TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ YÜCE VE HEYBET YÜCE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2132)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali YÜCE
|
|
|
2. Heybet
YÜCE
|
Vekili
|
:
|
Av. Süleyman
BİLGİÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun hukuki olmaması ve makul süreyi aşması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi
faaliyetlerin yerine getirilememesi nedeniyle siyasi faaliyette bulunma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Ali Yüce tutuklandığı tarihte Barış ve Demokrasi
Partisi (BDP) Diyarbakır Bağlar ilçe başkanıdır. Başvurucu Heybet Yüce de
tutuklandığı tarihte BDP üyesidir.
9. Başvurucular, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK
mülga 250. madde ile görevli) yürütülen KCK Kent yapılanması soruşturması
kapsamında 22/11/2011 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
10. 25/11/2011 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı,
başvurucuları tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk etmiştir. Tutuklamaya
sevk yazısınının ilgili bölümü şöyledir:
"Kent meclislerinin, örgüt lideri
Abdullah Öcalan'ın talimatları doğrultusunda kurulduğu, örgüt liderinin projesi
olduğu, amacının ise Kürdistan devletini kurarak Abdullah Öcalan'ı
özgürleştirme olduğu, Abdullah Öcalan'ı lider olarak benimsedikleri, Abdullah
Öcalan'ın görüşme notlarını kendilerine yol haritası olarak gördükleri, bu
notlar incelendiğinde Öcalan'ın gitmek istediği hedef ve çizdiği yol için
örgüte müzahir kadrolara yol gösterdiği ve onları nasıl davranmaları hususunda
yönlendirdiği, bu durumunda yapılan toplantının tamamen PKK/Kongra-Gel
terör örgütünün hedefleri doğrultusunda yapıldığının açık bir göstergesi
olduğu, örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda
hareket ettikleri, yapılan kent meclisi toplantılarının içerikleri ile örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiği
ve yasadışı sözleşmelere (KCK, DKM vb.) temelini dayandıran bir oluşum olduğu
birlikte değerlendirildiğinde söz konusu kent meclisi toplantılarının yasadışı
olduğu anlaşılmış olup;
Şüphelinin
de yapılan bu yasadışı toplantılara katılmak suretiyle terör örgütüne üye olma
suçunu işlediği, yukarıda açık kimlik bilgileri ile suçları yazılı bulunan
şüphelilerin üzerine atılı suçtan dolayı sorgularının icrası ile üzerine atılısuçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli
suç şüphesinin varlığı ve şüphelilere isnat edilen suçun 5271 sayılı CMK' nun 100/3-a maddesinde sayılı olan katalog suçlardan olması
hususları dikkate alınark şüphelilerin 5271 sayılı CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına[karar
verilmesi kamu adına talep olunur]".
11. Başvurucular, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK
mülga 250. madde ile görevli) 25/11/2011 tarihli kararı ile silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır. Tutuklama kararının gerekçesinin
ilgili bölümü şöyledir:
" ... terör örgütüne üye olma suçunu
işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin
bulunması, yüklenen suçun niteliği, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç
için kanunda öngörülen cezanın miktarı, isnat edilen suçun CMK 100/3-a
maddesinde sayılan suçlardan olması göz önüne alınarak CMK 100-101 maddeleri
gereğince şüphelilerin tutuklanmalarına [karar verildi]".
12. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 5/4/2012 tarihli
iddianamesi ile başvurucuların terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek
suretiyle örgütü yönetme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri
düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma suçlarını işlediğinden
bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davası açılmıştır. İddianamede, başvurucular ile birlikte toplam doksan beş
sanığın cezalandırılması talep olunmuştur.
13. İddianamede; başvurucu Ali Yüce'nin PKK terör örgütü adına
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde KCK Kent Meclisi yürütmesinde yer aldığı, bu
kapsamda yapılan birçok yasa dışı toplantıya katıldığı ileri sürülmüştür.
İddianamede gizli tanık beyanlarına da yer verilmiştir. Bu beyanlarda
başvurucunun Bağlar Kent Meclisinin üyesiolduğu, Kent
Meclisi toplantılarında alınan kararlarla ilgili yapılan çalışmaları koordine
ettiği, molotof kokteyli kullanılan gösteri yürüyüşlerini,
terörist cenazelerinin sahiplenilmesi eylemlerini organize ettiği ileri
sürülmüştür. Ayrıca başvurucunun PKK'nın çağrısıyla yapılan, terör örgütünün
propagandasına dönüşen, bazılarında şiddet eylemlerinin de olduğu gösteri
yürüyüşlerini Kent Meclisinin yöneticisi olarak tertip ettiği, bunlara
katıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun telefon dinleme kayıtlarına da yer
verilmiştir. Bu kayıtlarda başvurucunun operasyonlarda öldürülen teröristlerin
cenazeleri ile ilgilenilmesine, cenazelere araç temin edilmesine yönelik
konuşmalarının olduğu ifade edilmiştir.
14. İddianamede, başvurucuyla ilgili hukuki değerlendirme bölümü
şöyledir:
"... Dosyada mevcut ortam tapeleri, olay tespit tutanakları ve fotoğraflar, tanık
beyanları, dökümanlar, savunması birlikte
değerlendirildiğinde, Şüphelinin, PKK terör örgütünün sözde sözleşmeleri örgüt
liderinin ve terör örgütünün Irak ülkesinin kuzeyinde yerleşen yöneticilerinin
talimatları doğrultusunda kurulan ,ayrıntısıylaiddianamenin
giriş bölümünde yasadışı terör örgütüne bağlı biryapılanma
olduğu açıklanan , başkanlık divanı, yürütmesi ve disiplin kurulundan oluşan
organları bulunan, PKK/KCKterör örgütü yapılanmasının
ana unsurlarından ve sözde demokratik özerkliği gerçekleştirmenin bir aracı
olarak kabul ettikleri, kentte bulunan tüm kurumların bağlı olduğu,
vatandaşların devletin idari ve adli kurumlarıyla irtibatını ortadan kaldırmayı
amaç edinen, öldürülen teröristleri için saygı duruşunda bulunularak
toplantılarına başlanılan, Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla
gönderdiği 'Görüşme notlarının' ve KCK yürütme konseyi başkanlığının görüş ve
talimatlarının okunduğu, bu görüş ve talimatlar doğrultusunda değerlendirme ve
alan çalışmasının yapıldığı, gündeme göre değişik tarihlerde PKK terör
örgütünün propagandasının yapıldığı yasadışı gösterilerin düzenlenmesi
kararlarının alındığı yasadışı kent Meclisinin toplantılarına bu özelliğini
bilerek yürütme sıfatıyla katıldığı (Gerek toplantıdaki konuşmalarından,
gerekse gizli tanık beyanlarından kent meclisi yürütmesinde ve divanında yer
aldığı anlaşılmıştır.) şüphelinin örgütün yönetici kadrosunda olduğunun
anlaşıldığı,
Silahlı örgütü yönetmek; örgütün genel
stratejisini belirlemek, örgüt faaliyet planlarını yapmak, iş bolumunu belırlemek, uyelerıne görev ve talimat vermek, koordinasyonu sağlamak
gibi davranışlardır. Bu şekil davranışlarda bulunan örgütün hıyerarşık
yapısı ıçınde gorevlendırılen,
başkanlık eden, emir verıp komuta eden kişi veya bu
faaliyetlerde bulunan yonetım grubu uyesı olan kışı, yoneten sıfatıyla
314/1 maddeye gore cezalandırılır hükmü,
Yasadışı Kent Meclisi Sözleşmesinin 23/a
maddesinde tanımı ve kapsamı anlatılan 'Kent Meclisi Yürütmesinin Kent Konseyi
olarak tanımlandığı ve halkın demokratik işlerini yürüten en üst icra organdır.
Alanın DTM'nin ve Demokratik Kent Meclisinin kararlarını yaşama geçirir.
Demokratik Kent Meclisi toplantılarında faaliyetleri hakkında rapor sunar,
çalışmalarım meclisin denetimine açar.' şeklindeki görevleri
,yine sözleşmenin 8. maddesinde DKM Başkanlık Divanının 'Meclis
çalışmalarını düzenleyip yürütmekten sorumludur. Genel Kurul toplantılarını ve
ara dönem kurul toplantılarını organize eder ve yönetir. Komisyon çalışmalarını
koordine eder, düzenler' şeklindeki hükmü göz önüne alındığında şüphelinin
üzerine atılı terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle terör
örgütünü yönetme suçunu işlediğinin anlaşıldığı,
Ayrıca şüphelinin 03.03.2011, 01.04.2011,
19.04.2011, 25.06.2011, 26.06.2011, 29.07.2011, 21.08.2011, 08.10.2011 ve
29.10.2011 tarihli eylemleri nedeniyle 9 (dokuz) KEZ 2911 Sayılı
Kanunun 28/1 maddesinde yazılı suçu ile;
Yine 22.11.2011 tarihinde şüphelinin başkanı
olduğu Bağlar BDP ilçe binasında yapılan aramada ele geçirilen malzemelerinbulundukları yer ve sayısal olarak çoklukları gözönüne alındığında terör örgütünün propgandası
amacıyla bulundurulup sergilendiği anlaşıldığından şüphelinin terör örgütünün
propagandasına yapma suçunu işlediğinin anlaşıldığı..."
15. İddianamede, başvurucu Heybet Yüce'nin Diyarbakır'ın Bağlar
ilçesinde Kent Meclisi bünyesinde örgütsel faaliyetler yürüttüğü, bu kapsamda yapılan birçok yasa
dışı toplantıya katıldığı ileri sürülmüş; başvurucunun ikametinde yapılan
aramada yaşadığı bir sorundan dolayı örgütsel hiyerarşi gereği Bağlar ilçe
yürütmesine öz eleştiri verdiğine dair bir belgenin ele geçirildiği
belirtilmiştir. İddianamede gizli tanık beyanlarına da yer verilmiştir. Bu
beyanlarda; başvurucunun gençler üzerinde etkili bir durumunun olduğu,
özellikle mahalle içinde örgütlenen gençlerin molotof
kokteyli hazırlamasına yardımcı olduğu, mahalle içinde meydana gelen her türlü
örgütsel eylem ve faaliyetlerin başvurucunun bilgisi doğrultusunda yapıldığı
ileri sürülmüştür. Ayrıca başvurucunun terör örgütünün çağrısıyla yapılan, terör
örgütünün propagandasına dönüşen ve bazılarında şiddet eylemlerinin de olduğu
toplantılara katıldığı ileri sürülmüş; başvurucunun telefon dinleme kayıtlarına
da yer verilmiştir. Bu kayıtlarda başvurucunun operasyonlarda öldürülen
teröristlerin cenazelerine katılımın sağlanmasına, bu cenazelerde yapılacak
gösterilerin koordine edilmesine ilişkinkonuşmalarının
olduğu ifade edilmiştir.
16. İddianamede, başvurucuyla ilgili hukuki değerlendirme bölümü
şöyledir:
" ... Dosyada mevcut ortam tapeleri, olay tespit tutanakları ve fotoğraflar, tanık
beyanları, dökümanlar, savunması birlikte
değerlendirildiğinde, Şüphelinin, PKK terör örgütünün sözde sözleşmeleri örgüt
liderinin ve terör örgütünün Irak ülkesinin kuzeyinde yerleşen yöneticilerinin
talimatları doğrultusunda kurulan ,ayrıntısıylaiddianamenin
giriş bölümünde yasadışı terör örgütüne bağlı biryapılanma
olduğu açıklanan , başkanlık divanı, yürütmesi ve disiplin kurulundan oluşan
organları bulunan, PKK/KCKterör örgütü yapılanmasının
ana unsurlarından ve sözde demokratik özerkliği gerçekleştirmenin bir aracı
olarak kabul ettikleri, kentte bulunan tüm kurumların bağlı olduğu,
vatandaşların devletin idari ve adli kurumlarıyla irtibatını ortadan kaldırmayı
amaç edinen, öldürülen teröristleri için saygı duruşunda bulunularak
toplantılarına başlanılan, Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla
gönderdiği 'Görüşme notlarının' ve KCK yürütme konseyi başkanlığının görüş ve
talimatlarının okunduğu, bu görüş ve talimatlar doğrultusunda değerlendirme ve
alan çalışmasının yapıldığı, gündeme göre değişik tarihlerde PKK terör
örgütünün propagandasının yapıldığı yasadışı gösterilerin düzenlenmesi
kararlarının alındığı yasadışı kent Meclisinin toplantılarına bu özelliğini
bilerek, 5 nisan mahalle meclisi temsilcisi olarak katıldığı, bu şekilde
üzerine atılı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinin anlaşıldığı..."
17. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
madde ile görevli) E.2012/198 sayılı dosyası üzerinden başvurucular yönünden
tutuklu olarak görülmüştür.
18. Mahkeme 21/1/2014 tarihinde başvurucuların da aralarında
olduğu tutuklu sanıkların tutukluluk durumunu resen incelemiş ve başvurucuların
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucular karara itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin31/1/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir.
20. Başvurucular, anılan kararı 17/2/2014 tarihinde
öğrendiklerini bildirmişlerdir.
21. Başvurucular 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
22. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) mülga 250.
madde ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/3/2014 tarihli kararı ile dosya,
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/191) devredilmiştir.
23. Anılan Mahkemece 4/4/2014 tarihinde yapılan tensip
incelemesinde başvurucuların tahliyesine karar verilmiş, başvurucular aynı gün
serbest bırakılmıştır.
24. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Gülser Yıldırım (2)
[GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 64-89.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığı İddiası
a. Başvurucuların
İddiaları
27. Başvurucular; gizli tanık beyanlarında yer alan bazı soyut
anlatımlar ve katıldıkları birtakım yasal etkinlikler nedeniyle
tutuklandıklarını, tutuklama kararında suç şüphesinin bulunduğuna dair somut bir
delilin gösterilmediğini, tutuklamanın ölçülü olmadığını belirterek Anayasa'nın
19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
28. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
30. Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
31. Genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 110-124.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
32. Somut olayda öncelikle başvurucuların tutuklanmasının kanuni
dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular, iddianameye
konu olan eylemler (bkz. §§ 13,
14, 15, 16) nedeniyle PKK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271
sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmışlardır. Dolayısyla
başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
33. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
34. Somut olayda başvurucular; PKK/KCK yapılanması kapsamında
Kent meclislerinde örgütsel faaliyet göstermekle, şiddet eylemleri içeren ve
terör örgütünün propagandasına dönüşen gösteri yürüyüşleri organize etmekle ve
bu gösterilere katılmakla suçlanmışlardır. Bu suçlamaya ilişkin olarak
soruşturma makamlarınca dinleme kayıtları, olay tespit tutanakları ve
fotoğraflar, tanık beyanları, dokümanlar gibi delillere dayanılmıştır. Bu
delillere dayanan suçlamalarla ilgili olarak başvurucuların isnat edilen suç kapsamında
tutuklanmalarına karar verilmiştir. Dolayısıyla dava dosyasında başvurucuların
üzerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli belirtilerin bulunduğu
anlaşılmaktadır. Başvurucuların iddianamede gösterilen eylemlerinin PKK ile
bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsizve keyfî olduğu söylenemez.
35. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
36. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen terör örgütüne üye
olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç
tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen
cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran
Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç,
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (bkz. § 24; Gülser Yıldırım
(2), § 148).
37. Somut olayda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince
başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı
terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin kanunda öngörülen
yaptırımın ağırlığına ve suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına dayanıldığı
görülmektedir (bkz. § 11).
38. Dolayısıyla somut
olayın özelliği ve Mahkeme tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen-
kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
39. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
40. Öncelikle örgüt suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64).
41. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında derece mahkemeleri isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın
ağırlığını, işin niteliğini de gözönünde tutarak
başvurucuların tutuklanmasına karar vermiştir. Ölçülülük açısındanmahkemelerin
bu sonuca varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
43. Başvurucular; tutukluluğun devamı kararlarında suç şüphesine
ilişkin olguların açıklanmadığını, tahliye taleplerinin matbu gerekçelerle
reddedildiğini, tutukluluğa ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerine dair
kişiselleştirme yapılmadığını, haklarında adli kontrol hükümlerinin uygulanması
mümkün olmasına rağmen keyfî olarak tutukluluğunun devam ettirildiğini ve tutukluluğunun
uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
46. Yukarıda belirilen Anayasa ve
Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
47. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
48. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 4/4/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucuların durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Siyasi Faaliyette
Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
50. Başvurucu Ali Yüce, Barış ve BDP'nin
Diyarbakır'ın Bağlar ilçe başkanlığını yaptığını, Heybet Yüce ise BDP üyesi
olduğunu belirtmiş; başvurucular siyasi faaliyetleri nedeniyle
tutuklandıklarını, tutuklanmaları nedeniyle siyasi faaliyette bulunamadıklarını
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
51. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın
özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken
öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi
aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da
tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir ( Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; HidayetKaraca [GK],
B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
111-117; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay
Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849,
4/12/2013, §§ 105, 116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272,
4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No:
2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal
Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014,
§§ 61-75; İbrahim Ayhan,
B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).
52. Somut olayda başvurucuların tutuklanmasının hukuki olmadığı
iddiası incelendiğinde başvurucuların suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama
nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği
sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 27-34). Bu
kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucuların yalnızca
siyasi faaliyette bulunma hakları kapsamında kalan eylemleri nedeniyle
soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca
varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklanmasının siyasi
faaliyette bulunma haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak bir
ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.