logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Leyla Ülgen [1.B.], B. No: 2014/12007, 10/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

LEYLA ÜLGEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12007)

 

Karar Tarihi: 10/1/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Volkan SEVTEKİN

Başvurucu

:

Leyla ÜLGEN

Vekili

:

Av. Mahmut KAÇAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğa ve devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; özel statülü mahkemece yargılama yapılması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, ana dilde savunma talebinin reddedilmesi, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması ve mahkûmiyet kararının gizli tanık beyanına dayandırılarak delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/7/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunarak başvuru dilekçesindeki iddialarını tekrar ettiğini belirtmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1990 doğumlu olup olayların geçtiği tarihte Erzincan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü 4. sınıf öğrencisidir.

9. PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olan Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM) içerisinde faaliyet gösteren bir kısım şahısların Erzincan ili dâhilinde terör örgütünün dağ kadrosuna eleman teminine ilişkin istihbari bilgiler edinilmesi üzerine soruşturma başlatılmıştır.

10. Bir kısım şüpheliler hakkında Erzincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/10/2011 tarihli kararıyla iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınması tedbiri uygulanmış ve Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı 18/12/2011 tarihinde soruşturma dosyasına kısıtlama (gizlilik) kararı verilmesini talep etmiştir.

11. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddesi ile görevli) 19/12/2011 tarihli kararı ile şüpheli sayısının çok olması ve mevcut delil durumuna göre delillerin karartılması tehlikesinin bulunması nedenleriyle soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına karar verilmiştir.

12. Başvurucu soruşturma kapsamında 18/12/2011 tarihinde gözaltına alınmıştır. Hakları hatırlatılarak 21/12/2011 tarihinde kollukta müdafii huzurunda alınan ifadesinde başvurucuya; PKK terör örgütünün gençlik yapılanmasına, terör örgütünün dağ kadrosuna eleman teminine ve örgütsel toplantılara katılımına dair sorular yöneltilmiştir. Başvurucu suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiştir.

13. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi 22/12/2011 tarihindeki müdafii huzurunda sorgusunun ardından başvurucunun ve diğer iki şüphelinin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmalarına karar vermiştir.

14. UYAP üzerinden yapılan incelemede 9/2/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı başvurucunun müdafine şüphelilerin ifadelerinden bir suretini vermiştir. Başvurucu müdafinin dosyadaki gizlilik kararının kaldırılması talepleri ise sırasıyla Erzurum 4. ve 2. Ağır Ceza Mahkemelerinin 17/2/2012 ve 6/4/2012 tarihli kararları ile reddedilmiştir.

15. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının 18/9/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla ve diğer on altı kişi hakkında kamu davası açılmıştır.

16. İddianame 18/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Erzurum 4. Ağır Ceza (Mahkeme) Mahkemesinin (TMK mülga 10. maddesi ile görevli) 7/11/2012 tarihli ilk duruşmasında başvurucu kendisine sorulan tüm sorulara Kürtçe cevap vermiştir. Mahkeme, bu durumu Kürtçe savunma yapmak üzere tercüman atanması talebi olarak değerlendirmiş ve talebin reddine karar vermiştir. Mahkemenin ret gerekçesinde başvurucunun eğitim düzeyi ile önceki savunmalarını Türkçe olarak yapması itibarıyla Türkçeyi bildiğine vurgu yapılmıştır. Bu duruşmada Mahkeme başvurucu müdafinin talebi doğrultusunda başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

17. Mahkemenin 5/12/2012 tarihli duruşmasında gizli tanık Kuzey, 16/1/2013 tarihli duruşmasında da bir diğer gizli tanık Özgür aynı ortamda olmaksızın ses değişikliği yapılarak dinlemiştir. Sanıklara, gizli tanıklara soru sorma imkânı tanınmıştır. Başvurucu müdafi de bazı sorular sormuş ve gizli tanıkların aleyhe olan ifadelerini kabul etmediklerini belirterek beyanlarına itibar edilmemesini istemiştir.

18. Mahkeme 10/4/2013 tarihli kararı ile başvurucunun üzerine atılı suçtan mahkûmiyetine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; iletişimin tespitine ilişkin tüm kayıtlar, sanık Y.O.nun hazırlık beyanı ve gizli tanık beyanlarıyla bu beyanın örtüşmüş olması birlikte değerlendirilerek başvurucunun Erzincan DYGM'nin aktif üyesi olduğu, gizli toplantılara katıldığı ve örgüt tarafından verilen görevleri yerine getirdiği belirtilmiştir. Ayrıca bir sivil toplum oluşumu olan Erzincan Demokratik Öğrenci Derneğinin vatandaşların haklarını savunarak taleplerinin dile getirildiği etkinlikler düzenlemesinin olağan olduğu vurgulanmıştır. Ancak başvurucunun da üyesi olduğu derneğin faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen gösteride; silah kullanmayı, kan dökmeyi, insanları bir biri ile çatıştırmayı, ülkenin bir bölümünü ayırarak ayrı bir devlet kurmayı, ayrı bir yönetim yapısı benimsemeyi tercih eden bu nedenle silaha sarılarak devlet görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın, çoluk çocuk ayrımı gözetmeksizin on binlerce insanın ölümüne neden olan bir örgütün övülmesi, örgüt elemanlarının övülmesi, örgüt liderinin övülmesi, bunların yaptıklarının benimsenerek topluma anlatılması, toplum içerisinde bu yapılanları legalleştirme çabası hâline dönüşen bir toplantının demokratik bir faaliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı açıklanmıştır. Dernek şemsiyesi altında başvurucunun da arasında bulunduğu sanıkların yaptıkları gösterilerde kullanılan ifade, atılan sloganlar dikkate alındığında dernek çalışması olarak kabulünün mümkün olmadığı belirtilmiştir. Öğrenci derneğinin yasal bir dernek olmasına rağmen kuruluş amacı etrafında değil de terör örgütünün sempatisinin kazanılması, örgüt bilincinin yerleştirilmesi, örgüt adına faaliyetlerde bulunulmasının sağlanması ve nihai olarak terör örgütünün silahlı dağ kadrosuna katılımının sağlanması amacı etrafında birleşildiği ve bu faaliyetlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) koruduğu haklardan örgütlenme, fikir açıklama ve özgürlükler kapsamında kabul edilmesinin mümkün olmadığına işaret edilmiştir.

19. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 3/3/2014 tarihli kararıyla sanıklardan B.K.nın tüm aşamalardaki, Y.O.nun savcılık ve sorgu ifadeleri, başka dosya şüphelisi T.K.nın müdafii eşliğindeki kolluk beyanı ve başvurucunun örgüt çağrısı üzerine düzenlenen bir kısım basın açıklamalarına katılması nedenleriyle mahkûmiyet hükmünde bir isabetsizlik görülmediği belirtilerek hüküm onanmıştır.

20. Nihai karardan 3/6/2014 tarihinde haberdar olduğunu bildiren başvurucu, 1/7/2014 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, tutuklandığı 22/11/2011 tarihi ile tahliyesine karar verilen 7/11/2012 tarihi arasındaki tutuklama ve makul şüphe olmaksızın tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

24. Suç isnadına bağlı özgürlükten yoksun bırakılma hâllerinde, derece mahkemesince hüküm verilmeden önce tutukluluk hâli sona eren bir kişinin, en geç tahliye edildiği tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerini ileri sürmesi gerekmektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 22).

25. Somut olayda başvurucu, Mahkeme tarafından mahkûmiyet kararı verilmeden önce 7/11/2012 tarihinde tahliye edilmiştir. Bu nedenle başvurunun tahliye kararının verildiği tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre 1/7/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesi ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi ile görevli özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kanuni hâkim güvencesini ihlal ettiğini ve bu nedenle yargılanmasının tarafsız yürütülmediğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

28. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzük'ün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun; başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

29. Anayasa'nın 37. maddesinde düzenlenen kanuni hâkim güvencesi, Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddelerinde ifade edilen adil yargılanma hakkının en önemli ögesi olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının temelini oluşturmaktadır. Kanuni hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usulünün yasayla düzenlemesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır (AYM, E.2002/170, K.2004/54, 5/5/2004; E.2005/88, K.2008/166, 20/11/2008; Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 79).

30. Başvurucu, ihlal iddiasını salt özel yetkili mahkemede yargılanmasına dayandırmış olup bu durumun neden kanuni hâkim ilkesine aykırı olduğunu temellendirememiştir. Bir başka ifadeyle Mahkemenin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddialarını temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Savunma İçin Gerekli Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu, soruşturma aşamasında alınan gizlilik kararı nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

33. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

34. Somut olayda soruşturma aşamasında kısıtlama (gizlilik) kararı nedeniyle yargılamanın seyrini ve sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakıldığına ilişkin şikâyetin, yargılama esnasında duruşmalarda dile getirilmediği gibi temyiz dilekçesinde de başvurucunun hangi temel bilgi ve belgelere ulaşamadığının açıklanmadığı anlaşılmaktadır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tercüman Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

36. Başvurucu, ana dilde savunma hakkı tanınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

37. Bakanlık görüş yazısında; Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına değinilerek başvurucunun kolluk sorgusunda müdafii huzurunda Türkçe ifade verdiğine, eğitim düzeyine ve mahkeme dilini bildiğine işaret edilmiştir.

b. Değerlendirme

38. Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanma hakkı yalnızca hakkında suç isnadında bulunulan kişilere tanınmış bir haktır ve bu haktan faydalanabilmek için sanığın ödeme gücü olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır (Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, § 51).

39. Bu hak, Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinden sadece mahkemede konuşulan dili bilmeyenlerin kullanabileceği bir haktır. Mahkemenin dilini anlayan ve konuşan bir sanığın başka bir dilde -mensubu olduğu etnik dilde- savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma talebinde ısrar edemeyecektir (Nihat Baymiş, B. No: 2014/10373, 30/6/2016, §§ 35-38).

40. Başvuru konusu olayda başvurucu 18/12/2011 tarihinde müdafii huzurunda kollukta ve 22/12/2011 tarihindeki sorgusunda Türkçe ifade vermiştir. Kovuşturma aşamasında ise 7/11/2012 tarihli ilk duruşmada Kürtçe savunma yapmayı talep etmişse de eğitim düzeyi ile soruşturma aşamasında ifadelerini Türkçe verdiği gerekçesiyle tercümandan yararlanma isteği kabul edilmemiştir. Bu durumda, mahkemenin dilini anlayan ve konuşan başvurucunun, mensubu olduğu etnik dilde savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma talebinin kabul edilmemesinin savunma hakkını kısıtlamadığı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle tercümandan yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucu, hukuka aykırı yorumlarla verilen mahkûmiyet kararının gerekçesizolduğunu ileri sürmüştür.

43. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

44. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

45. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

46. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaların tartışılarak verilen kararda, hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

48. Başvurucu, üyesi olduğu Erzincan Demokratik Öğrenci Derneğinin faaliyetlerine katılmasının suç olarak kabul edildiğini ve gizli tanık beyanlarının delil olarak mahkûmiyet kararında esas alınmak suretiyle delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle örgütlenme özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

49. Bakanlık görüş yazısında, başvurucunun PKK terör örgütünün gençlik yapılanması içerisinde faaliyet göstermekle suçlandığının ayrıca Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına atıfla gizli tanığın kimliğinin gizlenmesinde makul gerekçelerin olup olmadığı ve gizli tanık beyanının hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.

50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Mevcut başvurunun koşullarında iddianın aksine anılan derneğin yasa dışı olduğu söylenilmediği gibi başvurucunun dernek üyesi olmasından dolayı değil şiddet yöntemlerine başvuran terör örgütünün silahlı dağ kadrosuna katılım sağlanması amacıyla PKK terör örgütünün gençlik yapılanması içerisinde faaliyet göstermesi nedeniyle cezalandırıldığı (bkz. §§ 18-19) anlaşılmış ve başvurucunun iddialarının özü yargılamanın sonucuna ilişkin olduğundan bu kapsamda değerlendirme yapılmıştır.

51. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

52. Belirli bir davaya ilişkin sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

53. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetimi kapsamında AİHM kararlarına da yollamada bulunmak suretiyle verdiği bir kararında; muhakemenin bir bütün olarak adil olması şartıyla sanıktan gelecek haksız müdahalelerden korunması için yeterli sebep mevcutsa tanığın kimliğinin gizli tutulmasının mümkün olabileceğini, mahkûmiyet kararının yalnızca kimliği açıklanmayan tanığın ifadesine dayandırılamayacağı gibi bu ifadenin ağırlıklı rol oynayan delil konumunda da olamayacağını, açık celse dışında verilen bu tarz ifadelerin ancak savunma için tanığın ve ifadesinin inanırlığını ve güvenilirliğini sorgulama fırsatını teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması gerektiğini, savunma hakkı üzerindeki kısıtlamaların asgaride tutulmuş olması ve bu kısıtlamaların tanığın korunmasını sağlamak için gerekli olması gerektiğini, sanığın çıkarlarının ona karşı ifade veren tanığın çıkarlarıyla dengelenmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2008/12, K.2011/104, 16/6/2011).

54. Somut olayda başvurucu hakkındaki silahlı terör örgütü üyeliğinden yapılan yargılama sonucunda, başvuru dilekçesine ekli gerekçeli karar ve diğer belgelerden gizli tanıkların kimliğinin neden gizlendiği hususunda gerekçe gösterilmediği anlaşılmaktadır. Ne var ki başvurucu müdafinin yargılama boyunca beyanları ve temyiz dilekçesi dikkate alındığında itirazlarının esas olarak; tanığın kimliğinin gizlenmesinin gerekçesine, dinlenme şekline ya da dolaylı soru sorma imkânı tanınmasına yönelik olmayıp gizli tanık beyanının içeriğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucunun mahkûmiyetine dair kararda gizli tanık beyanlarının tek başına belirleyici delil olmadığı, iletişim tespit tutanaklarının ve diğer bir sanığın beyanının mahkûmiyete esas alındığı vurgulanmıştır. Öte yandan kanun yolu merci de mahkûmiyet kararının onanmasında gizli tanık beyanlarına dayanmamıştır (bkz. § 19).

55. Sonuç olarak; gizli tanıklara soru sorma imkânı tanınan başvurucu müdafinin gizli tanık beyanlarına karşı itirazlarını dile getirdiği ve mahkûmiyet kararının gizli tanık anlatımları üzerine inşa edilmediği gözetildiğinde, başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1.Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tercüman yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Leyla Ülgen [1.B.], B. No: 2014/12007, 10/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı LEYLA ÜLGEN
Başvuru No 2014/12007
Başvuru Tarihi 1/7/2014
Karar Tarihi 10/1/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğa ve devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; özel statülü mahkemece yargılama yapılması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, ana dilde savunma talebinin reddedilmesi, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması ve mahkûmiyet kararının gizli tanık beyanına dayandırılarak delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Süre Aşımı
Tutukluluk (süre) Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı (tebligat, mehil verme vs.) (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tercüman yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi