logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdullah Çetin ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/2524, 17/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH ÇETİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası:2014/2524)

 

Karar Tarihi: 17/7/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucular

:

1. Abdullah ÇETİN

 

 

2. Ahmet KEKLİK

 

 

3. Ünal BOZYİĞİT

Vekili

:

Av. Keziban YILMAZ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, resen yapılan tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak yapılması ve savcılık görüşünün bildirilmemesi, tutukluluk incelemesinin makul aralıklarla yapılmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi faaliyetlerinin ve gazetecilik faaliyetinin yerine getirilememesi nedeniyle seçme ve seçilme hakkı ile ifade özgürlüğünün, kanuni hâkim güvencesine aykırı bir mahkemede yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/2/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucular Ahmet Keklik ve Ünal Bozyiğit başvuru yaptıkları tarihte Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Siirt Kurtalan Belediye meclisi üyesidir. Başvurucu Abdullah Çetin ise Dicle Haber Ajansının Kurtalan muhabiridir.

7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında başvurucular 16/12/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 20/12/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır.

8. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 20/2/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları istemiyle (CMK mülga 250. madde ile görevli) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

9. Başvurucular tutuklandıktan sonra ilk olarak 1/6/2012 tarihli duruşmada Mahkeme önüne çıkarılmışlardır.

10. Başvurucular 16/1/2014 tarihinde tahliye talebinde bulunmuşlardır. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2014 tarihinde başvurucuların tahliye taleplerinin reddine karar vermiştir. Başvurucular bu karara itiraz etmiştir.

11.Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 12/2/2014 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

12. Başvurucular 25/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13.Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi 12/3/2014 tarihinde 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'la değişik 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 14. maddesi uyarınca dosyanın Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar vermiştir.

14. Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi 25/6/2014 tarihinde başvurucuların tahliyesine karar vermiştir.

15. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibariyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

17. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Sözleşme Hükümleri

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesi şöyledir:

"Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesindeki serbest seçim hakkını, yasama organının seçimi ya da bu organın iki meclisi varsa en azından bir meclisin seçimi ile sınırlı olarak değerlendirmektedir (Gorizdra/Moldova (k.k.), B. No: 53180/99, 2/7/2002, hukuk kısmı, § 2; Cherepkov/Rusya (k.k.), B. No: 51501/99, 25/1/2000, hukuk kısmı, § 1).

20. AİHM, serbest seçim hakkının kapsamını, yasama yetkisine sahip olmayan yerel yönetimlerin seçimlerini içerecek kadar genişletmemiş ve yerel seçimlerin ulusal yasaları yerel düzeyde uygulayarak parlamentonun desteklenmesi işlevine sahip olduğunu belirtmiştir. AİHM ayrıca belediye seçimlerinin (Cherepkov/Rusya); bölgesel seçimlerin (Malarde/France (k.k.), B. No: 46813/99, 5/9/2000), il genel meclisi seçimlerinin (Santoro/Italy, B. No: 36681/97, 16/1/2003), belediye ve ilçe meclisi seçimlerinin (Mółka/Poland (k.k.), B. No: 56550/00, 11/4/2006) Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesinde belirlenen serbest seçim hakkının kapsamında olmadığına karar vermiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığı İddiası

a. Başvurucuların İddiaları

22. Başvurucular; formül gerekçelerle tutukluluklarının devam ettirildiğini, tutukluluk hâllerinin devamını gerektirecek tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, adli kontrol tedbirinindeğerlendirilmediğini, seçilmiş kişiler olmalarına rağmen tutukluluklarının devamında ısrar edildiğini, uzun süredir devam eden tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek Anayasa'nın 10. ve 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

b. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün tutukluluğun uzun süredir devam etmesine yönelik olduğu anlaşıldığından bu bölümdeki iddiaların tamamının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

24. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

25. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun, devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi gerekir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).

26.Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

27. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 25/6/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların, tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli Mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucuların durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil olma niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Resen Yapılan Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına ve Bu İncelemelerde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları

29. Başvurucular, tutukluluğa ilişkin olarak resen yapılan incelemelerin duruşmasız olarak gerçekleştirildiğini ve bu incelemeler sırasında alınan savcılık görüşlerinin tebliğ edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

30. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan bir kimsenin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı bulunmaktadır. Burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 122-123).

31. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi durumunda, hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından, bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015, § 24).

32. Başvurucuların Anayasa Mahkemesine sunduğu belgelerden tutuklulukla ilgili incelemelerin yapıldığı mahkeme kararlarına ilişkin şikâyetlerinin resen yapılan tutukluluk incelemelerine yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.

33. 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesi uyarınca Mahkemeler tarafından resen yapılan tutukluluk incelemeleri, Anayasa'nın 19. maddesinin kapsamına dâhil değildir.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünden haberdar edilmediği iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluk İncelemesinin Makul Aralıklarla Yapılmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları

35. Başvurucular; tutuklanmalarından itibaren altı ay sonra Mahkeme önüne çıkarıldıklarını, bu süre zarfında duruşmasız olarak tutuklu bulundurulduklarını ileri sürmüşlerdir.

b. Değerlendirme

36.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

37. Tutukluluk incelemelerinin makul aralıklarla yapılmadığı şikâyeti tutukluluğun makul süreyi aşması şikâyeti gibi devam eden nitelikte bir müdahale değildir. Tutukluluk incelemesinin makul aralıklarla yapılmaması şeklindeki müdahale tutukluluğun incelenmesi amacıyla mahkeme önüne çıkarılmayla sona erer. Başvurucular 20/12/2011 tarihinde tutuklanmışlar ve ilk olarak tutukluluk incelemesi kapsamında 1/6/2012 tarihinde Mahkeme huzuruna çıkmışlardır.

38. Bu itibarla başvurucuların mezkûr şikâyetine konu sürecin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce gerçekleştiği ve sona erdiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

39. Başvurucular Ünal Bozyiğit ve Ahmet Keklik tutuklulukları nedeniyle BDP'den seçildikleri Siirt ili Kurtalan ilçesi belediye meclis üyeliği görevini yerine getiremediklerini belirterek Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

40. Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir."

41. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

42. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

43. 6216 sayılı Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

44. Belirtilen hükümler uyarınca bir anayasal hak ihlali iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi için başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olması, Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alması gerekir. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; Mehmet Haberal, § 106).

45. Anayasa'nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmıştır. Somut olayda belediye meclisi üyesi olarak seçilen başvurucular tutuklanmaları nedeniyle seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Sözleşme kapsamında korunan hak, yasama organının seçimi ile ilgili olup belediye başkanlığı seçimiyle ilgili ihlal iddiaları bağımsız bir hak olarak Sözleşme kapsamında değerlendirilmediğinden bu hakka yönelik ihlal iddialarının bireysel başvuru konusu yapılabilmesi mümkün değildir. Sonuç itibarıyla adı geçen başvurucuların ihlal iddiasının konusu, Anayasa'da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır (Nejdet Atalay, B. No: 2014/184, 16/7/2014, § 59, Nevzat Azak, B. No: 2014/973, 5/4/2017, § 35).

46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiası

47. Başvurucu; Abdullah Çetin Dicle Haber Ajansında Kurtalan muhabiri olduğunu,tutuklanmasına neden olan fiillerin gazetecilik faaliyetlerine ilişkin olduğunu, uzun süre tutuklu kalmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

48. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; sonrasında tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).

49. Başvurucuların tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası yönünden -başvurucuların tahliye olması nedeniyle- başvuru yollarının tüketilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır(bkz. § 28).

50. Anayasa Mahkemesi, koruma tedbirlerinden biri olan aramanın hukuka aykırı olması nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak arama tedbirinin hukuka aykırılığını tespit edip gerektiğinde yeterli giderim sağlama potansiyeli olduğu kabul edilen 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde öngörülen yola başvurulduğunda derece mahkemelerinin hukuka aykırılığı tespit ve yeterli giderim sağlama hususlarında karar verirken tedbirin konut dokunulmazlığı ve özel hayata saygı hakları dışında ifade ve basın özgürlüklerine müdahale teşkil edip etmediği de dâhil olmak üzere somut olayın tüm koşullarını dikkate almak durumunda olduğunu belirtmiştir (Alaaddin Akkaşoğlu ve Akis Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş, B. No: 2014/18247, 20/12/2017, § 28).

51. Benzer şekilde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyeti yönünden 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada, derece mahkemelerinin hukuka aykırılığı tespit ve yeterli giderim sağlama hususlarında karar verirken tedbirin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı dışında ifade özgürlüğüne müdahale teşkil edip etmediği de dâhil olmak üzere somut olayın tüm koşullarını dikkate almak durumunda olacağı açıktır. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma yolunun yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahaleler yönünden değil -gözaltı, yakalama ve tutuklama gibi- bazı koruma tedbirlerinin uygulanmasının diğer temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil ettiği durumlarda bu hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları yönünden de etkili bir başvuru yolu olduğu kabul edilmelidir (Mustafa Avci, B. No: 2014/1545, 22/3/2018, § 35).

52. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin şikâyetiyle birlikte ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

54. Başvurucular, haklarındaki yargılamayı yürüten ve 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesine göre kurulmuş olan Mahkemenin yargılama sırasında yapılan kanun değişikliği ile kaldırılmış olmasına rağmen bu Mahkemece yargılamaya devam edildiğini belirterek kanuni hâkim ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

55. Başvurucuların şikâyeti adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

56. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

57. Somut olayda başvurucular hakkındaki dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla derece mahkemesinde devam etmektedir. Dolayısıyla bu şikâyet bakımından olağan kanun yolları tüketilmemiştir.

58. Açıklanan gerekçelerle yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak yapıldığı ve savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluk incelemesinin makul aralıklarla yapılmadığına ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Başvurucular Ünal Bozyiğit ve Ahmet Keklik yönünden seçilme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Başvurucu Abdullah Çetin yönünden ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Abdullah Çetin ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/2524, 17/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı ABDULLAH ÇETİN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/2524
Başvuru Tarihi 24/2/2014
Karar Tarihi 17/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, resen yapılan tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak yapılması ve savcılık görüşünün bildirilmemesi, tutukluluk incelemesinin makul aralıklarla yapılmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi faaliyetlerinin ve gazetecilik faaliyetinin yerine getirilememesi nedeniyle seçme ve seçilme hakkı ile ifade özgürlüğünün, kanuni hâkim güvencesine aykırı bir mahkemede yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Konu Bakımından Yetkisizlik
Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma Konu Bakımından Yetkisizlik
İfade özgürlüğü Terör örgütüne üye olma (TCK.314) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
142
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi