TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SADEGÜL BAŞKUŞ VE DEVRİMCİ SAĞLIK İŞÇİLERİ SENDİKASI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2197)
Karar Tarihi: 21/9/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
1. Sadegül BAŞKUŞ
Vekili
Av. DenizÖZBİLGİN
2. Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
Av. Doğukan Tonguç CANKURT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Sadegül Başkuş, sağlık iş kolunda faaliyet yürüten Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Sendika) üyesi olarak Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü Hastaneleri asıl işverenliği bünyesinde 15/6/2002 tarihinden itibaren temizlik personeli olarak çalışmaktadır.
9. Başvurucu, Üniversite Rektörlüğünün açtığı temizlik hizmeti ile ilgili ihale sürecinde 11/11/2013 tarihinde taşeron şirket G. U. Ltd. Şti. tarafından işten çıkarılmıştır.
10. Başvurucu adına Sendika; iş akdinin sendikal faaliyetler nedeniyle sonlandırıldığını, feshin geçersiz nedene dayandığını, fesihten önce işçinin savunmasının alınmadığını belirterek Ankara 10. İş Mahkemesinin(Mahkeme) E.2013/2269 sayılı dosyasında işe iade davası açmış ve adli yardım talebinde bulunmuştur.
11. Mahkeme 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında adli yardım talebini reddetmiştir. Tensip tutanağının ilgili kısmı şöyledir:
"...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-HMK 336/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin bedenen çalışma ile elde edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktardaolduğundan adli yardım talebinin REDDİNE,
2-Tespit (işe iade ) talebi yönünden24,30 TL başvurma harcı ve 24,30 TL peşin/ nispi harç ile 330 TL gider avansının yatırılması için HMK 120/2. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre verilmesine aksi takdirde HMK 115/2. maddesi uyarınca davanın USULDEN RED EDİLECEĞİNİN İHTARINA,
..."
12. Adli yardım talebinin reddi kararı 7/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, itiraz üzerine Ankara 11. İş Mahkemesinin 15/1/2014 tarihli ve E.2014/4 Muhabere sayılı yazısı ile itirazın esası hakkında karar verilmeksizin dosya Mahkemesine iade edilmiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:
Davacı vekilinin 13/1/2014 tarihli itiraz dilekçesinin Mahkememize gönderilmek üzere Mahkememize hitaben yazıldığı anlaşılmış ise de davacı vekilinin itiraz dilekçesinde dayandığı HMK'nın 337/2. maddesinde adli yardım talebinin reddine ilişkin itirazın diğer Mahkemece değerlendirileceğine ilişkin bir hüküm olmadığı gibi aksine HMK'nın 337/2. maddesinde adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı belirtildiğinden dilekçe özü itibarıyla ara kararına itiraz mahiyetinde olduğundan mahkememizce yapılacak işlem bulunmadığından dosyalar yazımız ekinde iade edilmiştir.
13.İtiraz merciinin kararı başvurucuya tebliğ edilmemiş; başvurucu, yazının içeriğini 20/1/2014 tarihinde öğrendiğini beyan etmiş, 13/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
14. Bu arada harç ve gider avansı başvurucu tarafından 20/1/2014 tarihinde Mahkeme veznesine yatırılmış, Mahkeme 6/11/2015 tarihli ve K.2015/1313 sayılı kararı ile davayı reddetmiş ve başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
Davacının davalı rektörlük bünyesinde taşeron şirketler elemanı şeklinde temizlik personeli olarak çalışmakta olduğu, davacının iş akdinin Ankara 16. Noterliğince gönderilen fesih bildirimi ile davalı şirket tarafından feshedildiği, davacının yasa dışı toplu iş bırakma ve işi boykot eylemine mesai saati içinde ve amirlerinden izinsiz olarak katılması ve bu eylem sırasında hizmette ciddi aksamalar yaşanması nedeniyle 4857 Sayılı Yasa'nın 25/2 - d,e,h,ı ve 6356 Sayılı Yasa'nın 70. maddesi gereğince iş akdinin feshedildiği, davacının sendika üyesi olduğu, davacı tarafından yürütülen işin yardımcı iş olup davalı idare ile davalı şirket arasındaki ilişkinin asıl işveren - alt işveren ilişkisi olduğu ve muvazaaya dayanmadığının mahkememizce kabul edildiği, davacının da aralarında bulunduğu işçiler tarafından gerçekleştirilen iş bırakma eylemi sebebiyle davacının iş akdinin feshedildiği ve feshin haklı nedene dayandığı, feshin sendikal nedene dayandığının kanıtlanamadığı, işe iade davası açıldıktan sonra davacının asıl işveren idare işyerinde işe başlatıldığı, bu durumun davalı alt işverenin feshin geçerli bir nedene dayanmadığını kabul ettiği şeklinde değerlendirilemeyeceği ve asıl işverenin yeni bir iş sözleşmesi ile davacıyı işe aldığı, 30/07/2015 tarihli bilirkişi raporuna denetime elverişli görülmesi sebebiyle mahkememizce itibar edildiği, davacının belirsiz süreli iş akdi ile çalıştığı, belirli süreli iş sözleşmesinin yapılmasını gerektirir objektifnedenlerin bulunmayışı, çalışan sayısı ve davacının kıdemi dikkate alındığında davacının işe iade hükümleri kapsamında kaldığı, eldeki davanın fesih tarihi dikkate alındığında yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmış, aşağıda yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28/1/2016 tarihli ve E.2016/385,K.2016/2408 sayılı ilamı ile onanmış ve hüküm bu tarih itibarıyla kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
''Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.''
17.6100 sayılı Kanun'un 336. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenir.
Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır."
18.6100 sayılı Kanun'un 337. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır. Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.
Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir."
19.6100 sayılı Kanun'un 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir."
20. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 26. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kuruluşlar, çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir. Yargılama sürecinde üyeliğin sona ermesi üyenin yazılı onay vermesi kaydıyla bu yetkiyi etkilemez."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucu Sendika Yönünden
22. Başvurucu, üyesi olan Sadegül Başkuş ile birlikte açtıkları davada adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Başvurucu Sadegül Başkuş'un DİSK üyesi olduğu, Sendikanın 6356 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği başvuru konusu davayı temsilci sıfatıyla açtığı, bireysel başvuru kapsamında ise kendi adına başvuruda bulunduğu anlaşılmış, bu açıdan Sendikanın bireysel başvuru ehliyetinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmiştir.
24.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
26.6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).
28.6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve“doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
29. 6356 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, üyelerinin ekonomik ve sosyal haklarını korumak için kurulan sendikaların işveren karşısında zayıf konumda olan üye ve mirasçısının taraf olduğu belli davalarda yazılı başvuru üzerine işçiyi temsilen dava açma ve açılmış olan davayı takip yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu Sadegül Başkuş'un işten çıkarılması üzerine Sendikanın temsilci sıfatıyla açtığıişe iade davasının konusu itibarıyla doğrudan başvurucu Sadegül Başkuş hakkında tesis edilen subjektif işleme yönelik olduğu, yargılamanın tüm aşamalarında başvurucu Sadegül Başkuş'un davacı olarak gösterildiği, adli yardım talebinde bu başvurucunun gider avansı ve yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulduğu, yine davanın reddi üzerine başvurucu Sadegül Başkuş aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır. Bu açıdan yargılama aşamasında verilen ara kararlar ile esastan verilen ret kararının başvurucu Sadegül Başkuş'un kişisel haklarını doğrudan etkilediği anlaşılmaktadır.
31. Buna göre başvurucu Sendikanın 6356 sayılı Kanun'dan doğan yetkiye dayanarak başvurucu Sadegül Başkuş'un temsilcisi sıfatıyla açtığı davada adli yardım talebinin reddinden dolayı güncel bir hakkının ihlal edildiği ve mağdur olduğunun kabul edilemeyeceği, başvuru konusu dava nedeniyle kendi adına bireysel başvuruda bulunamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvuru ehliyeti bulunmayan Sendika tarafından yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizliknedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Sadegül Başkuş Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; DİSK üyesi olduğunu, sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarıldığını, işe iadesi istemiyle açtığı davada adli yardım talebinde bulunduğunu, fakirlik belgesini dosyaya sunduğunu ancak Mahkemenin "yargılama giderlerinin bedenen çalışma ile elde edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktarda olduğu" gerekçesiyle hiçbir araştırma yapmadan talebini reddettiğini, işsizlik ödeneği almadığını, herhangi bir gelirinin olmadığını, iş bulduğu koşullarda asgari ücretle yaşamını idame ettirmek ve boşta geçen sürede yaşamını sürdürebilmek için etrafa yaptığı borçları ödemek yerine davanın masraflarını karşılamak zorunda bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, hak arama özgürlüğünün önünde engel teşkil eden gider avansı uygulaması karşısında yoksul insanlar için etkili bir adli yardım sisteminin oluşturulması gerektiğini, bu konuda yargı kararları olduğunu, işten çıkarıldığı dönemdeki açlık ve yoksulluk sınırı ile asgari ücret miktarı dikkate alındığında belirlenen 378,60 TL'lik masrafın çok yüksekolduğunu, başvuru konusu davada ispat yükünün işverene ait olduğunu, dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerektiğini, delil ikamesi için alınacak avansı davanın açıldığı sırada ödemekle zorunlu tutulmasının dava açma hakkı ve hak arama hürriyetini zedelediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34.Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
35. Başvurucu; adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakıldığını, bu açıdan dava açma koşullarının zorlaştırıldığını iddia ettiğinden başvuru, adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Adli yardım talebinin reddi üzerine itiraz mercii olan Ankara 11. İş Mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 337. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmüne rağmen itiraz hususunda değerlendirme yapmaksızın dosyayı Mahkemesine iade ettiği, başvurucunun 11. İş Mahkemesi yazısının içeriğini öğrenmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmış, buna göre somut olay açısından başvuru yollarının tüketildiği sonucuna ulaşılmıştır.
37. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
38. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
39. Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bunlardan biri olanSözleşme'nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının güvencelerinden birini de mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
40. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
41. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
42. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi sonucu masrafları ödemek zorunda bırakılması nedeniyle mahkemeye erişimine müdahalede bulunulduğu açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
43.Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
44. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
45. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaç taşıma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
46. Başvuru konusu olayda Mahkemenin, adli yardım talebini 6100 sayılı Kanun'un 334. maddesinde öngörülen şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle reddettiği ve aynı Kanun'un 120. maddesi gereğince başvurucunun harç ve gider avansını mahkeme veznesine yatırdığı anlaşılmaktadır.
47. Mahkemenin 6100 sayılı Kanun'un 334. madde hükmünü esas alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
48. Başvurucunun adli yardım talebi, yargılama masraflarını karşılayacak ölçüdeödeme gücü olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla öngörülen yargılama masraflarına yönelik düzenlemenin meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3) Ölçülülük
49. Adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarınındeğerlendirilmesi gerekir.
(a) Genel İlkeler
50. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde Mahkemeye erişim hakkının kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabileceğini, bu hususta devletlerin takdir hakları gereği bazı düzenlemeler yapabileceğini, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiğini belirtmiştir (Mesut Güzel, B. No: 2014/5876, 22/9/2016, § 31)
51. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 39).
52. Tarafların dava açarken veya yargılama sırasında harç, gider avansı gibi yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakılmasına yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların; hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §§ 61, 62).
(b)İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Somut olayda başvurucunun dava dilekçesinde, harç ve gider avansını ödeme gücünün bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunduğu, dilekçe ekinde fakirlik belgesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu yazısını sunduğu; Mahkemenin 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında "yargılama giderlerinin bedenen çalışma ile elde edilecek asgari ücretle karşılanabilecek miktarda olduğu" gerekçesiyle adli yardım talebini reddettiği anlaşılmıştır.
54. Mahkeme 11/12/2013 tarihli tensip ara kararında 24,30 TL başvurma harcı, 24,30 TL peşin harç ve 330 TL gider avansından oluşan 378,60 TL masrafı yatırması için başvurucuya iki haftalık kesin süre vermiş, kesin süre içinde masraf yatırılmadığı takdirde davanın usulden reddedileceğini ihtar etmiştir.
55. Başvurucunun 20/1/2014 tarihinde harç ve gider avansınımahkeme veznesine depo ettiği, Mahkemenin 6/11/2015 tarihli kararı ile davayı reddettiği, başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmettiği, başvurucunun yargılama sırasında temyiz harcı ve diğer yargılama giderlerini de dosyaya yatırdığı anlaşılmıştır.
56. Başvurucu, hiçbir gelirinin olmadığını belgelediği hâlde adli yardım talebinin reddedilmesinin hak arama özgürlüğünü zedelediğini ileri sürmüştür.
57. Adli yardım, hak arama özgürlüğünün bir gereği olarak ekonomik gücü (somut dava koşullarında) yetersiz olan kişilerin dava açma hakkından mahrum bırakılmamaları için getirilmiştir. Buna göre hak arama özgürlüğünün kullanılmasındaki ekonomik ve sosyal engellerin ortadan kaldırılması adına kişilerin yargılama giderinden belli koşullarda istisna tutulmaları sağlanmıştır. Adli yardım talebi yargılamanın her aşamasında talep edilebilir. Talebi reddedilen kimse, sonradan gerçekleşen bir sebebe dayanarak yeniden adli yardım talebinde de bulunabilir.
58. Somut olayda başvurucu 378,60 TL tutarındaki yargılama harç ve masraflarını ödemekle yükümlü tutulmuştur. Mahkeme, fakirlik belgesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu yazısına göre herhangi bir geliri olmadığı anlaşılan başvurucunun sorumlu tutulduğu miktarın ekonomik ve sosyalşartlara göre bedenen çalışma ile elde edilebilecek nitelikteki asgari ücretle karşılanabilecek miktarda olduğunu belirterek adli yardım talebini reddetmiştir.
59. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması, mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay koşullarında orantılılık incelemesi yapılırken Mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucu için aşırı bir külfet oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararın gerekçesinin yeterliliğinin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
60. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında, davanın açıldığı dönemde net 846 TL olan asgari ücretin yaklaşık yarısını oluşturan harç ve gider avansı miktarının başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak nitelikte olduğu, başvurucu tarafından yargılama masrafları yatırılarak yargılamaya devam edilmiş ise de bu masrafları ödemek zorunda bırakılması suretiyle öngörülen sınırlamanın, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantısız olduğu ve başvurucu üzerinde aşırı bir külfet meydana getirdiği, Mahkemenin adli yardım talebini reddederken açıkladığı gerekçenin de aksi durumu ortaya koyacak yeterlilikte olmadığı, bu açıdan yapılan müdahalenin başvurucunun mahkemeye erişimini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
62. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir ...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
63. Başvurucu, ihlalin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
64. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
65. Başvuru konusu davada, başvurucunun harç ve gider avansını 20/1/2014 tarihinde Mahkeme veznesine yatırdığı, Mahkemenin 6/11/2015 tarihli kararı ile davayı reddettiği ve başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmettiği anlaşılmıştır. Bu açıdan mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından ihlalin tespiti ile yetinilerek kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 10. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
66. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak herhangi bir tazminat talebinde bulunmadığı anlaşıldığından başvurucu lehine tazminata karar verilmesi mümkün değildir.
67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Sendika yönünden başvurunun kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Sadegül Başkuş yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Talep olmadığından başvurucu lehine tazminata KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucu Sadegül Başkuş'a ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,.
F. Kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi amacıyla Ankara 10. İş Mahkemesine (E.2013/2269, K.2015/1313) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.