logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ruşen Melih Nebigil [1.B.], B. No: 2014/2037, 17/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RUŞEN MELİH NEBİGİL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2037)

 

Karar Tarihi: 17/7/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan y.

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Ruşen Melih NEBİGİL

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialara ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/2/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 26/4/2007 tarihinde görevlendirildiği Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kalp ve damar cerrahisi uzmanı olarak çalışmaktadır.

9. Başvurucu hakkında ilgili klinik şefi tarafından hazırlanan görüş yazısında görev yaptığı süre içerisinde başvurucunun çalışma düzenine uyum sağlayamadığı ve hakkında sık sık şikâyetlerde bulunulduğu belirtilmiştir. Söz konusu yazı 13/4/2010 tarihinde Ankara İl Sağlık Müdürlüğüne gönderilmiş ve yazıda başvurucunun klinik hizmetlerinde yetersiz olduğu şeklinde değerlendirmelere de yer verilmiştir. İl Sağlık Müdürlüğünün 6/4/2011 tarihli yazısı doğrultusunda başvurucu hakkında muhakkik atanmış ve bu kapsamda 12/4/2011 tarihli bir bilirkişi raporu hazırlanmıştır.

10. Anılan bilirkişi raporunda, başvurucunun 9/9/2009 tarihinde ameliyat ettiği bir yıl bir aylık H.B.A. isimli hasta hakkında Pediatrik Kardiyoloji-Kardiyovasküler Cerrahi Konseyinde (Konsey) 14/10/2009 tarihinde tekrar aynı ameliyatın yapılması kararı alındığı belirtilmiştir. Ayrıca, başvurucunun 9/2/2010 tarihinde ameliyat ettiği bir yıl dokuz aylık E.K. isimli hasta hakkında Konsey kararıyla tam düzeltme ameliyatı yapılmasının kararlaştırıldığı ifade edilmiştir. Yine raporda, başvurucu tarafından 27/3/2008 tarihinde ameliyat edilen on üç yaşındaki E.Y. isimli hastanın başvurucu tarafından 31/8/2008 tarihinde tekrar ameliyata alındığının tespit edildiği belirtilmiştir. Söz konusu raporun sonuç kısmında "...incelenen dosyada belirtilen hastalara yapılan ameliyatlarda tıbbi gereklilik bulunduğu kanaatine varılmıştır." şeklinde değerlendirmeye yer verilmiştir.

11. Başvurucu; klinik şefi tarafından 22/2/2010 tarihinde yapılan bir ameliyatta hayatını kaybeden hasta hakkında hazırlanan ölüm raporunu imzalamadığını, bu nedenle klinik şefinin kendisine yönelik kişisel husumet beslediğini ve haksız şekilde ameliyat listelerine alınmadığını belirterek ameliyat listelerine alınmama işleminin iptali ve uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle 15/3/2011 tarihinde Ankara 17. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; yirmi yıldır kalp ve damar cerrahı olarak görev yaptığını, kalp ve damar cerrahisinde bir kliniği idare edecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olduğunu, yetersiz olduğuna dair gerçek dışı isnatlarla ve keyfî uygulamalarla mesleğine ve kişiliğine saldırıda bulunulduğunu, görev yaptığı dönemde tıbbi hatasının bulunmadığını, şahsi tutumlarla psikolojik tacize maruz kaldığını ileri sürmüştür. Ayrıca, ameliyatlara alınmaması nedeniyle mesleğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ifade etmiştir.

12. İdare Mahkemesinin 17/5/2012 tarihli kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde, başvuru hakkında hazırlanan 12/4/2011 tarihli bilirkişi raporunda bulunan tespitlere yer verilmiş ve hasta güvenliği gözetilerek başvurucunun ameliyat listelerine alınmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı ve tazmini gerektiren bir zararın da bulunmadığı belirtilmiştir.

13. Başvurucu, anılan karara karşı kanun yollarına başvurmuş ve sunduğu dilekçelerde hakkında hazırlanan bilirkişi raporunda mesleki anlamda yetersiz olduğu yönünde hiç bir belirleme olmadığını ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu, yetkili makamlarca mesleki yönden yetersiz olduğu konusunda bir tespitte bulunulmadığını ve İdare Mahkemesi tarafından da bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını iddia etmiştir.

14. İdare Mahkemesinin 17/5/2012 tarihli kararı, Danıştay Beşinci Dairesinin 12/6/2013 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 11/12/2013 tarihli sayılı kararı ile reddedilmiştir.

15. Nihai karar 16/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu;

i. Görev yaptığı hastanede gerçekleştirilen ve hastanın vefatıyla sonuçlanan ancak kendisinin katılmadığı bir ameliyat sonrasında hazırlanan ölüm raporunu imzalamaması nedeniyle 22/2/2010 tarihinden itibaren ameliyatlar dâhil olmak üzere poliklinik, konsültasyon ve diğer klinik çalışmalara katılmasına engel olunduğunu, İdare tarafından başka bir hastanede görevlendirilmesi mümkün olmasına rağmen böyle bir tasarrufta bulunulmadığını, haksız uygulamalar nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ve mesleki onurunun rencide edildiğini ileri sürmüştür.

ii. Hakkında yetersiz olduğu şeklinde gerçek dışı bir isnada dayanıldığını, buna rağmen gerçekleştirdiği çok sayıda ameliyatın ve klinik çalışmanın irdelenmediğini, tıbbi hatalar yaptığına ilişkin hakkındaki soyut iddiaya yönelik olarak ileri sürdüğü bilgi ve belgelerin derece mahkemelerince dikkate alınmadığını, idari soruşturma kapsamında düzenlenen rapora dayanılarak davanın reddedildiğini ve mesleğini icra etmekten men etmeye yetkili kurullar bulunmasına rağmen yetkisiz kişilerin tamamen keyfî uygulamaları nedeniyle mesleğini icra edemediğini iddia etmiştir.

iii. Bu süreçte maddi yönden kayba uğradığını, belirtilen işlemin iptali ve bu nedenle oluşan zararının tazmini talebiyle açtığı davanın hukuka aykırı şekilde reddedildiğini, karar sonucu etkileyebilecek nitelikte olmasına rağmen kendisine yönelik haksız tutumun nedenlerinin araştırılmadığını ve özellikle mesleki yeterliliğinin bulunduğuna ilişkin esaslı iddialarının derece mahkemeleri tarafından incelenmediğini belirtmiştir.

iv. Tüm bu nedenlerle hak arama özgürlüğünün, çalışma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde; adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kanun yolu şikâyeti mahiyetinde olduğu ve çalışma hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) düzenlenmediği belirtilmiştir. Görüşte, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ise başvurucu hakkında düzenlenen bilirkişi raporlarına dayanılarak derece mahkemelerince incelendiği ve bu kapsamda kararlar verildiği ifade edilmiştir.

20. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyanında, başvuru dilekçesindeki hususları tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

21. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun dile getirdiği şikâyetlerinin özünün, derece mahkemelerine sunduğu bilgi ve belgelerin dikkate alınmaması ile yeterli şekilde araştırma yapılmadan ve iddiaları hakkında yeterli gerekçe sunulmadan karar verilmesi hususunda olduğu anlaşıldığından başvurunun bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin düzenlemenin gerekçesinde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alındığı hususuna atıfta bulunularak adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birçok kararında, gerekçeli karar hakkının Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında yer aldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla gerekçeli karar hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

26. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

27. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

28. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

29. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

30. Başvurucu 22/2/2010 tarihinde yapılan bir ameliyatta hayatını kaybeden hasta hakkında hazırlanan ölüm raporunu ameliyata katılmadığı gerekçesiyle imzalamadığını, bunun üzerine ilgili klinik şefi tarafından ameliyatlara ve diğer klinik çalışmalara katılımının engellendiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, görev yaptığı dönemde gerçekleştirdiği ameliyatların ve klinik çalışmalarının başarılı olduğunun açık olmasına rağmen kendisine husumet besleyen klinik şefinin tutumu nedeniyle mesleğini icra edemediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, mesleki yetersizlik gibi bir gerekçeyle onurunu rencide eden muamelelere maruz kalmasına rağmen idari yargıda açtığı davada ileri sürdüğü hususların araştırılmadığını, idari soruşturma kapsamında düzenlenen rapora dayanılarak davasının haksız yere reddedildiğini iddia etmiştir.

31. Bireysel başvuru dosyasına yansıyan bilgi ve belgelere göre; görev yaptığı Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2007-2010 yılları arasında çok sayıda ameliyat gerçekleştiren ve poliklinik, konsültasyon ile diğer klinik çalışmalarına katılan başvurucu hakkında ilgili klinik şefinin talebi üzerine İl Sağlık Müdürlüğünün 6/4/2011 tarihli yazısı doğrultusunda muhakkik atanmış ve bu kapsamda 12/4/2011 tarihli bir bilirkişi raporu hazırlanmıştır.

32. Başvurucu ise 22/2/2010 tarihinden itibaren ameliyat listelerine alınmadığını belirterek ameliyat listelerine alınmama işleminin iptali ile uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle 15/3/2011 tarihinde İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Bu durumda dava sürecinde idari soruşturmanın sürdüğü anlaşılmaktadır.

33. İdare Mahkemesi 17/5/2012 tarihli kararla davanın reddine hükmetmiş ve karar gerekçesinde idari soruşturma kapsamında başvuru hakkında hazırlanan 12/4/2011 tarihli bilirkişi raporunda bulunan tespitlere yer vermiştir. Söz konusu raporda başvurucunun gerçekleştirdiği üç ameliyat hakkında tıbbi değerlendirmelerde bulunulmuş, diğer ameliyatlardaki tıbbi yeterliliğine, başvurucunun genel mesleki yeterliliğine veya başvurucunun iddia ettiği hususlara ilişkin herhangi açıklamada bulunulmamıştır. Ayrıca raporda başvurucunun mesleki anlamda yetersiz olduğuna ilişkin herhangi bir ifadeye de yer verilmemiştir.

34. Kişisel ve keyfî bir tutumla mesleğini icra etmediğine ve gerçekleştirdiği ameliyatların başarılı olmasına rağmen bu hususlarda değerlendirme yapılmadan yetkisiz kişilerce mesleki anlamda yetersiz olarak değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin hususlar başvurucu tarafından dava dilekçesinde ileri sürülmesine rağmen İdare Mahkemesi tarafından bu hususlarda bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. İdare Mahkemesince başvurucu hakkında idari soruşturma kapsamında hazırlanan 12/4/2011 tarihli bilirkişi raporunda bulunan tespitlerle yetinilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarını karşılayacak nitelikte dava sürecinde bir bilirkişi raporu alınmayarak yalnızca idari soruşturma kapsamında hazırlanan ve başvurucunun yetersiz olduğuna ilişkin herhangi bir değerlendirme içermeyen rapordaki ifadelere dayanılarak karar gerekçesi oluşturulması, başvurucunun karar sonucunu etkileyebilecek nitelikteki mesleki yeterliliğine ilişkin iddiaları hakkında makul, ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmaması ve bu şekilde verilen kararın kanun yolu incelemesinden ek bir gerekçe sunulmadan geçerek kesinleşmesi nedenleriyle somut başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin ortadan nasıl kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

38. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).

39. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).

40. Başvurucu, ihlalin tespiti ile lehine 116.000 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

41. Anayasa Mahkemesi, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialara açıklayıcı bir cevap verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

42. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve gerekçeli karar hakkının güvencelerine uygun şekilde başvurucunun ileri sürdüğü hususlara ayrı ve açık olarak yanıt veren yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

43. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna ulaşıldığından bu hakkın ihlali sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zarara yönelik tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2011/1606, K.2012/894) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ruşen Melih Nebigil [1.B.], B. No: 2014/2037, 17/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı RUŞEN MELİH NEBİGİL
Başvuru No 2014/2037
Başvuru Tarihi 17/2/2014
Karar Tarihi 17/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialara ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi