TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SADEGÜL BAŞKUŞ VE DEVRİMCİ SAĞLIK İŞÇİLERİ
SENDİKASI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2197)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
1. Sadegül
BAŞKUŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. DenizÖZBİLGİN
|
Başvurucu
|
:
|
2. Devrimci
Sağlık İşçileri Sendikası
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğukan
Tonguç CANKURT
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Sadegül Başkuş, sağlık iş
kolunda faaliyet yürüten Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Sendika) üyesi
olarak Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü Hastaneleri asıl işverenliği bünyesinde
15/6/2002 tarihinden itibaren temizlik personeli olarak çalışmaktadır.
9. Başvurucu, Üniversite Rektörlüğünün açtığı temizlik hizmeti
ile ilgili ihale sürecinde 11/11/2013 tarihinde taşeron şirket G. U. Ltd. Şti.
tarafından işten çıkarılmıştır.
10. Başvurucu adına Sendika; iş akdinin sendikal faaliyetler
nedeniyle sonlandırıldığını, feshin geçersiz nedene dayandığını, fesihten önce
işçinin savunmasının alınmadığını belirterek Ankara 10. İş Mahkemesinin(Mahkeme)
E.2013/2269 sayılı dosyasında işe iade davası açmış ve adli yardım talebinde
bulunmuştur.
11. Mahkeme 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında adli yardım
talebini reddetmiştir. Tensip tutanağının ilgili kısmı şöyledir:
"...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-HMK 336/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin
bedenen çalışma ile elde edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktardaolduğundan adli yardım talebinin REDDİNE,
2-Tespit (işe iade )
talebi yönünden24,30 TL başvurma harcı ve 24,30 TL peşin/ nispi harç ile 330 TL
gider avansının yatırılması için HMK 120/2. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin
süre verilmesine aksi takdirde HMK 115/2. maddesi uyarınca davanın USULDEN RED
EDİLECEĞİNİN İHTARINA,
..."
12. Adli yardım talebinin reddi kararı 7/1/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, itiraz üzerine Ankara 11. İş Mahkemesinin 15/1/2014
tarihli ve E.2014/4 Muhabere sayılı yazısı ile itirazın esası hakkında karar
verilmeksizin dosya Mahkemesine iade edilmiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davacı vekilinin 13/1/2014 tarihli itiraz
dilekçesinin Mahkememize gönderilmek üzere Mahkememize hitaben yazıldığı
anlaşılmış ise de davacı vekilinin itiraz dilekçesinde dayandığı HMK'nın 337/2. maddesinde adli yardım talebinin reddine
ilişkin itirazın diğer Mahkemece değerlendirileceğine ilişkin bir hüküm
olmadığı gibi aksine HMK'nın 337/2. maddesinde adli
yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı
belirtildiğinden dilekçe özü itibarıyla ara kararına itiraz mahiyetinde
olduğundan mahkememizce yapılacak işlem bulunmadığından dosyalar yazımız ekinde
iade edilmiştir.
..."
13.İtiraz merciinin kararı başvurucuya tebliğ edilmemiş;
başvurucu, yazının içeriğini 20/1/2014 tarihinde öğrendiğini beyan etmiş,
13/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
14. Bu arada harç ve gider avansı başvurucu tarafından 20/1/2014
tarihinde Mahkeme veznesine yatırılmış, Mahkeme 6/11/2015 tarihli ve
K.2015/1313 sayılı kararı ile davayı reddetmiş ve başvurucu aleyhine vekâlet
ücreti ve yargılama giderine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davacının davalı rektörlük bünyesinde taşeron
şirketler elemanı şeklinde temizlik personeli olarak çalışmakta olduğu,
davacının iş akdinin Ankara 16. Noterliğince gönderilen fesih bildirimi ile
davalı şirket tarafından feshedildiği, davacının yasa dışı toplu iş bırakma ve
işi boykot eylemine mesai saati içinde ve amirlerinden izinsiz olarak katılması
ve bu eylem sırasında hizmette ciddi aksamalar yaşanması nedeniyle 4857 Sayılı
Yasa'nın 25/2 - d,e,h,ı ve 6356 Sayılı Yasa'nın 70.
maddesi gereğince iş akdinin feshedildiği, davacının sendika üyesi olduğu,
davacı tarafından yürütülen işin yardımcı iş olup davalı idare ile davalı
şirket arasındaki ilişkinin asıl işveren - alt işveren ilişkisi olduğu ve
muvazaaya dayanmadığının mahkememizce kabul edildiği, davacının da aralarında
bulunduğu işçiler tarafından gerçekleştirilen iş bırakma eylemi sebebiyle
davacının iş akdinin feshedildiği ve feshin haklı nedene dayandığı, feshin
sendikal nedene dayandığının kanıtlanamadığı, işe iade davası açıldıktan sonra
davacının asıl işveren idare işyerinde işe başlatıldığı, bu durumun davalı alt
işverenin feshin geçerli bir nedene dayanmadığını kabul ettiği şeklinde
değerlendirilemeyeceği ve asıl işverenin yeni bir iş sözleşmesi ile davacıyı
işe aldığı, 30/07/2015 tarihli bilirkişi raporuna denetime elverişli görülmesi
sebebiyle mahkememizce itibar edildiği, davacının belirsiz süreli iş akdi ile
çalıştığı, belirli süreli iş sözleşmesinin yapılmasını gerektirir objektifnedenlerin bulunmayışı, çalışan sayısı ve davacının
kıdemi dikkate alındığında davacının işe iade hükümleri kapsamında kaldığı,
eldeki davanın fesih tarihi dikkate alındığında yasal süresi içinde açıldığı
anlaşılmış, aşağıda yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
..."
15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin
28/1/2016 tarihli ve E.2016/385,K.2016/2408 sayılı
ilamı ile onanmış ve hüküm bu tarih itibarıyla kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
''Kendisi ve ailesinin
geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip
giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve
savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde,
taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan
yararlanabilirler.''
17.6100 sayılı Kanun'un 336. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"Adli yardım, asıl
talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise
takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenir.
Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile
birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini
karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri
mahkemeye sunmak zorundadır."
18.6100 sayılı Kanun'un 337. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"Mahkeme, adli yardım talebi hakkında
duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı
olarak yapılır. Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında
sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.
Adli yardım talebinin reddine ilişkin
kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye
dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme,
itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk
mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini
izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım
talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere
bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde
verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan
gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir."
19.6100 sayılı Kanun'un 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Adli yardım kararından dolayı ertelenen
tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda
haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız
çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde
aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir."
20. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu'nun 26. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kuruluşlar, çalışma hayatından,
mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen;
sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş sözleşmesinden ve çalışma
ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve
mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip
yetkisine sahiptir. Yargılama sürecinde üyeliğin sona ermesi üyenin yazılı onay
vermesi kaydıyla bu yetkiyi etkilemez."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucu Sendika Yönünden
22. Başvurucu, üyesi olan Sadegül Başkuş
ile birlikte açtıkları davada adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Başvurucu Sadegül Başkuş'un DİSK
üyesi olduğu, Sendikanın 6356 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı
fıkrası gereği başvuru konusu davayı temsilci sıfatıyla açtığı, bireysel
başvuru kapsamında ise kendi adına başvuruda bulunduğu anlaşılmış, bu açıdan Sendikanın
bireysel başvuru ehliyetinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmiştir.
24.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
26.6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu
gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek
ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
28.6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru
yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir
kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön
koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen
ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve“doğrudan”
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur”
olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
29. 6356 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı fıkrasında,
üyelerinin ekonomik ve sosyal haklarını korumak için kurulan sendikaların
işveren karşısında zayıf konumda olan üye ve mirasçısının taraf olduğu belli
davalarda yazılı başvuru üzerine işçiyi temsilen dava açma ve açılmış olan
davayı takip yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu Sadegül Başkuş'un işten
çıkarılması üzerine Sendikanın temsilci sıfatıyla açtığıişe
iade davasının konusu itibarıyla doğrudan başvurucu Sadegül Başkuş
hakkında tesis edilen subjektif işleme yönelik
olduğu, yargılamanın tüm aşamalarında başvurucu Sadegül Başkuş'un
davacı olarak gösterildiği, adli yardım talebinde bu başvurucunun gider avansı
ve yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulduğu, yine davanın reddi üzerine
başvurucu Sadegül Başkuş aleyhine yargılama giderleri
ve vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır. Bu açıdan yargılama aşamasında
verilen ara kararlar ile esastan verilen ret kararının başvurucu Sadegül Başkuş'un kişisel haklarını doğrudan etkilediği
anlaşılmaktadır.
31. Buna göre başvurucu Sendikanın 6356 sayılı Kanun'dan doğan
yetkiye dayanarak başvurucu Sadegül Başkuş'un
temsilcisi sıfatıyla açtığı davada adli yardım talebinin reddinden dolayı
güncel bir hakkının ihlal edildiği ve mağdur olduğunun kabul edilemeyeceği,
başvuru konusu dava nedeniyle kendi adına bireysel başvuruda bulunamayacağı
sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvuru ehliyeti bulunmayan Sendika
tarafından yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizliknedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Sadegül Başkuş
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; DİSK üyesi olduğunu, sendikal faaliyetleri
nedeniyle işten çıkarıldığını, işe iadesi istemiyle açtığı davada adli yardım
talebinde bulunduğunu, fakirlik belgesini dosyaya sunduğunu ancak Mahkemenin "yargılama giderlerinin bedenen çalışma ile elde
edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktarda olduğu" gerekçesiyle
hiçbir araştırma yapmadan talebini reddettiğini, işsizlik ödeneği almadığını,
herhangi bir gelirinin olmadığını, iş bulduğu koşullarda asgari ücretle
yaşamını idame ettirmek ve boşta geçen sürede yaşamını sürdürebilmek için
etrafa yaptığı borçları ödemek yerine davanın masraflarını karşılamak zorunda
bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, hak arama özgürlüğünün önünde engel
teşkil eden gider avansı uygulaması karşısında yoksul insanlar için etkili bir
adli yardım sisteminin oluşturulması gerektiğini, bu konuda yargı kararları
olduğunu, işten çıkarıldığı dönemdeki açlık ve yoksulluk sınırı ile asgari
ücret miktarı dikkate alındığında belirlenen 378,60 TL'lik masrafın çok yüksekolduğunu, başvuru konusu davada ispat yükünün
işverene ait olduğunu, dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi
dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerektiğini, delil ikamesi
için alınacak avansı davanın açıldığı sırada ödemekle zorunlu tutulmasının dava
açma hakkı ve hak arama hürriyetini zedelediğini belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34.Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
35. Başvurucu; adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle
yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakıldığını, bu açıdan dava açma koşullarının
zorlaştırıldığını iddia ettiğinden başvuru, adil yargılanma hakkının bir unsuru
olarak mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Adli yardım talebinin reddi üzerine itiraz mercii olan
Ankara 11. İş Mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 337. maddesinin (2) numaralı
fıkrası hükmüne rağmen itiraz hususunda değerlendirme yapmaksızın dosyayı
Mahkemesine iade ettiği, başvurucunun 11. İş Mahkemesi yazısının içeriğini
öğrenmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmış, buna göre somut olay
açısından başvuru yollarının tüketildiği sonucuna ulaşılmıştır.
37. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
38. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir.
39. Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bunlardan biri olanSözleşme'nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma
hakkının güvencelerinden birini de mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
40. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en
etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
41. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
42. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi sonucu
masrafları ödemek zorunda bırakılması nedeniyle mahkemeye erişimine müdahalede
bulunulduğu açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
43.Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
44. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
45. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaç
taşıma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
46. Başvuru konusu olayda Mahkemenin, adli yardım talebini 6100
sayılı Kanun'un 334. maddesinde öngörülen şartların gerçekleşmediği
gerekçesiyle reddettiği ve aynı Kanun'un 120. maddesi gereğince başvurucunun
harç ve gider avansını mahkeme veznesine yatırdığı anlaşılmaktadır.
47. Mahkemenin 6100 sayılı Kanun'un 334. madde hükmünü esas
alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
48. Başvurucunun adli yardım talebi, yargılama masraflarını
karşılayacak ölçüdeödeme gücü olduğu gerekçesiyle
reddedilmiştir. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve
mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede
bitirebilmesi amacıyla öngörülen yargılama masraflarına yönelik düzenlemenin
meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3) Ölçülülük
49. Adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarınındeğerlendirilmesi
gerekir.
(a) Genel İlkeler
50. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde Mahkemeye erişim hakkının kural olarak mutlak bir hak
olmayıp sınırlandırılabileceğini, bu hususta devletlerin takdir hakları gereği
bazı düzenlemeler yapabileceğini, bununla birlikte getirilecek
sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç
izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması
gerektiğini belirtmiştir (Mesut Güzel,
B. No: 2014/5876, 22/9/2016, § 31)
51. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması
ve mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede
bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 39).
52. Tarafların dava açarken veya yargılama sırasında harç, gider
avansı gibi yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakılmasına yönelik
düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı,
zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı
müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların; hakkın özüne zarar
vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama
amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları
arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine
katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §§
61, 62).
(b)İlkelerin Olaya
Uygulanması
53. Somut olayda başvurucunun dava dilekçesinde, harç ve gider
avansını ödeme gücünün bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunduğu, dilekçe ekinde fakirlik belgesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu yazısını
sunduğu; Mahkemenin 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında "yargılama giderlerinin bedenen çalışma ile elde
edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktarda olduğu" gerekçesiyle adli yardım talebini reddettiği
anlaşılmıştır.
54. Mahkeme 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında 24,30 TL
başvurma harcı, 24,30 TL peşin harç ve 330 TL gider avansından oluşan 378,60 TL
masrafı yatırması için başvurucuya iki haftalık kesin süre vermiş, kesin süre
içinde masraf yatırılmadığı takdirde davanın usulden reddedileceğini ihtar
etmiştir.
55. Başvurucunun 20/1/2014 tarihinde harç ve gider avansınımahkeme veznesine depo ettiği, Mahkemenin 6/11/2015
tarihli kararı ile davayı reddettiği, başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve
yargılama giderine hükmettiği, başvurucunun yargılama sırasında temyiz harcı ve
diğer yargılama giderlerini de dosyaya yatırdığı anlaşılmıştır.
56. Başvurucu, hiçbir gelirinin olmadığını belgelediği hâlde
adli yardım talebinin reddedilmesinin hak arama özgürlüğünü zedelediğini ileri
sürmüştür.
57. Adli yardım, hak arama özgürlüğünün bir gereği olarak
ekonomik gücü (somut dava koşullarında) yetersiz olan kişilerin dava açma
hakkından mahrum bırakılmamaları için getirilmiştir. Buna göre hak arama
özgürlüğünün kullanılmasındaki ekonomik ve sosyal engellerin ortadan
kaldırılması adına kişilerin yargılama giderinden belli koşullarda istisna
tutulmaları sağlanmıştır. Adli yardım talebi yargılamanın her aşamasında talep
edilebilir. Talebi reddedilen kimse, sonradan gerçekleşen bir sebebe dayanarak
yeniden adli yardım talebinde de bulunabilir.
58. Somut olayda başvurucu 378,60 TL tutarındaki yargılama harç
ve masraflarını ödemekle yükümlü tutulmuştur. Mahkeme, fakirlik belgesi ve
Sosyal Güvenlik Kurumu yazısına göre herhangi bir geliri olmadığı anlaşılan
başvurucunun sorumlu tutulduğu miktarın ekonomik ve sosyalşartlara
göre bedenen çalışma ile elde edilebilecek nitelikteki asgari ücretle
karşılanabilecek miktarda olduğunu belirterek adli yardım talebini
reddetmiştir.
59. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine
yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme
kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması, mahkemeye erişim hakkı
yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay
koşullarında orantılılık incelemesi yapılırken Mahkeme tarafından ödenmesi
istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucu için aşırı bir külfet
oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli
yardımla ilgili verilen ret kararın gerekçesinin yeterliliğinin de
değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
60. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında, davanın açıldığı
dönemde net 846 TL olan asgari ücretin yaklaşık yarısını oluşturan harç ve
gider avansı miktarının başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak
nitelikte olduğu, başvurucu tarafından yargılama masrafları yatırılarak
yargılamaya devam edilmiş ise de bu masrafları ödemek zorunda bırakılması
suretiyle öngörülen sınırlamanın, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak
açısından orantısız olduğu ve başvurucu üzerinde aşırı bir külfet meydana
getirdiği, Mahkemenin adli yardım talebini reddederken açıkladığı gerekçenin de
aksi durumu ortaya koyacak yeterlilikte olmadığı, bu açıdan yapılan müdahalenin
başvurucunun mahkemeye erişimini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
62. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir ...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
63. Başvurucu, ihlalin tespitine karar verilmesini talep
etmiştir.
64. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
65. Başvuru konusu davada, başvurucunun harç ve gider avansını
20/1/2014 tarihinde Mahkeme veznesine yatırdığı, Mahkemenin 6/11/2015 tarihli
kararı ile davayı reddettiği ve başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama
giderine hükmettiği anlaşılmıştır. Bu açıdan mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmadığından ihlalin tespiti ile yetinilerek kararın bir
örneğinin bilgi için Ankara 10. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
66. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasıyla ilgili olarak herhangi bir tazminat talebinde bulunmadığı
anlaşıldığından başvurucu lehine tazminata karar verilmesi mümkün değildir.
67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Sendika yönünden başvurunun kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Sadegül Başkuş yönünden
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Talep olmadığından başvurucu lehine tazminata KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucu
Sadegül Başkuş'a ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,.
F. Kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi amacıyla Ankara 10. İş
Mahkemesine (E.2013/2269, K.2015/1313) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2017
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.