TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YEMLİHAN YILDIZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1064)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Yemlihan YILDIZ
Vekili
Av. Mehmet AYATA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 31/7/2006 tarihinde, Hani Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı ve Lice Kadastro Mahkemesinde devam eden tapu iptali ve tescil davasında makul sürede yargılama yapılmadığını, yargılama süresince taşınmazı kullanamadığını belirterek, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 27/1/2014 tarihinde Lice Kadastro Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 14/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 31/7/2006 tarihinde, Maliye Hazinesi aleyhine Hani Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
8. Mahkemece, 27/9/2007 tarih ve E.2006/45, K.2007/74 sayılı kararla davanın kısmen kabulüne, taşınmazın kısmen başvurucu adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
9. Temyiz istemi üzerine karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 11/3/2008 tarih ve E.2008/976, K.2008/1318 sayılı ilâmıyla, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
10. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda, 17/7/2008 tarih ve E.2008/41, K.2008/25 sayılı kararla taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının başlaması nedeniyle Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Hani Kadastro Mahkemesine devredilmesine karar verilmiştir.
11. Hani Kadastro Mahkemesi, 18/5/2011 tarih ve E.2008/158, K.2011/11 sayılı kararıyla, davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir.
12. Temyiz istemi üzerine söz konusu karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin, 19/4/2012 tarih ve E.2011/7240, K.2012/3642 sayılı ilâmıyla bozulmuştur.
13. Mahkeme bozma ilâmına uyarak yargılamaya E.2012/7 sayılı dava dosyası üzerinden devam etmekte iken Hani Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine, Lice Kadastro Mahkemesinin E.2013/230 sayılı dava dosyasında yargılamaya devam edilmiştir.
14. Başvurucu, 27/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Lice Kadastro Mahkemesi, 21/2/2014 tarih ve E.2013/230, K.2014/10 sayılı kararıyla davanın kabulüne hükmetmiştir.
16. Temyiz üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 30/12/2014 tarih ve E.2014/8875, K.2014/16426 sayılı ilâmıyla karar düzeltilerek onanmıştır.
17. Onama kararı taraflara tebliğ aşamasındadır.
B. İlgili Hukuk
18. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B.No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22), 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 716. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/1/2014 tarih ve 2014/1064 numaralı başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 31/7/2006 tarihinde, Hani Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı ve Lice Kadastro Mahkemesinde devam eden tapu iptali ve tescil davasının makul sürede tamamlanmadığını, taşınmaza kısmen okul yapıldığını ve taşınmazı kullanamadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, başvurucunun yargılamanın uzunluğuna ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucu, 31/7/2006 tarihinde, Hani Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı ve Lice Kadastro Mahkemesinde devam eden tapu iptali ve tescil davasının makul sürede tamamlanmadığını ve bu sürede taşınmazı kullanamadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45)
25. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan tapu iptali ve tescil davasının görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine devredilmiş olduğu görülmekle, 3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
26. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 31/7/2006 tarihidir.
27. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
28. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun Maliye Hazinesi adına tescil edilmiş bir taşınmaza ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil talebi olduğu, dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tespit çalışmaları yapılması üzerinde dosyanın görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine devredildiği, Mahkemece verilen kararların iki kez Yargıtay incelemesinden geçerek bozulduğu, Mahkemece verilen son kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 30/12/2014 tarihinde düzeltilerek onandığı, onama kararının taraflara tebliği sürecinin devam ettiği, sonuç olarak yargılamanın iki dereceli bir yargılama sisteminde yaklaşık dokuz yıldır sürdüğü anlaşılmıştır.
29. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin kısmen Asliye Hukuk kısmen Kadastro Mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 17).
30. Kadastro mahkemesi ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
31. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık dokuz yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazı kullanamadığını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle taşınmazını kullanamadığını ve gelirlerinden istifade edemediğini belirterek, maruz kaldığı zarar karşılığı 75.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
35. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık dokuz yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, başvurucunun yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık dokuz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.