|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
DOĞAN EREN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/2432)
|
Karar Tarihi: 16/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mikail
SEVİŞ
|
|
|
2. Doğan
EREN
|
|
|
3.Muhammed
DEMİR
|
|
|
4. Kasım
ÇELİK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Reyhan
Yalçındağ BAYDEMİR
|
|
|
Av. Serdar
ÇELEBİ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, kuvvetli suç
şüphesi ve tutuklama nedenleri olmadan tutuklama kararı verilmesi nedenleriyle
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel yetkili mahkemede yargılama
yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 7/4/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/7/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Doğan Eren, yasa dışı örgüte üye olma suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan
soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh
Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/14 Sorgu sayılı kararı ile
tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:
"Kurtalan C. Başsavcılığının talebinin
kabulü ile şüpheli Doğan EREN'in üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma
suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest
bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin
varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun
100/3.maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 sayılı CMK'nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli
açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C.
Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun
100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar
verildi]."
8. Başvurucu Muhammed Demir, yasa dışı örgüte üye olma suçunu
işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde
gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve
2011/15 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi
şu şekildedir:
"Kurtalan C.
Başsavcılığının talebinin kabulü ile
şüpheli Muhammed DEMİR'in üzerine yüklenen silahlı
terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin
varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde
baskı yapılması girişiminde bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması,kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin
üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3.maddesinde
belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 Sayılı CMK'nun
100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması
nedenlerinden ötürü Kurtalan C. Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak
şüphelinin CMK'nun 100. ve devamı maddeleri gereğince
tutuklanmasına [karar verildi]. "
9. Başvurucu Kasım Çelik, silahlı terör örgütüne silah sağlama suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan
soruşturma kapsamında 28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh
Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/17 Sorgu sayılı kararı ile
tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:
"Kurtalan C.Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli Kasım ÇELİK'in
üzerine yüklenen silahlı terör örgütlerine silah sağlama suçunu işlediği
hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması halinde
tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği
hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı,
şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun
100/3.maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu ve 5271 Sayılı CMK'nun 100. maddesinde öngörülen şartların şüpheli
açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C.
Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun
100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]. "
10. Başvurucu Mikail Seviş, silahlı terör örgütüne silah sağlama suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan
soruşturma kapsamında 2/3/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Kurtalan Sulh
Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli ve 2011/21 Sorgu sayılı kararı ile
tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:
"Kurtalan C.
Başsavcılığının talebinin kabulü ile
şüpheli Mikalil SEVİŞ'in üzerineyüklenen silahlı terör örgütlerine silah sağlama
suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest bırakılması
halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabileceği
hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı,
şüphelinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3.
maddesinde sayılan katalog suçlardan oluşuve 5271
Sayılı CMK nun 100. maddesinde öngörülen şartların
şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan C.
Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak şüphelinin CMK'nun
100. ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına [karar verildi]."
11. Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığı 2010/1300 Soruşturma ve
2011/17 sayılı, başvurucular Mikail Seviş, Muhammed Demir, Doğan Eren'e ilişkin
fezlekeyi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Fezlekede şu
değerlendirmelerde bulunulmuştur:
"Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2010/1300 soruşturma sırasında
kayıtlı 10/12/2010 tarihinde ilçemiz 2 nolu sağlık
ocağının yanında faili meçhul şahıslar tarafından kalabalık bir grubun lastik
yakarak, molotof atarak ve taş dizip çöp konteynırı
koymak suretiyle yolu trafiğe kapatma, 2010/1362 nolu
soruşturma sırasında kayıtlı 27/11/2010 tarihinde kalabalık bir grubun aynı
şekilde aynı yerde lastik yakıp yolu trafiğe kapatarak olaya müdahale için
gelen panzere taş atıp zarar vermeleri, 2011/178 nolu
soruşturma sırasında kayıtlı 13/02/2011 tarihinde ihbar üzerine ilçemiz Yayıkdere Mahallesi küme evleri mevkiinde havai fişek ve molotof kokteyli malzemelerinin toprağa gömülü şekilde ele
geçirilmesi, 2011/179 nolu soruşturma sırasında
kayıtlı 15/02/2011 tarihindeilçemiz 304 sokak
üzerinde faili meçhul kalabalık grup tarafından ellerinde bulunan molotof kokteyllerle eylem hazırlığı içerisinde olan ve
kolluk kuvvetlerinin müdahalesi üzerine kaçan şahısların araştırmalarının
yapıldığı,
Araştırmalar devam ederken Kurtalan İlçe Emniyet Müdürlüğüne
kendiliğinden müracaat eden Kurtalan 56 takma isimli gizli tanığın ifadeleri
doğrultusunda tahkikat genişletilerek bahsi geçen eylemleri PKK/ Kongra Gel terör örgütü adına kendilerini Apocu Gençlik olarak adlandıran yukarıda açık kimlik
bilgileri yazılı şüpheliler ile bu soruşturma dosyasından ayrılan çocuk
şüpheliler tarafından gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı,
...
Şüpheli Mikail SEVİŞ’in
bahsi geçen yukarıdaki eylem ve faaliyetlerin tümüne katıldığı, 28.02.2011
tarihinde ikametgahında yapılan aramada 'beyaz bir poşet içerisinde bulunan 4
adet fresh ibaresi yazılı yeşil renkli soda şişesi ve
ağızlarına bez parçaları takılı benzin kokusu olan sağlam şişeler, iki adet
yeşil renkli fresh ibareli kırık soda şişesi, 1 adet
kullanıma hazır Efes yazısı ibareli ağız kısmında çaput bulunan içerisinde
benzin olan sıvı dolu şişe, aynı poşet içerisinde koyu renkli fitil şeklinde
hazırlanmış içerisinde benzin olan bit top bezin ele geçtiği,
...
Şüpheli DOĞAN EREN’in
yukarıdaki eylem ve faaliyetlerden 27/11/2010, 10.12.2010 ve 15/02/2011 tarihli
olanlara katıldığı, 28.02.2011 tarihinde ikametgahında yapılan aramada
''Kürdistan Komünist Partisi Dosyası- Savunma - Şemdin
Sakık Apo Dehşetin ve
İhanetin Belgesi ve Ön Bir Soluklanma Çabası Yegenime
Mektuplar'' isimli yasak yayınların ele geçtiği,
...
Şüpheli Muhammed DEMİR’in
27/11/2010, 10/12/2010, 15/02/2011 tarihli yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen
eylemlere katıldığı, ikametgahında yapılan aramada ''Navenda
Çanda Mezopotamya Sala 2011'' yazılı yasaklanmış takviminele
geçtiği, şüphelinin göz altına alındığı tarihte kullanmış olduğu cep
telefonundan terör örgütü PKK' nın sözde lideri
Abdullah ÖCALAN' ın ve mensuplarının propagandasının
yapıldığı 4 adet fotoğraf karesinin bulunduğu [anlaşılmıştır]."
12. Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucu Kasım Çelik
ile ilgili 2011/355 Soruşturma ve 2011/33 sayılı fezlekesinde şu
değerlendirmelerde bulunulmuştur:
"Bu kapsamda yapılan soruşturma sonunda
düzenlenen 2011/17 sayılı fezleke Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nun 250. maddesiyle yetkili) gönderilmiş olup,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/723 soruşturma sırasına
kaydedildiği, bu dosyada şüpheliler ... ile birlikte şüpheli Kasım'ın 2011/17 nolu fezlekede bahsi geçen eylemlere katıldığı, şüpheli
Kasım'ın suç tarihlerinde şüphelinin yaşının kayden
18'den küçük olduğu, şüphelinin Cumhuriyet Savcılığında müdafii
huzurundaki ifadesinde yaşının 18'den büyük olduğunu beyan etmesi üzerine
şüphelinin yaşının düzeltilmesi amacıyla Kurtalan Asliye Hukuk Mahkemesine dava
açıldığı, mahkemenin 31/03/2011 tarih ve 2011/63 Esas, 2011/ 127 Karar sayılı
kararının 18/05/2011 tarihinde kesinleştiği, buna göre şüphelinin doğum
tarihinin 15/01/1987 olarak düzeltildiği ve suç tarihinde 18 yaşından büyük olduğu
anlaşılmıştır. "
13. Ayrı düzenlenen fezlekelere konu soruşturma evrakları
birleştirilmiş; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 28/6/2011 tarihli ve
2011/1056 sayılı iddianamesiyle başvurucular hakkında silahlı terör örgütü
üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, örgüt
faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme,
tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle
kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucularla ilgili olarak internet
inceleme ve tespit tutanakları, görüntü inceleme ve tespit tutanakları, olay
tutanakları, gizli tanık beyanları, telefon, sim kart, flash
bellek ve hafıza kartları inceleme tutanakları, arama ve el koyma tutanakları
gibi delillere dayanılmıştır.
14. Başvurucular hakkındaki dava, Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2011/561 sayılı esasına kaydedilmiştir.
15. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı dosyasının
7/7/2011 tarihinde tensiben yapılan incelemesinde "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma olasılıklarının
bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği hususunda yoğun şüphenin
varlığı" gerekçesiyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin
devamına karar verilmiştir.
16. Devam eden on üç duruşmada Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi
"atılı silahlı terör örgütü üyesi
olmak, PKK terör örgütü propagandası yapmak, 2911 sayılı Kanuna muhalefet,
örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme,
tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti,
ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık
beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen
ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama
tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli
kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını
sağlayamayacağı" gerekçeleriyle başvurucuların tutukluluk
hâllerinin devamına karar vermiştir. Başvurucuların bu kararlara karşı
yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.
17. 1/12/2011 tarihli duruşmada gizli tanığın tarihi ayrıca
belirlenecek bir duruşmada dinlenmesine, Kurtalan İlçe Emniyet Müdürlüğüne
müzekkere yazılarak sanıkların 10/5/2010, 30/5/2010 ve 3/7/2010 tarihli
eylemlerini gösterir şekilde görüntülerinin CD ortamına aktarılarak gönderilmesinin
istenmesine, sanıklara ait görüntülerin yer aldığı CD geldiğinde duruşma günü
beklenmeksizin önceki bilirkişiye tevdi edilerek sanıkların görüntülerdeki
konumları ile ilgili olarak fotoğraf çıktısı da alınmak suretiyle rapor
aldırılmasına ilişkin ara kararı verilmiştir.
18. 7/8/2012 tarihli duruşmada bilirkişinin raporunu dosyaya
ibraz ettiği anlaşılmıştır. 31/12/2012 tarihli duruşmada gizli tanık dinlenmiş
ve başvurucuları teşhis ederek onları suçlayıcı beyanlarda bulunmuştur.
19. 18/4/2013 tarihli duruşmadasavunması
alınmayan sanığın savunması alınmış, dosyanın varsa tevsii tahkikat talepleri,
yoksa esas hakkındaki mütalaa beyanının hazırlanması için Cumhuriyet savcısına
tevdiine karar verilmiştir.
20. 11/7/2013 tarihli duruşmada Savcılık dosyanın kapsamlı
olmasını gerekçe göstererek mütalaasını hazırlayamadığını belirtmiştir.
Mahkeme, dosyanın mütalaa beyanı için Savcılığa tevdi edilmesine ve hakkında
yakalama emri bulunan sanığın yakalanmasının beklenmesine karar vermiştir.
31/10/2013 tarihli ve 25/2/2014 tarihli duruşmalar da benzer gerekçeyleertelenmiştir.
21. Başvurucular son olarak 16/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesine tahliye talebinde bulunmuşlardır. Tahliye talepleri
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:
"Tutuklu sanıklar Doğan EREN, Muhammed DEMİR,Mikail SEVİŞ ve Kasım ÇELİK'in
üzerlerine atılı silahlı terör örgütü üyesi olmak, PKK Terör Örgütü
propagandası yapmak, 2911 sayılı Kanuna muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde
görevli memura görevini yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz
bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama,
muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına
göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan
olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin
varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu
olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen
amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı gözönüne alınarak sanıkların tutukluluk hallerinin devamına [karar
verildi]."
22. Başvurucular bu karara itiraz etmişlerdir. İtirazı
değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 10/2/2014 tarihli ve 2014/84
Değişik İş sayılı kararıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararda bir
isabetsizlik bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.
23. Başvurucular19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
24. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 7/3/2014 tarihli ve
E.2011/561, K.2014/36 sayılı kararıyla 6/3/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un
2. maddesi ile değişik 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun'un 12. maddesi uyarıncagörevsizlik
kararı vererek dosyayı Siirt Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir.
25. Bu karar üzerine dosya, Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin
2014/111 sayılı esasına kaydedilmiştir.
26. Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan 14/4/2014, 5/5/2014,
28/5/2014 tarihli duruşmalarda "suçlarınınniteliği, suçun 5271 sayılı CMK’nın
100/3. maddesine giren katalog suçlardan oluşu, mevcut delil durumuna göre
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun
Yasada öngörülen hapis cezasının süresinin, sanıkların kaçacakları şüphesini
uyandıran somut olgu niteliğini taşıması ve adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağı" gerekçeleriyle başvurucuların
tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.
27.Başvurucu Doğan Eren 25/6/2014 tarihli 4. duruşmada tahliye
edilmiştir. Tahliye gerekçesi şu şekildedir:
"Doğan Eren'in tutuklu kaldığı süre dosyadaki
mevcut delil durumu, esasa müessir olabilecek delillerin büyük oranda toplanmış
olması sanığın delilleri karartma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmış
olması, sanığın saklanma ya da kaçacağına ilişkin dosyada somut bir bulgunun
bulunmaması ve sabit ikametgah sahibi oluşu da göz
önüne alınarak sanığın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine [karar
verildi.]"
28. 23/7/2014 tarihli duruşmada başvurucular Kasım Çelik,
Muhammed Demir, Mikail Seviş'in"suçlarınınniteliği, suçun 5271 sayılı CMK’nın 100/3. maddesine
giren katalog suçlardan oluşu, mevcut delil durumuna göre kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun Yasada öngörülen
hapis cezasının süresinin, sanıkların kaçacakları şüphesini uyandıran somut
olgu niteliğini taşıması ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı"
gerekçeleriyle tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir. Bu duruşmada
Mahkeme ayrıca yakalamalı sanık için yapılan tüm arama ve araştırmalara rağmen bulunamadığıanlaşıldığından dosyanın sürüncemede kalmaması
için sanık hakkındaki davanın bu dava dosyasından tefrikine, dosyanın yeni bir
esas sıra numarasına kaydının yapılarak sanıkhakkında
çıkartılan yakalama emrinin yeni esas üzerinden devamına, dosyanın varsa tevsii
tahkikat, yoksa mütalaa yönünden Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar
vermiştir.
29.20/8/2014 tarihli duruşmadabaşvurucular
Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş 'intutukluluk
hâllerinin devamına karar verilmiştir.
30. Başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş
19/9/2014 tarihli 7. duruşmadatahliye edilmiştir.
Tahliye gerekçesi şu şekildedir:
"Sanıkların tutuklu kaldıkları süre
dosyadaki mevcut delil durumu, esasa müessir olabilecek delillerin büyük oranda
toplanmış olması sanıkların delilleri karartma ihtimali bulunmadığı kanaatine
varılmış olması, sanığın saklanma ya da kaçacağına ilişkin dosyada somut bir
bulgunun bulunmaması ve sabit ikametgah sahibi oluşu
da göz önüne alınarak sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerine [karar
verildi] "
31.Başvurucuların yargılandığı dava İlk Derece Mahkemesinde
derdesttir.
B. İlgili Hukuk
32. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314.,
315., 174., 265 maddeleri.
33. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun
7. maddesi, 2911 sayılı Kanun'un 33. maddesi.
34.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
(1) Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
(2) Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde
baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
...”
35. 5271 sayılı Kanun’un101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma
evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh
ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar
verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının
yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki
bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
37. Başvurucular özel yetkili mahkemeler kaldırılmasına rağmen
davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin tabii hâkim ilkesine aykırı
olduğunu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmadan tutuklama kararı
verildiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verildiğini, uzun süredir tutuklu olmalarına rağmen
tahliye edilmemelerinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek Anayasanın
10., 19. ve 37. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; tahliye ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucuların özel yetkili
mahkemeler kaldırılmasına rağmen davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin
tabii hâkim ilkesine aykırı olduğu şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı,
kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmadan tutuklama kararı verildiği
şikâyetinin, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası, tutukluluğun makul
süreyi aştığı, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiği, uzun
süredir tutuklu olmalarına rağmen tahliye edilmemelerinin eşitlik ilkesine
aykırı olduğu şikâyetlerininAnayasa'nın 19.
maddesinin yedincifıkrası kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
39.Başvurucular özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına rağmen
davalarının bu mahkemelerde devam etmesinin tabii hâkim ilkesine aykırı
olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
40. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
41. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
42. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
43. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
44. Başvurucuların, özel yetkili mahkemelerde yargılama
yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin
şikâyetlerini ilk derece mahkemelerinde devam eden yargılama süreçlerinde ve
sonrasında temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu
şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevedebaşvurucuların, haklarındaki yargılama ve temyiz
süreçlerini beklemeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali
şikâyetlerini bireysel başvuruya konu ettikleri görülmüştür.
45. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemeleri ve temyiz
mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yollarının
tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel
başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b.Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
i. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
46. Başvurucular suç işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi
veya makul şüphe olmadan tutuklandıklarını ve olayda tutuklama nedenlerinin
bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
47. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması
ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi
birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
48. Anayasa'da yer alan kurallara benzer şekilde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin
özgürlük ve güvenlik hakkına sahip olduğu, anılan fıkranın (a) ve (f)
bentlerinde belirtilen hâller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan
hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912,
6/3/2014, § 42).
49. Kişi hürriyetine ilişkin sınırlamaların kanunda belirtilen
esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü, ilke olarak idari organlara ve
derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler, esas ve usule
ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdür. Anayasa'nın 19. maddesinin amacı
kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup
maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların
maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah
Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38).
50. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında suçluluğu
hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmaları, delilleri yok
etmeleri veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı
zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla
tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin tutuklanabilmesi
öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti bulunmasına bağlıdır.
Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın
kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı
delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın
kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa
Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
51. Ancak bu nitelemeye bağlı olarak kişinin suçla itham
edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde
toplanmış olması mutlaka gerekli değildir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen
soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini
oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli
süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmektir. Buna göre suç isnadına esas
teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının
sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak
olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, § 73).
52. Tutukluluk, 5271 sayılı Kanun'un 100. ve devamı maddelerinde
düzenlenmiştir. 100. maddeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair
kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin
bulunması hâlinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu
da belirtilmiştir. Buna göre (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya
kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın
davranışları, 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur
veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Kuralda ayrıca
işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması hâlinde tutuklama nedeninin
varsayılabileceği suçlar bir liste hâlinde belirtilmiştir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, §
46).
53. Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği
sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya
hukuki hatalara dair hususlar, bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz.
Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması
da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya
Anayasa'ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık keyfîlik hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren
bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir (Abdullah Ünal, § 39).
54. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre bir kişi
-suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmak koşuluyla- hakkında dava açmak
için gerekli delillerin tespiti amacıyla tutulabilir. Tutmanın amacı ayrıca
kişi hakkındaki şüpheleri teyit etmek veya çürütmek suretiyle ceza
soruşturmasını ilerletmektir (Dursun Çiçek, B.
No: 2012/1108, 16/7/2014, § 87).
55. İlk tutuklamaya ilişkin yargısal denetimde, kişinin bir suç
işlemiş olabileceğine dair inandırıcı nedenlerin bulunup bulunmadığıyla ve
özgürlükten yoksun bırakmanın bu bağlamda hukukiliğiyle sınırlı bir inceleme
yapılmaktadır. Bu kapsamda bir suçun işlenmiş olabileceğine ilişkin ciddi
belirtilerin varlığı ilk tutma bakımından yeterli olabilir (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No:
2014/14061, 8/4/2015).
56. Başvurucular Kurtalan Sulh Ceza Mahkemesinin 2/3/2011
tarihli kararlarıylasilahlı terör örgütüne üye olma
(Doğan Eren, Muhammed Demir) ve silahlı terör örgütüne silah sağlama (Mikail
Seviş, Kasım Çelik) suçlarından tutuklanmışlardır. Mahkemece başvurucuların
tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut olguların bulunduğu belirtilmiş; serbest bırakılmaları hâlinde tanık ve
başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunabilecekleri hususunda
somut emarelerin bulunması, üzerlerine atılı suçun katalog suçlardan olması,
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde öngörülen şartların başvurucular açısından
gerçekleşmiş bulunması nedenlerine dayanılmıştır. Dava dosyası, iddianame ile
başvurucuya isnat edilen eylemler ve başvurucular hakkında verilen tutuklama
kararındaki gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden suç
işlenmiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu
sonucuna varılmıştır.
57. Açıklanan nedenlerle tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına
ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
58. Başvurucuların
tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
59. Başvurucular tutukluluğun makul süreyi aştığını, formül
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğiniileri
sürmüştür.
60. Bakanlık görüşünde benzer şikâyetlere ilişkin daha önceden
yapılan başka başvurularda, incelemede dikkate alınacak hususlara ilişkin görüş
bildirildiğinden başvurunun bu kısmı yönünden görüş sunulmasına gerek
duyulmadığı belirtilmiştir.
61. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul
süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest
bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama
süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak
için bir güvenceye bağlanabilir.”
62. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında, bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin yargılamanın makul sürede
bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.
63. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir
ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak
bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine
göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen
Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda
haklı bulunabilir (Murat Narman, §
61).
64. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak,
öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu
yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından
incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve
olayların ortaya konulması gerekir (Murat
Narman, § 62).
65. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli
belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok
etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir.
Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı
için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin
kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde
yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın
karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi
faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate
alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup
olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat
Narman, § 63).
66. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının
ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde esas olarak serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan
kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler
çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate
alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç
işlediği yönünde kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedeninin varlığı devam
ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul
edilmesi gerekir (Murat Narman, §§
64, 65).
67. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı,
başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan
tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak
kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği
tarihtir (Murat Narman, § 66).
68. Hukuka uygun
olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve
tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke
olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir.
Diğer taraftan özgürlük hakkı adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle
organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye
neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır (Hanefi
Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).
69. Somut olayda başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Doğan
Eren28/2/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 2/3/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
Başvurucu Mikail Seviş ise 2/3/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 2/3/2011
tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu Doğan Eren, tutuklu olarak sürdürülen
yargılamada 25/6/2014 tarihinde tahliye edilmiştir. Diğer başvurucular Kasım
Çelik, Muhammed Demir, Mikail Seviş ise 19/9/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
Buna göre başvurucu Mikail Seviş'in özgürlüğünden
yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 17 gün, başvurucular Kasım Çelik ve Muhammed
Demir'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay 22 gün, başvurucu Doğan
Eren'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 3 ay 28 gündür.
70. Somut olayda, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2011/561 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılamada yapılan on üç
duruşmada başvurucuların
üzerlerine atılı "silahlı terör örgütü
üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 2911 sayılı Kanun'a muhalefet,
örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme,
tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçlarının vasıf ve mahiyeti,
ekspertiz raporu, olay yakalama, muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık
beyanları ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Kanun'un 100/3. maddesinde
sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı
nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve
dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının
tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı"
gerekçeleriyle tutukluluklarının devamına karar verilmiştir. Siirt Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2014/111 sayılı dosyasında yapılan duruşmalarda da benzer
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Mahkemelerce kuvvetli suç
şüphesi altında bulunan başvurucular hakkında verilen tutukluğun devamına
ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve
tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Diyarbakır 6. Ağır
Ceza Mahkemesindeve Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde
yirmi sanığın bulunduğu tutuklu olarak yürütülen yargılamada tahliye
kararlarının verildiği tarihe kadar toplam 20 duruşma yapıldığı; bu
duruşmalarda bilirkişi raporu alındığı, gizli tanığın dinlendiği, diğer sanık
hakkında çıkarılan yakalama emrinin, yazılan müzekkerelerin ve 18/4/2013 tarihi
itibarıyla Cumhuriyet savcısının mütalaasının cevabının beklendiğitespit
edilmiştir.
71. Başvurucuların tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece
yargılaması sürecinde tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde
başvuruculara isnat edilen çok sayıda suçun bulunması, yine hakkında soruşturma
yürütülen kişi sayısı ve bir örgüt çerçevesinde işlendiği belirtilen soruşturma
konusunun kapsamı dikkate alındığında ayrıca gösterilmesi gereken özel
hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir
neden de bulunmamaktadır.
72. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğunun makul
süreyi aştığı ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin
yeterli olmadığı yönündeki iddialarına ilişkin olarak Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak
Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
16/6/2016 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Tutukluluğun makul süreyi aşması, kuvvetli suç şüphesi ve
tutuklama nedenleri olmadan tutuklama kararı verilmesi, özel yetkili mahkemede
yargılama yapılması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvuruda,
başvurucuların, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğine ve
tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik iddialarıyla ilgili olarak çoğunluk
tarafından Anayasanın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine
karar verilmiştir.
2. Başvurucular Doğan Eren, Muhammed Demir, Kasım Çelik ve
Mikail Seviş "yasadışı örgüte üye olma"
suçunu işledikleri iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, Kurtalan Sulh
Ceza Mahkemesinin 2/3/2011 tarihli kararları ile ayrı ayrı tutuklanmışlardır.
Mahkemenin tutuklama gerekçesi şöyledir: "Kurtalan
C.Başsavcılığının talebinin kabulü ile şüpheli(nin) üzerine yüklenen Silahlı terör örgütüne üye olma
suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, şüphelinin serbest
bırakılması halinde tanık ve başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunabileceği hususunda somut emarelerin bulunması, kuvvetli suç şüphesinin
varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK’nun
100/3.maddesinde belirtilen katalok suçlardan oluşu
ve 5271 Sayılı CMK’nun 100. maddesinde öngörülen
şartların şüpheli açısından gerçekleşmiş bulunması nedenlerinden ötürü Kurtalan
C.Başsavcılığının istemi de dikkate alınarak
şüphelinin CMK’nun 100 ve devamı maddeleri gereğince
tutuklanmasına...".
3. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 28/6/2011 tarihli ve
2011/1056 sayılı iddianamesiyle başvurucular hakkında silahlı terör örgütü
üyesi olma, PKK terör örgütü propagandası yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, örgüt
faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini yaptırmamak için direnme,
tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle
kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucularla ilgili olarak internet
inceleme ve tespit tutanakları, görüntü inceleme ve tespit tutanakları, olay
tutanakları, gizli tanık beyanları, telefon, simkart,
flash bellek ve hafıza kartları inceleme tutanakları,
arama ve el koyma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır.
4. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/561 sayılı
dosyasının 7/7/2011 tarihinde tensiben yapılan
incelemesinde "kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok
etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapma olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği
hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçesiyle başvurucuların
tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.
5. Devam eden 13 duruşmada Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi
"kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme
veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma
olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği
hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçeleriyle başvurucuların
tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Başvurucuların bu kararlara
karşı yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.
6. Başvurucular son olarak 16/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesine tahliye talebinde bulunmuşlardır. Tahliye talepleri
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir: "Tutuklu sanıklar Doğan EREN, Muhammed DEMİR, Mikail SEVİŞ, ve Kasım ÇELİK'in üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak,
PKK Terör Örgütü Propagandası Yapmak, 2911 Sayılı Kanuna Muhalefet, Örgüt
Faaliyeti Çerçevesinde Görevli Memura Görevini Yaptırmamak İçin Direnme,
Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Bulundurulması, suçlarının vasıf ve mahiyeti,
ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı, gizli tanık
beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen
ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama
tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli
kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı gözönüne alınarak sanıkların tutukluluk hallerinin
devamına...".
7. Başvurucular bu karara itiraz etmişlerdir. İtirazı
değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 10/2/2014 tarihli ve 2014/84
Değişik İş sayılı kararıyla tutukluluk halinin devamına ilişkin kararda bir
isabetsizlik bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.
8. Başvurucular 19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
9. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede
bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır (Murat Narman, § 60).
10. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir
ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak
bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine
göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine
rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması
durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman,
§ 61).
11. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını
sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda
belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri
tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu
olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, § 62).
12. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli
belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok
etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir.
Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı
için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin
kararlarda, tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde
yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın
karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi
faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate
alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup
olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat
Narman, § 63).
13. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının
ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan
kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler
çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate
alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç
işlediği yönünde kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedeninin varlığı devam
ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul
edilmesi gerekir (Murat Narman,
§§ 64, 65).
14. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı,
başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan
tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak
kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir
(Murat Narman, § 66).
15. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla
tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber
tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın
tutuklanmasının keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı kısa
gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da
tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir. İtiraz veya
temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu
karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda buna ilişkin kararını ayrıntılı
olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak gerekçeli karar hakkına aykırılık
teşkil etmez (Hanefi Avcı, B. No:
2013/2814, 18/6/2014, §§ 70-71).
16. Somut olayda, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2011/561 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılamada yapılan 13 duruşmada
başvurucuların "üzerlerine atılı
silahlı terör örgütü üyesi olmak, PKK terör örgütü propagandası yapmak, 2911
sayılı kanuna muhalefet, örgüt faaliyeti çerçevesinde görevli memura görevini
yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması
suçlarının vasıf ve mahiyeti, ekspertiz raporu, olay yakalama muhafaza altına
alma tutanağı, gizli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen
suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması,
tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar
altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını
sağlayamayacağı" gerekçeleriyle tutukluluklarının devamına
karar verilmiştir. Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/111 sayılı dosyasında
yapılan duruşmalarda benzer gerekçelerle tutukluluğun devamına karar
verilmiştir. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinde de benzer gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
17. Somut olayda başvurucular Kasım Çelik, Muhammed Demir, Doğan
Eren 28/2/2011 tarihinde, Mikail Seviş ise 2/3/2011 tarihinde gözaltına
alınmışlar ve 2/3/2011 tarihinde tutuklanmışlardır. Tutuklu olarak sürdürülen
yargılamada Doğan Eren 25/6/2014 tarihinde, Kasım Çelik, Muhammed Demir, Mikail
Seviş ise 19/9/2014 tarihinde tahliye edilmişlerdir. Buna göre başvurucu Mikail
Seviş'in özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 3 yıl 6 ay
17 gün, başvurucular Kasım Çelik ve Muhammed Demir'in özgürlüğünden yoksun
kaldığı süre 3 yıl 6 ay 22 gün, başvurucu Doğan Eren'in özgürlüğünden yoksun
kaldığı süre 3 yıl 3 ay 28 gündür.
18. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde
tutulabilir. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması,
tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz
bir koşul olmakla birlikte bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli
gerekçelerle ortaya konması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi
gerekir (Burhan İsmailoğlu, B.
No: 2012/349, 25/6/2014, § 37).
19. Her ne kadar bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli
belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği
sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul
edilmesi gerekse de özellikle belli bir süre geçtikten sonra tutuklamanın
devamına karar verilirken davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden
kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin
kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur (Hanefi
Avcı, § 84).
20. Dava dosyasının incelenmesinde, Derece Mahkemelerince
başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde hiçbir
somut olguya yer verilmeksizin genel olarak kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğuna, suçun niteliğine ve suça ilişkin ceza miktarına göre kaçma
şüphesine değinildiği; anılan tutuklama nedenlerinin kişiselleştirilmeksizin
tekrarlandığı görülmektedir.
21. Tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde
önemli bir yer tutan suçun katalog suçlardan olması yani 5271 sayılı Kanun’un
100. maddesinin 3. fıkrası hususuna ilişkin olarak başvurana atfedilen suçun da
aralarında bulunduğu bazı suçlar için tutuklama nedenlerinin varlığı hakkında
yasal bir karine öngörülmekte ise de, Anayasanın 19. Maddesinin üçüncü
fıkrasında suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabileceği belirtilmiştir. Anayasanın bu hükmü
karşısında kanunla tutuklama nedenlerine ilişkin bir karine öngördüğünde dahi
kişi özgürlüğüne saygı kuralına aykırı davranılmasına yol açan somut olguların
varlığının ikna edici biçimde kanıtlanması gerekir. Somut olayda tutukluluğun
devamı kararlarında bu şekilde bir kanıtlamanın yapılmadığı ve yalnızca isnat
edilen suçun 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin 3. fıkrası kapsamındaki
katalog suçlardan olması hususuna atıf yapıldığı görülmektedir. Ancak bu kural
özgürlük ve güvenlik hakkı açısından getirilen güvencelere karşı getirilen bir
istisna olarak yorumlanamaz. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Galip Doğru/Türkiye, B. No: 36001/06,
28/4/2015, § 58). Böyle bir yaklaşım ve uygulama katalog suçlarla ilgili tüm
soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde Anayasanın özgürlük ve güvenlik hakkı ile
ilgili anayasal güvencelerin ortadan kaldırılması sonucunu doğurur. Bu nedenle
hem uygulama mercilerinin hem de bireysel başvuru incelemesi yapan Anayasa
Mahkemesinin 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenlemeyi
Anayasada ve özellikle 19. maddesinde yer verilen güvencelerle birlikte
yorumlaması ve kişilerin hukuki durumlarını değerlendirmesi gerekir.
22. Yine tutukluluğun devamı kararlarında delil durumuna atıf
yapılması kuvvetli suç şüphesinin varlığına ve devam ettiğine işaret eden bir
gerekçe olarak görülse de uzun süren tutuklulukların devamını kendiliğinden
haklı kılmamaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Mansur/Türkiye, B. No: 16026/90, 8/6/1995,
§ 56).
23. Tutukluluğun devamı kararlarında diğer bir gerekçe olarak
isnat edilen suçların ağırlığı ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı bağlamında
kaçma şüphesi gösterilmiştir. Kaçma şüphesi sadece cezanın ağırlığı kapsamında
değerlendirilemez. Bu şüphenin mevcudiyetini teyit eden sanığın karakteri,
ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı, aile bağları, kovuşturulduğu
ülkedeki bağlantıları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye
gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle
bağlantıları gibi başkaca olgulara da değinilmesi gerekir (Neumiester/Avusturya, B. No: 1936/63, 27/6/1968,
hukuki gerekçe bölümü, § 10). Ancak somut olayda başvurucular hakkında anılan
tutuklama nedeninin kişiselleştirilmeksizin tekrarlandığı görülmektedir.
Dolayısıyla Mahkemelerce verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçeler,
tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunu haklı
gösterecek özen ve içerikte değildir. Somut olaydaki tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin bu gerekçelerin yukarıda anılan tutukluluk süreleri yönünden
ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere
dayanılarak başvurucuların özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığında
söz konusu tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez.
24. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların “tutukluluğun makul
süreyi aştığı” ve “tutukluluğun devamına
ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığı” yönündeki
iddialarına ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun aksi
yöndeki kararına katılmadım.