TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CÜNEYT KARATAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2069)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Cüneyt
KARATAŞ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa
itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedeniyle kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/2/2014 tarihinde Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 4/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık herhangi bir görüş beyan etmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; hakkında yürütülen soruşturma kapsamında çıkar
amaçlı suç örgütüne yöneticilik yapmak, nitelikli dolandırıcılık ve resmî
belgede sahtecilik suçlarından 14/10/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve
18/10/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianameyle
başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında örgütlü bir şekilde çok sayıda aracı
sahte belgelerle kiralayıpbu araçları değişik il ve
ilçelerde müştekilere sattıkları iddiasıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma,
bu örgüte üye olma, resmî belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, güveni
kötüye kullanma ve özel belgede sahtecilik suçlarını işledikleri iddiasıyla
kamu davası açılmıştır. İddianamede 135 müşteki, 59 suç ve 24 sanık
bulunmaktadır. Haklarında dava açılan sanıklardan başvurucu ile birlikte 14
sanık ise tutukludur.
9. Söz konusu dava, Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E.
2012/408 sayılı sırasına kaydı yapılmış; 3/9/2012 tarihinde tensip incelemesi
yapılmış ve yapılan inceleme sonucunda Mahkemece başvurucunun "...isnat edilen suçların niteliği ve delillerin henüz
tam olarak toplanmamış olması sebebiyle sanıkların delilleri karartma ve kaçma
şüphesinin bulunduğu kanaatine varıldığından" tutukluluk
hâlinin devamına, tutukluluk durumlarının incelemesinin 2/10/2012 ve 31/10/2012
tarihlerinde yapılmasına, duruşmanın 21/11/2012 tarihine bırakılmasına karar
verilmiştir.
10. Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/12/2012 tarihli
celsesinde başvurucunun tahliye talebi "atılı
suçların niteliği ve delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması karşısında
sanıkların delilleri karartma ve kaçma şüphesinin bulunduğu adli kontrol
hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmayacağı" gerekçesiyle
reddedilmiş ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
11. Mahkemenin 19/9/2013 tarihinde yapılan duruşmasında
başvurucunun tahliye talebi "atılı
suçların niteliği ve delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması karşısında
sanıkların delilleri karartma ve kaçma şüphelerinin bulunduğu, adli kontrol
hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmayacağı" gerekçesiyle
reddedilmiştir.
12. Mahkemenin 3/1/2014 tarihinde yapılan duruşmasında başvurucu
tahliye talebinde bulunmuş, Mahkemece başvurucunun talebi "atılı suçların niteliği ve delillerin henüz tam
olarak toplanmamış olması karşısında sanıkların delilleri karartma ve kaçma
şüphelerinin bulunduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli
olmayacağı" gerekçesiyle reddedilmiştir.
13. Başvurucu, tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan Savcılık
mütalaasının kendisine tebliğ edilmediğine ilişkin olarak başvuru dilekçesinin
ekinde Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/10/2013 tarihli ve 2013/787 Değişik
İş sayılı itiraz incelemesi kararını sunmuştur. Kararın incelenmesi neticesinde
başvurucunun 19/9/2013 tarihli duruşmada tutukluluğun devamına ilişkin verilen
karara itiraz ettiği, itirazı inceleyen Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesince
Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra 8/10/2013 tarihinde itirazın
reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
14.Başvurucu bu karar üzerine 17/2/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
15. Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19/2/2014 tarihinde
yapılan duruşmada başvurucununkurulan örgüte üye
olmak suçundan 1 yıl 8 ay hapis, özel belgede sahtecilik suçundan ayrı ayrı 16
kez 1 yıl 3 ay hapis, güveni
kötüye kullanma suçundan ayrı ayrı on beş kez 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para
cezası, kamu kurum ve kuruluşlarını aracı olarak kullanmak suretiyle
dolandırıcılık suçundan ayrı ayrı 11 kez 2 yıl 6 ay hapis ve 10.000 TL adli
para cezası, resmî belgede sahtecilik suçundan ayrı ayrı 7 kez2 yıl 6 ay hapis,
resmî belgede sahtecilik suçundan ayrı ayrı iki kez 3 yıl 4 ay hapis, mala
zarar verme suçundan 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluğun
devamına karar verilmiştir.
16. Başvurucunun, tutukluluğun devamı kararına itirazı üzerine
Antalya4. Ağır Ceza Mahkemesi 10/3/2014 tarihli ve 2014/197 Değişik İş sayılı
kararıyla başvurucunun itirazını reddetmiştir. Antalya 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde hüküm tarihine kadar on altı kez duruşma yapılmıştır.
17. Başvurucunun temyizi üzerine İlk Derece Mahkemesinin kararı,
Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 5/4/2016 tarihli kararıyla bozulmuştur.
18. Bozma sonrası davanın Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
2016/109 sayılı sırasına kaydı yapılmış, 6/5/2016 tarihinde yapılan tensip
incelemesinde başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
19.Dava İlk Derece Mahkemesi önünde derdesttir.
B. İlgili Hukuk
20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Ceza Kanunu’nun 157.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Hileli
davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak,
kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası
verilir."
21. 5237 sayılı Kanun'un 158. maddesinin (d) bendi şöyledir:
"(1) Dolandırıcılık suçunun;
...
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek
kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç
olarak kullanılması suretiyle,
...
İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.;
Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j)
ve (k) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli
para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamaz."
22. 5237 sayılı Kanun'un 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1) Bir resmi
belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak
şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
23. 5237 sayılı Kanun'un 207. maddesi şöyledir:
"(1) Bir özel belgeyi sahte olarak
düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini
bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır."
24. 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin(1)
ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Kanunun suç
saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün
yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları
işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması
gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan
üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
25. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen
ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı
verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarındakuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
...
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya
hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
26.5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1) Soruşturma ve
kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar,
bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel
Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
28. Başvurucu, tutuklanmasının haksız olduğunu, tutukluluğa
yaptığı itiraz incelemelerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, 2 yıl 4 ayı
aşkın süredir tutuklu bulunduğunu, tutuklulukta makul sürenin aşıldığını ve
tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan Savcılık görüşünün kendisine tebliğ
edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; tahliye ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
29. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi
aşması ve tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan Savcılık görüşünün tebliğ
edilmemesi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci ve sekizinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
1. Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Tebliğ
Edilmediğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, tutukluluğun devamına yönelik yaptığı itiraz
incelemesinde itiraz merciince Cumhuriyet savcısından alınan görüşün kendisine
bildirilmediğini ileri sürmüştür.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
32. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan
başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her
aşamasında resen dikkate alınması gereken bir başvuru koşuludur. Bireysel
başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013,
§§19, 20).
33. Somut olayda Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
yargılama kapsamında tutuklu olan başvurucu 19/9/2013 tarihli duruşmada
tutukluluğun devamına yönelik verilen karara itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen
Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra
8/10/2013 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Antalya 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde bir sonraki duruşma 8/11/2013 tarihinde yapılmıştır. İtiraz
inceleme kararının başvurucuya tebliğ tarihi dosyadan anlaşılamamakta ise debaşvurucu, bireysel başvuru formunda başvuru yollarının
tüketildiği tarih olarak Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/1/2014 tarihli
duruşmada verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararını göstermiştir.
Dolayısıyla bireysel başvurunun İlk Derece Mahkemesinin itirazın reddine
ilişkin verilen kararın öğrenildiği 3/1/2014 tarihinden itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekirken 17/2/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
olduğu sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmı hakkında süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. TutukluluğunMakul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
35. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır."
36. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir."
37. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
38. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
39. Öte yandan 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması, başka bir deyişle bireysel başvuru
yapıldığı tarihte başvuru koşullarının tamamının sağlanmış olması gerekir.
Bununla birlikte bir başvuru yolu yoksa ya da olan başvuru yolları etkili
değilse Mahkeme, somut olayın koşullarını dikkate alarak bir başvurunun
incelenmesine karar verebilir (Ümit Ata,
B. No:2012/254, 6/2/2014, § 33).
40. Bununla birlikte başvuru yollarının tüketilmesi kuralının
bir dereceye kadar esneklikle ve aşırı şekilcilikten uzak biçimde uygulanması
gerekir. Buna ek olarak başvuru yollarının tüketilmesi kuralı mutlak olmadığı
gibi otomatik olarak uygulanabilir nitelikte bir kural da değildir. Bu kurala
uyulup uyulmadığının denetlenmesi sırasında her bir olayın özel şartlarına
dikkat edilmesi gerekir. Yani bu kurala uyulup uyulmadığı denetlenirken başka
şeylerin yanında hukuk sistemindeki biçimsel hukuk yollarının varlığı değil
aynı zamanda bu yolların işlerlik kazandıkları genel hukuki ve siyasal bağlam
ve ayrıca başvurucunun kişisel durumu da gerçekçi bir biçimde dikkate alınmak
zorundadır. Son olarak davanın tüm koşulları çerçevesinde başvurucunun
kendisinden başvuru yollarını tüketmek bağlamında beklenebilecek her şeyi
yerine getirip getirmediğini incelemesi gerekmektedir (Serdar Ziriğ
[GK], B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 26).
41. "Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma"
durumunda tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması
gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B.
No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28). Bununla birlikte anılan kural mutlak değildir.
Bazı hâllerde kuralın, hakların kullanılmasına engel olacak aşırı şekilcilikten
uzak bir şekilde esnek yorumlanması gerekebilir. Özellikle daha önce birçok kez
tutukluluğun devamı kararlarına itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa en son
verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmediği dolayısıyla başvuru
yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvuru reddedilmemelidir (Serdar Ziriğ, §
27).
42. Bu değerlendirmeler ışığında somut olaya bakıldığında İlk
Derece Mahkemesinin başvurucunun tutukluluk hâlini resen veya başvurucunun
talebi üzerine incelemiş olduğu ve her defasında başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar verdiği, bu kararlara karşı yapılan itirazların da
reddedildiği anlaşılmıştır. Tutukluluğun devamına karar verilen bir davada
başvurucunun yaklaşık üç yıl süren bir tutuklulukta verilen son tutukluluğun
devamı kararına karşı itiraz yoluna başvurmasını beklemek aşırı şekilci bir
yaklaşım olacaktır. Kaldı ki başvurucu 3/1/2014 tarihinde verilen tutuklamanın
devamı kararına doğrudan itiraz etmemiş olsa da başvurucunun tutukluluk hâlinin
devam ettiği anlaşılmaktadır.
43. Belirtilen nedenlerle başvurunun itiraz yoluna başvurulmadan
yapıldığı gerekçesiyle kabul edilemezliğine karar verilmemelidir. Buna karşılık
başvuru, her hâlükârda süresi içinde yapılması gerekir (bkz. § 31).
44. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla
yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı tutukluluğun hukuka
aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının
tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk
hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona
erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla
belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma
amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek
şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 30).
45. Somut olayda yargılama kapsamında tutuklu olan başvurucu,
bireysel başvuru formunda başvuru yollarının tüketildiği tarih olarak Antalya
3. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/1/2014 tarihli duruşmada verilen tutukluluğun
devamına ilişkin kararı göstermiştir. Bu hâlde başvurucunun bu karara itiraz
etmeden başvuruda bulunduğu dikkate alındığında ve başvuru yolunun
tüketilmesinin gerekmediği (bkz. §§ 41, 42) söz konusu başvuruda 3/1/2014
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 17/2/2014 tarihinde
yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun devamı kararına itiraz incelemesinde
Cumhuriyet savcısının görüşünün tebliğ edilmediğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerine BIRAKILMASINA 9/6/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.