logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Doğan Eren ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/2432, 16/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

DOĞAN EREN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/2432)

Karar Tarihi: 16/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucular

:

1. Mikail SEVİŞ

 

 

2. Doğan EREN

 

 

3.Muhammed DEMİR

 

 

4. Kasım ÇELİK

Vekilleri

:

Av. Reyhan Yalçındağ BAYDEMİR

 

 

Av. Serdar ÇELEBİ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri olmadan tutuklama kararı verilmesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel yetkili mahkemede yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/2/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 7/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/7/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu Doğan Eren, yasa dışı örgüte üye olma suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/14 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

"Kurtalan C. Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli Doğan EREN'in üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3.maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 sayılı CMK'nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C. Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]."

8. Başvurucu Muhammed Demir, yasa dışı örgüte üye olma suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/15 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

"Kurtalan C. Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli Muhammed DEMİR'in üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması,kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3.maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 Sayılı CMK'nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C. Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]. "

9. Başvurucu Kasım Çelik, silahlı terör örgütüne silah sağlama suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/17 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

"Kurtalan C.Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli Kasım ÇELİK'in üzerine yüklenen silahlı terör örgütlerine silah sağlama suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3.maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 Sayılı CMK'nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C. Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]. "

10. Başvurucu Mikail Seviş, silahlı terör örgütüne silah sağlama suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 2/3/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/21 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

"Kurtalan C. Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli Mikalil SEVİŞ'in üzerineyüklenen silahlı terör örgütlerine silah sağlama suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3. maddesinde sayılan katalog suçlardan oluşuve 5271 Sayılı CMK nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C. Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]."

11. Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığı 2010/1300 Soruşturma ve 2011/17 sayılı, başvurucular Mikail Seviş, Muhammed Demir, Doğan Eren'e ilişkin fezlekeyi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Fezlekede şu değerlendirmelerde bulunulmuştur:

 "Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2010/1300 soruşturma sırasında kayıtlı 10/12/2010 tarihinde ilçemiz 2 nolu sağlık ocağının yanında faili meçhul şahıslar tarafından kalabalık bir grubun lastik yakarak, molotof atarak ve taş dizip çöp konteynırı koymak suretiyle yolu trafiğe kapatma, 2010/1362 nolu soruşturma sırasında kayıtlı 27/11/2010 tarihinde kalabalık bir grubun aynı şekilde aynı yerde lastik yakıp yolu trafiğe kapatarak olaya müdahale için gelen panzere taş atıp zarar vermeleri, 2011/178 nolu soruşturma sırasında kayıtlı 13/02/2011 tarihinde ihbar üzerine ilçemiz Yayıkdere Mahallesi küme evleri mevkiinde havai fişek ve molotof kokteyli malzemelerinin toprağa gömülü şekilde ele geçirilmesi, 2011/179 nolu soruşturma sırasında kayıtlı 15/02/2011 tarihindeilçemiz 304 sokak üzerinde faili meçhul kalabalık grup tarafından ellerinde bulunan molotof kokteyllerle eylem hazırlığı içerisinde olan ve kolluk kuvvetlerinin müdahalesi üzerine kaçan şahısların araştırmalarının yapıldığı,

 Araştırmalar devam ederken Kurtalan İlçe Emniyet Müdürlüğüne kendiliğinden müracaat eden Kurtalan 56 takma isimli gizli tanığın ifadeleri doğrultusunda tahkikat genişletilerek bahsi geçen eylemleri PKK/ Kongra Gel terör örgütü adına kendilerini Apocu Gençlik olarak adlandıran yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheliler ile bu soruşturma dosyasından ayrılan çocuk şüpheliler tarafından gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı,

...

Şüpheli Mikail SEVİŞ’in bahsi geçen yukarıdaki eylem ve faaliyetlerin tümüne katıldığı, 28.02.2011 tarihinde ikametgahında yapılan aramada 'beyaz bir poşet içerisinde bulunan 4 adet fresh ibaresi yazılı yeşil renkli soda şişesi ve ağızlarına bez parçaları takılı benzin kokusu olan sağlam şişeler, iki adet yeşil renkli fresh ibareli kırık soda şişesi, 1 adet kullanıma hazır Efes yazısı ibareli ağız kısmında çaput bulunan içerisinde benzin olan sıvı dolu şişe, aynı poşet içerisinde koyu renkli fitil şeklinde hazırlanmış içerisinde benzin olan bit top bezin ele geçtiği,

...

Şüpheli DOĞAN EREN’in yukarıdaki eylem ve faaliyetlerden 27/11/2010, 10.12.2010 ve 15/02/2011 tarihli olanlara katıldığı, 28.02.2011 tarihinde ikametgahında yapılan aramada ''Kürdistan Komünist Partisi Dosyası- Savunma - Şemdin Sakık Apo Dehşetin ve İhanetin Belgesi ve Ön Bir Soluklanma Çabası Yegenime Mektuplar'' isimli yasak yayınların ele geçtiği,

...

Şüpheli Muhammed DEMİR’in 27/11/2010, 10/12/2010, 15/02/2011 tarihli yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen eylemlere katıldığı, ikametgahında yapılan aramada ''Navenda Çanda Mezopotamya Sala 2011'' yazılı yasaklanmış takviminele geçtiği, şüphelinin göz altına alındığı tarihte kullanmış olduğu cep telefonundan terör örgütü PKK' nın sözde lideri Abdullah ÖCALAN' ın ve mensuplarının propagandasının yapıldığı 4 adet fotoğraf karesinin bulunduğu [anlaşılmıştır]."

12. Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucu Kasım Çelik ile ilgili 2011/355 Soruşturma ve 2011/33 sayılı fezlekesinde şu değerlendirmelerde bulunulmuştur:

"Bu kapsamda yapılan soruşturma sonunda düzenlenen 2011/17 sayılı fezleke Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nun 250. maddesiyle yetkili) gönderilmiş olup, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/723 soruşturma sırasına kaydedildiği, bu dosyada şüpheliler ... ile birlikte şüpheli Kasım'ın 2011/17 nolu fezlekede bahsi geçen eylemlere katıldığı, şüpheli Kasım'ın suç tarihlerinde şüphelinin yaşının kayden 18'den küçük olduğu, şüphelinin Cumhuriyet Savcılığında müdafii huzurundaki ifadesinde yaşının 18'den büyük olduğunu beyan etmesi üzerine şüphelinin yaşının düzeltilmesi amacıyla Kurtalan Asliye Hukuk Mahkemesine dava açıldığı, mahkemenin 31/03/2011 tarih ve 2011/63 Esas, 2011/ 127 Karar sayılı kararının 18/05/2011 tarihinde kesinleştiği, buna göre şüphelinin doğum tarihinin 15/01/1987 olarak düzeltildiği ve suç tarihinde 18 yaşından büyük olduğu anlaşılmıştır. "

13. Ayrı düzenlenen fezlekelere konu soruşturma evrakları birleştirilmiş; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 28/6/2011 tarihli ve 2011/1056 sayılı iddianamesiyle başvurucular hakkında silahlı terör örgütü üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucularla ilgili olarak internet inceleme ve tespit tutanakları, görüntü inceleme ve tespit tutanakları, olay tutanakları, gizli tanık beyanları, telefon, sim kart, flash bellek ve hafıza kartları inceleme tutanakları, arama ve el koyma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır.

14. Başvurucular hakkındaki dava, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/561 sayılı esasına kaydedilmiştir.

15. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı dosyasının 7/7/2011 tarihinde tensiben yapılan incelemesinde "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçesiyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.

16. Devam eden on üç duruşmada Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi "atılı silahlı terör örgütü üyesi olmak, PKK terör örgütü propagandası yapmak, 2911 sayılı Kanuna muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı" gerekçeleriyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir. Başvurucuların bu kararlara karşı yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.

17. 1/12/2011 tarihli duruşmada gizli tanığın tarihi ayrıca belirlenecek bir duruşmada dinlenmesine, Kurtalan İlçe Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak sanıkların 10/5/2010, 30/5/2010 ve 3/7/2010 tarihli eylemlerini gösterir şekilde görüntülerinin CD ortamına aktarılarak gönderilmesinin istenmesine, sanıklara ait görüntülerin yer aldığı CD geldiğinde duruşma günü beklenmeksizin önceki bilirkişiye tevdi edilerek sanıkların görüntülerdeki konumları ile ilgili olarak fotoğraf çıktısı da alınmak suretiyle rapor aldırılmasına ilişkin ara kararı verilmiştir.

18. 7/8/2012 tarihli duruşmada bilirkişinin raporunu dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır. 31/12/2012 tarihli duruşmada gizli tanık dinlenmiş ve başvurucuları teşhis ederek onları suçlayıcı beyanlarda bulunmuştur.

19. 18/4/2013 tarihli duruşmadasavunması alınmayan sanığın savunması alınmış, dosyanın varsa tevsii tahkikat talepleri, yoksa esas hakkındaki mütalaa beyanının hazırlanması için Cumhuriyet savcısına tevdiine karar verilmiştir.

20. 11/7/2013 tarihli duruşmada Savcılık dosyanın kapsamlı olmasını gerekçe göstererek mütalaasını hazırlayamadığını belirtmiştir. Mahkeme, dosyanın mütalaa beyanı için Savcılığa tevdi edilmesine ve hakkında yakalama emri bulunan sanığın yakalanmasının beklenmesine karar vermiştir. 31/10/2013 tarihli ve 25/2/2014 tarihli duruşmalar da benzer gerekçeyleertelenmiştir.

21. Başvurucular son olarak 16/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine tahliye talebinde bulunmuşlardır. Tahliye talepleri Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:

"Tutuklu sanıklar Doğan EREN, Muhammed DEMİR,Mikail SEVİŞ ve Kasım ÇELİK'in üzerlerine atılı silahlı terör örgütü üyesi olmak, PKK Terör Örgütü propagandası yapmak, 2911 sayılı Kanuna muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama, muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı gözönüne alınarak sanıkların tutukluluk hallerinin devamına [karar verildi]."

22. Başvurucular bu karara itiraz etmişlerdir. İtirazı değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 10/2/2014 tarihli ve 2014/84 Değişik İş sayılı kararıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.

23. Başvurucular19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

24. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 7/3/2014 tarihli ve E.2011/561, K.2014/36 sayılı kararıyla 6/3/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 12. maddesi uyarıncagörevsizlik kararı vererek dosyayı Siirt Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir.

25. Bu karar üzerine dosya, Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/111 sayılı esasına kaydedilmiştir.

26. Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan 14/4/2014, 5/5/2014, 28/5/2014 tarihli duruşmalarda "suçlarınınniteliği, suçun 5271 sayılı CMK’nın 100/3. maddesine giren katalog suçlardan oluşu, mevcut delil durumuna göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun Yasada öngörülen hapis cezasının süresinin, sanıkların kaçacakları şüphesini uyandıran somut olgu niteliğini taşıması ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçeleriyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.

27.Başvurucu Doğan Eren 25/6/2014 tarihli 4. duruşmada tahliye edilmiştir. Tahliye gerekçesi şu şekildedir:

"Doğan Eren'in tutuklu kaldığı süre dosyadaki mevcut delil durumu, esasa müessir olabilecek delillerin büyük oranda toplanmış olması sanığın delilleri karartma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmış olması, sanığın saklanma ya da kaçacağına ilişkin dosyada somut bir bulgunun bulunmaması ve sabit ikametgah sahibi oluşu da göz önüne alınarak sanığın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine [karar verildi.]"

28. 23/7/2014 tarihli duruşmada başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş'in"suçlarınınniteliği, suçun 5271 sayılı CMK’nın 100/3. maddesine giren katalog suçlardan oluşu, mevcut delil durumuna göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun Yasada öngörülen hapis cezasının süresinin, sanıkların kaçacakları şüphesini uyandıran somut olgu niteliğini taşıması ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçeleriyle tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir. Bu duruşmada Mahkeme ayrıca yakalamalı sanık için yapılan tüm arama ve araştırmalara rağmen bulunamadığıanlaşıldığından dosyanın sürüncemede kalmaması için sanık hakkındaki davanın bu dava dosyasından tefrikine, dosyanın yeni bir esas sıra numarasına kaydının yapılarak sanıkhakkında çıkartılan yakalama emrinin yeni esas üzerinden devamına, dosyanın varsa tevsii tahkikat, yoksa mütalaa yönünden Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar vermiştir.

29.20/8/2014 tarihli duruşmadabaşvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş 'intutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.

30. Başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş 19/9/2014 tarihli 7. duruşmadatahliye edilmiştir. Tahliye gerekçesi şu şekildedir:

"Sanıkların tutuklu kaldıkları süre dosyadaki mevcut delil durumu, esasa müessir olabilecek delillerin büyük oranda toplanmış olması sanıkların delilleri karartma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmış olması, sanığın saklanma ya da kaçacağına ilişkin dosyada somut bir bulgunun bulunmaması ve sabit ikametgah sahibi oluşu da göz önüne alınarak sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerine [karar verildi] "

31.Başvurucuların yargılandığı dava İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.

B. İlgili Hukuk

32. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314., 315., 174., 265 maddeleri.

33. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi, 2911 sayılı Kanun'un 33. maddesi.

34.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

(1) Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

(2) Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)

...”

35. 5271 sayılı Kanun’un101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

36. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

37. Başvurucular özel yetkili mahkemeler kaldırılmasına rağmen davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin tabii hâkim ilkesine aykırı olduğunu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmadan tutuklama kararı verildiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğini, uzun süredir tutuklu olmalarına rağmen tahliye edilmemelerinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek Anayasanın 10., 19. ve 37. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; tahliye ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucuların özel yetkili mahkemeler kaldırılmasına rağmen davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin tabii hâkim ilkesine aykırı olduğu şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmadan tutuklama kararı verildiği şikâyetinin, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası, tutukluluğun makul süreyi aştığı, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiği, uzun süredir tutuklu olmalarına rağmen tahliye edilmemelerinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu şikâyetlerininAnayasa'nın 19. maddesinin yedincifıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

39.Başvurucular özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına rağmen davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin tabii hâkim ilkesine aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

40. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

41. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

42. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

43. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

44. Başvurucuların, özel yetkili mahkemelerde yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerini ilk derece mahkemelerinde devam eden yargılama süreçlerinde ve sonrasında temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevedebaşvurucuların, haklarındaki yargılama ve temyiz süreçlerini beklemeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerini bireysel başvuruya konu ettikleri görülmüştür.

45. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemeleri ve temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yollarının tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b.Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

46. Başvurucular suç işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi veya makul şüphe olmadan tutuklandıklarını ve olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.

47. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

48. Anayasa'da yer alan kurallara benzer şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin özgürlük ve güvenlik hakkına sahip olduğu, anılan fıkranın (a) ve (f) bentlerinde belirtilen hâller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 42).

49. Kişi hürriyetine ilişkin sınırlamaların kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü, ilke olarak idari organlara ve derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler, esas ve usule ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdür. Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38).

50. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmaları, delilleri yok etmeleri veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin tutuklanabilmesi öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti bulunmasına bağlıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

51. Ancak bu nitelemeye bağlı olarak kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olması mutlaka gerekli değildir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmektir. Buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, § 73).

52. Tutukluluk, 5271 sayılı Kanun'un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 100. maddeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın davranışları, 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Kuralda ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması hâlinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar bir liste hâlinde belirtilmiştir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 46).

53. Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar, bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya Anayasa'ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık keyfîlik hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir (Abdullah Ünal, § 39).

54. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre bir kişi -suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmak koşuluyla- hakkında dava açmak için gerekli delillerin tespiti amacıyla tutulabilir. Tutmanın amacı ayrıca kişi hakkındaki şüpheleri teyit etmek veya çürütmek suretiyle ceza soruşturmasını ilerletmektir (Dursun Çiçek, B. No: 2012/1108, 16/7/2014, § 87).

55. İlk tutuklamaya ilişkin yargısal denetimde, kişinin bir suç işlemiş olabileceğine dair inandırıcı nedenlerin bulunup bulunmadığıyla ve özgürlükten yoksun bırakmanın bu bağlamda hukukiliğiyle sınırlı bir inceleme yapılmaktadır. Bu kapsamda bir suçun işlenmiş olabileceğine ilişkin ciddi belirtilerin varlığı ilk tutma bakımından yeterli olabilir (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015).

56. Başvurucular Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli kararlarıylasilahlı terör örgütüne üye olma (Doğan Eren, Muhammed Demir) ve silahlı terör örgütüne silah sağlama (Mikail Seviş, Kasım Çelik) suçlarından tutuklanmışlardır. Mahkemece başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunduğu belirtilmiş; serbest bırakılmaları hâlinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabilecekleri hususunda somut emarelerin bulunması, üzerlerine atılı suçun katalog suçlardan olması, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde öngörülen şartların başvurucular açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerine dayanılmıştır. Dava dosyası, iddianame ile başvurucuya isnat edilen eylemler ve başvurucular hakkında verilen tutuklama kararındaki gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden suç işlenmiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

57. Açıklanan nedenlerle tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

58. Başvurucuların tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

59. Başvurucular tutukluluğun makul süreyi aştığını, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğiniileri sürmüştür.

60. Bakanlık görüşünde benzer şikâyetlere ilişkin daha önceden yapılan başka başvurularda, incelemede dikkate alınacak hususlara ilişkin görüş bildirildiğinden başvurunun bu kısmı yönünden görüş sunulmasına gerek duyulmadığı belirtilmiştir.

61. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”

62. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında, bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.

63. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, § 61).

64. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, § 62).

65. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, § 63).

66. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 64, 65).

67. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).

68. Hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir. Diğer taraftan özgürlük hakkı adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).

69. Somut olayda başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Doğan Eren28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 2/3/2011 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu Mikail Seviş ise 2/3/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 2/3/2011 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu Doğan Eren, tutuklu olarak sürdürülen yargılamada 25/6/2014 tarihinde tahliye edilmiştir. Diğer başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş ise 19/9/2014 tarihinde tahliye edilmiştir. Buna göre başvurucu Mikail Seviş'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 17 gün, başvurucular Kasım Çelik ve Muhammed Demir'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 22 gün, başvurucu Doğan Eren'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 3 ay 28 gündür.

70. Somut olayda, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılamada yapılan on üç duruşmada başvurucuların üzerlerine atılı "silahlı terör örgütü üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 2911 sayılı Kanun'a muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama, muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Kanun'un 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı" gerekçeleriyle tutukluluklarının devamına karar verilmiştir. Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/111 sayılı dosyasında yapılan duruşmalarda da benzer gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Mahkemelerce kuvvetli suç şüphesi altında bulunan başvurucular hakkında verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesindeve Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde yirmi sanığın bulunduğu tutuklu olarak yürütülen yargılamada tahliye kararlarının verildiği tarihe kadar toplam 20 duruşma yapıldığı; bu duruşmalarda bilirkişi raporu alındığı, gizli tanığın dinlendiği, diğer sanık hakkında çıkarılan yakalama emrinin, yazılan müzekkerelerin ve 18/4/2013 tarihi itibarıyla Cumhuriyet savcısının mütalaasının cevabının beklendiğitespit edilmiştir.

71. Başvurucuların tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde başvuruculara isnat edilen çok sayıda suçun bulunması, yine hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı ve bir örgüt çerçevesinde işlendiği belirtilen soruşturma konusunun kapsamı dikkate alındığında ayrıca gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden de bulunmamaktadır.

72. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığı ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığı yönündeki iddialarına ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

3. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2016 tarihinde karar verildi.

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Tutukluluğun makul süreyi aşması, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri olmadan tutuklama kararı verilmesi, özel yetkili mahkemede yargılama yapılması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvuruda, başvurucuların, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğine ve tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik iddialarıyla ilgili olarak çoğunluk tarafından Anayasanın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

2. Başvurucular Doğan Eren, Muhammed Demir, Kasım Çelik ve Mikail Seviş "yasadışı örgüte üye olma" suçunu işledikleri iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli kararları ile ayrı ayrı tutuklanmışlardır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şöyledir: "Kurtalan C.Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli(nin) üzerine yüklenen Silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK’nun 100/3.maddesinde belirtilen katalok suçlardan oluşu ve 5271 Sayılı CMK’nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C.Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK’nun 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına...".

3. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 28/6/2011 tarihli ve 2011/1056 sayılı iddianamesiyle başvurucular hakkında silahlı terör örgütü üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucularla ilgili olarak internet inceleme ve tespit tutanakları, görüntü inceleme ve tespit tutanakları, olay tutanakları, gizli tanık beyanları, telefon, simkart, flash bellek ve hafıza kartları inceleme tutanakları, arama ve el koyma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır.

4. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı dosyasının 7/7/2011 tarihinde tensiben yapılan incelemesinde "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçesiyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.

5. Devam eden 13 duruşmada Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçeleriyle başvurucuların tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Başvurucuların bu kararlara karşı yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.

6. Başvurucular son olarak 16/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine tahliye talebinde bulunmuşlardır. Tahliye talepleri Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir: "Tutuklu sanıklar Doğan EREN, Muhammed DEMİR, Mikail SEVİŞ, ve Kasım ÇELİK'in üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak, PKK Terör Örgütü Propagandası Yapmak, 2911 Sayılı Kanuna Muhalefet, Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde Görevli Memura Görevini Yaptırmamak İçin Direnme, Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı gözönüne alınarak sanıkların tutukluluk hallerinin devamına...".

7. Başvurucular bu karara itiraz etmişlerdir. İtirazı değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 10/2/2014 tarihli ve 2014/84 Değişik İş sayılı kararıyla tutukluluk halinin devamına ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.

8. Başvurucular 19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır (Murat Narman, § 60).

10. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, § 61).

11. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, § 62).

12. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda, tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, § 63).

13. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 64, 65).

14. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).

15. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir. İtiraz veya temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, §§ 70-71).

16. Somut olayda, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılamada yapılan 13 duruşmada başvurucuların "üzerlerine atılı silahlı terör örgütü üyesi olmak, PKK terör örgütü propagandası yapmak, 2911 sayılı kanuna muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı" gerekçeleriyle tutukluluklarının devamına karar verilmiştir. Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/111 sayılı dosyasında yapılan duruşmalarda benzer gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinde de benzer gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmiştir.

17. Somut olayda başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Doğan Eren 28/2/2011 tarihinde, Mikail Seviş ise 2/3/2011 tarihinde gözaltına alınmışlar ve 2/3/2011 tarihinde tutuklanmışlardır. Tutuklu olarak sürdürülen yargılamada Doğan Eren 25/6/2014 tarihinde, Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş ise 19/9/2014 tarihinde tahliye edilmişlerdir. Buna göre başvurucu Mikail Seviş'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 17 gün, başvurucular Kasım Çelik ve Muhammed Demir'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 22 gün, başvurucu Doğan Eren'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 3 ay 28 gündür.

18. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde tutulabilir. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz bir koşul olmakla birlikte bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi gerekir (Burhan İsmailoğlu, B. No: 2012/349, 25/6/2014, § 37).

19. Her ne kadar bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekse de özellikle belli bir süre geçtikten sonra tutuklamanın devamına karar verilirken davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur (Hanefi Avcı, § 84).

20. Dava dosyasının incelenmesinde, Derece Mahkemelerince başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde hiçbir somut olguya yer verilmeksizin genel olarak kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna, suçun niteliğine ve suça ilişkin ceza miktarına göre kaçma şüphesine değinildiği; anılan tutuklama nedenlerinin kişiselleştirilmeksizin tekrarlandığı görülmektedir.

21. Tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde önemli bir yer tutan suçun katalog suçlardan olması yani 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin 3. fıkrası hususuna ilişkin olarak başvurana atfedilen suçun da aralarında bulunduğu bazı suçlar için tutuklama nedenlerinin varlığı hakkında yasal bir karine öngörülmekte ise de, Anayasanın 19. Maddesinin üçüncü fıkrasında suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabileceği belirtilmiştir. Anayasanın bu hükmü karşısında kanunla tutuklama nedenlerine ilişkin bir karine öngördüğünde dahi kişi özgürlüğüne saygı kuralına aykırı davranılmasına yol açan somut olguların varlığının ikna edici biçimde kanıtlanması gerekir. Somut olayda tutukluluğun devamı kararlarında bu şekilde bir kanıtlamanın yapılmadığı ve yalnızca isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin 3. fıkrası kapsamındaki katalog suçlardan olması hususuna atıf yapıldığı görülmektedir. Ancak bu kural özgürlük ve güvenlik hakkı açısından getirilen güvencelere karşı getirilen bir istisna olarak yorumlanamaz. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Galip Doğru/Türkiye, B. No: 36001/06, 28/4/2015, § 58). Böyle bir yaklaşım ve uygulama katalog suçlarla ilgili tüm soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde Anayasanın özgürlük ve güvenlik hakkı ile ilgili anayasal güvencelerin ortadan kaldırılması sonucunu doğurur. Bu nedenle hem uygulama mercilerinin hem de bireysel başvuru incelemesi yapan Anayasa Mahkemesinin 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenlemeyi Anayasada ve özellikle 19. maddesinde yer verilen güvencelerle birlikte yorumlaması ve kişilerin hukuki durumlarını değerlendirmesi gerekir.

22. Yine tutukluluğun devamı kararlarında delil durumuna atıf yapılması kuvvetli suç şüphesinin varlığına ve devam ettiğine işaret eden bir gerekçe olarak görülse de uzun süren tutuklulukların devamını kendiliğinden haklı kılmamaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Mansur/Türkiye, B. No: 16026/90, 8/6/1995, § 56).

23. Tutukluluğun devamı kararlarında diğer bir gerekçe olarak isnat edilen suçların ağırlığı ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı bağlamında kaçma şüphesi gösterilmiştir. Kaçma şüphesi sadece cezanın ağırlığı kapsamında değerlendirilemez. Bu şüphenin mevcudiyetini teyit eden sanığın karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı, aile bağları, kovuşturulduğu ülkedeki bağlantıları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle bağlantıları gibi başkaca olgulara da değinilmesi gerekir (Neumiester/Avusturya, B. No: 1936/63, 27/6/1968, hukuki gerekçe bölümü, § 10). Ancak somut olayda başvurucular hakkında anılan tutuklama nedeninin kişiselleştirilmeksizin tekrarlandığı görülmektedir. Dolayısıyla Mahkemelerce verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçeler, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte değildir. Somut olaydaki tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin yukarıda anılan tutukluluk süreleri yönünden ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucuların özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığında söz konusu tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez.

24. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların “tutukluluğun makul süreyi aştığı” ve “tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığı” yönündeki iddialarına ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmadım.

 

 

 

 

 

Üye

Alparslan ALTAN

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Doğan Eren ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/2432, 16/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı DOĞAN EREN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/2432
Başvuru Tarihi 21/2/2014
Karar Tarihi 16/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri olmadan tutuklama kararı verilmesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel yetkili mahkemede yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 314
315
174
265
3713 Terörle Mücadele Kanunu 5
2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 33
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi