TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVZAT ONGÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2683)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Nevzat ONGÜN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet ERBİL
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, "suç işlemek amacıyla
kurulmuş örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçlarını işlediği iddiasıyla yargılandığı davada, tutukluluk durumuna ilişkin
incelemeler sonucunda verilen kararların gerekçesiz olduğunu, yargılamanın
halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek,
özgürlük ve güvenlik hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru, 26/2/2014 tarihinde İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/5/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 17/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/11/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 23/9/2006 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış,
24/9/2006 tarihinde Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/147 Sorgu sayılı
kararı ile "örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan
tutuklanmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca
12/10/2006 tarihinde "örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti yapmak ve suç
işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından düzenlenen fezleke,
kamu davası açılmak üzere, görevli ve yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
(CMK. 250. maddesi ile yetkili) gönderilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer altı şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 13/11/2006 tarih ve
E.2006/964 sayılı iddianamesi ile "suç
işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti
yapmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış,
dava İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli)
E.2006/278 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi ile
görevli), 10/3/2008 tarih ve E.2007/501, K.2008/22 sayılı kararı ile E.2007/501
sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2006/278 sayılı dava dosyası ile
birleştirilmesine, yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
11. Mahkeme, 12/5/2008 tarih ve E.2006/278, K.2008/105 sayılı
kararı ile başvurucunun "suç işlemek
amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçlarından mahkûmiyeti ile birlikte tahliyesine karar vermiştir.
12. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 10.
Ceza Dairesinin 3/6/2013 tarih ve E.2009/15828, K.2013/5037 sayılı ilâmı ile
bozulmuştur.
13. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece,
10/10/2013 tarih ve E.2013/107, K.2013/170 sayılı karar ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye
olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 4.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
14. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
15. Başvurucu, 26/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
16. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin
(3) numaralı fıkrası ve 220. maddesinin (2) numaralı fıkrası; 4/12/2004 tarih
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 26/2/2014 tarih ve 2014/2683 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 23/9/2006 tarihinde yakalanarak gözaltına
alındığını, 24/9/2006 tarihinde "örgüt
faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan tutuklandığını, tutukluluk durumuna
ilişkin incelemeler sonucunda verilen kararların gerekçesiz olduğunu ve formül
gerekçelere dayandığını, 12/5/2008 tarihinde tahliye edildiğini, ancak hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, özgürlük ve güvenlik hakkı ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlali İddiası
19. Başvurucu, 23/9/2006 tarihinde yakalanarak gözaltına
alındığını, 24/9/2006 tarihinde Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/147
Sorgu sayılı kararı ile "örgüt
faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan tutuklandığını, tutukluluk durumuna
ilişkin incelemeler sonucunda verilen kararların gerekçesiz olduğunu ve formül
gerekçelere dayandığını belirterek, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai
işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
21. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme'nin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
22. Somut olayda başvurucu, 23/9/2006 tarihinde yakalanarak
gözaltına alınmış, 24/9/2006 tarihinde Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin
2006/147 Sorgu sayılı kararı ile "örgüt
faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan tutuklanmış ve İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesince 12/5/2008 tarihinde tahliye edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun
tutukluluk hali, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12/5/2008 tarihli
hükmün açıklanmasıyla birlikte sona ermiştir. Temyiz edilen 12/5/2008 tarihli
hüküm bozulmuş, bozma ilâmı üzerine, başvurucunun tutuksuz olarak yargılandığı
davada Mahkemece, başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ve bu karar da
temyiz edilmiş olup, temyiz incelemesi devam etmektedir.
23. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun tutukluluk durumuna
ilişkin incelemeler sonucunda verilen kararların gerekçesiz olduğuna ilişkin
şikâyetinin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önceye ait
olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının "zaman
bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılama Yapılmadığı İddiası
24. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik
nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu
bölümünün kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucu 23/9/2006 tarihinde yakalanarak gözaltına
alındığını, 24/9/2006 tarihinde "örgüt
faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan tutuklandığını, 12/5/2008 tarihinde
tahliye edildiğini, ancak "suç işlemek
amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının halen devam
ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
27. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
28. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak
ve uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçlarını işlediği
iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar
5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkraları ile 220.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında hapis ve
adli para cezasını gerektirir şekilde
tanımlanmışlardır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku
bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
29. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
gözaltına alındığı 23/9/2006 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
30. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucunun, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında, 23/9/2006 tarihinde yakalanarak gözaltına alındığı ve 24/9/2006
tarihinde Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/147 Sorgu sayılı kararı ile "örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde
ticareti yapmak" suçundan tutuklandığı, başvurucu hakkında,
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca 12/10/2006 tarihinde düzenlenen
fezlekenin, kamu davası açılmak üzere, görevli ve yetkili İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderildiği tespit edilmiştir. Başvurucu ve diğer altı şüpheli
hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/11/2006 tarihli iddianamesi
ile "suç işlemek amacıyla kurulmuş
örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2006/278 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemece, 10/3/2008
tarihli karar ile E.2007/501 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2006/278
sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya bu dosya üzerinden devam
edilmesine karar verildiği belirlenmiştir. Mahkemece, 12/5/2008 tarihli karar
ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla
kurulmuş örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçlarından mahkûmiyetine hükmedildiği, temyiz üzerine hükmün Yargıtay 10. Ceza
Dairesinin 3/6/2013 tarihli ilâmı ile bozulduğu, bozma ilâmına uyularak yapılan
yargılamada Mahkemece, 10/10/2013 tarihli karar ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye
olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, temyiz edilen hükmün temyiz
incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
31. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
32. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz
yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için
50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
35. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin sekiz yılı
aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.850,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
38. Başvuruya konu yargılamanın sekiz yılı aşkın süredir
devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.