logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Tamer Karslıoğlu [2.B.], B. No: 2014/2452, 20/7/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

TAMER KARSLIOĞLU BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/2452)

Karar Tarihi: 20/7/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Mehmet Sadık YAMLI

Başvurucu

:

Tamer KARSLIOĞLU

Vekili

:

Av. Orhan ÖNDER

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza yargılaması gerekçe gösterilerek uygulanan Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilme işleminin ve buna karşı açılan davanın aynı gerekçe ile reddedilmesinin masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/2/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.

7. Başvurucu,Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Başvuruya Kadar Olan Süreç

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1992 yılında Ankara Kara Harp Okulundan mezun olan başvurucu, 2009 yılında binbaşı rütbesiyle Genelkurmay Elektronik Sistemleri (GES) Komutanlığına; 2011 yılında ise Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığına tayin edilmiştir.

10. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ve kamuoyunda "İstanbul askericasusluk soruşturması" adıyla anılan soruşturma üzerine 28/11/2011 tarihinde açılan kamu davasında sanık olarak yargılanmıştır.

11. Yürütülen bu soruşturma ve açılan dava dikkate alınarak 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 50. ve 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Subay Sicil Yönetmeliği'nin (Subay Sicil Yönetmeliği) 91. maddeleri çerçevesinde sıralı sicil üstlerince başvurucu hakkında 30/11/2011 tarihinde "...Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir." ortak kanaati ile sicil belgesi düzenlenmiş ve ayırma süreci başlatılmıştır.

12. Düzenlenen sicile dayalı olarak başlatılan inceleme Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Komisyon tarafından yapılmış ve başvurucu hakkında 4/1/2012 tarihinde ayırma işlemi tesis edilmesine karar verilmiştir. Bu karar, Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından 6/1/2012 tarihinde onaylanmış ve Genelkurmay Başkanı tarafından 19/1/2012 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı'nın kararı doğrultusunda işlem yapılması uygun görülmüştür. Bunun üzerine üçlü kararname ile başvurucunun 5/3/2012 tarihli ve 2012/3 sayılı işlemle ve disiplinsizlik gerekçesiyle resen Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayrılmasına karar verilmiştir. Söz konusu işlem 14/3/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu, bunun üzerine 15/3/2012 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına bilgi edinme başvurusunda bulunmuştur. Başvurusunda; ayırma sicil not, kayıt ve kanaatlerinin, ayırma işlemine esas alınan varsa istihbari bilgilerin, alınan karar ve gerekçesinin bir örneğinin kendisine verilmesini talep etmiştir.

14. Başvurucuya, bilgi edinme başvurusu çerçevesinde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame kastedilerek şu şekilde cevap verilmiştir:

"3. Hakkınızda, ilgi (e) iddianamedeki eylemlerin, tasvir şekline ve toplanan delillere göre nitelik ve nicelik olarak vahim olduğu, bu bağlamda statüsünüz itibariyle kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiğiniz, bu durum karşısında kamu hizmetinde istihdam edilmenizin kamu yararına açıkça aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmiştir.

...

"5. Ayırmaya esas belgelerden karar sureti EK-A'da, Ayırma Sicil Belgesi Tıpkı çekimi EK-B'de gönderilmiştir. Ayırma işlemine esas teşkil eden ilgi (e) iddianameden başka herhangi bir istihbari bilgi/rapor ve disiplin suçu işlediğinize dair bilgi ve belgeye rastlanılmadığından gönderilmemiştir."

15. Başvurucu, ayırma işleminin iptali talebiyle 17/4/2012 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.

16. Bu arada ceza yargılamasında, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK mülga 250. madde ile görevli), 2/8/2012 tarihli ve E.2011/37, K.2012/166 sayılı kararı ile "devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri temin etme", "özel hayatın gizliliğini ihlâl etme" ve "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma" suçlarını işlediği gerekçesiyle başvurucuyu toplam 7 yıl 4 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırmıştır.

17. AYİM Birinci Dairesi, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinden dava dosyasına ait gerekçeli kararı talep etmiş; ardından Daire 23/5/2013 tarihli ve E.2012/611, K.2013/606 sayılı kararla oybirliğiyle davanın reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"...Kamu hizmetini yürütmekle görevli olan idarenin, bu hizmeti en iyi şekilde yürütebilmesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan personelini alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonra da bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden verim alınması imkanı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak personelini bünyesi dışına çıkarması da doğal görünmektedir.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu re'sen ayırma işlemi değerlendirildiğinde;davacı hakkında düzenlenen iddianamelerdeki tasvir şekillerine ve yine iddianamelerde belirtilen delillere göre davacıya isnat edilen eylemlerin nitelik olarak vahim olduğu, özellikle iddianamede belirtilen olaylarla ilgili soruşturma başladıktan sonra; başvurucunun ikametinde yapılan arama sırasında bulunduğu belirtilen dijitallerde yer alan belgelerin niteliğinin Genelkurmay Başkanlığından sorulması üzerine, söz konusu belgelerin TCK'nın 327/1 maddesi kapsamında devletin güvenliğine ve niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilere ilişkin olduğu yönünde Genelkurmay Başkanlığı tarafından cevap verilmesi ve bu doğrultuda Mahkeme tarafından hüküm kurulması dikkate alındığında; davacının TSK'nın itibarını sarsacak şekilde hareketlerde bulunduğu değerlendirmesinin maddi olgulara dayandığı, davacının statüsü itibariyle kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği, bu durum karşısında davacının kamu hizmetinde istihdam edilmesinin kamu yararına açıkça aykırılık teşkil ettiği, sonuç olarak, davacı hakkında "Silahlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir" sicil belgesi düzenlenmesi işlemi ve bu sicil belgesine istinaden 926 sayılı Kanunun 50 ve Subay Sicil Yönetmeliğinin 91'inci maddeleri kapsamında ayırma işlemi tesis edilmesinde takdir yetkisinin ölçülü ve objektif olarak kullanıldığı ve anılan işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

18. Karar 14/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 28/6/2013 tarihinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

19. Başvurucunun AYİM'e yapmış olduğu karar düzeltme isteminden sonra 26/9/2013 tarihinde başvurucu vekili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyanın tümü hakkında bozma yönünde görüş bildirdiğini ileri sürerek Yargıtay kararının beklenmesini istemiştir. Bunun üzerine AYİM 13/11/2013 tarihinde, başvurucu hakkında temyiz incelemesi sonucunda bir karar verilip verilmediğinin bildirilmesinin, verilmiş ise bir suretin gönderilmesinin Yargıtay 9. Daire Başkanlığından istenmesine karar vermiştir.

20. Başvurucu hakkında kurulan ceza davasına ilişkin hükümler, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 5/12/2013 tarihli ve E.2013/8851, K.2013/14876 sayılı ilamıyla onanmıştır. Başvurucu bu karara ilişkin 2014/2188 sayılı bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Yargıtay ilamı 16/12/2013 tarihli yazıyla AYİM Birinci Daire Başkanlığına gönderilmiştir. Bunun üzerine AYİM Birinci Dairesi 15/1/2014 tarihli ve E.2013/1048, K.2014/7 sayılı ilamla karar düzeltme istemini reddetmiştir. Bu karar, başvurucuya 30/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu, AYİM kararına ilişkin olarak 25/2/2014 tarihinde bakılmakta olan bu başvuruyu yapmıştır.

B. Başvuru Yapıldıktan Sonraki Gelişmeler

23. Başvurucunun ceza davasına ilişkin 2014/2188 sayılı bireysel başvurusu 2014/253 sayılı bireysel başvuru ile birleştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 9/1/2015 tarihinde, başvurucunun yargılandığı ve hüküm giydiği ceza davasına ilişkin olarak silahların eşitliği yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir (Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri [GK], B. No: 2014/253, 9/1/2015). Kararın gerekçesi şöyledir:

"75... Somut olayda, dijital deliller içindeki bilgi ve belgelere dayanılarak başvurucuların mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucuların dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı yönündeki iddialarının araştırılması amacıyla bu deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması veya bunlara ilişkin imajların verilmesi taleplerinin, dijital belgelerin içeriklerinin devlet sırrı kapsamında kaldığından ve dijital delillerin usulüne uygun aramalar sonucu ele geçirildiğinden bahisle reddedilmesi yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.

76. Mahkemece delillerin bu şekilde gizlenmiş olması, özellikle de devlet sırrı gerekçesiyle delillerin savunma makamına açılmaması ve incelettirilmemiş olması, başvurucuların, dijital delillerin sıhhati konusundaki iddialarını tam olarak ileri sürmesini imkânsız kılmıştır. Oysa Mahkeme, bu dijital delillere göre bir değerlendirme yaparak mahkûmiyet kararı vermiş ve Yargıtay tarafından aynı nedenlerle verilen hüküm onanmıştır (bkz. §§ 25-26). Bu koşullarda Mahkemece izlenen usul ve yöntemin, silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini yeterince koruyan bir güvence içermediği açıktır.

77. Bu şekilde başvurucuların, kendilerine yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillere karşı savunma yapma imkânı ve kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakkı kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik olarak “silahların eşitliği” ilkesi ihlal edilmiştir. "

24. Anayasa Mahkemesi kısa kararının bir örneği 12/1/2015 tarihinde Mahkemesine (2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'la yapılan özel yetkili mahkemelelerin kaldırılmasıyla birlikte değişiklik sonrasıİstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin yerine uyuşmazlığa bakmakla İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi görevlendirilmiştir.) gönderilmiştir. Dosya, İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/179 numaralı esasına kaydedilmiştir.

25. Mahkeme 29/1/2016 tarihinde yapılan duruşma sonucunda, kapatılan (CMK 250. madde ile görevli) İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/37, K.2012/166 sayılı ilamının kesinleşen kısmının iptaline; başvurucularının da aralarında bulunduğu 56 sanığın tamamı hakkında isnat edilen her bir suç sebebiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 223. maddenin ikinci fıkrasının b bendi uyarınca ayrı ayrı beraatine oybirliğiyle karar vermiştir. 29/1/2016 tarihli duruşma zaptının başvurucuyla ilgili bölümü şöyledir:

"Sanık Tamer Karslıoğlu hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş suç örgütüne üye olma suçundan TCK 220/2 maddesi uyarınca,özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan TCK 134/1 maddesi uyarınca 15 kez, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan TCK 132/1 maddesi uyarınca 2 kez, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme eylemlerinden TCK 327/1 maddesi uyarınca,yineyasaklanan bilgileri temin suçundan TCK 334/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmışsa da dosya kapsamında toplanan deliller, sanık savunması, dijital delillerle ilgili olarak Adli Tıp kurumundan alınan rapor birliktedeğerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçları işlemediği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı suçlardan CMK 223-b maddesi uyarınca her bir suçla ilgili olarak AYRI AYRI BERAATİNE"

26. Gerekçeli kararın tamamı 15/2/2016 tarihinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) yüklenmiştir. Gerekçeli karar toplam 639 sayfa olup hüküm bölümü ile duruşma zaptına geçen bölüm arasında bir fark bulunmamaktadır.

27. İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı temyiz edilmemiş ve hüküm 10/3/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

28. Anayasa Mahkemesi 14/3/2016 tarihli yazıyla başvurucudan; AYİM Birinci Dairesinin 15/1/2014 tarihli kesinleşen kararına ilişkin olarak 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 64. maddesi kapsamında "yargılamanın iadesi" yoluna başvurulup başvurulmadığını, başvuru yapıldıysa başvurunun yapıldığı tarihe ilişkin bilgi ve ilgili belgelerin, başvuru yapılmayacak ise gerekçenin ne olduğunun bildirilmesini istemiştir.

29. Başvurucu 21/3/2016 tarihinde tebliğ aldığı yazıya cevap olarak 23/3/2016 tarihinde verdiği dilekçede; avukatının eşinin 13/3/2016 tarihinde Ankara'da meydana gelen terör eylemindeşehit olduğunu, avukatının ise ağır yaralandığını ve hastanede yatarak tedavi gördüğünü, anılan ceza mahkemesi kararının sadece gerekçesinin 639 sayfa olduğu gözönüne alındığında yeni bir avukat tutmasının kısa zamanda fayda vermeyeceğini, öte yandan hâlihazırda Anayasa Mahkemesi önünde olağan hukuk yollarını tüketerek yaptığı bireysel başvurusunun bulunduğunu, yargılamanın iadesi yolunun olağanüstü yol olduğunu ve isteminin reddedilmesi hâlinde Anayasa Mahkemesine yeniden yapılacak bireysel başvuruda süresinin geçmiş olacağını, bu durumda telafisi imkânsız hak kaybının söz konusu olabileceğini, tüm bu nedenlerle yargılamanın iadesi yoluna başvurmadığını belirtmiştir. Başvurucu, dilekçesinde bahsettiği hususlara ilişkin belgeleri de dilekçe ekinde sunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

30. 926 sayılı Kanun'un işlem tarihinde yürürlükte olan 50. maddesinin (c) bendi şöyledir:

''Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subaylar hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.''

31. Subay Sicil Yönetmeliği'nin işlem tarihinde yürürlükte olan 91. maddesinin birinci fıkrası ve (e) bendi şöyledir:

''Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlâkî durumları gereği Türk Silâhlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır:

e). Türk Silâhlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlâk dışı hareketlerde bulunması.''

32. 6/9/1961 tarihli ve 10899 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği'nin 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 ''Asker, kendisinden beklenen vazifeleri hakkıyle yapabilmek için yüksek ahlâk ve kuvvetli maneviyata sahip olmalıdır. Her askerde bulunması lâzımgelen ahlakî ve mânevi vasıflar şunlardır: (h). İyi ahlâk sahibi olmak : Askerin ahlâkı ve yaşayışı kusursuz ve lekesiz olmalıdır. Asker, esrarkeşlikten, sarhoşluktan, yalancılıktan borçtan ve kumardan, dolandırıcılıktan, ahlâksız kimselerle düşüp kalkmaktan, hırsızlıktan, yağmadan, yakıp yıkmaktan ve sair bütün fenalıklardan sakınmalıdır. Bunlar vazifenin yapılmasına mâni olurlar, yaşayışı, sıhhati, azim ve cesareti bozar; namusu, lekeler, manevi şahsiyeti öldürür ve her biri ayrı ayrı cezaları üstüne çeker...''

33. 1602 sayılı Kanun’un "Yargılamanın iadesi" kenar başlıklı64. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Daireler ile Daireler Kurulundan verilen kararlar hakkında, aşağıda yazılı sebepler dolayısıyle yargılamanın iadesi istenebilir.

...

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün kesin hüküm halini alan bir kararla bozularak ortadan kalkması"

34. 1602 sayılı Kanun'un "Muhakemenin iadesinde süre" kenar başlıklı 65. maddesi şöyledir:

"Muhakemenin iadesinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun süreye aithükümleri benzetme yolu ile uygulanır."

35. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 377. maddesi şöyledir:

"(1) Yargılamanın iadesi süresi;

...

d) Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu,

...

tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır."

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

36. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

37. Sanığı yargılayan mahkemenin veya bu mahkemenin üyelerinin sanığa isnat edilen suçu işlediği ön yargısıyla hareket etmemesini ifade eden ve Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen masumiyet karinesi, birinci fıkrada teminat altına alınan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biridir (Minelli/İsviçre, B. No:8660/79, 25/3/1983,§ 27).

38. Masumiyet karinesi, suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği beraat kararına uygun hareket etmelidir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. X/Avusturya (k.k.), B. No: 9295/81, 6/10/1982; C/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 11882/85, 7/10/1987). Bu kural, kişi hakkında verilen beraat kararı sorgulanmadığı sürece aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir (Ringvold/Norveç, B. No: B. No: 34964/97, 11/2/2003, § 38).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

40. Başvurucu; AYİM'deki davada kendisinin ve Başsavcılığın düşünceleri dikkate alınmadan karar verildiğini, yargı yerlerinin idari işlem tarihi itibarıyla karar vermek durumunda olduğunu, idari işlemin dayanağının ise işlem tarihinden bir yıl önce hazırlanmış sakat bir iddianame olduğunu ve işlemin yapıldığı tarihte duruşma savcısının esas hakkındaki mütalaasında iddianamesindeki "fuhuş, şantaj ve casusluk" gibi vahim suçlamalardan vazgeçtiğini, daha ağır suçlamalara maruz kalanlar olmasına rağmen sadece kendisinin orantısız, keyfî ve hukuksuz bir biçimde TSK'dan ayırıldığını, AYİM'in keyfî davrandığını, gerekçe göstermediğini, kendi emsal kararlarına aykırı davrandığını, baştan itibaren mesnetsiz iddialarla suçlu kabul edilerek ayırma işlemi yapıldığını belirterek Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Bakanlık tarafından sunulan 29/2/2016 tarihli görüşte, başvurucunun masumiyet karinesine ilişkin şikâyeti yönünden Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına yer verilmiş ve başvurucunun TSK'dan ayırma işleminin iptali istemine ilişkin kararda AYİM Birinci Dairesince, esas olarak başvurucu hakkında düzenlenen iddianamenin ve iddianamede belirtilen delillerin esas alındığına dikkat çekilmiştir.

42. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta TSK'dan ilişiğinin kesilmesine neden olarak gösterilen iddianamenin verilen beraat kararıyla hükmünü yitirdiğini belirtmiş ve ihlalin tespitiyle lehine tazminata karar verilmesini istemiştir.

2. Değerlendirme

43. Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

45. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile "adil yargılanma" hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Adem Hüseyinoğlu, B. No: 2014/3954, 15/2/2017, § 33).

46. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti "asıl" olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez; suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

47. Öte yandan idari yaptırımlarda -adli suç ve cezalara nazaran- masumiyet karinesinin ispata ilişkin standardının daha düşük olması söz konusu olabilir. Çünkü idare, -adli soruşturmalarda olduğu gibi- üstün kamusal yetkilere sahip değildir. Bu tür uyuşmazlıklarda çoğu zaman idare ile kişi arasında ispat imkânı bakımından önemli bir dezavantajın bulunmadığı söylenebilir. Ancak Anayasa Mahkemesi, bir uyuşmazlık hakkında derece mahkemelerince verilen kararları maddi vakıa ve hukuki yönden incelemekle görevli değildir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, yargılamanın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Adem Hüseyinoğlu, § 37).

48. Bu çerçevede, masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık "hakkında suç isnadı olan kişi" statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir (Kürşat Eyol, § 27).

49. Diğer taraftan bireysel başvuru, devlet tarafından kamu gücü kullanılarak bireylerin temel haklarına yapılan müdahaleler sonucu meydana gelen hak ihlallerini gidermek amacıyla ihdas edilmiş ikincil bir koruma mekanizmasdır (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, § 34). Buna göre hükme esas alınan ceza yargılamasına ilişkin kararın ortadan kaldırıldığı durumlarda masumiyet karinesi devam ettiğinden, masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiası incelenirken yalnızca başvuruya konu yargılamayla sınırlı olmadan bir bütün olarak devlet işlemlerinin başvurucunun masumiyet karinesini ihlal edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede bireysel başvuru incelemesinde, ceza yargılamasındaki hususları dayanak alan idari veya yargısal kararın yalnızca söz konusu kararın verildiği tarihteki hukuki duruma uygunluğuyla sınırlı bir inceleme yapılması bazı durumlarda masumiyet karinesine ilişkin anayasal koruma bakımından yetersiz olabilir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

50. Somut olayda, subay olarak görev yapmakta iken İstanbul Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada düzenlenen iddianamede yer alansuçlamalar nedeniyle başvurucunun görevine son verildiği anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucunun bilgi edinme başvurusuna verilen cevapta başvurucu hakkındaki iddianamedeki eylemlerin tasvir şekline ve toplanan delillere göre nitelik ve nicelik olarak vahim olduğu, bu bağlamda statüsü itibarıyla kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği, bu durum karşısında kamu hizmetinde istihdam edilmesinin kamu yararına açıkça aykırılık teşkil ettiği, ayırma işlemine esas teşkil eden iddianameden başka herhangi bir istihbari bilgi/rapor ve disiplin suçu işlediğine dair bilgi ve belgeye rastlanılmadığı belirtilmiştir. Göreve son verme işlemine karşı açılan davada da AYİM Dairesi, Ağır Ceza Mahkemesi kararını dikkate alarak ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. AYİM Dairesi, karar düzeltme aşamasında da anılan ceza mahkemesi kararının temyiz sonucunu beklemiş ve ceza mahkemesi kararının başvurucuya ilişkin kısmının onanmasının ardından karar düzeltme istemini reddetmiştir. Dolayısıyla başvuruya konu olayda; idarece tesis edilen ayırma işleminde iddianamenin, AYİM kararlarında ise ceza mahkemesi kararının hükme esas alındığında tereddüt yoktur.

51. Bununla birlikte hükme esas alınan ceza yargılaması olağanüstü bir hak arama yolu olan bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesine taşınmış ve Anayasa Mahkemesi söz konusu ceza yargılamasında dijital deliller içindeki bilgi ve belgelere dayanılarak başvurucuların mahkûmiyetine karar verildiğini ancak başvurucuların dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı yönündeki iddialarının araştırılması amacıyla bu deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması veya bunlara ilişkin imajların verilmesi taleplerinin reddedildiğini, bu durumun silahların eşitliği ilkesinin gereklerine uygun olmadığını, dolayısıyla başvurucuların, kendilerine yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillere karşı savunma yapma imkânı ve kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakkının kısıtlandığını belirterek adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ve yargılamanın yenilenmesine karar vermiştir. Bu karar üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesince, üzerine atılı suçları işlemediği anlaşıldığından başvurucunun beraatine karar verilmiştir.

52. Başvurucu oluşan bu yeni durum nedeniyle başvurabileceği yargılamanın iadesi yoluna; hâlihazırda Anayasa Mahkemesine olağan hukuk yolları tüketilerek süresindeyapılmış bireysel başvurusunun bulunduğu, yargılamanın yenilenmesi yolunun ise olağanüstü yol olduğu ve isteminin reddedilmesi hâlinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süresinin geçmiş olacağı bu durumda telafisi imkânsız hak kaybının söz konusu olabileceği gerekçeleriylebaşvurmadığını belirtmiştir.

53. Kural olarak olarak bireysel başvuru yolu, hukuk sisteminde var olan yargılamanın yenilenmesi yolunun alternatifi değildir. Bununla birlikte başvurucunun hükme esas alınan ceza yargılamasında beraat etmesi üzerine 1602 sayılı Kanun'da öngörülen olağanüstü yol olan yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmaması iradesi üzerinde,başvurucunun Anayasa Mahkemesine hâlihazırda süresinde yapılmış bireysel başvurusunun bulunması ve bu başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından henüz incelenmemiş olmasının etkili olduğu anlaşılmaktadır.

54. Diğer taraftan AYİM tarafından hükme esas alınan ceza yargılaması kararı ortadan kalkmakla başvurucunun masumiyet karinesi devam ettiğinden AYİM kararının başvurucunun masumiyet karinesine etkisine ilişkin yalnızca başvuruya konu kararın verildiği tarihteki hukuki durum dikkate alınarak sınırlı bir inceleme yapılması -somut olayın koşullarında- bireysel başvuru yoluyla başvurucunun masumiyet karinesinin korunması amacıyla bağdaşmaz.

55. Başvurunun ele alınıp incelendiği tarihteki koşullara bakıldığında ise başvurucunun kesin nitelikteki ceza mahkemesi kararıyla işlemediği sabit olan bir suç nedeniyle bu suçu işlediğinin kabulüyle görevine son verildiği ve buna karşı açılan idari davanın yine işlemediği sabit olan bu suçu işlediğinin kabulüyle reddedildiği görülmektedir.

56. Bu durumda AYİM tarafından verilen karar sonrasında ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak somut olayın koşullarında başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır.

57 Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

58. Başvurucu; AYİM üyelerinin atanma biçiminin idare tarafından belirlendiğini, hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresinin dört yıl olduğunu, subay sicil belgesinde idari sicil üstlerinin sicil notu verdiklerini, bu yüzden bağımsız bir mahkeme tarafından yargılanmadığını, AYİM'de temyiz merciine yer verilmediği için etkili bir itiraz yolunun bulunmadığını, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşmesi'nin 14. maddesinin ihlâl edildiğini, duruşmalarda yazılı veya teknik kayıt yapılmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını belirterek Anayasa'nın 2., 10., 17., 19., 20., 35., 36., 38., 90., 125. ve 141. maddelerinde yer alan ilke ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

59. Başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

61. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ve tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

62. Masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

63. Masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

64. Başvurucu, her ne kadar maddi ve manevi tazminat talep etmiş ise de yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin başvurucu bakımından yeterli bir tatmin oluşturacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin 23/5/2013 tarihli ve E.2012/611, K.2013/606 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),

D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Tamer Karslıoğlu [2.B.], B. No: 2014/2452, 20/7/2017, § …)
   
Başvuru Adı TAMER KARSLIOĞLU
Başvuru No 2014/2452
Başvuru Tarihi 25/2/2014
Karar Tarihi 20/7/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza yargılaması gerekçe gösterilerek uygulanan Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilme işleminin ve buna karşı açılan davanın aynı gerekçe ile reddedilmesinin masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Masumiyet karinesi (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 50
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 64
65
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 377
Yönetmelik 28/12/1998 Astsubay Sicil Yönetmeliği 91
6/9/1961 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği 86
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi