TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
UĞUR BULUT VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2264)
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucular
Uğur BULUT
Lokman SEVİLGEN
Zahir ATAŞ
Vekilleri
Av. Vedat ÖZKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, "silahlı terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde bulundurma ve atma" suçlarından tutuklandıklarını, haklarında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, somut deliller olmaksızın ve savunmalarına itibar edilmeksizin kamu davası açılarak yargılama yapıldığını belirterek, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile ayrımcılık yasağı, kanun önünde eşitlik ilkesi ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşler, adli yardım ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 17/2/2014 tarihinde Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucular, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuşlar, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından 29/9/2014 tarihinde adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 29/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında başvuruculardan Zahir Ataş 21/3/2003 tarihinde gözaltına alınarak aynı tarihte tutuklanmıştır.
9. Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen 1/4/2003 tarihinde gözaltına alınmışlar ve 2/4/2003 tarihinde tutuklanmışlardır.
10. Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 5/3/2003 tarihli ve E.2003/61 sayılı iddianamesi ile başvurucular dışındaki on şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne yardım etme ve patlayıcı madde atmaya teşebbüs" suçlarından kamu davası açılmış, dava, Adana 1. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2003/46 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Başsavcılığın 4/3/2003 tarihli ve E.2003/60 sayılı iddianamesi ile başvurucular dışındaki bir şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne yardım etme ve patlayıcı madde atmaya teşebbüs" suçlarından kamu davası açılmıştır.
12. Başsavcılığın 25/3/2003 tarihli ve E.2003/87 sayılı iddianamesi ile başvurucu Zahir Aktaş hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma ve patlayıcı madde atma" suçlarından kamu davası açılmıştır.
13. Başsavcılığın 30/4/2003 tarihli ve E.2003/141 sayılı iddianamesi ile başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen ile diğer iki şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan kamu davası açılmıştır.
14. Adana 1. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, başvurucular ile diğer şüpheliler hakkında açılan kamu davalarının birleştirilmesine, yargılamaya Mahkemenin E.2003/46 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
15. Mahkeme, başvurucu Zahir Ataş'ın 9/10/2003 tarihinde, başvurucular Lokman Sevilgen ve Uğur Bulut'un 26/6/2003 tarihinde tahliyelerine karar vermiştir.
16. Devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasından sonra yargılamaya Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2004/174 sayılı dava dosyasında devam edilmiştir.
17. Mahkemece, başvurucular ile diğer on üç sanık hakkında yapılan yargılama sonunda, 6/4/2006 tarihli ve E.2004/174, K.2006/79 sayılı kararla başvurucuların mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
18. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/4/2010 tarihli ve E.2008/1822, K.2010/4556 sayılı ilâmıyla karar bozulmuştur.
19. Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 22/2/2011 tarihli ve E.2010/216, K.2011/48 sayılı karar ile başvurucuların mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
20. Temyiz üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 12/9/2012 tarihli ve 310870 sayılı yazısı ile 5/7/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun uyarınca değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek dosya Mahkemesine iade edilmiştir.
21. Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasından sonra yargılamaya devam eden Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucular ile diğer bir sanık hakkında yeniden değerlendirme yaparak, 11/6/2013 tarihli ve E.2012/294, K.2013/75 sayılı karar ile başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen’in “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan ayrı ayrı 6 yıl 3 ay hapis, başvurucu Zahir Ataş’ın “patlayıcı madde atma” suçundan 3 yıl 9 ay hapis ve 140,00 TL adli para, “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçundan 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.
22. Karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
23. Başvurucular, 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
24. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi, 171. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları, 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası; 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 17/2/2014 tarih ve 2014/2264 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
26. Başvurucular, "silahlı terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde bulundurma ve atma" suçlarından tutuklandıklarını ve tahliye edildiklerini, somut deliller olmaksızın ve savunmalarına itibar edilmeksizin, soyut ve çelişkili beyanlara dayanılarak haklarında kamu davası açıldığını ve yargılama yapıldığını, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle masumiyet karinesinin de ihlal edildiğini, soruşturma ve kovuşturmanın zamanında ve etkili şekilde yapılmadığını belirterek, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile ayrımcılık yasağı, kanun önünde eşitlik ilkesi ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
27. Başvuru dilekçesinde başvurucular, ayrımcılık yasağı, kanun önünde eşitlik ilkesi ve masumiyet karinesi ile etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmeleri ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi kendisi yapar. Başvurucuların bütün iddiaları adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Başvurucuların, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiaları
28. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
29. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
30. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
31. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
32. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
33. Başvurucular, "silahlı terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde bulundurma ve atma" suçlarından, somut deliller olmaksızın ve savunmalarına itibar edilmeksizin, soyut ve çelişkili beyanlara dayanılarak haklarında kamu davası açıldığını ve yargılama yapıldığını, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, soruşturma ve kovuşturmanın zamanında ve etkili şekilde yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Başvuru konusu olayda, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 25/3/2003 tarihli iddianamesi ile başvurucu Zahir Aktaş hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma ve patlayıcı madde atma" suçlarından, 30/4/2003 tarihli iddianamesi ile başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen ile diğer iki şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan kamu davaları açılmıştır. Adana 1. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2003/46 sayılı dosyasında birleştirilen davada, devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasından sonra yargılamaya devam eden Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesince 22/2/2011 tarihli karar ile başvurucuların mahkûmiyetlerine karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 12/9/2012 tarihli yazısı ile 6352 sayılı Kanun uyarınca değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek dosya Mahkemesine iade edilmiştir. Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasından sonra yargılamaya devam eden Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesince, 11/6/2013 tarihli karar ile başvurucuların mahkûmiyetine karar verilmiş olup hükmün temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
35. Bireysel başvuru yapılmadan önce, başvurucuların, isnat edilen suçlar nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdükleri haklarına ilişkin olarak, hukuk sisteminde öngörülen başvuru yollarını tüketmeleri gerekmektedir.
36. Açıklanan nedenlerle, derece mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartların yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılamadığı İddiaları
37. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Başvurucular, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca haklarında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
39. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
40. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
41. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucular hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütüne yardım etme ve patlayıcı madde atma"” suçlarını işledikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucular hakkında isnat olunan suçlar, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesinin ikinci fıkrası, 169. maddesi ve 264. maddesinin altıncı fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucular hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
42. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarihler, başvurucu Zahir Ataş bakımından Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alındığı 21/3/2003 tarihi, başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen bakımından Başsavcılıkça gözaltına alındıkları 1/4/2003 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
43. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında başvuruculardan Zahir Ataş’ın 21/3/2003 tarihinde gözaltına alınarak aynı tarihte tutuklandığı, Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen’in 1/4/2003 tarihinde gözaltına alınarak 2/4/2003 tarihinde tutuklandıkları, Başsavcılığın 25/3/2003 tarihli iddianamesi ile başvurucu Zahir Aktaş hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma ve patlayıcı madde atma" suçlarından, Başsavcılığın 30/4/2003 tarihli iddianamesi ile başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen ile diğer iki şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan kamu davaları açıldığı tespit edilmiştir. Adana 1. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesince, başvurucu Zahir Ataş'ın 9/10/2003 tarihinde, başvurucular Lokman Sevilgen ve Uğur Bulut'un 26/6/2003 tarihinde tahliyelerine karar verildiği, devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasından sonra yargılamaya devam eden Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. maddesi ile görevli) 6/4/2006 tarihli kararla başvurucuların mahkûmiyetlerine karar verildiği, temyiz üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/4/2010 tarihli ilâmıyla hükmün bozulduğu görülmüştür. Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 22/2/2011 tarihli karar ile başvurucuların mahkûmiyetlerine karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 12/9/2012 tarihli yazısı ile 6352 sayılı Kanun uyarınca değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek dosyanın Mahkemesine iade edildiği belirlenmiştir. Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasından sonra yargılamaya devam eden Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 11/6/2013 tarihli karar ile başvurucular Uğur Bulut ve Lokman Sevilgen’in “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan ayrı ayrı 6 yıl 3 ay hapis, başvurucu Zahir Ataş’ın “patlayıcı madde atma” suçundan 3 yıl 9 ay hapis ve 140,00 TL adli para, “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçundan 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verdiği, hükmün temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
44. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
45. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on iki yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
47. Başvurucular, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için ayrı ayrı 10.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
48. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on iki yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 8.750,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
52. Başvuruya konu yargılamanın, on iki yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1. Adil yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığı yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvuruculara ayrı ayrı net 8.750,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Başvurucuların adli yardım taleplerinin kabul edildiği ve ihlal kararı verildiği için yargılama giderlerinin Maliye Hazinesi üzerinde bırakılmasına,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.