adlı ilaç reçete edilmiş ve üç hafta sonra kontrol muayenesi uygun görülmüştür.

28. 18/1/2016 tarihindeaynı birimdeyapılan muayenesi sonucunda başvurucuya aynı ilaç reçete edilmiş ve bir ay sonra kontrol randevusu verilmiştir.

29. 17/2/2016 tarihinde başvurucunun kontrol amaçlı olarak aynı Polikliniğe sevki yapılmıştır.

30. 24/2/2016 tarihli Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Bakanlık görüşünün hazırlanmasında esas alınan yazısında, başvuru tarihinden sonra hastalığı ile ilgili olarak başvurucunun tedavi ve takibine dair yukarıda yer verilen bilgilerin yanı sıra başvurucununhâlihazırda üç kişilik odada kaldığı ve oda arkadaşları ile uyumlu ilişkiler içinde olduğu, sağlık yönünden veyadiğer nedenlerle başka bir ceza infaz kurumuna nakil talebinin bulunmadığı hususuna yer verildiği görülmüştür.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. Anayasa'nın 104. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

 Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

 ...

 Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak..."

32. 5237 sayılı Kanun'un "Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri" kenar başlıklı 57. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

 (2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir.

 (3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.

 (4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.

 (5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.

 (6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

..."

33. 5275 sayılı Kanun'un "Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

 (2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

 (3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere,birsürebulunmadığıtakdirdebirer yıllık dönemleregöre bu fıkrada yazılı usule uygunolarakincelettirilir.İncelemesonuçlarınagöregeribırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir....

(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.

34. 5275 sayılı Kanun'a 6291 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile eklenen "Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı" kenar başlıklı 105/A maddesinin 3. fıkrası şöyledir:

"(3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;

a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,

b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler,

diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

36. Başvurucu vekili; cezasının infazı sırasında başvurucunun hastalandığını, hastalığının ağır olduğunun ve tek başına cezaevinde kalamayacağının Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğunu, hakkında hükmolunan cezanın infazına on dokuz yaşında iken başlandığını, yaklaşık yirmi yıldır cezaevinde kalmakta olduğunu, başvurucunun muzdarip olduğu şizofreni hastalığı nedeniyle artık hiç kimseyi tanıyamayacak duruma geldiğini, hayatını tek başına idame ettiremediğini, sürekli bakıma ihtiyaç duyduğunu, günlük ihtiyaçlarını dahi tek başına gideremediğini, bu yönüyle cezaevinin kendisi açısından çekilmez olduğunu, gerek Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumunda gerekse BakırköyHastanesinde kaldığı süre içinde sağlığında herhangi bir düzelme olmadığını, üç aylık sürelerle hastanede kaldığını, nakiller sırasında olumsuz etkilenmelere maruz kaldığını, içinde olduğu psikolojik durumun her an kriz geçirme ihtimalini ciddi bir şekilde barındırdığını belirterek Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tedbiren başvurucunun tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.

37. Bakanlık görüş yazısında; başvurunun Anayasa'nın 17. ve Sözleşme'nin 3. maddeleriçerçevesinde degerlendirilmesi gerektiği, Sözleşme'nin 3. maddesinindevlete özgürlükten yoksun bırakılmış kişilerin fizik bütünlüğü, özellikle gerekli tıbbi müdahalelerin yapılması yoluyla koruma sorumluluğunu yüklediği, 7/4/2014 tarihli Adli Tıp 3. İhtisasKurulu raporunda yer verilen tespitler ile başvurucunun mahkûmiyetine yol açan suçun niteliği ve cezasının infazı süresindeki davranışları dikkate alındığında toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturacağı görüşü ile ertelenme talebinin reddolunduğu; 25/4/2015 tarihindesağlık kuruluşunda yatarak başvurucunun tedavisine başlandığı ve sağlık kuruluşunun 10/9/2014 tarihli raporu uyarınca 17/9/2014 tarihinde tekrar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiği, başvurucunun kendi talebiüzerine 20/5/2015 tarihinde de Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevkinin yapıldığı bildirilmiştir. Bakanlık, başvurucunun tedavisine Edirne'deki ceza infaz kurumunda devam edildiğini ve bu kurumdan toplam beş kez sağlık kuruluşuna sevki yapılarak düzenli olarak muayenelerinin yaptırılması suretiyle Bakırköy Hastanesince düzenlenen raporda belirtilen esasların tedavisinde dikkate alındığını, başvurucunun hâlihazırda üç kişilik odada kaldığı ve sağlık yönündenve diğer nedenlerle başka bir ceza infaz kurumuna nakil talebinin bulunmadığını, infazın geri bırakılmaması yönündeki Savcılık kararlarının her zaman kaldırılabilme imkânın bulunduğunu belirterek başvurunun değerlendirilmesinde konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ile Anayasa Mahkemesi içtihadının dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür.

38. Bakanlık ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesinin yürürlüğe girdiği 24/1/2013 tarihinden bu yana toplam 611 hükümlü ve tutuklunun Adli Tıp Kurumu raporları gereğince cezalarının infazının ertelenmesine karar verilerek tahliyelerinin sağlandığını,başvurucunun, toplum güvenliği nedeniyle tahliyeleri uygun görülmeyerek cezalarının infazına devam edilen 10 hükümlü ve tutukludan biri olduğu bilgisini görüşüne eklemiştir.

2. Değerlendirme

a. İncelemenin Kapsamı

39. Başvurucu vekili, başvurucunun cezasının infazı süresi içinde yakalandığı hastalık nedeniyle hakkında hükmedilen cezanın ertelenmesi talebinin kendisinin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturacağı gerekçesiyle reddolunması,hastalığının ulaştığı seviye itibarıyla öz bakımını yapamaması, dış dünya ile irtibat kuramaması, her an kriz geçirme ihtimalinin olması, hukuka aykırı olarak tahliye talebinin kabul edilmemesi,ret gerekçesi olarak hukuken geçerliliği şüpheli, güncel olmayan gözlem kararlarına dayanılması, siyasi saiklerin başvuruya konu kararda etkili olduğu, sağlık nedeniyle cezanın infazına ara verilmesini sağlayan idari ve hukuki mekanizmaların etkili olmadığı olgularına dayanarak Anayasa'nın 10., 17., 19., 36., 40. ve 56. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

40. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

41. Bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri, doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşama hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).

42. Başvurucunun yaşam hakkı yönünden şikâyetlerini, maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği ve bir başkasının desteği ve bakımına muhtaç olduğu Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporda belirtilmiş olmasına rağmen hükmolunan cezanın infazının geri bırakılması talebinin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturduğu gerekçesiyle reddolunması nedeniyle ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmesi ile psikolojik durumunun yaşamı yönünden risk oluşturacak şekilde her an kriz geçirme ihtimalini ciddi bir şekilde barındırdığı iddialarına dayandırdığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, belirttiği risk dışında Cezaevinde bulunduğu sırada herhangi bir şekilde nöbet geçirdiğinden veya bunun sonucunda çok ciddi bir hayati tehlike atlattığından söz etmemektedir.

43. Anayasa Mahkemesi; ölüm olayının veyayaşam hakkına yönelik ciddi bir riskin tespit edilmediği durumlarda ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri istikrarlı bir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen hiç kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağına dair yasak bağlamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532. 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016).

44. Bu nedenle yaşam hakkı yönünden ayrıca incelemeyi gerektiren özel bir sorun ihtiva etmeyen somut başvuruda, başvurucunun yaşam hakkına yönelik şikâyetlerinin, özel durumu ile cezaevi koşulları arasında var olduğunu ileri sürdüğü uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşıp ulaşmadığı yönündendeğerlendirilmesi yeterli görülmüştür.

45. Öte yandan başvurucunun insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak -aşağıdainsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında incelenen hususlar dışında- bağımsız bir inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı görüldüğünden bu hususta da ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

46. Başvurucunun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı görülmektedir. Açıklanan nedenlerle başka bir kabul edilemezlik nedeni de görülmediğinden başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. EsasYönünden

i. Genel İlkeler

47. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye "işkence" ve "eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

48. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

49. Anayasa ve Sözleşme tarafından kötü muamele, kişi üzerindeki etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen ifadeler arasında bir yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Bir muamelenin "işkence" olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğini belirleyebilmek için anılan fıkrada geçen "eziyet" ve "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele kavramları ile işkence arasındaki ayrıma bakmak gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 84).

50. Mağdurları küçük düşürebilecek ve utandırabilecek şekilde kendilerinde korku, küçültülme, elem ve aşağılanma duygusu uyandıran veya mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde hareket etmeye sürükleyen aşağılayıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele veya ceza olarak tanımlanması mümkündür (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22). Burada "eziyet"ten farklı olarak kişi üzerinde uygulanan muamele, fiziksel ya da ruhsal acıdan öte küçük düşürücü veya alçaltıcı bir etki oluşturmaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 89).

51. Bir muamelenin bu kavramlardan hangisini oluşturduğunu belirleyebilmek için her somut olayın kendi özel koşulları içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Muamelenin kamuya açık olarak yapılması onun aşağılayıcı ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan nitelikte olup olmamasında rol oynasa da bazı durumlarda kişinin kendi gözünde küçük düşmesi de bu seviyedeki bir kötü muamele için yeterli olabilmektedir. Ayrıca muamelenin küçük düşürme ya da alçaltma kastı ile yapılıp yapılmadığı dikkate alınsa da böyle bir amacın belirlenememesi, kötü muamele ihlali olmadığı anlamına gelmeyecektir. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi aşağılayıcı muameleler "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90).

52. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptirler. Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).

53. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).

54. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).

55. Özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması veya belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedenleriyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).

56. Bedensel engeli nedeniyle yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması da o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirlerin alınması gerekir(Hayati Kaytan, § 45).

57. Yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde sağlık durumları nedeniyle cezalarının infazının ertelenerek tahliyelerini talep eden hükümlü veya tutuklulartarafından Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında ileri sürülecek iddiaların incelemesinde Anayasa Mahkemesi; ilgilinin cezaevinde tutulma koşulları, kendisine uygulanan tedavinin yeterliliği, son olarak da sağlık durumu ile karşılaştırıldığında ilgilinin cezaevinde tutulmasının uygun olup olmadığıyönünden bir değerlendirme yapmaktadır (Murat Karabulut, § 68).

ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

58. Somut olayda başvurucu; Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/08/1996 tarihli kararıyla hüküm altına alınarak uyarlama yargılaması sonucunda Yargıtayındüzelterek onama kararı uyarınca müebbet hapis cezasına dönüştürülen cezasının infazı kapsamında 15/6/1995 tarihinden itibaren cezaevinde tutulmaktadır. Cezasının infazı sırasında rahatsızlanması üzerine 28/3/2014 tarihinde, başvurucunun Cumhuriyet Başsavcılığınca Adli Tıp Kurumuna sevki yapılmıştır. Anılan Kurumda muayenesi üzerinedüzenlenen 7/4/2014 tarihli raporda, başvurucunun rahatsızlığına ilişkin 27/10/2010, 19/10/2011, 21/3/2012, 3/4/2013, 5/4/2014 tarihli sağlık kurulu raporları ile Adli Tıp İhtisas Kurulu kararına atıfla şizofreni tanısı tekrarlanmıştır. Ayrıca hastalığın kronik ve yozlaştırıcı nitelikte olduğu, tedaviyle kişinin işlevselliğinde düzelme sağlanamadığı belirtilerek durumunun Anayasa'nın Cumhurbaşkanına tanıdığı özel af yetkisine ilişkin 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ile5275 sayılı Kanun'un 6291 sayılı Kanun ile değişik 105/A maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, infaz ertelemesinin gerçekleştirilmesine kadar 5275 sayılı Kanun'un 18. maddesinden yararlandırılarak,açılan Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulması ve tedavisinin sürdürülerek düzenli aralıklarlakontrolünün sağlanması yönündeki önerilere raporda yer verildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun rahatsızlığınıngerekli tedavi ve kontrollerin sağlanması hâlinde hayati tehlike yaratmayacağı ancak başvurucunun hayatını yalnız idame ettiremiyeceği, bir başkasının destek ve bakımına ihtiyacı olduğu da raporda yer almaktadır (bkz. §§ 12, 13).

59. Başvuru dosyasına taraflarca sunulan belgelerden, başvurucunun kendi isteği üzerine Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakil olduğu 20/5/2015 tarihine kadar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu anlaşılmaktadır. Genel olarak R tipi ceza infaz kurumlarında (rehabilitasyon merkezlerinde) geçerli tutma koşulları ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi, diğer bir başvuru ile ilgili kararında ayrıntılı değerlendirmeler yapma imkânı bulmuştur (Ergin Aktaş, §§ 37-46). Kararda, anılan rehabilitasyon merkezlerinin Adli Tıp Kurumu raporu için bekletilen veya tek başına öz bakımını yapamayan, başkasının bakım ve yardımına muhtaç tutuklu veya hükümlülerin barındırılması ile tedavilerinin sağlanması amacıyla kurulmuş bakımevi niteliğinde ceza infaz kurumları olduğu tespiti yapılmıştır. Başvurucu; anılan Kurumda fiili olarak bakım ve tedavisinin yapılmadığı, yaşamını tek başına idame ettiremediği veya bu konuda ciddi zorluklarla karşılaştığı yönünde başvurudosyasına herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. Bu nedenle bu başvuru bağlamında başvurucunun kaldığı Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında Anayasa Mahkemesinin önceki değerlendirmelerinden ayrılmayı gerektiren bir hususun bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

60. Bakanlık görüşündeki başvurucunun bireysel başvuru tarihinden sonra kendi isteği ile 20/5/2015 tarihinde nakil olduğu Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda üç kişilik odada kaldığı ve oda arkadaşları ile uyumlu ilişkiler içinde olduğu yönündeki tespit, Bakanlık görüşüne karşı 21/3/2016 tarihli başvurucu beyanlarında da teyit edilmiştir.

61. 21/3/2016 tarihli beyanında başvurucu, Edirne'deki infaz kurumuna sevk edildiği 20/5/2015 tarihi ile 18/11/2015 tarihi arasındaki yaklaşık 6 aylık sürede kontrol muayenelerinin yapılmaması nedeniyle hastalığının tedavisinin aksatıldığı şikâyetini dile getirmekle birlikte genel olarak tedavi sürecinin yetersizliği yönünde somut verilerle desteklenmiş herhangi bir şikâyeti ortaya koyamamaktadır. Başvurucunun bu Kurumda kontrol muayenelerine götürülme sayısı ve tarihleri konusunda tarafların mutabık olduğu anlaşılmaktadır. Başvuru dosyasındaki belgelere göre en geç 2010 tarihinden itibaren sağlık durumu yönünden ilgili kurumların gözetiminde bulunan başvurucunun muayenelerinin aksatıldığı altı aylık dönem ile birlikte 18/11/2015 tarihinden sonra toplam beş kez kontrol muayenesine götürüldüğü (bkz. §§ 26-29) dönem boyunca karşılaştığı zorluklara ilişkin olarak başvuru dosyasına somut herhangi bir bilginin sunulmadığı da gözlemlenmiştir. Edirne'deki Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından başvurucununkendi seçimi olan sosyal yönden desteklendiği bir ortamda bulunması yönünde herhangi bir engelin de çıkarılmadığının anlaşılması karşısında kontrol muayeneleri yönünden yapıldığı tespit edilen ihmalin tek başına insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir muamelenin var olduğu yönünde bir değerlendirmenin yapılmasını makul göstermeye yeterli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

62. Öte yandan başvurucunun sağlık kuruluşları ve ceza infaz kurumu arasında nakillerinin sıkı güvenlik önlemleri altında cezaevi ring araçlarıyla, kelepçe takılmak suretiyle gerçekleştirilmesinden kaynaklanan iddiaları ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında bu pratiğin tek başına “kötü muamele” oluşturan, başvurucunun sağlık durumu sebebiyle içinde bulunduğu sıkıntıyı daha da arttıran ve aşağılanma duygusuna yol açan bir muamele olduğu konusunda yeterli verinin bulunmadığı kanaatindedir.

63. Yukarıda yer verilen değerlendirmeler ışığında Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

64. Başvurucu vekili, ağır hastalık durumundan ötürü cezasının ertelenmesigerektiği yönünde raporları olan başvurucunun cezaevinde tutulmaması gerektiği hâlde derece mahkemelerinin tahliye taleplerinin reddine dair Savcılık kararına karşı yaptıkları itirazların reddolunması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

65. Bakanlık, başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak herhangi bir görüş sunmamıştır.

2. Değerlendirme

66. Anayasa'nın 19. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."

67. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

68. Anayasa Mahkemesi; hükümlü veya tutuklular tarafından, sağlık koşullarının tutuldukları cezaevi şartları ve yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği, bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılmaktan kaynaklanan ızdırap ve acının ötesinde ızdırap ve acıya maruz kaldıkları yönünde somut veriler sunulmaksızın,yalnızca muzdarip oldukları hastalık nedeniyle tutulmanın sonlandırılması taleplerine yönelik olarak yapılan başvuruları Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında incelemektedir (Hayati Kaytan, § 47).

69. Bu tür şikâyetlerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesi kapsamındayapacağı inceleme, kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasınınkısmen veya tamamen maddede sayılan koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekten ibarettir (Abdullah Baybaşin, B. No: 2014/5161, 20/9/2017, § 60).

70. Somut olayda başvurucu, akıl hastası olduğu için hürriyetinden yoksun bırakılmamış, “mahkûmiyet kararına bağlı olarak” cezaevinde iken akıl hastalığına yakalanmıştır. Kanuna uygun şekilde “mahkûmiyet kararına bağlı olarak” cezaevinde tutulan başvurucunun sağlık durumuyla ilgili Adli Tıp 3. İhtisasKurulu raporunda başvurucunun durumunun sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hâli kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Anılan raporda başvurucunun rahatsızlığının tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanması hâlinde hayati tehlike yaratmayacağı belirtilmekle birlikte başvurucunun “yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğu” hususuna da yer verilmiştir (bkz. § 13).

71. Başvurucu alınan raporlar doğrultusunda 25/04/2014 tarihinde Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek Bakırköy Hastanesi Baştabipliği Yüksek Güvenlikli Sivil Sağlık Servisi Bölümüne yatırılmıştır (bkz. § 15). Anılan Hastane tarafından düzenlenen 10/9/2014 tarihliraporda, hastalığının remisyon (klinik belirtilerde düzelme) hâlinde olduğunun, bu durumuyla hastaneden çıkarılabileceğinin, hastalığının düzenli psikiyatrik tedavisi ve tıbbi kontrol muayeneleri gerektiğinin, R tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutulmasının ve bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda tedavisi sürdürülerek düzenli aralıklarla (ayda bir) ve gerektiğinde bulunduğu Kuruma en yakın hastanedeki psikiyatri polikliniğinde kontrol muayenelerinin yapılmasının uygun olduğunun bildirilmesi üzerine başvurucunun 17/9/2014 tarihinde tekrar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı anlaşılmaktadır (bkz. § 20).

72. Öte yandan akıl hastalığının bulgularının ağırlaştığı koşullarda hükümlüler için mevzuatta öngörülen seçeneğin ilgilinin serbest kalması değil bir sağlık kuruluşuna yatırılmak suretiyle cezaevinden tahliye edilmek alternatifi olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa ile sağlanan koruma sistemi içinde bir suç isnadına veya mahkûmiyet kararına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması yönünde genel bir zorunluluk öngörülmediğine göre insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak değerlendirilebilecek bir olgunun tespit edilmediği maddi olayda "mahkûmiyet kararına bağlı olarak” cezaevinde tutulan başvurucunun bu süre zarfında cezaevinde tutulma nedeniyle ilgili olarak gerek cezaevi koşullarından kaynaklanan gerekse yetkililerce yapılan uygulamalarda keyfî uygulamaya yol açacak nitelikte herhangi bir unsurunbulunmadığı anlaşılmaktadır.

73. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin şikâyetleri yönünden açık bir ihlal tespit edilmediğinden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

74. Başvurucu vekili; infazın durdurulması taleplerinin adli birimler tarafından değerlendirilmesinde adli hükümlüler ile siyasi hükümlüler arasında farklılık bulunduğunu, nitekim sürekli ve ağır hastalık hâli nedeniylebaşvurucunun yaşamını kendi başına idame ettiremeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olmasına rağmen 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi uyarınca toplum güvenliği açısından ağır ve somut tehlike oluşturduğu gerekçesiyle cezasının infazının ertelenmesinin uygun görülmediğini belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmektedir.

75. Bakanlık, bu iddiaya ilişkin ayrı bir cevap vermemiştir.

2. Değerlendirme

76. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

77. 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesine 24/1/2013 tarihli ve 6411 sayılı Kanun ile eklenen 6. fıkra uyarınca cezanın infazının ertelenebilmesi için maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğinin tespit edilmiş olması koşulu yanında ilgilinin toplum güvenliği için tehlike oluşturmayacağına dair bir kanaatin geliştirilmiş olması koşulunun da arandığı anlaşılmaktadır. Anılan madde hükmüne 18/6/2014tarihli ve 6545 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle "bakımından" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ağır ve somut" ibaresi eklenmiştir. Bu bağlamda cezanın infazı biçimine dair mevzuat hükümlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında değildir. Ancak Anayasa Mahkemesi, hükümlü veyatutuklunun bulunduğu koşulların, sağlık durumu nedeniyle hükümlülüğün getirdiği olağan acı ve ızdırabın ötesinde sonuçlara yol açıp açmadığını değerlendirecektir. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında kalan mutlak bir yasak olduğu gözönüne alındığında, bu yasak ile çelişen bir muamelenin varlığının saptandığı durumlarda ilgilinin toplum güvenliği açısından ağır ve somut tehlike oluşturacağı kanaatinin tahliye gerekliliğinin önünde bir engel teşkil etmesi mazur görülemez. Bu şekildeki koşullar mevcut olmadığı hâlde idareninyalnızca toplum güvenliği ile ilgili saiklerle bir kişiyi tutmaya devam etmesinin yetkililer açısından da önemli bir risk teşkil edeceği dikkate alınmalıdır. Öte yandan akıl hastalıkları açısından hastalığın şiddetinin kritik seviyeyi aşması durumunda cezaevinde tutulmanın alternatifi ilgilinin serbest kalması da değildir.

78. Somut olayda başvurucu, cezasının infazının ertelenmesi talebinin incelenmesi sırasında mahkûmiyetine yol açan suçun türünün dikkate alınması nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını ileri sürmekle birlikte, yalnızcamahkûm olduğu suçun türü dikkate alınarak infazın ertelenmesi talebinin reddolunduğuna ilişkin iddiasını somut verilerletemellendiremediği sonucuna ulaşılmıştır.

79. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(İmam Çelikdemir [1.B.], B. No: 2014/20289, 5/12/2017, § …)
   
Başvuru Adı İMAM ÇELİKDEMİR
Başvuru No 2014/20289
Başvuru Tarihi 29/12/2014
Karar Tarihi 5/12/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müebbet hapis cezasını infaz etmekte olan başvurucunun akıl hastalığı nedeniyle hayatını tek başına idame ettiremeyeceğine dair Adli Tıp raporu gözetilmeden infazının ertelenmesi talebinin reddolunması nedeniyle yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, etkili başvuru hakkı ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Tutulanın sağlık durumunun tutulmayla uyumsuzluğu İhlal Olmadığı
Kötü muamele yasağı ile bağlantılı ayrımcılık yasağı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Mahkumiyete bağlı tutma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 104
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 57
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 16
105/A
6291 Denetimli Serbestlik Kanunu 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi