TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NECDET ÜNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2317)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Necdet ÜNER
|
Vekili
|
:
|
Av. Bahadır
DOĞANCI
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mirastan feragat sözleşmesinin iptali talebiyle
aleyhe açılan davada yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının; dava konusu taşınmazlar üzerine konulan ihtiyati tedbirin
uzun sürmesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda bildirilen görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
bildirmeyeceğini ifade etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. İstanbul'un Çatalca ilçesine bağlı Muratbey
köyünde bulunan 332, 1279 ve 1758 ile yine aynı ilçeye bağlı Ferhatpaşa Mahallesinde bulunan 237 ada 15 ve 242 ada 31
parsel sayılı taşınmazlar tapuda başvurucunun murisi M.Ü. adına kayıtlıdır.
M.Ü. ile mirasçıları arasında Çatalca 1. Noterliğinde 6/10/1998 tarihinde
mirastan feragat sözleşmesi düzenlenmiştir. M.Ü. 27/4/2001 tarihinde vefat
etmiştir.
9. Mirasçılardan başvurucunun kardeşleri olan N.G., N.Ö., N.Y.
ve N.D., muvazaalı olarak murisleri tarafından başvurucuya devredildiğini ileri
sürdükleri taşınmazlara ilişkin ihtiyati tedbir talebinde bulunmuşlar, Çatalca
Sulh Hukuk Mahkemesinin 26/6/2001 tarihli kararı ile asıl dava açılıncaya kadar
bu taşınmazların tapu kayıtları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar
verilmiştir.
10. Başvurucunun kardeşleri, muvazaalı olarak murisleri
tarafından başvurucuya devredilen taşınmazlara ilişkin olarak başvurucu
aleyhine 2/7/2001 tarihinde Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve
tescil davası açmışlardır. Dava dilekçesinde ayrıca dava konusu taşınmazlara
ilişkin ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunulmuştur. Mahkeme 31/10/2001
tarihinde anılan taşınmazların tapu kayıtları üzerine ihtiyati tedbir
konulmasına karar vermiştir. Mahkeme, taraflar arasında 6/10/1998 tarihinde
noter huzurunda düzenlenmiş mirastan feragat sözleşmesini dikkate alarak
9/12/2003 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Bu karar Yargıtay 1. Hukuk
Dairesince 22/4/2004 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Dairenin
11/10/2004 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
11. Başvurucunun kardeşleri aynı taşınmazlara ilişkin olarak
Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinden yeniden ihtiyati tedbir talebinde
bulunmuşlardır. Talebi kabul eden Mahkeme 26/12/2003 tarihinde asıl dava
açılıncaya kadar anılan taşınmazların tapu kayıtları üzerine ihtiyati tedbir
şerhi konulmasına karar vermiştir.
12. Başvurucunun kardeşlerince 6/10/1998 tarihli mirastan
feragat sözleşmesinin iptali talebiyle 5/1/2004 tarihinde Çatalca 2. Asliye
Hukuk Mahkemesinde başvurucu aleyhine dava açılmıştır. Mahkeme 25/3/2011
tarihinde davanın reddine, dava konusu taşınmazları tapu kaydı üzerine konulan
ihtiyati tedbirin ise karar kesinleşinceye kadar devamına karar vermiştir.
13. Temyiz edilen karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 24/1/2013
tarihinde onanmıştır. Ancak davacıların karar düzeltme talebi aynı Dairenin
21/10/2013 tarihli kararı ile kabul edilerek ilk derece mahkemesinin kararı
bozulmuştur. Yargıtay kararının gerekçesinde, önceki davanın muvazaa hukuki
sebebine dayalı olduğu, bu nedenle o davada verilen hükmün ehliyetsizliğe
dayalı olarak açılan bu davada kesin hüküm teşkil edemeyeceği vurgulanmıştır.
Daire murisin ehliyetsizliği sebebiyle davanın kabulü ile 6/10/1998 tarihli
sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
14. Başvurucu 19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Bozma kararına uyan Mahkeme 17/4/2014 tarihinde davanın
kabulüne ve miras sözleşmesinin hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Karar,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 29/4/2016 tarihli kararı ile onanmış ve 20/6/2016
tarihinde kesinleşmiştir.
16. Mahkeme 3/12/2018 tarihinde söz konusu taşınmazlar
üzerindeki ihtiyati tedbir şerhlerinin kaldırılması için Çatalca Tapu
Müdürlüğüne müzekkere göndermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 101. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hakim iki
taraftan birinin talebiyle davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda
gösterilen hal ve şekillerde ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1 - Menkul ve gayrimenkul malların ayni münazaalı
ise bunun haciz veya yeddiadle tevdiine,
2 - Münazaalı şeyin muhafazası için lazımgelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
..."
18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir
değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da
tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut
ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu
hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
19. Konu ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 23-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
22. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
23. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
24. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel,§ 26).
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun
kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
31. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak devletin mülkiyet hakkına
ilişkin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda söz
konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir
külfet de yüklememesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin
diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz
konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve
ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§ 79).
32. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için ise gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
33. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucu
31/10/2001 tarihinden itibaren ihtiyati tedbir şerhinin devam ettiğini
belirtmektedir. Ancak 31/10/2001 tarihinde konulmakla başlayan ihtiyati tedbir
süreci Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce 11/10/2004 tarihinde sona ermiştir. Kaldı ki başvuru formunda
da başvurunun, Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava ile ilgili
ihtiyati tedbir sürecine ilişkin olduğu açık olarak belirtilmiştir. Buna görebaşvurucunun taşınmazının tapu kaydına 26/12/2003
tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ve bu şerh ancak davanın reddine
ilişkin karar kesinleştikten iki yıl beş ay sonra sonra
3/12/2018 tarihinde kaldırılabilmiştir. Dolayısıyla olayda mülkiyet hakkını
sınırlandıran tedbir sürecinin yaklaşık 14 yıl 11 ay sürdüğü tespit edilmiştir.
Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul
olmadığı ise kuşkusuzdur. Bu durumdamülkiyet hakkını
sınırlandıran tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet
yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin olarak somut olay
bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerinin tam ve etkin bir biçimde yerine
getirilmediği sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
38. Başvurucu ihlalin tespiti ile 20.000 TL maddi ve 10.000 TL
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbirin uygulanmasının makul
bir süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
40. Başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir.
Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata
hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit
edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda
herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine
karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.681,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Çatalca 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2013/522, K.2014/337) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.