TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İMAM ÇELİKDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20289)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Melek KARALİ
SAUNDERS
|
Başvurucu
|
:
|
İmam
ÇELİKDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hakan
GÜNDÜZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; müebbet hapis cezasını infaz etmekte olan başvurucunun
akıl hastalığı nedeniyle hayatını tek başına idame ettiremeyeceğine dair Adli
Tıp raporu gözetilmeden infazının ertelenmesi talebinin reddolunması nedeniyle
yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı,
etkili başvuru hakkı ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç
9. Başvurucu, (kapatılan) Malatya3. Ağır Ceza Mahkemesinin
15/08/1996 tarihli kararıyla 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun mülga 125. maddesi uyarınca müebbet ağırhapis cezasına mahkûm edilmiştir.
Karar 14/5/1997 tarihinde kesinleşmiştir.
10. 15/6/1995 tarihinde başvurucu hakkında hükmolunan cezanın
infazına başlanmıştır. Başvurucunun bihakkın tahliye tarihi 9/6/2031, şartla
tahliye tarihi ise 1/6/2025 olarak belirlenmiştir.
11. Aynı Mahkemenin 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'na göre 765 sayılı Kanun'un lehe olması nedeniyle uyarlama yapılmasına
yer olmadığına dair 17/11/2005 tarihli ek kararı, temyiz başvurusu üzerine
cezanın müebbet hapis cezasına dönüştürülmesine karar verilmesi gerektiği
gerekçesiyle 22/3/2006 tarihli Yargıtay kararı iledüzeltilerek onanmıştır.
12. Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda cezasının infazına
devam edilirken rahatsızlanması üzerine 28/3/2014 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından Adli Tıp Kurumuna sevkedilen
başvurucunun sağlık durumunun Anayasa'nın 104. maddenin ikinci fıkrasının (b)
bendi kapsamında olup olmadığı, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/1 ve 16/6. maddeleri,
5/4/2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun ile 5275 sayılı Kanun'a eklenen 105/A
maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca ağır hastalık, sakatlık veya
kocama hâli nedeniyle hayatını yalnız idame ettirebilme ile bir başkasının
desteği ve bakımına muhtaç olup olmadığının değerlendirilmesi anılan Kurumdan
talep edilmiştir.
13. Sorulan hususlarda Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas
Kurulu tarafından düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporun sonuç kısmında şu şekilde
görüş belirtilmiştir:
"...İmam Çelikdemir'in mevcut tıbbi
evrakında tanımlı kronik psikotik bozukluk (şizofreni) tablosunun Kurulumuzda
yapılan 31/3/2014 tarihli muayenede tespit edildiği, mevcut durumu ile;
a- T.C Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen
sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirildiği,
hastalığının sürekli nitelikte olduğu,
b-Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin
sağlanması halinde hastalığının hayati tehlike yaratacağına dair tıbbi
bulguların tespit edilmediği,
C- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 16/1. maddesigereği 5237 sayılıTCK'nin 57. maddesinde
belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına
alınmasının uygun olduğu,
d-6291 sayılı yasanın 1. maddesinde tanımlanan
105/A maddesinin 3. bendi b fıkrası gereğince maruz kaldığı ağır hastalık
nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyceği, bir başkasının desteği ile
bakımına muhtaç olduğu,
e- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 16/6. maddesi gereği maruz kaldığı ağır hastalık
nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği,kanun maddesinde belirtilen
diğer husus toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağının
değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı oy birliği ile mütalaa
olunur."
14. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/4/2014 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında sağlık kurumunda tedavi altına alınmak üzere hakkındaki
cezanın infazının geri bırakılması suretiyle tahliyesine, 5275 sayılı Kanun'un
16/6. maddesine dayalı infazın ertelenmesi talebinin ise reddine karar karar
verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"1. Hükümlünün 5275 sayılı Yasanın 16/6
ncı maddesine dayalı cezasının infazının ertelenmesi talebi yönünden yapılan
incelemede; anılan yasa maddesi gereğince hükümlünün cezasının infazının
ertelenebilmesi için yasanın aradığı yaşamınıyalnız idame ettirememe koşulunun
yanında ayrıca hükümlümün bu yasa maddesine dayanılarak cezasının ertelenmesi
halinde bu ertelemenin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmamasının
gerekmekte olduğu, söz konusu bu tehlike oluşturup oluşturmama durumunun ise
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 2014-399/15541 sayı ve
28/02/2014 tarihli 5275 sayılı Yasanın 16/6. maddesinin uygulanmasına yönelik
görüşlerinde de belirttiği üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
mahkumun işlediği suçun niteliği geçmişi, ceza infaz kurumunda gözlemlenen
kişiliği, geri bırakmakararı sonrası kurum dışındaki sosyal ilişkileri ve
davranışları gibi hususların gözetilerek değerlendirilmesinin uygun olacağının
belirtildiği, bu açıklamalar ışığında yapılan incelemelere göre, hükümlünün
incelenen ilamın kapsamına göre 765 sayılı TCK'nın 125 ve 59/1 maddesi
gereğince yasa dışı terör örgütü PKK'nın amacı doğrultusunda güvenlik güçleri
ile fiilen çatışmaya girdiği ve bu vahim eylemleri ile Devletin birliğini
bozarak Devletin hakimiyeti altındaki bir kısım toprakları Devlet idaresinden
ayırmaya yönelik olarak söz konusu eylemleri gerçekleştirmesi sebebiyle mahkum
olduğunun anlaşıldığı vedolayısıyla hükümlünün mahkum olduğu suç türünün ve
hükümlünün geçmişinin tehlikeliliğinin tartışmasız bir durumda olduğu, yine
hükümlünün infazdosyasında bulunan Kırıkkale F tipi yüksek güvenlikli kapalı
ceza infaz kurumu müdürlüğü idare ve gözlem kurulu başkanlığı tarafından
hükümlü hakkında düzenlenen 18/04/2011 gün ve 2011/141 ve 15/6/2011 gün ve
2011/225 sayılı karar içeriklerinden anlaşılacağı üzere hükümlünün bağlı olduğu
örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşları ile iyi geçinerek samimi ilişkiler kurduğu,
birlikte sohbet ve faaliyetlere katıldığının anlaşıldığı ve yine hükümlünün en
son bulunduğu Metris R tipi kapalı cezaevinin 24/04/2014 tarih ve 2014/1142
sayılı Cumhuriyet Başsavcılığımıza hitaben göndermiş oldukları üst yazılarına
göre hükümlünün bu tarih itibariyla aldığı 20 gün hücre cezası sebebiyle iyi
halli bulunmadığının anlaşıldığı ve de açıklanan tüm bu tespitler bir bütün
olarak değerlendirildiğinde hükümlünün cezasının ertelenmesi halinde bu
ertelemenin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı kanaatine
Cumhuriyet Başsavcılığımzca varılmış olduğundan hükümlünün5275 sayılı Yasanın
16/6. Maddesi yönünden erteleme talebinin açıklanan nedenlerle REDDİNE;
2. Hükümlü İMAM ÇELİKDEMİR'in yukarıda
belirtilen adli tıp kurumu raporunda açıklanan 5275 sayılı yasanın 16/1.
Maddesi gereği 5237 sayılı TCK'nın 57. Maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli
sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olduğunun
belirtilmesi yönünden hükümlünün adli tıp raporunda belirtilen şizofreni rahatsızlığı
dikkate alınarak belirtilen rapor gereğince cezasının infazının 5275 sayılı
Kanunun 16/1. Maddesince geri bırakılmasına, bulunduğu Metris R Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumundan tahliyesine ancak;
3. Hükümlünün kurumdan tahliyesinden sonra
serbest bırakılmayarak cezaevinde görevli jandarma vasıtasıyla Bakırköy Prof.
Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma
Hastanesine teslim edilerek,
İyileşinceye kadar TCK 57. Maddesince Bakırköy
Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma
Hastanesi yüksek güvenlikli bölümüne sevk ve teslimi ile koruma ve tedavialtına
alınmasına, adı geçen hastaneye hükümlünün ilam, müddetname ve ilgili
evraklarının birer suretinin bulunduğu cezaevi müdürlüğünce gönderilmesi,
4- Sağlık Kurumunda tedavide geçen süreler
cezaevinde geçmiş sayılacağından hükümlünün Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından düzenlenen 2008/692 nolu ve 24/03/2008 tarihli müddetnamede hesap
edilen koşullu salıverme tarihi olan 01/06/2025 tarihinden önce şifa bularak
iyileştiği takdirde hastaneden taburcu işlemi yapıldığında serbest bırakılmayıp
Metris Ceza İnfaz Kurumuna tesliminin sağlatılması ve cezasının infazına devam
edilmesine, koşullu salıverme tarihi olarak hesaplanan 01/06/2025 tarihinde
koruma ve tedavisine devam edildiği takdirde bu cezasından dolayı Mahkemesinden
koşullu salıverme kararı aldırılmak üzere durumun Başsavcılığımız İnfaz
Bürosuna bildirilmesi gerektiğine,
5- Kararların hükümlü ve yasal temsilcisine
tebliğine, kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 1 hafta içerisinde hükmü
veren mahkemeye itiraz yoluna başvurulabileceğine, kararların yasal gereği için
hükümlünün bulunduğu cezaevine gönderilmesine kamu adına karar
verilmiştir."
15. Yukarıda yer verilen karar uyarınca başvurucu 25/4/2014
tarihinde Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek Bakırköy
Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (Bakırköy
Hastanesi) Baştabipliği Yüksek Güvenlikli Sivil Sağlık Servisi Bölümüne
mevcutlu olarak teslim edilmiştir.
16. Başvurucu vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben verdiği
1/8/2014 tarihli dilekçeyle, bu kez 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesinde 6545
sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe dayanarak hükümlü başvurucu hakkında
infazın ertelenmesini ve derhâl tahliyesini talep etmiştir.
17. Belirtilen talep hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca
11/8/2014 tarihli "sağlık nedeni ile
cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine dair karar"
verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"1. Hükümlü İmam
Çelikdemir müdafiinin 5275 sayılı yasanın 6545 sayılı yasayla değişik 16/6
maddesine dayalı cezasının infazının ertelenmesi talebi yönünden yapılan
incelemede, hükümlünün cezasının infazının ertelenebilmesi için yasanın aradığı
yaşamını yalnız idame ettirememe koşulunun yanında, cezanın ertelenmesi halinde
bu ertelemenin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmaması
gerektiği, söz konusu toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike
oluşturmama halinini değerlendirilmesinin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğünün 2014-399/15541 sayılı ve 28.02.2014 tarihli 5275 sayılı yasanın
16/6 maddesinin uygulanmasına yönelik görüşlerinde de belirtildiği üzere ilgili
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından,mahkumun işlediği suçun niteliği, geçmişi,
ceza infaz kurumunda gözlemlenen kişiliği, infazın geri bırakılması sonrası
kurum dışındaki sosyal ilişkileri ve davranışları gibi hususlar gözetilerek
yapılan değerlendirmede;
Hükümlü hakkındaki ilamın kapsamına göre mülga
765 sayılı Türk Ceza Yasasının 125 ve 59/1 maddesi gereğince silahlı terör
örgütü PKK'nın amacı doğrultusunda güvenlik güçleriyle fiilen çatışmaya girdiği
ve vahim olarak değerlendirilen Devletin birliğini bozarak, Devlet hakimiyeti
altındaki bir kısım toprakları Devlet idaresinde ayırmaya yönelik eylemleri
gerçekleştirmesi sebiyleceza aldığı ve dolayısıyla hükümlünün mahkum olduğu suç
türünün ve geçmişinin tehlikeliliğinin toplum güvenliği bakımından ağır ve
somut bir tehlike oluşturduğunun, yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde
tartışılamayacağı, ayrıcaKırıkkale F tipi Yüksek güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından hükümlü hakkında
düzenlenen 18.04.2011 gün ve 201//141 sayılı, yine 15.06.2011 gün ve 2011/225
sayılı karar içeriklerinden de anlaşılacağı üzere hükümlünün bağlı olduğu
örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşlarıyla iyi geçinerek samimi ilişkiler
kurduğu, birlikte sohbet ve faaliyetlere katıldığı anlaşıldığından ve ayrıca
infazı ertelenip serbest bırakıldığında karıştığı eylemler nedeniyle toplum
güvenliği için potansiyel tehlike oluşturacağı düşünüldüğünden ve her ne kadar
Adli Tıp raporuna göre hükümlü hayatına yalnız idame ettiremese de erteleme
sonrası 5275 sayılı yasanın değişik 16/6 maddesinde belirtilen toplum güvenliği
bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturduğu değerlendirildiğinden Hükümlü İMAM ÇELİKDEMİR hakkında İNFAZIN ERTELENMESİ ve DERHAL TAHLİYE TALEBİNİN 5275
sayılıyasanın 16/6 maddesi yönünden REDDİNE,
2-Hükümlü İmam Çelikdemir'in yukarıda
belirtilen Adli Tıp raporuna göre 5275 sayılı yasanın 16/1 maddesi gereği Türk
Ceza Kanununun 57. Maddesinde belirtilen Yüksek Güvenlikli Sağlık Kuruluşunda
koruma ve tedavi altına alınması yönündeki görüşü nedeniyle, cezasının
infazının 5275 sayılı yasanın 16/1 maddesi gereğince geri bırakılması ve
cezaevinden tahliyesi konusunda Cumhuriyet
Başsavcılığınızın 24.4.2014 gün, 2012/7-7464 ilam ve 2014/170 karar sayılı
kararıyla karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3- Hükümlü İmam Çelikdemir'in cezaevinden
tahliyesinde sonra serbest bırakılmayarak jandarma vasıtasıyla Bakırköy Prof.
Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir HastalıklarıEğitim ve Araştırma
Hastanesine teslimiyle ve iyileşinceye kadar 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının
57. Maddesinde yukarıda zikredilen hastanenin yüksek güvenlikli bölümüne sevk
ve teslimi ile koruma ve tedavi altına alınmasına, adı geçen hastaneye
hükümlünün ilam, müddetname ve ilgili evrakların birer suretlerinin gönderilmesi
konularında Cumhuriyet Başsavcılığımızın 24.4.2014 gün, 2012/7-7464 ilam ve
2014/170 sayılı kararıyla karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer
olmadığına(Ancak iş bu kararmınızın bir örneğinin ilgili hastaneye
gönderilmesine),
4- Sağlık kuruluşundaki tedavide geçen süreler
cezaevinde geçmiş sayılacağından hükümlünün Kırıkkale Başsavcılığınca
düzenlenen 2008/692 numaralı ve 24.03.2008 tarihli müddetnamesinde belirtilen
ve koşullu saıverme tarihi olan 01.06.2025 tarihinden önce şifa bularak iyleştiği
takdirde hastaneden taburcu işlemi yapıldığında serbest bırakılmayarak Metris
Ceza İnfaz Kurumuna tesliminin sağlanması ve cezasının infazına devam
edilmesine, koşullu salıverme tarihi olarak hesaplanan 01.06.2015 tarihinde
koruma ve tedavisine devam edildiği takdirde bu cezasından dolayı mahkemesinden
koşullu salıverme kararı aldırılmak üzere durumun Başsavclığımız İnfaz Bürosuna
bildirilmesi gerektiğine,
5- Kararların hükümlü müdafii ...., hükümlü
İmam Çelikdemir ve hükmülünün yasal temsilcilerine tebliğine, gereği için
hükümlünün bulunduğu cezevine gönderilmesine, kararlara karşı tebliğ tarihinden
itibaren 7 (yedi) gün içinde ve hükmü veren mahkemeye, 5275 sayılı İnfaz
Yasasının 16. Maddesi gereğince, itirazı kabil olmak üzere karar verilmiştir.
"
18. Öte yandan Anayasa'nın 104. maddesi uyarınca sürekli
hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile cezaları hafifletmek veya kaldırmak
hususunda cumhurbaşkanına tanınan özel af yetkisi kapsamında başvurucunun
Cumhurbaşkanlığına yaptığı bir af başvurusu bulunmaktadır.
19. 28/8/2014 tarihinde tebliğ edilen "sağlık nedeni ile cezanın infazının ertelenmesi talebinin reddine
dair karar"a karşı
başvurucu vekili 3/9/2014 tarihli dilekçe ile Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesine
itiraz etmiştir. İtirazda başvurucunun durumunun güncel sağlık sorunlarının
dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği, hâlihazırda sağlık durumunun
geldiği aşama itibarıyla aile üyelerini tanımakta zorlandığı, bu hâliyle 5275
sayılı Kanun'un 16/6. maddesinde belirtildiği şekliyle toplum güvenliği için
ağır ve somut bir tehlike oluşturmasının olanaklı olmadığı,Savcılığın bunun
aksi yöndeki kanaatine esas teşkil eden Gözlem Kurulu raporunun 2011 tarihli
olduğu, Adli Tıp Kurumunun raporunda başvurucununcezaevindeki hayatını tek
başına idame ettiremeyeceği hususuna açıkça yer verildiği, buna rağmen toplum
güvenliği için ağır ve somut bir tehlike oluşturacağı belirtilerek başvurucunun
cezaevinde tutulmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Anayasa
ile korunan haklarına aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüş ve başvurucunun
cezasının infazının ertelenmesi talebi yinelenmiştir.
20. Cezaevinden tahliyesinden sonra tedavisinin yapılması
amacıyla konduğu Bakırköy Hastanesi tarafından Başvurucu hakkında düzenlenen
10/9/2014 tarihliraporda, şizofreni tanısı ilesürdürülen tedavisi sonucunda
başvurucunun hastalığının remisyon
(klinik belirtilerde düzelme) hâlinde olduğu, bu durumda hastaneden
çıkarılabileceği ancak hastalığının düzenli psikiyatrik tedavisi ve tıbbi
kontrol muayeneleri gerektiğinden hakkında 5275 sayılı Kanun'un 18. maddesinin
uygulanmasının, bu Kanun uyarınca R tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutulmasının ve
bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda tedavisi sürdürülerek düzenli aralıklarla (ayda
bir) ve gerektiğinde bulunduğu Kuruma en yakın hastanedeki psikiyatri
polikliniğinde kontrol muayenelerinin yapılmasının ugun olduğu bildirilmiştir.
Anılan Sağlık Kurulu raporu uyarınca başvurucu 17/9/2014 tarihinde tekrar
Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alınmıştır.
21. Başvurucu vekilinin Cumhuriyet Başsavcılığının 11/8/2014
tarihli "sağlık nedeni ile cezanın
infazının ertelenmesi talebinin reddine dair karar"ına yaptığı
itirazı değerlendiren Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi 24/9/2014 tarihli
kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Mahkemenin bu karara ulaşırken;
a. Hükümlü hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas
Kurulunca düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporda; başvurucuda kronik psikotik
bozukluk (şizofreni) tespit edildiği, mevcut durum itibarıyla tedavisi ve
poliklinik kontrollerinin sağlanması hâlinde hastalığının hayati tehlike
yaratacağına dair tıbbi bulguların tespit edilemediği, 5275 sayılı Kanun'un
16/1. maddesi gereğince 5237 sayılıKanun'un 57. maddesinde belirtilen yüksek
güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altınaalınmasının uygun
olduğu,maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame
ettiremeyeceği, bir başkasının desteğine muhtaç olduğu, Kanun maddesinde
belirtilen diğer husus, toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup
oluşturmayacağının adli tıbbı ilgilendiren bir konu olmadığı hususlarına yer
verildiği,
b. Cumhuriyet Başsavcılığının cezanın infazının ertelenmesi
talebinin reddine ilişkin kararında, başvurucunun toplum güvenliğibakımından
ağır ve somut bir tehlike oluşturduğu değerlendirmesinin karara esas alındığı,
c. Toplum güvenliği açısından ağır ve somut bir tehlike bulunup
bulunmadığı hususunun, hükümlünün işlediği suçun niteliği, geçmişi, ceza infaz
kurumunda gözlemlenen kişiliği, infazın geri bırakılması sonrası kamu dışındaki
sosyal ilişkileri ve davranışları ile ilgili bir değerlendirme yapılmasını
gerektirdiği,
d. Başvurucunun mahkûmiyetine yol açan eylemin 765 sayılı mülga
Kanun'un 125. maddesinde düzenlenen devlet hâkimiyeti altındaki bir kısım
toprağı devlet idaresinden ayırmaya yönelik olduğu,
e. Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulunun 18/4/2011 tarihli kararında başvurucunun
bağlı olduğu örgütten ayrılmadığı, örgüt arkadaşlarıyla iyi geçindiğinin,
samimi ilişkiler kurduğunun belirtildiği;
f. Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde almış olduğu hücre
cezası nedeniyle başvurucunun iyi hâlli hükümlü statüsünde bulunmadığının
anlaşıldığı,
g. Tüm bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucunun toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike
oluşturacağının kabulü gerektiği,
h. Öte yandanAdli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda infazın yüksek
güvenlikli sağlık kuruluşunda devamının mümkün olduğu, iyileşmesi hâlinde
başvurucunun yeniden Ceza İnfaz Kurumuna alınması yönünde Cumhuriyet
Başsavcılığınca gerekli kararların alınıp uygulandığı tespitlerine dayandığı
anlaşılmıştır.
22. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/9/2014 tarihli kararına
karşı başvurucu vekilitarafından yapılan itirazı inceleyen Malatya 1. Ağır Ceza
Mahkemesi oyçokluğuyla 13/11/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine kesin
olarak karar vermiştir. Mahkeme,Cumhuriyet Başsavcılığınıninfazın ertelenmesine
yönelik talebin reddine ilişkin itiraza konu kararının ve bu karara yönelik
itirazın reddine ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının usul ve
yasalara uygun olduğu değerlendirmesini yapmıştır. Muhalif üye, itiraza konu
kararlarda başvurucunun toplum güvenliği için potansiyel tehlike oluşturacağı
kanaatiyle sonuca ulaşıldığı, bu tespitin Kırıkkale F tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının
18/4/2011 ve 15/6/2011 tarihli kararlarına dayandığı, üzerinden üç yıl geçmiş
kararların hükümlünün güncel durumunu yansıtmayabileceği gerekçesiyle çoğunluk
görüşüne katılmamıştır.
23. Nihai karar başvurucu vekiline 2/12/2014 tarihindetebliğ
edilmiştir.
24. 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
25. Başvurucu, talebi doğrultusunda 30/4/2015 tarihli ve 72221
sayılı nakil emri uyarınca 20/5/2015 tarihinde Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.
26. 18/11/2015 tarihinde başvurucunun Edirne Sultan 1. Murat
Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine kontrol amaçlı sevki yapılarak muayenesi
sonucunda "aktif psikopatoloji
saptanmadığı"na, Bakırköy Hastanesinin tedavi evrakları ile
kontrolünün uygun olduğuna karar verilmiştir.
27. 30/11/2015 tarihindekontrol amaçlı olarak tekrar sevk
edildiği Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde
yapılan muayene sonucunda başvurucuya psikotik
bozukluk tanısı ile İNVEGA 6mg adlı ilaç reçete edilmiş ve üç hafta
sonra kontrol muayenesi uygun görülmüştür.
28. 18/1/2016 tarihindeaynı birimdeyapılan muayenesi sonucunda
başvurucuya aynı ilaç reçete edilmiş ve bir ay sonra kontrol randevusu
verilmiştir.
29. 17/2/2016 tarihinde başvurucunun kontrol amaçlı olarak aynı
Polikliniğe sevki yapılmıştır.
30. 24/2/2016 tarihli Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğünün Bakanlık görüşünün hazırlanmasında esas alınan yazısında,
başvuru tarihinden sonra hastalığı ile ilgili olarak başvurucunun tedavi ve
takibine dair yukarıda yer verilen bilgilerin yanı sıra başvurucununhâlihazırda
üç kişilik odada kaldığı ve oda arkadaşları ile uyumlu ilişkiler içinde olduğu,
sağlık yönünden veyadiğer nedenlerle başka bir ceza infaz kurumuna nakil
talebinin bulunmadığı hususuna yer verildiği görülmüştür.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. Anayasa'nın 104. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini
ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak
yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:
...
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin
cezalarını hafifletmek veya kaldırmak..."
32. 5237 sayılı Kanun'un "Akıl
hastalarına özgü güvenlik tedbirleri" kenar başlıklı 57.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve
tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine
hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve
tedavi altına alınırlar.
(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası,
yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından
tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının
belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir.
(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin
niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip
gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.
(4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla,
Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan
sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.
(5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum
açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora
dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine
hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler
tekrarlanır.
(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını
yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra
hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda
düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak
koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü
güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
..."
33. 5275 sayılı Kanun'un "Hapis
cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi" kenar başlıklı 16. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye
bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde
belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda
geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının
mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis
cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa
mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp
Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü
hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor
üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma
kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve
yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde
bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet
Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren
Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin
yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen
sürelere,birsürebulunmadığıtakdirdebirer yıllık dönemleregöre bu fıkrada yazılı
usule uygunolarakincelettirilir.İncelemesonuçlarınagöregeribırakma kararını
veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar
verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine,
mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan
kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere
aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet
Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine
başvurulabilir....
(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı
ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında
hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut
tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü
fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.
34. 5275 sayılı Kanun'a 6291 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile
eklenen "Denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezanın infazı" kenar başlıklı 105/A maddesinin 3. fıkrası şöyledir:
"(3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen
infaz usulünden;
a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve
koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık,
engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve
koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler,
diğer şartları da taşımaları hâlinde
yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp
Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin
sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla
belgelendirilmelidir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İnsan Haysiyetiyle
Bağdaşmayan Muamele Yasağına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu vekili; cezasının infazı sırasında başvurucunun
hastalandığını, hastalığının ağır olduğunun ve tek başına cezaevinde
kalamayacağının Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğunu, hakkında hükmolunan
cezanın infazına on dokuz yaşında iken başlandığını, yaklaşık yirmi yıldır
cezaevinde kalmakta olduğunu, başvurucunun muzdarip olduğu şizofreni hastalığı
nedeniyle artık hiç kimseyi tanıyamayacak duruma geldiğini, hayatını tek başına
idame ettiremediğini, sürekli bakıma ihtiyaç duyduğunu, günlük ihtiyaçlarını
dahi tek başına gideremediğini, bu yönüyle cezaevinin kendisi açısından
çekilmez olduğunu, gerek Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumunda gerekse
BakırköyHastanesinde kaldığı süre içinde sağlığında herhangi bir düzelme
olmadığını, üç aylık sürelerle hastanede kaldığını, nakiller sırasında olumsuz
etkilenmelere maruz kaldığını, içinde olduğu psikolojik durumun her an kriz
geçirme ihtimalini ciddi bir şekilde barındırdığını belirterek Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tedbiren başvurucunun tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
37. Bakanlık görüş yazısında; başvurunun Anayasa'nın 17. ve
Sözleşme'nin 3. maddeleriçerçevesinde degerlendirilmesi gerektiği, Sözleşme'nin
3. maddesinindevlete özgürlükten yoksun bırakılmış kişilerin fizik bütünlüğü,
özellikle gerekli tıbbi müdahalelerin yapılması yoluyla koruma sorumluluğunu
yüklediği, 7/4/2014 tarihli Adli Tıp 3. İhtisasKurulu raporunda yer verilen
tespitler ile başvurucunun mahkûmiyetine yol açan suçun niteliği ve cezasının
infazı süresindeki davranışları dikkate alındığında toplum güvenliği bakımından
ağır ve somut tehlike oluşturacağı görüşü ile ertelenme talebinin reddolunduğu;
25/4/2015 tarihindesağlık kuruluşunda yatarak başvurucunun tedavisine
başlandığı ve sağlık kuruluşunun 10/9/2014 tarihli raporu uyarınca 17/9/2014
tarihinde tekrar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiği,
başvurucunun kendi talebiüzerine 20/5/2015 tarihinde de Edirne F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevkinin yapıldığı bildirilmiştir.
Bakanlık, başvurucunun tedavisine Edirne'deki ceza infaz kurumunda devam
edildiğini ve bu kurumdan toplam beş kez sağlık kuruluşuna sevki yapılarak
düzenli olarak muayenelerinin yaptırılması suretiyle Bakırköy Hastanesince
düzenlenen raporda belirtilen esasların tedavisinde dikkate alındığını,
başvurucunun hâlihazırda üç kişilik odada kaldığı ve sağlık yönündenve diğer
nedenlerle başka bir ceza infaz kurumuna nakil talebinin bulunmadığını, infazın
geri bırakılmaması yönündeki Savcılık kararlarının her zaman kaldırılabilme
imkânın bulunduğunu belirterek başvurunun değerlendirilmesinde konuya ilişkin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ile Anayasa Mahkemesi
içtihadının dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16/6. maddesinin
yürürlüğe girdiği 24/1/2013 tarihinden bu yana toplam 611 hükümlü ve tutuklunun
Adli Tıp Kurumu raporları gereğince cezalarının infazının ertelenmesine karar
verilerek tahliyelerinin sağlandığını,başvurucunun, toplum güvenliği nedeniyle
tahliyeleri uygun görülmeyerek cezalarının infazına devam edilen 10 hükümlü ve
tutukludan biri olduğu bilgisini görüşüne eklemiştir.
2. Değerlendirme
a. İncelemenin Kapsamı
39. Başvurucu vekili, başvurucunun cezasının infazı süresi
içinde yakalandığı hastalık nedeniyle hakkında hükmedilen cezanın ertelenmesi
talebinin kendisinin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturacağı
gerekçesiyle reddolunması,hastalığının ulaştığı seviye itibarıyla öz bakımını
yapamaması, dış dünya ile irtibat kuramaması, her an kriz geçirme ihtimalinin
olması, hukuka aykırı olarak tahliye talebinin kabul edilmemesi,ret gerekçesi
olarak hukuken geçerliliği şüpheli, güncel olmayan gözlem kararlarına
dayanılması, siyasi saiklerin başvuruya konu kararda etkili olduğu, sağlık
nedeniyle cezanın infazına ara verilmesini sağlayan idari ve hukuki
mekanizmaların etkili olmadığı olgularına dayanarak Anayasa'nın 10., 17., 19.,
36., 40. ve 56. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
40. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
41. Bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri, doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla
birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşama hakkı
çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet
Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).
42. Başvurucunun yaşam hakkı yönünden şikâyetlerini, maruz
kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği ve bir
başkasının desteği ve bakımına muhtaç olduğu Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp
İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 7/4/2014 tarihli raporda belirtilmiş
olmasına rağmen hükmolunan cezanın infazının geri bırakılması talebinin toplum
güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturduğu gerekçesiyle
reddolunması nedeniyle ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmesi ile
psikolojik durumunun yaşamı yönünden risk oluşturacak şekilde her an kriz
geçirme ihtimalini ciddi bir şekilde barındırdığı iddialarına dayandırdığı
anlaşılmaktadır. Başvurucu, belirttiği risk dışında Cezaevinde bulunduğu sırada
herhangi bir şekilde nöbet geçirdiğinden veya bunun sonucunda çok ciddi bir
hayati tehlike atlattığından söz etmemektedir.
43. Anayasa Mahkemesi; ölüm olayının veyayaşam hakkına yönelik
ciddi bir riskin tespit edilmediği durumlarda ceza infaz kurumlarının fiziki ve
tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmaması nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri istikrarlı bir şekilde Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen hiç kimsenin insan haysiyetiyle
bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağına dair yasak bağlamında
incelemektedir (Mete Dursun, B.
No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B.
No: 2013/7532. 4/2/2016; Sabri Kaya, B.
No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B.
No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan,
B. No: 2014/19527, 16/11/2016).
44. Bu nedenle yaşam hakkı yönünden ayrıca incelemeyi gerektiren
özel bir sorun ihtiva etmeyen somut başvuruda, başvurucunun yaşam hakkına
yönelik şikâyetlerinin, özel durumu ile cezaevi koşulları arasında var olduğunu
ileri sürdüğü uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve
psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti
ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşıp ulaşmadığı
yönündendeğerlendirilmesi yeterli görülmüştür.
45. Öte yandan başvurucunun insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası ile
ilgili olarak -aşağıdainsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında incelenen hususlar dışında- bağımsız
bir inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı görüldüğünden bu
hususta da ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
46. Başvurucunun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı
görülmektedir. Açıklanan nedenlerle başka bir kabul edilemezlik nedeni de
görülmediğinden başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
c. EsasYönünden
i. Genel İlkeler
47. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkı Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin
birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da
kimseye "işkence" ve "eziyet" yapılamayacağı, kimsenin
"insan haysiyetiyle bağdaşmayan" ceza veya muameleye tabi
tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
48. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde
kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir.
Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden
kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
49. Anayasa ve Sözleşme tarafından kötü muamele, kişi üzerindeki
etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir.
Dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen ifadeler
arasında bir yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Bir muamelenin
"işkence" olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğini
belirleyebilmek için anılan fıkrada geçen "eziyet" ve "insan
haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele kavramları ile işkence arasındaki ayrıma
bakmak gerekmektedir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 84).
50. Mağdurları küçük düşürebilecek ve utandırabilecek şekilde
kendilerinde korku, küçültülme, elem ve aşağılanma duygusu uyandıran veya
mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde hareket etmeye
sürükleyen aşağılayıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin "insan
haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele veya ceza olarak tanımlanması mümkündür
(Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 22). Burada "eziyet"ten farklı olarak kişi üzerinde
uygulanan muamele, fiziksel ya da ruhsal acıdan öte küçük düşürücü veya
alçaltıcı bir etki oluşturmaktadır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 89).
51. Bir muamelenin bu kavramlardan hangisini oluşturduğunu
belirleyebilmek için her somut olayın kendi özel koşulları içinde
değerlendirilmesi gerekmektedir. Muamelenin kamuya açık olarak yapılması onun
aşağılayıcı ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan nitelikte olup olmamasında rol
oynasa da bazı durumlarda kişinin kendi gözünde küçük düşmesi de bu seviyedeki
bir kötü muamele için yeterli olabilmektedir. Ayrıca muamelenin küçük düşürme
ya da alçaltma kastı ile yapılıp yapılmadığı dikkate alınsa da böyle bir amacın
belirlenememesi, kötü muamele ihlali olmadığı anlamına gelmeyecektir. Tutulma
koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri
tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri
yedirme, içirme gibi aşağılayıcı muameleler "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan" muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90).
52. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında
hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum
bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptirler.
Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi
ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar
sınırlanabilir (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
53. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya
tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde
olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki
davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde
mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence
altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır
koşulların sağlanması için gereklidir (Turan
Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki
ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına
aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat
Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
54. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan
onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan
tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü
seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek
gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No:
2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık
gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk"
getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal
rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği
tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu
durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini
belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu,
§ 66).
55. Özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilerin hasta
olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi
yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği
gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü
bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı
çekmesine sebebiyet verilmiş olması veya belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla
birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedenleriyle yaşadığı
stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları
çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak
ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal
edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden
yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).
56. Bedensel engeli nedeniyle yaşamını tek başına idame
ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk
oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması da
o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin
özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve
manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirlerin
alınması gerekir(Hayati Kaytan, §
45).
57. Yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde sağlık durumları
nedeniyle cezalarının infazının ertelenerek tahliyelerini talep eden hükümlü
veya tutuklulartarafından Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında ileri sürülecek
iddiaların incelemesinde Anayasa Mahkemesi; ilgilinin cezaevinde tutulma
koşulları, kendisine uygulanan tedavinin yeterliliği, son olarak da sağlık
durumu ile karşılaştırıldığında ilgilinin cezaevinde tutulmasının uygun olup
olmadığıyönünden bir değerlendirme yapmaktadır (Murat Karabulut, § 68).
ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
58. Somut olayda başvurucu; Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
15/08/1996 tarihli kararıyla hüküm altına alınarak uyarlama yargılaması
sonucunda Yargıtayındüzelterek onama kararı uyarınca müebbet hapis cezasına
dönüştürülen cezasının infazı kapsamında 15/6/1995 tarihinden itibaren
cezaevinde tutulmaktadır. Cezasının infazı sırasında rahatsızlanması üzerine
28/3/2014 tarihinde, başvurucunun Cumhuriyet Başsavcılığınca Adli Tıp Kurumuna
sevki yapılmıştır. Anılan Kurumda muayenesi üzerinedüzenlenen 7/4/2014 tarihli
raporda, başvurucunun rahatsızlığına ilişkin 27/10/2010, 19/10/2011, 21/3/2012,
3/4/2013, 5/4/2014 tarihli sağlık kurulu raporları ile Adli Tıp İhtisas Kurulu
kararına atıfla şizofreni tanısı tekrarlanmıştır. Ayrıca hastalığın kronik ve
yozlaştırıcı nitelikte olduğu, tedaviyle kişinin işlevselliğinde düzelme
sağlanamadığı belirtilerek durumunun Anayasa'nın Cumhurbaşkanına tanıdığı özel
af yetkisine ilişkin 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ile5275 sayılı
Kanun'un 6291 sayılı Kanun ile değişik 105/A maddesi kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği, infaz ertelemesinin gerçekleştirilmesine kadar 5275 sayılı Kanun'un
18. maddesinden yararlandırılarak,açılan Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda tutulması ve tedavisinin sürdürülerek düzenli aralıklarlakontrolünün
sağlanması yönündeki önerilere raporda yer verildiği anlaşılmaktadır.
Başvurucunun rahatsızlığınıngerekli tedavi ve kontrollerin sağlanması hâlinde
hayati tehlike yaratmayacağı ancak başvurucunun hayatını yalnız idame
ettiremiyeceği, bir başkasının destek ve bakımına ihtiyacı olduğu da raporda
yer almaktadır (bkz. §§ 12, 13).
59. Başvuru dosyasına taraflarca sunulan belgelerden,
başvurucunun kendi isteği üzerine Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumuna nakil olduğu 20/5/2015 tarihine kadar Metris R Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda tutulduğu anlaşılmaktadır. Genel olarak R tipi ceza infaz
kurumlarında (rehabilitasyon merkezlerinde) geçerli tutma koşulları ile ilgili
olarak Anayasa Mahkemesi, diğer bir başvuru ile ilgili kararında ayrıntılı
değerlendirmeler yapma imkânı bulmuştur (Ergin
Aktaş, §§ 37-46). Kararda, anılan rehabilitasyon merkezlerinin Adli
Tıp Kurumu raporu için bekletilen veya tek başına öz bakımını yapamayan,
başkasının bakım ve yardımına muhtaç tutuklu veya hükümlülerin barındırılması
ile tedavilerinin sağlanması amacıyla kurulmuş bakımevi niteliğinde ceza infaz
kurumları olduğu tespiti yapılmıştır. Başvurucu; anılan Kurumda fiili olarak
bakım ve tedavisinin yapılmadığı, yaşamını tek başına idame ettiremediği veya
bu konuda ciddi zorluklarla karşılaştığı yönünde başvurudosyasına herhangi bir
bilgi ve belge sunmamıştır. Bu nedenle bu başvuru bağlamında başvurucunun
kaldığı Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında Anayasa Mahkemesinin
önceki değerlendirmelerinden ayrılmayı gerektiren bir hususun bulunmadığı
sonucuna varılmaktadır.
60. Bakanlık görüşündeki başvurucunun bireysel başvuru
tarihinden sonra kendi isteği ile 20/5/2015 tarihinde nakil olduğu Edirne F
Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda üç kişilik odada kaldığı ve
oda arkadaşları ile uyumlu ilişkiler içinde olduğu yönündeki tespit, Bakanlık
görüşüne karşı 21/3/2016 tarihli başvurucu beyanlarında da teyit edilmiştir.
61. 21/3/2016 tarihli beyanında başvurucu, Edirne'deki infaz
kurumuna sevk edildiği 20/5/2015 tarihi ile 18/11/2015 tarihi arasındaki
yaklaşık 6 aylık sürede kontrol muayenelerinin yapılmaması nedeniyle
hastalığının tedavisinin aksatıldığı şikâyetini dile getirmekle birlikte genel
olarak tedavi sürecinin yetersizliği yönünde somut verilerle desteklenmiş
herhangi bir şikâyeti ortaya koyamamaktadır. Başvurucunun bu Kurumda kontrol
muayenelerine götürülme sayısı ve tarihleri konusunda tarafların mutabık olduğu
anlaşılmaktadır. Başvuru dosyasındaki belgelere göre en geç 2010 tarihinden
itibaren sağlık durumu yönünden ilgili kurumların gözetiminde bulunan
başvurucunun muayenelerinin aksatıldığı altı aylık dönem ile birlikte
18/11/2015 tarihinden sonra toplam beş kez kontrol muayenesine götürüldüğü
(bkz. §§ 26-29) dönem boyunca karşılaştığı zorluklara ilişkin olarak başvuru
dosyasına somut herhangi bir bilginin sunulmadığı da gözlemlenmiştir.
Edirne'deki Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından başvurucununkendi seçimi
olan sosyal yönden desteklendiği bir ortamda bulunması yönünde herhangi bir
engelin de çıkarılmadığının anlaşılması karşısında kontrol muayeneleri yönünden
yapıldığı tespit edilen ihmalin tek başına insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir
muamelenin var olduğu yönünde bir değerlendirmenin yapılmasını makul göstermeye
yeterli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
62. Öte yandan başvurucunun sağlık kuruluşları ve ceza infaz
kurumu arasında nakillerinin sıkı güvenlik önlemleri altında cezaevi ring
araçlarıyla, kelepçe takılmak suretiyle gerçekleştirilmesinden kaynaklanan
iddiaları ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında bu
pratiğin tek başına “kötü muamele” oluşturan, başvurucunun sağlık durumu
sebebiyle içinde bulunduğu sıkıntıyı daha da arttıran ve aşağılanma duygusuna
yol açan bir muamele olduğu konusunda yeterli verinin bulunmadığı
kanaatindedir.
63. Yukarıda yer verilen değerlendirmeler ışığında Anayasa'nın
17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Özgürlüğü ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
64. Başvurucu vekili, ağır hastalık durumundan ötürü cezasının
ertelenmesigerektiği yönünde raporları olan başvurucunun cezaevinde tutulmaması
gerektiği hâlde derece mahkemelerinin tahliye taleplerinin reddine dair
Savcılık kararına karşı yaptıkları itirazların reddolunması nedeniyle
Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
65. Bakanlık, başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak herhangi bir görüş sunmamıştır.
2. Değerlendirme
66. Anayasa'nın 19. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında
kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
67. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması
ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi
birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
68. Anayasa Mahkemesi; hükümlü veya tutuklular tarafından,
sağlık koşullarının tutuldukları cezaevi şartları ve yetkililerin
uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği, bu nedenlerle doğal olarak
özgürlükten yoksun bırakılmaktan kaynaklanan ızdırap ve acının ötesinde ızdırap
ve acıya maruz kaldıkları yönünde somut veriler sunulmaksızın,yalnızca muzdarip
oldukları hastalık nedeniyle tutulmanın sonlandırılması taleplerine yönelik
olarak yapılan başvuruları Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında incelemektedir (Hayati Kaytan, § 47).
69. Bu tür şikâyetlerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin
Anayasa'nın 19. maddesi kapsamındayapacağı inceleme, kişinin hürriyetten yoksun
bırakılmasınınkısmen veya tamamen maddede sayılan koşullarda gerçekleşip
gerçekleşmediğini tespit etmekten ibarettir (Abdullah
Baybaşin, B. No: 2014/5161, 20/9/2017, § 60).
70. Somut olayda başvurucu, akıl hastası olduğu için
hürriyetinden yoksun bırakılmamış, “mahkûmiyet kararına bağlı olarak” cezaevinde iken akıl hastalığına
yakalanmıştır. Kanuna uygun şekilde “mahkûmiyet kararına bağlı olarak”
cezaevinde tutulan başvurucunun sağlık durumuyla ilgili Adli Tıp 3.
İhtisasKurulu raporunda başvurucunun durumunun sürekli hastalık, sakatlık ve
kocama hâli kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Anılan raporda
başvurucunun rahatsızlığının tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanması
hâlinde hayati tehlike yaratmayacağı belirtilmekle birlikte başvurucunun
“yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun
olduğu” hususuna da yer verilmiştir (bkz. § 13).
71. Başvurucu alınan raporlar doğrultusunda 25/04/2014 tarihinde
Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek Bakırköy Hastanesi
Baştabipliği Yüksek Güvenlikli Sivil Sağlık Servisi Bölümüne yatırılmıştır
(bkz. § 15). Anılan Hastane tarafından düzenlenen 10/9/2014 tarihliraporda,
hastalığının remisyon (klinik
belirtilerde düzelme) hâlinde olduğunun, bu durumuyla hastaneden
çıkarılabileceğinin, hastalığının düzenli psikiyatrik tedavisi ve tıbbi kontrol
muayeneleri gerektiğinin, R tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutulmasının ve bulunduğu
Ceza İnfaz Kurumunda tedavisi sürdürülerek düzenli aralıklarla (ayda bir) ve
gerektiğinde bulunduğu Kuruma en yakın hastanedeki psikiyatri polikliniğinde
kontrol muayenelerinin yapılmasının uygun olduğunun bildirilmesi üzerine
başvurucunun 17/9/2014 tarihinde tekrar Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna alındığı anlaşılmaktadır (bkz. § 20).
72. Öte yandan akıl hastalığının bulgularının ağırlaştığı
koşullarda hükümlüler için mevzuatta öngörülen seçeneğin ilgilinin serbest
kalması değil bir sağlık kuruluşuna yatırılmak suretiyle cezaevinden tahliye
edilmek alternatifi olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa ile sağlanan koruma sistemi
içinde bir suç isnadına veya mahkûmiyet kararına bağlı olarak özgürlüğünden
yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması yönünde genel
bir zorunluluk öngörülmediğine göre insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
olarak değerlendirilebilecek bir olgunun tespit edilmediği maddi olayda
"mahkûmiyet kararına bağlı olarak” cezaevinde
tutulan başvurucunun bu süre zarfında cezaevinde tutulma nedeniyle ilgili
olarak gerek cezaevi koşullarından kaynaklanan gerekse yetkililerce yapılan
uygulamalarda keyfî uygulamaya yol açacak nitelikte herhangi bir
unsurunbulunmadığı anlaşılmaktadır.
73. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına ilişkin şikâyetleri yönünden açık bir ihlal tespit
edilmediğinden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. İnsan Haysiyetiyle
Bağdaşmayan Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Eşitlik İlkesinin İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
74. Başvurucu vekili; infazın durdurulması taleplerinin adli
birimler tarafından değerlendirilmesinde adli hükümlüler ile siyasi hükümlüler
arasında farklılık bulunduğunu, nitekim sürekli ve ağır hastalık hâli
nedeniylebaşvurucunun yaşamını kendi başına idame ettiremeyeceğinin sağlık
kurulu raporuyla tespit edilmiş olmasına rağmen 5275 sayılı Kanun'un 16.
maddesi uyarınca toplum güvenliği açısından ağır ve somut tehlike oluşturduğu
gerekçesiyle cezasının infazının ertelenmesinin uygun görülmediğini belirterek
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmektedir.
75. Bakanlık, bu iddiaya ilişkin ayrı bir cevap vermemiştir.
2. Değerlendirme
76. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20).
77. 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesine 24/1/2013 tarihli ve 6411
sayılı Kanun ile eklenen 6. fıkra uyarınca cezanın infazının ertelenebilmesi
için maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz
kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğinin tespit edilmiş
olması koşulu yanında ilgilinin toplum güvenliği için tehlike oluşturmayacağına
dair bir kanaatin geliştirilmiş olması koşulunun da arandığı anlaşılmaktadır.
Anılan madde hükmüne 18/6/2014tarihli ve 6545 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle
"bakımından" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ağır ve
somut" ibaresi eklenmiştir. Bu bağlamda cezanın infazı biçimine dair
mevzuat hükümlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini belirlemek Anayasa
Mahkemesinin görevi kapsamında değildir. Ancak Anayasa Mahkemesi, hükümlü
veyatutuklunun bulunduğu koşulların, sağlık durumu nedeniyle hükümlülüğün
getirdiği olağan acı ve ızdırabın ötesinde sonuçlara yol açıp açmadığını
değerlendirecektir. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanında kalan mutlak bir yasak olduğu gözönüne
alındığında, bu yasak ile çelişen bir muamelenin varlığının saptandığı
durumlarda ilgilinin toplum güvenliği açısından ağır ve somut tehlike
oluşturacağı kanaatinin tahliye gerekliliğinin önünde bir engel teşkil etmesi
mazur görülemez. Bu şekildeki koşullar mevcut olmadığı hâlde idareninyalnızca
toplum güvenliği ile ilgili saiklerle bir kişiyi tutmaya devam etmesinin
yetkililer açısından da önemli bir risk teşkil edeceği dikkate alınmalıdır. Öte
yandan akıl hastalıkları açısından hastalığın şiddetinin kritik seviyeyi aşması
durumunda cezaevinde tutulmanın alternatifi ilgilinin serbest kalması da
değildir.
78. Somut olayda başvurucu, cezasının infazının ertelenmesi
talebinin incelenmesi sırasında mahkûmiyetine yol açan suçun türünün dikkate
alınması nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını ileri sürmekle birlikte,
yalnızcamahkûm olduğu suçun türü dikkate alınarak infazın ertelenmesi talebinin
reddolunduğuna ilişkin iddiasını somut verilerletemellendiremediği sonucuna
ulaşılmıştır.
79. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İnsan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.