TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAİT BARAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2300)
|
|
Karar Tarihi: 15/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Sait BARAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
AYATA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sahte olduğu iddia edilen vekâletname ile satın
alınan taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının, sahte
vekâletname ile satış işlemini gerçekleştirdiği iddia edilen şüpheliler
hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Diyarbakır ili, Kayapınar ilçesi,
1326 ada, 1 parsel numaralı taşınmaz maliki M. D., taşınmazını satması için Ş. A.ya vekâlet vermiştir. Başvurucu
13/5/2008 tarihinde anılan taşınmazı Ş. A.dan satın
almıştır.
9. Taşınmaz maliki M. D., taşınmazın sahte vekâletname ile
satıldığını, satışın dayanağı olan vekâletnameden bilgisi olmadığını ileri
sürerek başvurucu aleyhine tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Diyarbakır 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/315 sayılı dosyasında devam eden yargılamada
Mahkemece dava konusu taşınmaza ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
10. Diğer taraftan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca
25/10/2010 tarihli iddianame ile taşınmaz maliki M. D., başvurucuya taşınmazı
satan Ş. A. ve diğer şüpheliler hakkında
"resmî belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık"
suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Diyarbakır 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2010/436 sayılı dosyasına kaydedilen davada başvurucu
müşteki sıfatıyla yer almıştır.
11. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi 3/10/2013 tarihinde
şüpheliler hakkında mahkumiyet kararı vermiştir.
Karar, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 13/1/2016 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
Bozma üzerine Mahkemenin E.2016/82 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılama
devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 25/10/2010
tarihli iddianamesi ile açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından
ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının
yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf
olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da
girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalanhak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel
başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
15. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile
ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç
isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla
bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına
dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel
başvuruya konu olamaz. Bir ceza davasında üçüncü kişilerin cezalandırılmasını
talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler
Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, § 23, 24).
16. Somut olayda başvurunun, Sözleşme'nin 6. maddesinde
belirtildiği üzere medeni hak ve yükümlülük veya suç isnadı kapsamında
değerlendirilemeyeceği ve üçüncü kişilerin cezalandırılmasına yönelik olduğu
dolayısıyla adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
17. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu 13/5/2008 tarihinde Diyarbakır ili, Kayapınar ilçesi, 1326 ada, 1 parsel numaralı taşınmazı,
taşınmaz malikinin vekâlet verdiği üçüncü bir şahıstan satın aldığını ancak
taşınmaz malikinin, vekâletnamenin sahte olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve
tescil talebiyle aleyhine dava açtığını belirtmiştir. Başvurucu, Diyarbakır 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/315 sayılı dosyasında devam eden yargılamada
Mahkemece dava konusu taşınmaza ilişkin ihtiyati tedbir kararı verildiğini ve
sahte vekâletname ile evin satışını gerçekleştiren şüpheliler hakkında açılan
kamu davasının bekletici mesele yapıldığını iddia etmiştir. Başvurucu, şüpheliler
hakkındaki ceza yargılamasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle satın
aldığı taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunamadığını belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun; bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
20. Başvuruya konu davanın temel konusu taşınmazın mülkiyetinin
tespitine yönelik olup başvurucunun mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığı
yargılama sonucunda verilen kararla ortaya çıkacaktır. Taşınmaz üzerine konulan
ihtiyati tedbir kararı da asıl dava sonucunda verilen kararın
uygulanabilirliğini sağlamaya yönelik olduğu gibi taşınmaz üzerindeki mülkiyet
hakkından doğan tüm hakların kullanılmasına engel teşkil edecek mahiyette de
değildir. Dolayısıyla başvuru konusu olayda verilen ihtiyati tedbir kararı,
asıl dava konusu olan mülkiyet hakkından ayrı olarak değerlendirmeye tabi
tutulamaz. Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, mülkiyet hakkının esasının
çözümleneceği yargı kararı ile birlikte değerlendirilebilir. Mülkiyet hakkına
ilişkin yargılama ise Derece Mahkemesinde devam etmektedir. Anılan davada verilen
ihtiyati tedbir kararının mülkiyet hakkına yönelik asıl yargılama devam ettiği
sırada ve davanın esasına ilişkin başvuru yolları tüketilmeden
değerlendirilmesi mümkün değildir. Öte yandan anılan karar, asıl hükümle
birlikte temyiz edilebileceği için bu anlamda da başvuru yollarının
tüketilmediği belirlenmiştir (Mesut Karabudak, B. No: 2014/5335, 16/3/2016, § 21).
21. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.