TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METİN BARAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2182)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Metin BARAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa ERASLAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın
halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
13/2/2014 tarihinde İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir
durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 16/6/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 4/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250.
maddesi ile yetkili) yürütülmekte olan soruşturma kapsamında 15/3/2007
tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. maddesi
ile görevli), 17/3/2007 tarih ve 2007/45 Sorgu sayılı karar ile başvurucunun
tutuklanmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer altı şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının 11/4/2007 tarih ve E.2007/579 sayılı iddianamesi ile
"silahlı terör örgütü üyesi olma,
tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, korku, kaygı
veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme, kamu malına zarar verme,
toplantı ve yürüyüşlere silah veya Türk Ceza Kanunu'nun 23. maddesinde
belirtilen aletlerle katılma ve terör örgütü propagandası yapma"
suçlarını işledikleri iddiasıyla İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250.
maddesi ile görevli) E.2007/232 sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
10. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi ile
görevli), 17/4/2008 tarih ve E.2008/20, K.2008/89 sayılı kararıyla E.2008/20
sayılı dava dosyasının, aynı Mahkemenin E.2007/232 sayılı dava dosyası ile
birleştirilmesine, yargılamaya E.2007/232 sayılı dava dosyası üzerinden devam
edilmesine karar vermiştir.
11. Başvurucu, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/10/2009
tarihli kararı ile tahliye edilmiştir.
12. Mahkemece, 25/2/2010 tarih ve E.2007/232, K.2010/22
sayılı karar ile başvurucunun “silahlı terör
örgütü üyesi olma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve kamu malına
zarar verme” suçlarından mahkûmiyetine karar verilmiştir.
13. Kararın temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
13/6/2011 tarih ve E.2011/1709, K.2011/3315 sayılı ilâmıyla hükmün özünü
oluşturan kısa kararın yer aldığı 25/2/2010 tarihli duruşma tutanağının 1 ilâ
21. sayfalarının kâtip tarafından imzalanmamış olması nedeniyle diğer yönleri
incelenmeksizin hükmün öncelikle bu sebepten bozulmasına karar verilmiştir.
14. Bozma üzerine dava, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2011/180 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
15. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 19/4/2012 tarih ve
E.2008/266, K.2012/91 sayılı karar ile E.2008/266 sayılı dava dosyasının, aynı
Mahkemenin E.2011/180 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya
E.2011/180 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
16. Mahkemece, 3/10/2013 tarih ve E.2011/180, K.2013/163
sayılı karar ile başvurucunun “silahlı terör
örgütü üyesi olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis, “tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma”
suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 820,00 TL adli para, “kamu malına zarar verme” suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına, “patlayıcı madde
atma” suçundan ise ceza verilmesine yer olmadığına karar
verilmiştir.
17. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi devam etmektedir.
18. Başvurucu, 13/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
19. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (2) numaralı fıkrasının (a) bendi,
174. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları, 314. maddesinin (2) numaralı
fıkrası; 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi;
4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 219. maddesinin (1)
numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 13/2/2014 tarih ve 2014/2182 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 15/3/2007 tarihinde gözaltına alındığını ve 17/3/2007
tarihinde tutuklandığını, 6/10/2009 tarihinde tahliye edildiğini ancak,
hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
24. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
25. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
26. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında yürütülen soruşturma
sonucunda düzenlenen iddianamede başvurucuya isnat olunan suçların, ilgili
kanunlarda hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlandığı
anlaşılmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
27. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alındığı 15/3/2007 tarihidir.
Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak
karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
28. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 15/3/2007 tarihinde gözaltına alınan ve
17/3/2007 tarihinde tutuklanan başvurucu hakkında, 11/4/2007 tarihinde açılan
ve İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2007/232 sayılı dosyasına kaydedilen
davada, Mahkemece, 17/4/2008 tarihinde E.2008/20 sayılı dava dosyasının,
E.2007/232 sayılı dava dosyası ile birleştirildiği, başvurucunun savunmasının
alındığı, delillerin toplandığı, 6/10/2009 tarihli duruşmada başvurucunun
tahliye edildiği, 25/2/2010 tarihli duruşmada başvurucunun mahkûmiyetine karar
verildiği tespit edilmiştir. Duruşma tutanaklarının incelenmesinden, duruşma
günlerinin dolu olması nedeniyle Mahkemece uzun aralıklarla duruşmalar
yapıldığı belirlenmiştir. Hükmün temyizi sonucunda, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
13/6/2011 tarihli ilâmı ile bozulması üzerine, Mahkemenin E.2011/180 sayılı
dosyasına kaydedilen davada, Mahkemece 19/4/2012 tarihinde E.2008/266 sayılı
dava dosyasının, E.2011/180 sayılı dava dosyasıyla birleştirildiği, bozma ilâmına
uyularak yapılan yargılamada, 3/10/2013 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine
karar verildiği, hükmün başvurucu tarafından temyiz edildiği ve temyiz
incelemesinin devam ettiği anlaşılmıştır.
29. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
30. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
32. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
33. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.