TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULHAMİT BABAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20400)
|
|
Karar Tarihi: 11/5/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulhamit BABAT
|
Vekili
|
:
|
Av. Fahriye Belgün BABA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucu
tarafından gönderilmek istenen mektuba el konulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8.Ankara 2 Numaralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucu, adresi Ankara il sınırları
içerisinde olan H.Ö. isimli bir arkadaşına faks yoluyla mektup göndermek
istemiştir. Söz konusu mektup Ceza İnfaz Kurumu Mektup ve Yayın Okuma Komisyonu
tarafından sakıncalı bulunmuştur. Bu doğrultuda Ceza İnfaz Kurumu Disiplin
Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 30/10/2014 tarihli kararıyla mektubun
imha edilmesine karar verilmiştir.
9. Anayasa Mahkemesi Komisyonlar Başraportörlüğünün
talebi üzerine mektubun onaylı bir sureti Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından
30/7/2015 tarihinde gönderilmiştir.
10. Söz konusu mektup şöyledir:
"Merhaba H. Abla,
İyi olmanız dileğiyle selam ve sevgilerimi
gönderiyorum. Muhtemelen aylık açık görüşte görüşürüz. Onun için uzatmayacağım.
Bu faksı yazmamın amacı sizden bir ricam olduğu içindir. Geçenlerde şehit düşen
B. G. arkadaş için ismini yazdığım arkadaşlar adına bir ilan verseniz iyi olur.
İlan ücretini biz hal ederiz. Tırnak içinde yazdığım metni olduğu gibi ilan
biçiminde verseniz çok iyi olur.
''Eylemler söylemlerden daha etkili
konuşurlar. Tahliyene kısa bir süre kalmasına rağmen Bingöl zindanından firar
ederek gerçekleştirdiğin "özgürlük eylemi" bizlere yüreğinde hangi
aşkın tutuştuğunu gösteriyordu. Kelebek ömrü kadar kısa sürdü eyleminiz, ama
özgürlük tutkun sonsuzdu. Zindandan çıkar çıkmaz yönünü özgür yaşamın inşa
edildiği, kara gözlü faşist çeteciliğe karşı insanlığın ve onurun korunduğu Kobane'deki özgürlük savaşına çevirdin. Son eylemin bir
özgürlük yıldızına dönüşmek oldu. Işığınla anlam yüklü özgür yaşama
yürüyeceğiz... Sincan 2 Nolu cezaevindeki mücadele
arkadaşları adına S. İ., Ş. B., O. A., Ş. G., M. T., Ş. B., S. D., M. T., V.
T., Y. A. ve B. D. ..."
İlanı bu arkadaşlar adına vermeniz iyi olur.
Tekrardan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Ay başında açık görüşte görüşmek
dileğiyle.
Selamlar-Hamit."
11.Disiplin Kurulunun 30/10/2014 tarihli kararı şöyledir:
"..hükümlünün A. Babat'ın
H. Ö.'a göndermek istediği faksta Bingöl M Tipi Ceza
İnfaz Kurumundan firar edip yakalanan ve tahliye edilen ve çatışmada ölen terör
örgütü mensubunun yaptığı eylemi övücü yüceltici ifadeler içermesi nedeniyle
sakıncalı görülerek Ceza İnfaz Kurumumuz Disiplin Kurulu tarafından mektubun
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Tüzük'ün 4'üncü maddesinin 2'nci bendinde
"Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç,
öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç
işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,
hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara,
nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine
uyumunu kolaylaştırmaktır." gereğince Ceza İnfaz Kurumumuz Disiplin Kurulu
tarafından mektubun Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 123. maddesine
göre imha edilmesine .."
12. Başvurucu bu karara karşı Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hâkimliği) itirazda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 3/11/2014 tarihli ve
E.2014/5177, K.2014/5240 sayılı kararla başvurucunun itirazını reddetmiştir.
Ret gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
".. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin
yerleşik uygulaması, mahkûmların genel olarak özgürlük hakkı hariç Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden
yararlanmaya devam ettikleri yönündedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
8.maddesine göre: "herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve
haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Anılan haklar
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya
düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve
demokratik bir toplumda gerekli bulunan müdahalelerin dışında, kamu makamları
tarafından hiç bir müdahale yapılamaz."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin birçok
kararında da; ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun asli temellerinden
olduğu, toplumun ilerlemesinin ve herbireyin
gelişmesinin başlıca şartlarındanbirini oluşturduğu,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrasına tabi olmak
kaydıyla bu özgürlüğün, yalnızca olumlu karşılanan ya da zararsız veya önemsiz
olarak algılanan ‘bilgi’ ve ‘fikirler’ için değil; şok edici, zedeleyici yahut
kaygı verici bilgi ve fikirler için de geçerliği olduğu vurgulanmıştır.
Bununla birlikte Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ne göre şiddete çağrı ve teşvik, kin ve nefret söylemi, hakaret ise
ifade özgürlüğünün koruması altında değildir. Herhangi bir beyanın şiddete
çağrı ve teşvik, kin ve nefret söylemi ve hakaret kapsamında olup olmadığı,
beyanın genelinden, nerede nasıl söylendiğine, kimin tarafından söylendiğine,
söylem ve eylemin pratikte bir karşılığı olup olmadığına, söylemin etkinliği
açısından yakın tehlike kavramının değerlendirilmesine kadar bir dizi unsurun
birlikte değerlendirilmesini gerektirmektedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68/3. maddesinde de "Kurumun asayiş ve
güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar
amaçlı suçörgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve
telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez"düzenlemesi yer almaktadır.
Tüzük'ün 123/1.nci maddesinde de “...Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi
hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar
okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine
tebliğ edilir..." düzenlemesi yer almaktadır.
Hükümlünün göndermek istediği metnin ve disiplin
kurulu kararının incelenmesinde; faks da ceza infaz kurumu zindan olarak
nitelendirildiği ve buradan firar olayı da özgürlük eylemi olarak aslında suç
olan bir eylemin övüldüğünün anlaşılması karşısında bu yönden verilen kararın
doğru olduğu kanaatine varılmış ve talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun
düzenlendiği görülmekle vaki itirazın reddi gerekmiştir."
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi 12/11/2014
tarihli ve 2014/3305 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararında
usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından itirazın reddine hükmetmiştir.
14. Nihai karar 27/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere dayanak oluşturan
mevzuata (Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, mektubunda yer verdiği ifadelerin suç olan bir
eylemin övülmesi olarak nitelendirilemeyeceğini, ifade hürriyeti kapsamında
kalan ve suç unsuru içermeyen mektubun imha edilmesinin ölçülü olmadığını
belirterek Anayasa'nın 22. ve 26. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Ceza İnfaz Kurumunun ilgili kurullarınca sakıncalı görülerek
imha edilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır. Bu
sebeple başvurucunun bütün iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
22. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi,
.. veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş
hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça;
haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz..."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara
ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden
ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
22. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 28-34)kararında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir.
23. Somut olayda Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun mektubu
sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle alıkonulmuştur. Dolayısıyla anılan işlem
ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
24. Anılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında
belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın
13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22.
maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş
olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz,
§ 36).
25. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesi ile 6/4/2006
tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının
Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 91., 122.
ve 123. maddelerinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları
yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu
anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§
37-46).
26. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup,
faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin
Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç
işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında
güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
27. Somut olayda başvurucunun göndermek istediği mektubun
sakıncalı bulunarak Disiplin Kurulunca alıkonulma sebebi, anılan mektubun
içeriğinde bir terör örgütü mensubunun gerçekleştirdiği terör eylemlerini övücü
ve yüceltici ifadelerin bulunması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda
başvurucunun mektuplarının, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin; kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması
amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır
(Ahmet Temiz, §§ 47-50).
28. Başvurucu 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu'nun 125. maddesi gereğince devletin şahsiyetine karşı cürüm işlediği
gerekçesiyle hükümlü olarak Ankara 2 Numaralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda bulunmaktadır.
29. Somut olayda başvurucu tarafından faks yoluyla gönderilmek
istenen mektupta, Bingöl Ceza İnfaz Kurumundan firar eden, yakalanan ve
sonrasında tahliye edilen, ardından gerçekleştirdiği eylemde ölen ve bölücü
terör örgütü mensubu olduğu anlaşılan kişi hakkında verilmek istenen ilan metni
yer almaktadır.
30. Disiplin Kurulu kararı incelendiğinde söz konusu mektubun
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Tüzük'ün 4. maddesinde düzenlenen ceza ve
güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaca aykırılık
oluşturduğu ve bu nedenle sakıncalı görülerek başvurucuya verilmeden imha
edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
31. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu manada başvuruya konu mektubun içeriği
dikkate alındığında ceza infaz kurumu idaresinin mektubun alıkonulmasına
ilişkin gerekçeleri herhangi bir mahkeme kararında olması gereken gerekçe kadar
detaylı olmayabilir. Nitekim ceza infaz kurumlarından gönderilmek istenen
mektupların sayıca fazla olması, mektupları okuyup değerlendirme imkânının
zaman yönünden kısıtlılığı gibi hususlar dikkate alındığında kanuna aykırı
olduğu bariz olan mektuplar hakkında detaylı bir gerekçe sunulmaması tek başına
ilgili gerekçenin yeterli olmadığı sonucuna ulaştırmayacaktır (Murat Türk, B. No: 2013/9133, 24/3/2016, §
44).
32. Sakıncalı
olduğuna karar verilen mektupta başvurucu, "mücadele
arkadaşları" ifadesini kullanarak mektup alıcısını da kapsar
şekilde içinde bulunduğu topluluğun varlığına işaret etmekte ve "biz" kavramına vurgu yapmaktadır.
Başvurucu, eylemlerin söylemlerden daha etkiliolduğunu
belirtmiş ve zindan olarak nitelendirdiği ceza infaz kurumundan firar eden
örgüt mensubunun bu eylemini özgürlük eylemi olarak nitelendirmiştir.
Başvurucu, terör örgütünün amaçları doğrultusunda gerçekleştirilen ve adına
ilan vermek istedikleri kişinin ölümüyle sonuçlanan eylemleri özgürlük savaşı,
ölümü de özgürlük yıldızına dönüşmek olarak betimlemiştir (bkz. § 10).
33. Mektuptaki anlatım dikkate alındığında mektubu kaleme alan
başvurucu ile birlikte Ceza İnfaz Kurumundaki mücadele arkadaşları olarak
tanıtılan kişilerin PKK terör örgütü faaliyetleri kapsamında yasa dışı
eylemlerde yer aldıkları öngörülebilmektedir. Mektupta kullanılan üslup gözönüne alındığında mektubun şiddeti meşru gösteren,
şiddete teşvik edici ve özendirici bir şekilde kaleme alındığı görülmektedir.
Dolayısıyla şiddet içeriği tartışmasız olan yasa dışı somut eylemlerin
meşrulaştırıp bu eylemlere katılanın yüceltildiği mektupta, başvurucunun mektup
alıcısı üzerinden mektuptaki ifadeleri okuyan terör örgütü mensuplarına
motivasyon sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, bu içeriğe
sahip mektuplarla örgüt içi ilişkilerin canlı tutulmaya çalışıldığı sonucuna
ulaşılması mümkündür.
34. Buna göre haberleşme hürriyetine yönelik kısıtlamanın
Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması
ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı olduğu düşünülemez.
35. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul edilebilir
makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulduğu sonucuna
varılmıştır. Ayrıca mektubun gönderilme saiki dikkate
alındığında başvurucunun göndermek istediği mektuba tamamen el konulması
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler
açısından orantısızolduğu söylenemez. Sonuç olarak
somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlalin
olmadığı anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun, açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.