TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EGEMEN AKTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2404)
Karar Tarihi: 30/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Egemen AKTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız olarak tutuklanılması, tutuklamanın azami ve makul süreyi aşması ve tahliye taleplerinin gerekçesiz olarak reddedilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, davanın çözümünde etkili olacak tanıkların sorgulanamaması ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II.BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine Van Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 22/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/02/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 10/3/2016 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında, yürütülen adli soruşturma kapsamında Van 2 No.lu Devlet Güvenik Mahkemesi yedek üyeliğince 22/10/2003 tarihinde PKK terör örgütünde üst düzey yönetici olmak suçundan gıyabi tutuklama müzekkeresi çıkarılmıştır.
8. 17/8/2006 tarihli teslim ve tesellüm belgesine göre sanık, İran İslam Cumhuriyeti yetkililerince yakalanarak Esendere Gümrük Kapısı’nda Türk makamlarına teslim edilmiştir.
9. Muş İl Emniyet Müdürlüğünün 5/2/2007 tarihli yazısına ekli olarak başka dosyalarda kollukta beyanlarda bulunan kişilerin başvurucunun örgütte yönetici olduğuna dair ifadeleri soruşturma dosyasına gönderilmiştir.
10. Başvurucu, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve terör örgütü yöneticiliği yapma suçlarından" yürütülen soruşturma kapsamında 17/8/2006 tarihinde gözaltına alınmış; 19/8/2006 tarihinde ise tutuklanmıştır.
11. Van Cumhuriyet Başsavcılığının 30/4/2007 tarihli ve E.2007/308 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçlarından Van 4. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır.
12. Mahkeme 3/8/2012 tarihli ve E.2007/300, K.2012/195 sayılı kararıyla başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan beraatine, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan 16 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına itiraz edip etmediği dosyadan anlaşılamamaktadır.
13. Gerekçeli kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Muş Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 05/02/2007 tarihli yazısına ekli raporda sanıkla ilgili bilgi ve belgeler ile sanıkla ilgili beyanlarda bulunan kişilerin beyanları dosyaya gönderilmiştir.
Sanıkla ilgili bu bu bilgi ve beyanlar aşağıda sıra numarası altında belirtilmiştir.
1- Muş Valiliği Olağanüstü Hal Bürosunun 28/04/1995 tarih ve 198 sayılı yazıları ekinde gönderilen, Hakkari İl Jandarma Komutanlığının 25/03/1996 tarih ve 2019 sayılı yazıları ile bildirilen, Kuzey Irak'ta ele geçirilen dokümanlarda VEDAT-İHSAN-VARTO (K) Egemen AKTAŞ olarak 8 sayfa dokümanda ismi geçmektedir.
Bu belgelerden "öz geçmiş raporumdur" isimli belgede sanığın öz geçmiş bilgileri bulunmaktadır.
Sanığın örgüt içinde dedi kodu yapma eylemi nedeni ile yargılandığını gösteren belgelerdesanığın "mücadele bağlı, kararlarında net, siyasi olarak gelişkin, 93 de gever, 92 de Başkale pratiğinde kalmış, pratikte manga komutanlığı görevlerini yapmış" şeklinde bilgiler yer almıştır.
(...)
Tanık F. G. Gemlik 2. Asliye Ceza Mahkemesine verdiği 14/12/2007 tarihli ifadesinde " sanık benim dayımın oğlu olur. Kendisi ile 15 yıldır görüşmüyorum. Ben lise 2 nci sınıfa gittiğim yıllarda PKK terör örgütü sempatizanı olmak suçundan Muş ili Varto ilçesinde bir grup Arkadaşım ile yakalandım ve yaklaşık 2 hafta süre tutuklu olarak kaldım yargılandım ve Beraat ettim. Ben 1994 yılında da verdiğim ifadem de belirttiğim üzere sanığın en son olarak İstanbul ilinde okumakta olduğunu duymuştum. Daha sonra terör örgütüne katıldığını duydum. İddianamede okunan ve sanığın üzerine atılı eylemleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğini konusunda bilgim ve görgüm yoktur. Kendisinin PKK'nın hangi kademesinde yönetici olduğuna dair bilgim yoktur."şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık M. B. Muş Ağır Ceza Mahkemesine verdiği ifadesinde, " Ben [E]gemen Aktaş'ı Muş E Tipi Kapalı ceza evinde kalır iken tanıdım. Ben fotoğrafı gördüm. Fotoğraftaki kişi Egemen Aktaş'dır.10-15 gün kadar bir arkadaşlığım oldu. Hakkındaki suçlamaya dair bir bilgim yoktur. Kendisi terör örgütünden yakınıyordu. O kadar hizmet ettim. Beni Ajan ilan ettiler derdi. Ben onun anlattığı kadar şeyler biliyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık mahkemedeki savunmasında terör örgütü üyesi olduğunu kabul etmeyerek İran'da makine ticareti yaptığını savunmuştur. Dinlenen tanık ifadeleri ve sanığın babasının beyanları dikkate alındığın savunmasının gerçeği yansıtmadığı açıktır. Sanığın mahkemede yargılaması sürmekte iken terör örgütü yanlısı yayın yapan İnternet sitelerinde sanık Vedat (K) Egemen Aktaş'ın ajan olduğuna dair haberler yapılmıştır.
Dosyada bulunan dokümanlara ve yukarıda ifadeleri belirtilen tanıkların ifadelerinden sanığın 1991 yılında Terör örgütüne katıldığı, Vedat Varto (K) adını kullandığı, takım ve bölük komutanlığı görevlerinde bulunduğu, bir dönem Amed Eyalet koordinatörü görevini yaptığı, telsiz kodunun Andok olduğu, terör örgütünün 6. kongresi sonrası merkez komitede yer aldığı, İran'da terör örgütü adına faaliyet göstermekte iken yakalandığı ve Türkiye'ye 18/07/2006 tarihinde teslim edildiği anlaşıldığından sanığın terör örgütünde faaliyet gösterdiği dönemde Amed Eyalet koordinatörlüğü görevi ve merkez komitede yer alması nedeni ile sanığın silahı terör örgütü içinde yönetici seviyesinde faaliyet gösterdiği kanaatine varılarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 314 üncü Maddesinin1 inci fıkrasına göre cezalandırılmasına karar verilmiş, sanığın eylemi terör suçu sayılarak 3713 sayılı kanunun 5 inci maddesine göre cezası 1/2 oranında artırılmıştır."
16. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 6/9/2013 tarihli ve E.2013/9602, K.2013/10852 sayılı ilamıyla onanmıştır.
17. Onama kararına istinaden düzenlenen 2/1/2014 tarihli müddetname başvurucuya 20/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 12/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi şöyledir:
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delilleri takdir yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, yargılama süreci boyunca hukuka aykırı ve keyfî bir biçimde tutuklu kaldığını, tutuklamanın azami ve makul süreyi geçtiğini, tahliye taleplerinin basmakalıp gerekçelerle reddedildiğini, hakkında somut bir delil olmaksızın tanık beyanlarına itibar edilerek karar verildiğini, talep edilmiş olmasına rağmen tanıkların hiçbirinin sorgulanmasına imkân verilmediğini, ayrıca tanıkların büyük bir kısmı tarafından lehine beyan verilmesine rağmengerekçeli kararda bunların değil de aleyhe verilen beyanların hükme esas alındığını, hakkında somut delil olarak ileri sürülen tek yazılı döküman bulunduğunu ancak bu dokümandaki kimlik bilgilerinin kendi kimlik bilgileri ile uyuşmadığını, belge üzerinde hiçbir inceleme yapılmadan sahih olduğu hususunda kanaat getirilerek belgenin hükme esas alındığını belirterek Anayasa'nın 19. ve 36. maddelerinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
23. Başvurucu; yargılama süreci boyunca hukuka aykırı ve keyfî bir biçimde tutuklandığını, tutuklamanın azami ve makul süreyi geçtiğini, tahliye taleplerinin basmakalıp gerekçelerle reddedildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından Mahkemenin yetkisi dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29). Bu ilkeler temelinde yapılan değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâli, nihai kararın verildiği 3/8/2012 tarihinde sona ermiş olduğundan başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yagılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. TanıkSorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu; yargılandığı davada aleyhinde beyanda bulunan tanıkların sorgulamasına imkân tanınmadığını, bu şekilde dinlenen tanıkların beyanlarının hükme esas alındığını, böylelikle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı vardır. Sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak başvurucuların tanıklara soru sorabilmesi, onlarla yüzleşebilmeleri mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44, 45).
27. Sonuç olarak somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test uygulanmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No: 26766/05 ve 22228/06, 15/12/2011, § 119; Gabrielyan/Ermenistan, B. No: 8088/05, 10/4/2012, § 77; Rudnichenko/Ukrayna, B. No: 2775/07, 11/7/2013, § 103). İlk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak ise okunmasıyla yetinilen ifadenin karara götüren tek ya da belirleyici kanıt olması hâlinde savunma haklarının adil yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak ölçüde sınırlandırılıp sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80).
28. Yukarıdaki değerlendirme yapılırken "geçerli neden" şartı, öncelikli olarak gözetilmelidir. Çünkü tek veya yegâne ispat unsuru olmasa dahi ifadesi hükme esas alınan bir tanığın geçerli bir neden olmaksızın duruşmada dinlenmemesi tek başına adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturabilir (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık, § 120; Gabrielyan/Ermenistan, § 78; Rudnichenko/Ukrayna, §§ 104, 109). Kamu makamları bu nedenle ifadesi hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır (Abdurrahim Balur, § 81).
29. Diğer yandan kural olarak savcılığın ileri sürdüğü bir tanığın ifadesinin hükme esas alınması, bu tanığın mahkeme önünde dinlenmesini ve sorgulanmasını gerektirirse de tanık ifadesinin görülen dava bakımından "açıkça ilgisiz olması ya da ihtiyaç haricinde kalması" hâlleri saklı tutulmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 717; Cevat Soysal/Türkiye, B. No: 17362/03, 23/9/2014, § 77). İddia tanıkları açısından geçerli olan bu istisnanın doğrudan mahkemenin başvurduğu tanık ve benzeri kişilere öncelikle uygulanacağının kabulü gerekir (Abdurrahim Balur, § 82).
30. Somut olayda mahkûmiyet gerekçesinde başka soruşturmalar kapsamında kolluk tarafından ifadesi alınan yirmiyi aşkın kişinin beyanlarına yer verildiği, bunların büyük çoğunluğunun -bütün çabalara karşın kendilerine ulaşılamadığı için- kovuşturma evresinde dinlenemediği ve Mahkeme tarafından istinabe suretiyle dinlenenlerden biri dışında diğerlerinin önceki ifadelerini kabul etmedikleri görülmektedir. Anılan tanıklardan ayrı olarak beş kişinin daha istinabe yoluyla dinlendiği ve fotoğraf kullanılarak teşhis yaptırıldığı, bunlardan da sadece ikisinin başvurucu aleyhine beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
31. Başvurucu ve müdafii tarafından, aleyhte beyanda bulunan tanıklar N. T. ve G. B.nin huzurda dinlenmesi, tanık M. B.nin ise bazı sorulara cevap vermesi için bulunduğu yer mahkemesince yeniden dinlenmesi için taleplerde bulunulduğu anlaşılmıştır. Bunların dışındaki tanıkların sorgulanması talebini içerir herhangi bir delil dosyada bulunmamaktadır.
32. Başvurucunun huzurda dinlenmesini istediği tanıklardan N. T.,Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 22/1/2009 tarihli ifadesinde "Mahkemece banan okunan iddianamede adı geçen sanık Egemen Aktaş isimli şahsı tanımıyorum. Ben bu kişiyi örgütte bulunduğum süre içerisinde görmedim. Herhangi bir eyleme katılıp katılmadığı konusunda bilgim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık G. B. ise Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 24/2/2009 tarihli ifadesinde "[B]en fotoğrafta bana gösterilen şahsı örgütten tanıyorum. Vedat [V]arto olarak tanıyorum. Kendisinin terör örgütünde üst düzey göre[v]lerde bulunduğunu biliyorum. Kendisinin yaptığı eylemler ile ilgili ayrıntılı bilgim yoktur. Nerelerde örgüt faaliyeti gösterdiğini bilmiyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
33. Somut olayda beyanları hükme esas alınan tanıklardan M.B.nin olaya ilişkin bilgi ve görgüsünün tespiti amacıyla Muş Ağır Ceza Mahkemesine yazılan istinabe talebinin cevabı, sanığın da hazır bulunduğu 6/8/2011 tarihli 21. celsede okunmuştur. Başvurucu, istinabe suretiyle alınan beyanlara bir diyeceğinin olmadığını ancak tanıktan Vedat Varto'nun kim olduğunu, kendisi olup olmadığının hususunun sorulmasını istediğini beyan etmiştir. Talep üzerine tanığa ilgili soruların sorulması için yeniden istinabe talebinde bulunulmuştur. Yargılamanın 11. celsesinde ise istinabe suretiyle dinlenen tanıklar N.T. ve G.B.nin beyanlarının çelişkili olduğu belirtilerek bunların huzurda dinlenmeleri talep edilmiştir. Mahkeme, sonuca etkili olmayacağı ve dosyaya bir yenilik getirmeyeceği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
34. Başvurucu ve müdafii, beyanları mahkûmiyet hükmüne esas alınan tanık G.B.nin beyanlarına itiraz etme imkânından yararlanmış, tanık M.B.nin ise huzurda dinlenmesini talep etmemiştir. Tanık N.T. ise zaten başvurucuyu tanımadığını ifade etmiştir. Gerekçeli karar incelendiğinde tanık G.B.nin anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı, birçok delil yanında anılan beyana da dayanıldığı görülmektedir. Mahkeme, sanığın örgütle bağlantısını kabul ederek bu olgunun doğruluğunu araştırmanın kendi ulaşacağı sonucu etkilemeyeceği kanaatine vardığından tanık G.B.nin ayrıca huzurda dinlenmesi talebini reddetmiştir. Anılan tanığın huzurda dinlenilmesi talebinin dosyadaki mevcut deliller dikkate alınarak reddedilmesine ilişkin kararın yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verilmediği ve gerekçeden yoksun olduğu söylenemez.
35. Açıklanan nedenlerle sorgulama hakkına yönelik açık bir ihlal olmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar
36. Başvurucu; hakkında somut delil olarak tek bir yazılı doküman bulunduğunu ancak bu dokümandaki kimlik bilgilerinin kendi kimlik bilgileri ile uyuşmadığını, belge üzerinde hiçbir inceleme yapılmadan sahih olduğu hususunda kanaat getirilerek hükme esas alındığını, delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini belirterek beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
37. Derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
38. Başvurucunun iddialarının esas itibarıyla Mahkemenin delilleri değerlendirmesinde ve mevzuatı yorumlamasında isabet bulunmadığına dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
39. Başvurucunun, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme ve kendi delillerini ve iddialarını sunma hususlarında sorunla karşılaştığına dair bir bulguya rastlanmamıştır.
40. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adil yagılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.