TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAFİR MOBİLYA PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET
A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15206)
|
|
Karar Tarihi: 11/5/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Safir
Mobilya Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
ÇEKİÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karar düzeltme talebinin süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu şirket, eser sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin
yerine getirilmediğini iddia ederek sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının
tespiti ve ödenen bedelin iadesi talebiyle Ankara 15. Asliye Ticaret
Mahkemesinde dava açmıştır.
9. Mahkeme 22/1/2013 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir.
10. Temyiz üzerine karar Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 18/3/2014
tarihli kararı ile onanmıştır.
11. Başvurucu, onama kararını 16/4/2014 tarihinde tebellüğ
etmiş, başvurucu vekili Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) yoluyla
30/4/2014 tarihli iş emri ile karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
12. Aynı Dairenin 23/6/2014 tarihli ilamında Yargıtay ilamının
karar düzeltme isteyen tarafa 16/4/2014 gününde tebliğ edildiği, karar düzeltme
dilekçesinin 5/5/2014 gününde kaydedildiği, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla hâlen yürürlükte
bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun
440. maddesindeki 15 günlük sürenin geçtiği belirtilerek dilekçenin süre
yönünden reddine karar verilmiştir.
13. Ret kararı başvurucu vekiline 20/8/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş 19/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
14. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci
Dairesinin 26/8/2014 tarihli ve 1876 sayılı kararı ile Ankara 15. Asliye
Ticaret Mahkemesinin faaliyeti durdurulmuş, dava dosyası Ankara 6. Asliye
Ticaret Mahkemesine devredilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun ve Yönetmelik
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin,
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de
ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize
ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine
görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086
sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır."
16. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri
Usulü Kanunu'nun 431. maddesi şöyledir:
"Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın
bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin
bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece
mahkemesine verilebilir.
Temyiz dilekçesi kararı veren mahkemeden başka
bir mahkemeye verilmişse temyiz defterine kaydolunur
ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.
Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi
verilir."
17. 1086 sayılı mülga Kanun'un 440. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya
tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar
düzeltilmesi istenebilir:
..."
18. 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesi şöyledir:
"Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP),
adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan
bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda
gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.
Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza
kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları
incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak
ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve
gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler
ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.
Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması
gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim
veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz
yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın
kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
19. 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun
5. maddesi şöyledir:
"Güvenli elektronik imza, elle atılan
imza ile aynı hukukî sonucu doğurur.
Kanunların resmî şekle veya özel bir merasime
tabi tuttuğu hukukî işlemler ile teminat sözleşmeleri güvenli elektronik imza
ile gerçekleştirilemez."
20. 6/8/2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ileCumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri
Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in (Yönetmelik) 5. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli
elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla birimlere elektronik
ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP
üzerinden birimlere gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhâl ilgili
kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Onay gerektiren evrak ilgilinin iş
listesine yönlendirilir.
...
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması
açısından saat 00:00'a kadar yapılması zorunludur.
..."
21. Yönetmelik'in 208. maddesinin (9) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraf vekillerince UYAP üzerinden
güvenli elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu
işler için ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat
Bilgi Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için güvenli
elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat tarafından
elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması
sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte
yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda
erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur."
22. 3/4/2012 tarihli ve 28253 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli
elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk
dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP
üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen
belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin
onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
...
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması
açısından saat 00:00’a kadar yapılması zorunludur.
Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai
saati sonunda biter."
23. Mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 48.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli
elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu işler için
ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi
Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik
imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat tarafından elektronik
ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması
sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte
yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda
erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur.
Elektronik ortamda kanun yolu başvurusu saat
00:00’a kadar yapılabilir."
..."
2. Yargıtay Kararı
24. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20/1/2014 tarihli ve
E.2013/14-742, K.2014/16 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Görüldüğü üzere Cumhuriyet Başsavcılıkları ile
Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine
Dair Yönetmelik ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilgili genelgesine
göre UYAP'a kaydedilerek elektronik ortama aktarılan
belgelerle ilgili kayıt tarihinin ilgili işlemler yönüyle havale tarihi olarak
esas alınması gerekmektedir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim
hakkının, Sözleşmenin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası
olduğunu (Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), bu kapsamda herkesin kişisel hak ve
yükümlülükleriyle ile ilgili her türlü idiasını bir
mahkeme veya yargı önüne getirme hakkının güvence altına alındığını (Golder/ Birleşik Krallık, B. No: 4451/70,
21/2/1975, § 36) belirtmiştir. Yine AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinde mahkeme
kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkının güvence altına
alınmadığını ancak devletin kendi takdirine bağlı olarak taraflara kanun yolu
başvurusunda bulunma hakkı tanıması durumunda bu incelemeyi yapan mahkeme
önünde uygulanan muhakeme usulünün bu ilkelere uygun olması gerektiğini
belirtmiştir (Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, §
26).
27. Bu değerlendirmeye benzer şekilde AİHM, bir hukuk davasında
bölge adliye mahkemesi ilamına yönelik itirazın süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle yapılan başvuruyu mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirerek
kanun yolu incelenmesinde uygulanacak usulün Sözleşme'nin 6. maddesi kapsında
değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (Mushta/Ukrayna, B. No: 8863/06, 18/11/2010, § 39).
28. Yine AİHM, mahkemeye erişim hakkına yönelik birtakım
sınırlandırmaların kabul edilebileceğini ancak sınırlamaların meşru bir amaca
yönelik olmadığı veya kullanılan yöntem ile ulaşılması hedeflenen amaç arasında
makul bir orantısallık ilişkisinin bulunmadığı
durumlarda kısıtlamaların Sözleşme'nin 6. maddenin birinci fıkrasına uygun
olmayacağını belirtmiştir (Ashıngdane/Birleşik Krallık,B. No: 8225/78, 28/5/1985,
§ 57).
29. Osu/İtalya (B.
No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40) davasında, uyuşturucu kaçakçılığı yapan suç
örgütüne üye olduğu gerekçesiyle hakkında 7 yıl hapis cezası verilen başvurucu,
kararı sonradan öğrendiğini belirterek Yargıtaya gecikmiş
temyiz başvurusunda bulunmuş, Yargıtay ilgili Kanun hükmüne rağmen talebin
süresinde yapılmadığı gerekçesiyle istemi reddetmiştir. AİHM bu başvuruda dava
açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesinin kabul
edilebileceğini ancak öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak
yanlış uygulanması ya da hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun
yollarına başvuru hakkını kullanamamaları hâlinde Mahkemeye erişim hakkının
ihlal sonucunun ortaya çıkacağını belirterek somut olayda Yargıtayın
ret kararının kanun hükmünün neden uygulanmadığına ilişkin gerekçe içermediğini
bu açıdan öngörülebilir olmadığını belirterek Mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğine karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu, davada İlk Derece Mahkemesi kararının Yargıtayca onandığını, onama kararının 16/4/2014 tarihinde
vekiline tebliğ edildiğini, karar düzeltme dilekçesinin avukatı aracılığı ile
UYAP üzerinden Mahkemeye 30/4/2014 tarihinde gönderildiğini ancak Mahkemenin
dilekçeyi 5/5/2014 tarihinde işleme koyduğunu, Yargıtayın
da süresinde karar düzeltme talebinde bulunmadığı gerekçesiyle talebini
reddettiğini, Yargıtayın ret kararıyla karar düzeltme
hakkının elinden alındığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
33. Başvurucunun şikâyetinin özünün, karar düzeltme talebinin
esasının Yargıtayca incelenmemesine yönelik
olmasından dolayı iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
35. Anayasa’nın 36. maddesinin birici
fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
36. Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bu sözleşmelerden olan
AİHS'nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının güvencelerinden
birini de mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
37. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en
etkili yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM,
E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
38. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde, mahkemeye erişim hakkının, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52), ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanında
itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise
anılan yollara başvurma hakkının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, §
49) belirtmiştir.
39. Süre yönünden karar düzeltme talebinin reddedilmesinin
mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
41. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
42. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaç
taşıma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
43. Başvuru konusu olayda Yargıtay Dairesinin, karar düzeltme
talebini 1086 sayılı Kanun'un 440. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı
gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
44. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret
kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
45. Başvurucunun karar düzeltme itirazı, süresinden sonra ileri
sürüldüğü gerekçesiyle reddedilmiştir. Kanun yollarına başvurmanın belli bir
süreye bağlanmasına ilişkin kuralların mahkemelerin gereksiz yere meşgul
edilmemesi, davaların uzamasının önlenmesi, hukuki alanda istikrarın sağlanması
ve hukuk düzenine karşı olan güvenin sarsılmasının önlemesi amacıyla vâzedildiği, bu açıdan meşru bir amaca yönelik olduğu
anlaşılmıştır.
(3) Ölçülülük
46. Karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(a) Genel İlkeler
47. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde Mahkemeye erişim hakkının, kural olarak mutlak bir hak
olmayıp sınırlandırılabileceği, bu hususta devletlerin takdir hakları gereği
bazı düzenlemeler yapabileceği, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların
hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve
ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiği
belirtilmiştir (Mesut Güzel, B.
No: 2014/5876, 22/9/2016, § 31). Bu kapsamda dava açmayı imkânsız kılacak
ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli
sürelerin öngörülmesinin, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olduğu ve tek
başına bu durumun mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağı
belirtilmiştir (Remzi Durmaz, B.
No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
48. Yine Anayasa Mahkemesi, bir yerin Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından verilen idari yaptırım kararına karşı başka yerin Cumhuriyet
Başsavcılığı vasıtasıyla süresinde yapılan itirazda, sulh ceza mahkemesince
dilekçenin fiilen mahkemeye ulaştığı tarihin esas alınarak itirazın
reddedilmesi nedeniyle yapılan başvuruyu mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelemiş, başvurucunun bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığını aracı kılarak
başvuruda bulunmasının usul kurallarına aykırı olmadığını, bu açıdan
başvurucunun bu konuda özensiz veya ihmalkâr davrandığının söylenemeyeceğini,
mahkemenin usul kurallarının uygulanmasındaki açık hatasının bireyin mahkemeye
erişim hakkından yararlanamaması ve kendisine uygulanan yaptırımın hukukiliğini
inceletememesi sonucunu doğurduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğine karar vermiştir (Remzi Durmaz,
§§ 35-38).
(b)İlkelerin Olaya Uygulanması
49. Başvurucu, yasal süre içerisinde karar düzeltme talebinde
bulunmasına rağmen Yargıtay tarafından talebinin reddedildiğini belirterek
karar düzeltme hakkının engellendiğini iddia etmiştir.
50. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele başvurucunun karar
düzeltme talebinin kanun yolu incelemesine konu yapılmamasının, mahkemeye
erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
51. Başvurucu, 30/4/2014 tarihli dilekçesinde ayrıntılı bir
şekilde itirazlarını dile getirerek karar düzeltme talebinde bulunmuş, Yargıtay
15. Hukuk Dairesi talebin 15 günlük sürede ileri sürülmediğini belirterek karar
düzeltme dilekçesini reddetmiştir.
52. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı
mülga Kanun'un 440. maddesinde Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya tebliğden
itibaren 15 gün içinde karar düzeltme talebinde bulunulabileceği
belirtilmiştir.
53. 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesinde elektronik ortamda
güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabileceği, harç ve avansın
ödenebileceği, dava dosyalarının incelenebileceği, Kanun kapsamında fizikî
olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli elektronik imzayla
elektronik ortamda hazırlanarak gönderilebileceği belirtilmiştir.
54. Yine başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 5. ve 48. maddelerinde, taraf ve
vekilleri ile diğer ilgililerin güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle
UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve
belge gönderebilecekleri, taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik
imza ile kanun yolu başvuru dilekçesinin gönderilebileceği, bu işler için
ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmeyeceği, avukatların UYAP Avukat Bilgi
Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik
imza sahibi olmalarının gerekli olduğu, kanun yolu harçlarının avukat
tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılacağı, kanun yolu
başvurusunun, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı
belirtilmiştir.
55. Başvuru formuna ekli belgeler ve UYAP'ta
yapılan incelemede Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 18/3/2014 tarihli onama
ilamının 16/4/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucu vekilinin UYAP'tan 30/4/2014 tarihi saat 16.56'da karar düzeltme
talebinde bulunduğu, yine aynı tarih saat 16.55'de Ankara 2 no.lu mahkemeler
veznesine karar düzeltme harcını yatırdığı, Ankara 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
görevlilerince karar düzeltme dilekçesi ile ilgili işleme 5/5/2014 tarihi saat
8.58'de başlanıldığı anlaşılmıştır.
56. Başvurucunun karar düzeltme talebi Yargıtay 15. Hukuk
Dairesinin 23/6/2014 tarihli ilamında belirtilen "...Yargıtay ilamının karar düzeltme isteyen tarafa 16/4/2014
gününde tebliğ edilmiş ve karar düzeltme dilekçesinin 5/5/2014 gününde
kaydedilmiş olmasına göre 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollamasıyla
halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı mülga Kanun'un 440. maddesindeki 15 günlük
sürenin geçmiş bulunması..." gerekçesi ile reddedilmiştir.
57. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında 16/4/2014 tarihinde
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 18/3/2014 tarihli ilamını tebellüğ eden
başvurucunun, UYAP üzerinden ilama karşı 30/4/2014 tarihinde karar düzeltme
talebinde bulunmasına rağmen dilekçenin Mahkeme görevlileri tarafından yasal
süre dolduktan sonra 5/5/2014 tarihinde işleme konulması nedeniyle Yargıtayın, bu tarihi esas alarak karar düzeltme
dilekçesini süre yönünden reddetmesinin öngörülebilirlik sınırları içerisinde
olduğunun değerlendirilemeyeceği, yapılan uygulamanın yanlış bir olguya
dayanılarak açık bir hata ile gerçekleştirildiği ve başvurucunun kanun yolunu kullanma
imkânını ortadan kaldırdığı, başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu,
başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla
orantısız olduğu dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
58. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
59. Başvurucu başvuru konusu davada sözleşme hükümlerinin
dikkate alınmadığını, usul ve kanuna aykırı olarak karar verildiğini, Yargıtay
kararlarının gerekçesiz olduğunu, belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
60. Başvuru hakkında Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlali ile
yeniden yargılama karar verildiğinden başvurucunun diğer iddialarıyla ilgili
ayrıca incelenme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
62. Başvurucu, ihlalin tespitine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
63. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
64. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere Ankara 6.
Asliye Ticaret Mahkemesine (kapatılan Ankara 15. Asliye Ticaret Mahkemesi)
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine iletilmek üzere Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesine
(kapatılan Ankara 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2011/267, K.2013/7 sayılı
dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.