TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİM KOÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2540)
|
|
Karar Tarihi: 29/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Salim KOÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Muharrem
KILIÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; idari para cezası verilmesine ilişkin işlem tesis edilirken
savunma alınmaması, işlemin iptali istemiyle açılan davada hukuka aykırı karar
verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, akaryakıt ticareti yapmaktadır.
7. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından
başvurucuya 20/3/2005 tarihinden bayilik lisansı aldığı 14/7/2005 tarihine
kadar lisansız faaliyette bulunma nedeniyle 9/11/2007 tarihli işlem uyarınca
57.156 TL tutarında idari para cezası verilmiştir.
8. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali istemiyle Danıştay Onüçüncü Dairesi (Mahkeme) nezdinde iptal davası açmıştır.
9. Mahkeme 4/10/2011 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
10. Ret gerekçesinde öncelikle 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı
Petrol Piyasası Kanunu'nun 3. maddesi uyarınca akaryakıt satışı yapan kişilerin
EPDK tarafından verilen lisansa sahip olarak faaliyette bulunmaları gerektiği
ve aynı Kanun'un 19. maddesi uyarınca lisans almadan faaliyette bulunulması
hâlinin idari para cezasını gerektirdiği hatırlatılmıştır. Başvurucunun
14/7/2005 tarihinde lisans aldığı ancak lisans almadan önce de akaryakıt satışı
yaptığının idarece tespit edildiğinin altı çizilmiştir. Sonuç olarak idarenin
bu tespitleri uyarınca mevzuata uygun olarak işlem tesis ettiği belirtilerek
ret gerekçesi oluşturulmuştur.
11. Ret hükmü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 6/12/2012
tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Kurulun 7/10/2013
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucu, nihai kararı 21/1/2014 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 20/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 5015 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Petrol ile ilgili;
a) Rafinaj, işleme, madeni yağ üretimi,
depolama, iletim, serbest kullanıcı ve ihrakiye
faaliyetlerinin yapılması ve bu amaçla tesis kurulması
ve/veya işletilmesi,
b) Akaryakıt dağıtımı, taşıması ve bayilik
faaliyetlerinin yapılması,
İçin lisans alınması zorunludur. ... "
14. 5015 sayılı Kanun'un idari para cezasını gerektiren hâlleri
düzenleyen 19. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan hâlinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Bu Kanuna göre idarî para cezalarının
veya idarî yaptırımların uygulanması, bu Kanunun diğer hükümlerinin
uygulanmasına engel oluşturmaz. Bu Kanuna göre verilen ceza ve tedbirler diğer
kanunlar gereği yapılacak işlemleri engellemez.
Bu Kanuna göre;
.....
b) Aşağıdaki haller birinci derece kusur
sayılarak, sorumluları hakkında ikiyüzmilyar Türk
Lirası idari para cezası uygulanır:
1) Lisans almaksızın hak konusu yapılan
tesislerin yapımına ve/veya işletimine başlanması ile bunlar üzerinde tasarruf
hakkı doğuracak işlemlerin yapılması."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 29/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Savunma Hakkının ihlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, idari para cezası verilmesine dair işlemin tesis
sürecinde kendisinden savunma alınmadığını belirterek savunma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı gösterilmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmelidir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
18. Savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş olup
ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması demokratik
toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple hakkaniyete uygun bir yargılamanın
gerçekleştirilebilmesi için savunma hakkının tam ve etkili bir biçimde
kullanılmasının sağlanması gerekir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).
19. Uyuşmazlığın suç ve cezalara ilişkin olması, bir ihlal
iddiasının belirtilen maddelerin ortak koruma alanı kapsamında
değerlendirilebilmesinin ön şartıdır. Benzer bir başvuruda (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013,
§ 26) “cezai alanda … yöneltilen suçlama…” olarak
kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlara ilişkin
uyuşmazlıkların da Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı kapsamında yer
aldığı kabul edilmiştir (Mahmut Manbaki, B. No: 2012/731, 15/10/2014, §§ 27,
28).
20. Yargılama öncesi aşama (araştırma, soruşturma süreci)
konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yargılamaları bir bütün olarak
düşünmektedir. Dolayısıyla Sözleşme’nin 6. maddesinin bazı gerekliliklerine
yargılama öncesi süreçte uyulmaması yargılamanın adilliğine önemli ölçüde zarar
verecek ise adil yargılanma hakkının bazı güvenceleri yargılamaların bu
aşamasında da söz konusu olabilir (Afitap Salman [GK], B. No: 2013/2105, 11/11/2015, § 18). Ancak
yargılama öncesi aşamaya ilişkin ileri sürülen iddiaların bireysel başvuruya
konu olabilmesi için yargılamanın hakkaniyetinin zedelenecek olması ve bu
ihlallerin yargılama sürecinde telafi edilemeyecek nitelikte olması gerekir (Afitap Salman, § 22).
21. Somut olayda başvurucu, idari para cezasına ilişkin işlemin
iptali istemiyle Danıştay nezdinde dava açarak anılan işleme yönelik bilgi ve
kanıtlar ile iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde
etmiştir. Yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi
aşamasında savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın
adil bir şekilde yürütülmesini engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte
olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla savunma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının
açık olduğu anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkına İlişkin
İhlal İddiası
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; idari para cezasının hukuka aykırı olarak
verildiğini, EPDK tarafından işlem öncesi araştırma ve inceleme yapılmadığını,
uyarıda bulunulmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Şikâyetlerin özü işlemin hukuki dayanaktan
yoksun olduğu, hukuka aykırı olarak tesis edildiği ve Mahkeme tarafından hatalı
bir yorumla karar verildiği iddialarına yönelik olduğundan şikâyetin yargılama
sonucuna yönelik olduğu ve bu kapsamda değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
31. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 10) gerekçe ile 4/10/2011
tarihinde hüküm kurulmuştur. Kanun yolu mercii tarafından da derece
mahkemesinin kararının uygun bulunduğu görülmüştür.
32. Yargılama sürecinde 5015 sayılı Kanun'un akaryakıt satışı
faaliyeti ve idari para cezalarını düzenleyen hükümleri ile idarece yapılan
tespitlerden hareket edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Mevzuatın, somut
olayın ve delillerin yorumlanması yukarıda anılan ilkeler (bkz. § 30) uyarınca
uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin takdirinde olup bireysel başvuruda
değerlendirmeye konu edilemez.
33. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.