TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
D. K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19060)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
D. K.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kişilik haklarına yapılan saldırının durdurulması
davasında kararın kanun ve usule aykırı olarak verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının, yargılamada ileri sürülen iddia ve maddi vakıalara cevap
verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, manevi tazminat talebinin
karara bağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, eski eşinin müşterek evden kaçtığını, T.D. isimli
şahısla birlikte yaşamaya başladığını belirterek şiddetli geçimsizlik nedenine
dayalı boşanma davası açmış, boşanma davası devam ederken 24/5/2012 tarihli
dilekçesiyle Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada eski eşinin
başkasıyla birlikte olmasının kendisini ve aile yaşamını etkilediğini, sosyal
yaşamda eziyet çektiğini belirterek yapılan saldırının hukuka aykırılığının
tespitine, T.D.nin eşi ile aynı çatıda yaşamasının
önlenmesine ve gerekli diğer tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep
etmiştir.
9. Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 5/6/2012 tarihli kararında
davacının aralarında boşanma davası devam eden eski eşinin davalı T.D. ile aynı
çatı altında yaşadığını, davacının tedbir talebinin konusunun aile hukuku ile
ilgili olduğunu belirterek görevsizlik kararı vermiştir.
10. Görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Başvurucunun talebi ile birlikte dosya Hatay 2. Aile Mahkemesine (Mahkeme)
gönderilmiş, başvurucu 8/11/2012 tarihli celsede davasının 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'na göre, ihtiyati tedbir yoluyla boşanma
davası sonuçlanıncaya kadar davalı T.D.nin eski eşi
ile birlikteliğinin sonlandırılması olduğunu belirtmiştir.
11. Başvurucu yargılama sırasında 30/11/2012, 7/1/2013,
14/1/2013, 8/2/2013 tarihli dilekçelerinde 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389. maddesi gereği eski eşinin T.D. ile
yaşamasının önlenmesi için tedbir talebinde bulunmuş, Mahkeme 11/2/2013 tarihli
kararında tedbir suretiyle davanın esasını çözecek şekilde karar
verilemeyeceğini belirterek talebi reddetmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi
9/5/2013 tarihinde tedbir ile ilgili ara kararı onamıştır.
12. Başvurucu yargılama sırasında 11/3/2013 tarihli dilekçesinde
ve25/4/2013 tarihli celsedeki beyanında, bu defa 8/3/2012 tarihli ve 6284
sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
uyarınca tedbir kararı verilmesini talep ettiğini belirterek davalı T.D.den 40.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
13. Mahkeme 4/10/2013 tarihli kararında davanın aralarında aile
hukuku anlamında ilişki bulunmayan davacı ve davalı arasındaki bir olaya
ilişkin olduğunu, uyuşmazlığın davalı ve dava dışı eşin haksız eylem
niteliğindeki davranışından kaynaklandığını ve genel hükümlere tabi
bulunduğunu, bu nedenle davalının haksız eylemi nedeniyle açılan davaya genel
hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerektiğini belirterek
görevsizliğine hükmetmiştir.
14. Olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle dosya merci tayini için Yargıtaya gönderilmiş, 17. Hukuk Dairesinin 22/5/2014
tarihli kararında evli bir kimsenin bir başka kimseyle yaşamasının
engellemesinin bir davaya konu olamayacağı ve uyuşmazlık konusu olarak kabul
edilemeyeceği anlaşılmış ise de evlilik birliğinin devamı sürecince davalının
davacının kişilik değerlerine zarar vermesinin önlenmesi amacı ile söz konusu
talepte bulunduğu, uyuşmazlığın aile mahkemesince değerlendirilip karara
bağlanması gerektiği belirtilerek Hatay 2. Aile Mahkemesinin görevsizlik kararı
kaldırılmıştır.
15. Mahkemenin 16/10/2014 tarihli kararıyla evli bir kimsenin
bir başka kimseyle yaşamasının engellenmesinin bir davaya konu olamayacağı, bu
sebeple de bu hususun uyuşmazlık konusu olarak kabul edilemeyeceği, keza davacı
ve dava dışı eş hakkındaki boşanma davasının kesinleştiği, tarafların evlilik
birliğinin sona erdiği, ihtiyati tedbir talebinin konusuz kaldığı belirtilerek
talep kesin olarak reddedilmiştir.
16. Ret kararı 4/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
4/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
17. Bu arada başvurucu 24/4/2013 tarihli dilekçesiyle Hatay 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, davalı T.D.nin
eşi ile birlikte çektirdiği uygunsuzfotoğrafları
eşinin abisine gösterdiğini, bu şekilde eylemin herkes tarafından duyulmasını
sağladığını, alkollü bir şekilde evlerine gelerek hakaret içeren sözler sarfettiğini, İnternet ortamında hakaret içeren mesajlar
gönderdiğini, tüm bu eylemler nedeni ile ruh sağlığının bozulduğunu, eski eşi
ile birlikte yaşaması nedeniyleuğradığı manevi
zararla ilgili talep ve dava hakkını saklı tuttuğunu, yukarıda açıklanan
eylemlerle ilgili olarak hakkında açılan ceza davalarında davalının yargılanıp
mahkum olduğunu belirterek T.D. aleyhine 75.000 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
18. Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/12/2013 tarihli
kararında, davalının başvurucuya sinkaflı küfrederek
hakarette bulunduğunu, başvurucunun eski eşi ile birlikte çektirdiği uygunsuz fotoğrafları
eski eşinin abisine gösterdiğini, başvurucuya İnternet ortamında hakaret içeren
mesajlar gönderdiğini belirterek 15.000 TL manevi tazminata hükmetmiş, karar
28/1/2014 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 4721 sayılı Kanun'un 24. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına
saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını
isteyebilir."
20. 4721 sayılı Kanun'un 25. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Davacı, hâkimden
saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona
ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini
isteyebilir.
...
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri
ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş
görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı
saklıdır.
..."
21. 4721 sayılı Kanun'un 169. maddesi şöyledir:
"Boşanma veya ayrılık davası açılınca
hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına,
geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına
ilişkin geçici önlemleri re'sen alır."
22. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
23. 6098 sayılı Kanun'un 58. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar
gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar
para ödenmesini isteyebilir."
24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 118. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği
tarihte açılmış sayılır...
..."
25. 6100 sayılı Kanun'un 120. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"(1) Davacı, yargılama harçları ile her
yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan
tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır."
B. Uluslararası Hukuk
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), medeni hak ve
yükümlülükler kavramının yalnızca davalı devletin iç hukukuna bakılarak
yorumlanamayacağını, söz konusu ifadenin Sözleşme’den
doğan özerk bir kavram olduğunu, Sözleşme’nin 6. maddesinin tarafların
sıfatından, uyuşmazlığın ne şekilde karara bağlanacağını düzenleyen mevzuatın
mahiyetinden ve bu konuda yargılama yetkisine sahip makamın niteliğinden
bağımsız olarak uygulanacağını belirtmiştir (Georgiadis/Yunanistan, B. No: 21522/93, 29/5/1997, §
34).
28. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin, medeni hukuk alanına giren
konularda uygulanabilirliği açısından, iç hukukta tanınan veya en azından
savunulabilir bir biçimde ileri sürülebilecek hak ve yükümlülüklerle ilgili bir
uyuşmazlığın var olması gerektiğini, bu hak ve yükümlülüklerin Sözleşme
anlamında "medeni" nitelikte olmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır
(H. v./ Belçika, B. No: 8950/80,
30/11/1987 § 40).
29. Bunun yanında AİHM, uyuşmazlık tespit edilirken görünüşün ve
kullanılan dilin ötesine geçilerek her davanın koşullarına göre durumun
gerçeklerine yoğunlaşılması gerektiğini belirtmiştir
(Gorou/Yunanistan (No. 2) [BD], B. No: 12686/03,
20/3/2009, § 29).
30. Yine AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin, sözleşmeci
devletlerin iç hukukunda geçen bir “hak” için belirli bir anlam öngörmediğini,
bir hakkın var olup olmadığını karara bağlamada ilke olarak iç hukuka
başvurulacağını, ulusal mahkemelerin bu konudaki değerlendirmelerinden farklı
bir sonuca ulaşılması için de güçlü gerekçelere sahip olunması gerektiğini,
yetkililerin belli bir başvuran tarafından talep edilen tedbirin kabul edilip
edilmemesine karar vermede takdir hakkını kullanıp kullanmadığının dikkate alınabileceğini,
hatta bu durumun belirleyici olabileceğini, bununla birlikte, salt bir kanun
hükmünün lafzında bir takdir unsurunun bulunmasının bir hakkın varlığını tek
başına hükümsüz kılmayacağını, benzer durumlarda iddia edilen hakkın yerel
mahkemelerce tanınması veya yerel mahkemelerin başvuranın talebinin esasını
incelemesi hususunun da gözönüne alınması gerektiğini
belirtmiştir (Boulois/Lüksemburg [BD], B. No: 37575/04,
3/4/2012, §§ 91-94).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
32. Anayasa Mahkemesinin (Mehmet
Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Tedbir Talebinin Reddine İlişkin İhlal
İddiaları
33. Başvurucu, eski eşinin evli olduğu dönemde başka biriyle
yaşamasının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, bu durumun
önlenmesi için 4721 sayılı Kanun'un 24. ve 25. maddelerine göre dava açtığı
hâlde Mahkemenin talebi aynı Kanun'un 169. maddesi kapsamında
değerlendirdiğini, yargılama sırasındaki tedbir taleplerinin de reddedildiğini,
dosyadaki delillere göre gayrimeşru yaşantının ortada olduğunu ancak devletin
ailenin korunması için tedbir alma yükümlülüğünü yerine getirmediğini,
dosyadaki delillerin değerlendirilmediğini, taleplerinin görmezden gelindiğini,
mahkeme kararının yeterli gerekçe içermediğini, davanın asliye hukuk mahkemesinde
görülmesi gerektiği hâlde hatalı bir şekilde görevsiz olan aile mahkemesinde
sonuçlandırıldığını, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek
Anayasa'nın 12., 17., 20., 36., 40. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile 40.000 TL manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle, başvurucunun 12., 17., 20., 40.
ve 41. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği iddiası,
adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
35. Anayasa Mahkemesi, Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını
düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğunu belirterek hakkın kapsamının bu
konularla sınırlandırıldığını, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiğini belirtmiştir
(Adnan Oktar, B. No: 2012/917,
16/4/2013, § 21).
36. Anayasa Mahkemesi, Sözleşme'nin bir kişinin sahip olduğunu
ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını
güvenceye almadığını, Sözleşme'nin 6. maddesinin, bir kimsenin “medeni hak ve yükümlülükleri”nin karara bağlanmasıyla ilgili bir
yargılama usulünde uygulanacağını, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının “medeni” meselelerde uygulanabilirliği için bir uyuşmazlığın
bulunması, bu uyuşmazlığın en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta
tanınmış olduğu söylenebilecek “haklar ve yükümlülükler” ile ilgili olması ve Sözleşme’deki anlamıyla da “medeni” nitelikte olması
gereken hak ve yükümlülüğü karara bağlaması gerektiğini belirterek AİHM ile
benzer ilkeleri benimsemiştir (İsmail
Taşpınar, B. No: 2013/3912, 6/2/2014, § 21).
37. Başvuru konusu davada başvurucu, T.D. isimli şahsın,
boşanmakta olduğu eşi ile aynı çatıda yaşamasının önlenmesi yönünde tedbir
kararı verilmesini talep etmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 9/5/2013
tarihli ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 22/5/2014 tarihli kararlarında da
belirtildiği gibi evli bir kimsenin bir başka kimseyle yaşamasının
engellenmesine yönelik tedbir talebinin bir davaya konu olamayacağı,
dolayısıyla bu iddialar yönünden, iç hukukta tanınan veya en azından
savunulabilir bir biçimde ileri sürülebilecek hak ve yükümlülüklerle ilgili bir
uyuşmazlığın söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. Bu açıdan başvurucunun bu
başlık altında dile getirdiği Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal
iddiasının konusunun, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında
olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kaldığı sonucuna
ulaşılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Manevi Tazminat Talebine İlişkin İhlal
İddiaları
39. Başvurucu, yargılama sırasında ileri sürdüğü manevi tazminat
talebi hakkında karar verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
40. Başvuru konusu davada, manevi tazminat talebi ile ilgili
uyuşmazlığın medeni hak ve yükümlülükler kapsamında olduğu değerlendirilerek bu
çerçevede dile getirilen ihlal iddiaları, yargılama sırasında ileri sürülen bir
talebin mahkemece dava kapsamında değerlendirilmemesine yönelik olmasından
dolayı adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim
hakkı kapsamında incelenmiştir.
41. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceği belirtilmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Bu
kapsamda mahkemeye erişim hakkı bireylerin yalnızca dava açabilme hakkını
güvence altına almaz. Yargı mercilerince uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki
sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması gerekir. Bu açıdan
mahkemeye erişim hakkı uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını da
içerir. Başka bir ifadeyle mahkemeye erişim hakkı, dava açma hakkı ile sınırlı
olmaksızın taraflara dava konusunu oluşturan tüm taleplerin esasının
incelenerek değerlendirilmesini isteme hakkı sağlar (Medikal Kozmetik ve Dış
Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2014/8282, 8/3/2017, § 37).
42. Başvurucu, aile mahkemesinde açtığı kişilik haklarına
yapılan saldırının önlenmesi davasında 40.000 TL'lik manevi tazminat talebi ile
ilgili herhangi bir karar verilmediğini iddia etmiştir.
43. Başvurucunun, görevsiz mahkemeye verdiği 24/5/2012 tarihli
dava dilekçesinde, aralarında boşanma davası olan eski eşinin davalı T.D. ile
yaşadığını, bu durumunun kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu
belirterek hukuka aykırılığın tespitine, davalının eşi ile birlikte yaşamasının
önlenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
44. Başvurucu, Hatay 2. Aile Mahkemesinin yargılamasında
6/9/2012 ve 8/11/2012 tarihli celselerdeki beyanlarında davasının, 4721 sayılı
Kanun'un ilgili hükümlerine göre ihtiyati tedbir yoluyla boşanma davası
sonuçlanıncaya kadar davalı T.D.nin eski eşi ile
birlikteliğin sonlandırılması olduğunu belirtmiş, 11/3/2013 tarihli dilekçesi
ve 25/4/2013 tarihli celsede ise davanın 6284 sayılı Kanun uyarınca tedbir
kararı verilmesine yönelik olduğunu belirterek davalıdan 40.000 TL manevi
tazminat talep ettiğini beyan etmiş, ancak bu taleple ilgili harcı
yatırmamıştır.
45. Başvurucunun somut davada eşinin boşanma davası sırasında
bir başka kişiyle birlikte yaşamasının önlenmesini talep ettiği ve yargılamanın
ilerleyen aşamasında tedbir talebine bağlı olarak manevi tazminat isteminde
bulunduğu, başvurucunun harç yatırmadan dile getirdiği manevi tazminat
talebinin mahkemece tedbir talebi içerisinde değerlendirildiği ve tedbir
isteminin bir davaya konu olamayacağı belirtilerek bu yöndeki tüm taleplerin
reddine karar verildiği, bu açıdan manevi tazminat istemi ile ilgili ayrıca bir
karar verilmemesinin karar elde etme hakkı bağlamında başvurucunun mahkemeye
erişim hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır.
46. Bunun yanında başvurucunun manevi tazminat talebi ile ilgili
Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı davanın kısmen kabulüne karar
verilerek 15.000 TL manevi tazminata hükmedildiği ve kararın 28/1/2014
tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
47. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Tedbir talebinin reddine ilişkin ihlal iddialarının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Manevi tazminat talebine ilişkin ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.