TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AGİT DÜŞKÜN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20372)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Agit DÜŞKÜN
|
|
|
2. Bahar
DÜŞKÜN
|
|
|
3. Hediye
DÜŞKÜN
|
|
|
4. Hüseyin
DÜŞKÜN
|
|
|
5. Perihan
ERBEY
|
|
|
6. Şirin
ÇAĞIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Veysel
VESEK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kişinin kamu görevlilerince kasten öldürülmesi
ve bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle
yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuşlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Hediye Düşkün'ün eşi,
diğer başvurucuların babası A.D., 18/5/1994 günü saat 16.00-16.30 sıralarında,
uzun namlulu otomatik silah taşıyan -birisi hücum yelekli ve telsizli- iki kişi
tarafından Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan evinden alınıp beyaz renkli bir
otomobile bindirilmiş ve bilinmeyen bir yere götürülmüştür.
10. A.D.nin cesedi Nusaybin İlçe
Jandarma Komutanlığı görevlilerince 20/5/1994 günü saat 13.30 sıralarında
Söğütlü köyü Sayar mezrası civarındaki E-90 kara yolu kenarındabulunmuştur.
Ceset üzerinde cesedin kime ait olduğunu tespite imkân veren herhangi bir belge
bulunmamıştır.
A. Nusaybin Cumhuriyet
Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma
11. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı)
olayla ilgili resen soruşturma başlatmış ve ivedilikle ölü muayenesi işlemi
yapmıştır. İşlem sonunda, ölü muayenesi yapılan kişinin üç gün kadar önce
öldüğü, ölüm sebebinin ateşli silah yaralanmasına bağlı harabiyet
olduğu ve kesin ölüm sebebi ile ölüm zamanının tespit edilmesi nedeniyle klasik
otopsi işlemine gerek bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ölü muayenesi
işleminden sonra ceset koku nedeniyle gömülmüştür.
12. A.D.nin annesi R.D. 25/5/1994
tarihinde Girmeli Jandarma Karakol Komutanlığına müracaat etmiş ve 18/5/1994
günü saat 16.00 sıralarında Şırnak ili Cizre ilçesindeki evlerinin önüne beyaz
renkli bir otomobil geldiğini, otomobildeniki kişi
indiğini, bunlarda uzun namlulu otomatik silahlar bulunduğunu, bu kişilerden
birisinin hücum yelekli ve telsizli olduğunu, oğlu A.D.nin
bu kişilerce alınıp götürüldüğünü beyan etmiştir. Ayrıca R.D., A.D.nin eşkâlini vermiş ve ona ait kıyafetleri tarif
etmiştir. Bunun üzerine cesetten çıkarılan kıyafetler R.D.ye gösterilmiş; R.D.
kıyafetlerin A.D.ye ait olduğunu teşhis etmiştir.
13. Cumhuriyet Başsavcılığı 27/5/1994 tarihinde, ölene ait
fotoğrafları göstererek R.D.ye teşhis işlemi yaptırmıştır. R.D.,
fotoğraflardaki kişiyi oğlu A.D. olarak teşhis etmiştir. İfadesine başvurulan
R.D., A.D.nin Şırnak ili Merkez ilçesi Damlarca
köyünün muhtarı olduğunu, güvenlik güçlerinin uyarıları üzerine güvenlik
güçleri ile terör örgütü mensupları arasında yaşanacak çatışmalardan zarar
görmemeleri için Cizre'ye taşındıklarını, 18/4/1994 günü saat 16.30 sıralarında
evlerine gelen üzerlerinde terör örgütü mensuplarınca giyilen kıyafet bulunan
silahlı iki kişinin A.D.yi zorla beyaz bir otomobile
bindirip götürdüklerini, devlet yanlısı olması nedeniyle A.D.nin
terör örgütü mensuplarınca cezalandırıldığını ifade etmiştir.
14. Birkaç soruşturma işleminden sonra Cumhuriyet Başsavcılığı,
eylemin yasa dışı terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği ve bu nedenle
soruşturma görevinin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına (DGM Cumhuriyet Başsavcılığı) ait olduğu gerekçesiyle 1/6/1994
tarihinde görevsizlik kararı vermiş ve soruşturma dosyasınıDGM
Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
15. DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, suç faillerinin zamanaşımı
süresi doluncaya kadar aranması amacıyla 27/5/2004 tarihinde daimî arama kararı
vermiştir.
16. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince zaman
zaman düzenlenen, faillerin tespit edilemediğine ve faillerin kimliğinin
tespitine çalışıldığına ilişkin tutanaklar DGM Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
17. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 19. maddesi
uyarınca 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10.
maddesi gereği kurulan mahkemeler ile cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine
son verildiğinden Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli)11/3/2014
tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evraklarını Cumhuriyet
Başsavcılığa göndermiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin yirmi yıl
olduğu ve bu sürenin 20/5/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 18/7/2014 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
19. Başvurucular diğer itirazları yanında, var olduğunu iddia
ettikleri Jandarma İstihbarat Terörle Mücadelenin (JİTEM) mensuplarınca A.D.nin götürüldüğünü de ileri sürüpkovuşturmaya
yer olmadığına dair karara itiraz etmişlerdir.
20. Bahse konu itiraz, Mardin Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/11/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
21. Nihai karar başvurucular tarafından 1/12/2014 tarihinde
öğrenilmiş olup başvuru 26/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. Cizre Cumhuriyet
Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma
22. Başvurucu Hediye Düşkün 26/3/2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet
Başsavcılığına bir dilekçe vermiş ve o güne kadar korkudan eşinin ölümüyle
ilgili herhangi bir başvuru yapamadığını bildirmiş ve eşinin öldürülmesiyle
ilgili şikâyetiniifade etmiştir. Aynı gün Sor.
2009/430 sayılı soruşturma kapsamında ifadesi alınan başvurucu Hediye Düşkün;
olay günü eşi, eşinin annesi ve eniştesi ile birlikte evde olduklarını, eşinin
kimliği kontrol edilerek iki kişi tarafından beyaz renkli bir arabaya
bindirilip götürüldüğünü, bu kişilerden birinde uzun namlulu, otomatik bir
silah ve tabanca bulunduğunu, diğer şahısta ise silah bulunmadığını,
götürüldükten üç gün sonra eşinin cesedinin bulunduğunu ifade etmiştir. İfade sırasında
başvurucu Hediye Düşkün'e Cizre İlçe Emniyet
Müdürlüğünden temin edilen ve her birine ayrı numara verilen dokuz resim
gösterilmiştir. Başvurucu Hediye Düşkün, eşini götüren kişilerin resimlerdeki
kişilerden herhangi birisi olmadığını söylemiştir.
23. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 19/3/2010 tarihinde, başvurucu
Hediye Düşkün'ün ifadesinde geçen kişilerden T.D.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. T.D., olay günü
başvurucuların evlerinin önüne beyaz renkli bir aracın geldiğini, bir kişinin
araçta durduğunu, uzun namlulu, otomatik bir silah ile tabanca taşıyan bir
başka şahsın ise kimlik kontrolü yaptığını, bu kişilerin A.D.yi araca bindirip götürdüklerini ve bahse konu
şahısları görse teşhis edemeyeceğini beyan etmiştir.
24. 8/12/2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına bir müzekkere
yazan Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, A.D.nin
öldürülmesi ile ilgili bilgi ve belge istemiştir. Söz konusu bilgi ve belgeler
Cumhuriyet Başsavcılığınca 18/1/2012 tarihinde gönderilmiştir.
25. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Sor. 2009/430 sayılı
soruşturmaya konu suçları soruşturma görevinin Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına (TMK 10. madde ile görevli) ait olduğu gerekçesiyle 6/2/2013
tarihinde görevsizlik kararı vermiştir. Görevsizlik kararında suç vasfı
"örgüt faaliyeti kapsamında kasten öldürme" olarak belirtilmiştir.
26. 6526 sayılı Kanun uyarınca 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesi
gereği kurulan mahkemeler ile cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine son
verildiği gerekçesiyleDiyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli) 20/3/2014 tarihinde yetkisizlik kararı
vermiş ve soruşturma evraklarını Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
27. Başvurucular vekilleri aracılığıyla verdikleri 18/8/2014
havale tarihli dilekçe ile Cizre Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma
dosyasının fotokopisini almışlardır.
28. Başvuru tarihi itibarıyla Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturma derdest olup başvurucular, inceleme tarihine kadar
soruşturmanın akıbetiyle ilgili Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi
vermemiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 18/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucular; A.D.nin var olduğunu
iddia ettikleri JİTEM mensuplarıncaevinden alınıp
öldürüldüğünü, failler arasındaCizre Cumhuriyet
Başsavcılığınca haklarında soruşturma yürütülen A.Y. ve C.T.nin
de bulunduğunu, adı geçen kişilerin tutuklandığını, bu kişiler hakkında Şırnak
Ağır Ceza Mahkemesinde derdest olan bir davanın bulunduğunu ileri sürmüştür.
Öte yandan başvurucular, A.D.nin ölümü ile ilgili
olarak Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın derdest
olduğunu, bu soruşturmanın Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada
işleyen zamanaşımı süresini kestiğini, buna rağmen kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verildiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucular, R.D.nin
A.D.yi alıp götüren kişilere
ilişkin beyanlarının dikkate alınmadığını, ifadede geçen kişiler terör örgütü
mensuplarıymış gibi kayıt tutulduğunu, daimî arama gereğince tutulan
tutanaklardan başka bir belgenin soruşturma süresince soruşturma dosyasına
girmediğini ve A.D.nin ölümüyle ilgili etkili bir
soruşturma yürütülmediğini öne sürmüştür. Son olarak başvurucular, A.D.nin yaşamına yönelen gerçek ve yakın bir tehlike
olmasına rağmen önlem alınmadığını iddia edip A.D. yönünden yaşam hakkının,
kendileri yönünden ise işkence ve kötü muamele yasağı ile etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde, başvurucuların özen yükümlülüklerini
yerine getirmedikleri ve etkisiz olduğunu ileri sürdükleri soruşturmayla ilgili
yirmi yıl devam eden soruşturmada somut bir girişimde bulunmadıkları oysa
başvurucuların soruşturmanın etkisiz olduğunu fark etmeleri gereken tarihten
itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak
zorunda oldukları ifade edilmiş ve başvurunun kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerektiği öne sürülmüştür.
32. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, soruşturmanın
sadece terör örgütü mensupları yönünden yürütüldüğünü, R.D.nin
"A.D.nin telsizli kişiler tarafından beyaz bir
araca bindirildiğine" dair beyanının dikkate alınmadığını, Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada toplanması gereken bazı delillerin
toplanmadığını, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamındaki yirmi cinayetle ilgili tutuklu yargılama yapıldığını belirtmiş ve A.D.nin öldürülmesi olayıyla ilgili soruşturmanınderdest
olduğunu dile getirmiştir. Başvurucuların bu iddialarından, A.Y. ve C.T.nin de bulunduğu bazı kamu görevlileri hakkında verilen
tutuklama kararı ile bu kişiler hakkında açılan davanın A.D.ye yönelik eylemi
kapsamadığı anlaşılmıştır.
B. Değerlendirme
1. İnceleme Kapsamı
Yönünden
33. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların bütün iddialarının özü,
yakınları A.D.nin devlet görevlilerince kasten
öldürülmesi ve A.D.nin ölümühakkında
etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Bu nedenle başvuruya
konu tüm iddialar yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiş olup işkence ve
kötü muamele yasağı ileetkili başvuru hakkı yönünden
ayrı bir değerlendirme yapılmamıştır.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu Hediye Düşkün A.D.nin eşi, diğer başvurucular ise A.D.nin
çocuklarıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından başvuruda bir eksiklik
bulunmamaktadır.
36. Öte yandan A.D.nin terör örgütü
mensuplarınca kaçırılıp öldürüldüğü iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturma sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan
itirazın reddi üzerine bireysel başvuruda bulunulmuş olsada
A.D.nin kamu görevlilerince evinden alındığı ve daha
sonra öldürüldüğü iddiası hakkında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülmekte olan bir başka soruşturma mevcuttur. Bu nedenle başvuruda, başvuru
yollarının tüketilmesi kuralının yerine getirilip getirilmediğinin de
incelenmesi gerekmektedir.
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
39. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun
yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini
önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir
ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
40. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir.
Bireysel başvurunun ikincillik niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekmektedir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17; Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 45; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013,
§§ 18, 19).
41. Ayrıca Anayasa Mahkemesine göre bireysel başvuru yapılmadan
önce tüketilmesi gereken etkili bir başvurudan söz edebilmek için başvuru
yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun fiilen de
etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma yetkisine
sahip bulunması gerekir. Başvuru yolunun ancak bir hak ihlali iddiasını
önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak ihlalini
karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir giderim (tazminat) sunabilmesi hâlinde
etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine vuku bulmuş bir hak ihlali
iddiası söz konusu olduğunda tazminat ödenmesinin yanı sıra sorumluların ortaya
çıkarılması bakımından da yeterli usule ilişkin güvencelerin sağlanması gerekir
(S.S.A., B. No: 2013/2355,
7/11/2013, § 28).
42. Somut olayda başvurucular, yakınları A.D.nin
kamu görevlilerince öldürüldüğünü ve Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturmanın yalnızca terör örgütü mensupları hakkında yürütüldüğünü ileri
sürmüşlerdir. Başvurucular, Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer
olmadığına dair karara yaptıkları itirazda da bu hususa dikkat çekmişlerdir(bkz. § 19). Ancak A.D.nin
kamu görevlilerince evinden alınıp daha sonra öldürüldüğü iddiasıyla ilgili
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir başka soruşturma mevcut
olup başvurucuların söz konusu soruşturmanın etkisizliğine ilişkin herhangi bir
savları bulunmadığı gibi bireysel başvuruda bulunmak için bu soruşturmanın
beklenmesinin gerekmediği yönünde bir iddiaları da bulunmamaktadır. O hâlde
başvurucuların ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine
imkân veren tüm yargısal yolları tükettikten sonra bireysel başvuruda
bulundukları söylenemez.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
18/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.