TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ YÜCE VE HEYBET YÜCE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2132)
Karar Tarihi: 3/7/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
1. Ali YÜCE
2. Heybet YÜCE
Vekili
Av. Süleyman BİLGİÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun hukuki olmaması ve makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi faaliyetlerin yerine getirilememesi nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Ali Yüce tutuklandığı tarihte Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır Bağlar ilçe başkanıdır. Başvurucu Heybet Yüce de tutuklandığı tarihte BDP üyesidir.
9. Başvurucular, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile görevli) yürütülen KCK Kent yapılanması soruşturması kapsamında 22/11/2011 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
10. 25/11/2011 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucuları tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk etmiştir. Tutuklamaya sevk yazısınının ilgili bölümü şöyledir:
"Kent meclislerinin, örgüt lideri Abdullah Öcalan'ın talimatları doğrultusunda kurulduğu, örgüt liderinin projesi olduğu, amacının ise Kürdistan devletini kurarak Abdullah Öcalan'ı özgürleştirme olduğu, Abdullah Öcalan'ı lider olarak benimsedikleri, Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarını kendilerine yol haritası olarak gördükleri, bu notlar incelendiğinde Öcalan'ın gitmek istediği hedef ve çizdiği yol için örgüte müzahir kadrolara yol gösterdiği ve onları nasıl davranmaları hususunda yönlendirdiği, bu durumunda yapılan toplantının tamamen PKK/Kongra-Gel terör örgütünün hedefleri doğrultusunda yapıldığının açık bir göstergesi olduğu, örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda hareket ettikleri, yapılan kent meclisi toplantılarının içerikleri ile örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiği ve yasadışı sözleşmelere (KCK, DKM vb.) temelini dayandıran bir oluşum olduğu birlikte değerlendirildiğinde söz konusu kent meclisi toplantılarının yasadışı olduğu anlaşılmış olup;
Şüphelinin de yapılan bu yasadışı toplantılara katılmak suretiyle terör örgütüne üye olma suçunu işlediği, yukarıda açık kimlik bilgileri ile suçları yazılı bulunan şüphelilerin üzerine atılı suçtan dolayı sorgularının icrası ile üzerine atılısuçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve şüphelilere isnat edilen suçun 5271 sayılı CMK' nun 100/3-a maddesinde sayılı olan katalog suçlardan olması hususları dikkate alınark şüphelilerin 5271 sayılı CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına[karar verilmesi kamu adına talep olunur]".
11. Başvurucular, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 25/11/2011 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
" ... terör örgütüne üye olma suçunu işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin bulunması, yüklenen suçun niteliği, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için kanunda öngörülen cezanın miktarı, isnat edilen suçun CMK 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması göz önüne alınarak CMK 100-101 maddeleri gereğince şüphelilerin tutuklanmalarına [karar verildi]".
12. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 5/4/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucuların terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle örgütü yönetme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucular ile birlikte toplam doksan beş sanığın cezalandırılması talep olunmuştur.
13. İddianamede; başvurucu Ali Yüce'nin PKK terör örgütü adına Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde KCK Kent Meclisi yürütmesinde yer aldığı, bu kapsamda yapılan birçok yasa dışı toplantıya katıldığı ileri sürülmüştür. İddianamede gizli tanık beyanlarına da yer verilmiştir. Bu beyanlarda başvurucunun Bağlar Kent Meclisinin üyesiolduğu, Kent Meclisi toplantılarında alınan kararlarla ilgili yapılan çalışmaları koordine ettiği, molotof kokteyli kullanılan gösteri yürüyüşlerini, terörist cenazelerinin sahiplenilmesi eylemlerini organize ettiği ileri sürülmüştür. Ayrıca başvurucunun PKK'nın çağrısıyla yapılan, terör örgütünün propagandasına dönüşen, bazılarında şiddet eylemlerinin de olduğu gösteri yürüyüşlerini Kent Meclisinin yöneticisi olarak tertip ettiği, bunlara katıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun telefon dinleme kayıtlarına da yer verilmiştir. Bu kayıtlarda başvurucunun operasyonlarda öldürülen teröristlerin cenazeleri ile ilgilenilmesine, cenazelere araç temin edilmesine yönelik konuşmalarının olduğu ifade edilmiştir.
14. İddianamede, başvurucuyla ilgili hukuki değerlendirme bölümü şöyledir:
"... Dosyada mevcut ortam tapeleri, olay tespit tutanakları ve fotoğraflar, tanık beyanları, dökümanlar, savunması birlikte değerlendirildiğinde, Şüphelinin, PKK terör örgütünün sözde sözleşmeleri örgüt liderinin ve terör örgütünün Irak ülkesinin kuzeyinde yerleşen yöneticilerinin talimatları doğrultusunda kurulan ,ayrıntısıylaiddianamenin giriş bölümünde yasadışı terör örgütüne bağlı biryapılanma olduğu açıklanan , başkanlık divanı, yürütmesi ve disiplin kurulundan oluşan organları bulunan, PKK/KCKterör örgütü yapılanmasının ana unsurlarından ve sözde demokratik özerkliği gerçekleştirmenin bir aracı olarak kabul ettikleri, kentte bulunan tüm kurumların bağlı olduğu, vatandaşların devletin idari ve adli kurumlarıyla irtibatını ortadan kaldırmayı amaç edinen, öldürülen teröristleri için saygı duruşunda bulunularak toplantılarına başlanılan, Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla gönderdiği 'Görüşme notlarının' ve KCK yürütme konseyi başkanlığının görüş ve talimatlarının okunduğu, bu görüş ve talimatlar doğrultusunda değerlendirme ve alan çalışmasının yapıldığı, gündeme göre değişik tarihlerde PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı yasadışı gösterilerin düzenlenmesi kararlarının alındığı yasadışı kent Meclisinin toplantılarına bu özelliğini bilerek yürütme sıfatıyla katıldığı (Gerek toplantıdaki konuşmalarından, gerekse gizli tanık beyanlarından kent meclisi yürütmesinde ve divanında yer aldığı anlaşılmıştır.) şüphelinin örgütün yönetici kadrosunda olduğunun anlaşıldığı,
Silahlı örgütü yönetmek; örgütün genel stratejisini belirlemek, örgüt faaliyet planlarını yapmak, iş bolumunu belırlemek, uyelerıne görev ve talimat vermek, koordinasyonu sağlamak gibi davranışlardır. Bu şekil davranışlarda bulunan örgütün hıyerarşık yapısı ıçınde gorevlendırılen, başkanlık eden, emir verıp komuta eden kişi veya bu faaliyetlerde bulunan yonetım grubu uyesı olan kışı, yoneten sıfatıyla 314/1 maddeye gore cezalandırılır hükmü,
Yasadışı Kent Meclisi Sözleşmesinin 23/a maddesinde tanımı ve kapsamı anlatılan 'Kent Meclisi Yürütmesinin Kent Konseyi olarak tanımlandığı ve halkın demokratik işlerini yürüten en üst icra organdır. Alanın DTM'nin ve Demokratik Kent Meclisinin kararlarını yaşama geçirir. Demokratik Kent Meclisi toplantılarında faaliyetleri hakkında rapor sunar, çalışmalarım meclisin denetimine açar.' şeklindeki görevleri ,yine sözleşmenin 8. maddesinde DKM Başkanlık Divanının 'Meclis çalışmalarını düzenleyip yürütmekten sorumludur. Genel Kurul toplantılarını ve ara dönem kurul toplantılarını organize eder ve yönetir. Komisyon çalışmalarını koordine eder, düzenler' şeklindeki hükmü göz önüne alındığında şüphelinin üzerine atılı terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle terör örgütünü yönetme suçunu işlediğinin anlaşıldığı,
Ayrıca şüphelinin 03.03.2011, 01.04.2011, 19.04.2011, 25.06.2011, 26.06.2011, 29.07.2011, 21.08.2011, 08.10.2011 ve 29.10.2011 tarihli eylemleri nedeniyle 9 (dokuz) KEZ 2911 Sayılı Kanunun 28/1 maddesinde yazılı suçu ile;
Yine 22.11.2011 tarihinde şüphelinin başkanı olduğu Bağlar BDP ilçe binasında yapılan aramada ele geçirilen malzemelerinbulundukları yer ve sayısal olarak çoklukları gözönüne alındığında terör örgütünün propgandası amacıyla bulundurulup sergilendiği anlaşıldığından şüphelinin terör örgütünün propagandasına yapma suçunu işlediğinin anlaşıldığı..."
15. İddianamede, başvurucu Heybet Yüce'nin Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde Kent Meclisi bünyesinde örgütsel faaliyetler yürüttüğü, bu kapsamda yapılan birçok yasa dışı toplantıya katıldığı ileri sürülmüş; başvurucunun ikametinde yapılan aramada yaşadığı bir sorundan dolayı örgütsel hiyerarşi gereği Bağlar ilçe yürütmesine öz eleştiri verdiğine dair bir belgenin ele geçirildiği belirtilmiştir. İddianamede gizli tanık beyanlarına da yer verilmiştir. Bu beyanlarda; başvurucunun gençler üzerinde etkili bir durumunun olduğu, özellikle mahalle içinde örgütlenen gençlerin molotof kokteyli hazırlamasına yardımcı olduğu, mahalle içinde meydana gelen her türlü örgütsel eylem ve faaliyetlerin başvurucunun bilgisi doğrultusunda yapıldığı ileri sürülmüştür. Ayrıca başvurucunun terör örgütünün çağrısıyla yapılan, terör örgütünün propagandasına dönüşen ve bazılarında şiddet eylemlerinin de olduğu toplantılara katıldığı ileri sürülmüş; başvurucunun telefon dinleme kayıtlarına da yer verilmiştir. Bu kayıtlarda başvurucunun operasyonlarda öldürülen teröristlerin cenazelerine katılımın sağlanmasına, bu cenazelerde yapılacak gösterilerin koordine edilmesine ilişkinkonuşmalarının olduğu ifade edilmiştir.
16. İddianamede, başvurucuyla ilgili hukuki değerlendirme bölümü şöyledir:
" ... Dosyada mevcut ortam tapeleri, olay tespit tutanakları ve fotoğraflar, tanık beyanları, dökümanlar, savunması birlikte değerlendirildiğinde, Şüphelinin, PKK terör örgütünün sözde sözleşmeleri örgüt liderinin ve terör örgütünün Irak ülkesinin kuzeyinde yerleşen yöneticilerinin talimatları doğrultusunda kurulan ,ayrıntısıylaiddianamenin giriş bölümünde yasadışı terör örgütüne bağlı biryapılanma olduğu açıklanan , başkanlık divanı, yürütmesi ve disiplin kurulundan oluşan organları bulunan, PKK/KCKterör örgütü yapılanmasının ana unsurlarından ve sözde demokratik özerkliği gerçekleştirmenin bir aracı olarak kabul ettikleri, kentte bulunan tüm kurumların bağlı olduğu, vatandaşların devletin idari ve adli kurumlarıyla irtibatını ortadan kaldırmayı amaç edinen, öldürülen teröristleri için saygı duruşunda bulunularak toplantılarına başlanılan, Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla gönderdiği 'Görüşme notlarının' ve KCK yürütme konseyi başkanlığının görüş ve talimatlarının okunduğu, bu görüş ve talimatlar doğrultusunda değerlendirme ve alan çalışmasının yapıldığı, gündeme göre değişik tarihlerde PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı yasadışı gösterilerin düzenlenmesi kararlarının alındığı yasadışı kent Meclisinin toplantılarına bu özelliğini bilerek, 5 nisan mahalle meclisi temsilcisi olarak katıldığı, bu şekilde üzerine atılı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinin anlaşıldığı..."
17. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) E.2012/198 sayılı dosyası üzerinden başvurucular yönünden tutuklu olarak görülmüştür.
18. Mahkeme 21/1/2014 tarihinde başvurucuların da aralarında olduğu tutuklu sanıkların tutukluluk durumunu resen incelemiş ve başvurucuların tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucular karara itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin31/1/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
20. Başvurucular, anılan kararı 17/2/2014 tarihinde öğrendiklerini bildirmişlerdir.
21. Başvurucular 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
22. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) mülga 250. madde ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/3/2014 tarihli kararı ile dosya, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/191) devredilmiştir.
23. Anılan Mahkemece 4/4/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucuların tahliyesine karar verilmiş, başvurucular aynı gün serbest bırakılmıştır.
24. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 64-89.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığı İddiası
a. Başvurucuların İddiaları
27. Başvurucular; gizli tanık beyanlarında yer alan bazı soyut anlatımlar ve katıldıkları birtakım yasal etkinlikler nedeniyle tutuklandıklarını, tutuklama kararında suç şüphesinin bulunduğuna dair somut bir delilin gösterilmediğini, tutuklamanın ölçülü olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
28. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
30. Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
31. Genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 110-124.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Somut olayda öncelikle başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular, iddianameye konu olan eylemler (bkz. §§ 13, 14, 15, 16) nedeniyle PKK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmışlardır. Dolayısyla başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
33. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
34. Somut olayda başvurucular; PKK/KCK yapılanması kapsamında Kent meclislerinde örgütsel faaliyet göstermekle, şiddet eylemleri içeren ve terör örgütünün propagandasına dönüşen gösteri yürüyüşleri organize etmekle ve bu gösterilere katılmakla suçlanmışlardır. Bu suçlamaya ilişkin olarak soruşturma makamlarınca dinleme kayıtları, olay tespit tutanakları ve fotoğraflar, tanık beyanları, dokümanlar gibi delillere dayanılmıştır. Bu delillere dayanan suçlamalarla ilgili olarak başvurucuların isnat edilen suç kapsamında tutuklanmalarına karar verilmiştir. Dolayısıyla dava dosyasında başvurucuların üzerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli belirtilerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucuların iddianamede gösterilen eylemlerinin PKK ile bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsizve keyfî olduğu söylenemez.
35. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
36. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 24; Gülser Yıldırım (2), § 148).
37. Somut olayda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 11).
38. Dolayısıyla somut olayın özelliği ve Mahkeme tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
39. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
40. Öncelikle örgüt suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64).
41. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında derece mahkemeleri isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini de gözönünde tutarak başvurucuların tutuklanmasına karar vermiştir. Ölçülülük açısındanmahkemelerin bu sonuca varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
43. Başvurucular; tutukluluğun devamı kararlarında suç şüphesine ilişkin olguların açıklanmadığını, tahliye taleplerinin matbu gerekçelerle reddedildiğini, tutukluluğa ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerine dair kişiselleştirme yapılmadığını, haklarında adli kontrol hükümlerinin uygulanması mümkün olmasına rağmen keyfî olarak tutukluluğunun devam ettirildiğini ve tutukluluğunun uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
46. Yukarıda belirilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
47. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
48. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 4/4/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucuların durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
50. Başvurucu Ali Yüce, Barış ve BDP'nin Diyarbakır'ın Bağlar ilçe başkanlığını yaptığını, Heybet Yüce ise BDP üyesi olduğunu belirtmiş; başvurucular siyasi faaliyetleri nedeniyle tutuklandıklarını, tutuklanmaları nedeniyle siyasi faaliyette bulunamadıklarını ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
51. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir ( Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; HidayetKaraca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105, 116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).
52. Somut olayda başvurucuların tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucuların suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 27-34). Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucuların yalnızca siyasi faaliyette bulunma hakları kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklanmasının siyasi faaliyette bulunma haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.