TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CUMAALİ YAVUZ VE ŞEYHMUS GÜNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2718)
|
|
Karar Tarihi: 28/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cumaali YAVUZ
|
|
:
|
2. Şeyhmus GÜNER
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat
ÖZKAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; tanık sorgulatma hakkının reddedilmesi, ana
dilde savunma yapma hakkının engellenmesi ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu
değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 19/8/2011 tarihinde gözaltına alınmışlar, 23/8/2011
tarihinde Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK mülga 250. madde ile görevli)
silahlı terör örgütü adına suç işleme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma veya el değiştirme suçlarından
tutuklanmışlardır.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame ile
başvurucular hakkında silahlı terör örgütü adına suç işleme, tehlikeli
maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme ve terör örgütünün
propagandasını yapma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır
Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
11.Dava, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK mülga 250. madde
ile görevli) tevzi edilmiş ve E.2011/166 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
12. Mahkeme 16/1/2014 tarihinde başvurucuların tutukluluk
hâllerinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucular 20/1/2014 tarihinde bu karara itiraz etmiş,
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesince 6/2/2014 tarihinde yapılan inceleme sonucunda
söz konusu itiraz reddedilmiştir.
14. Karar, başvurucular tarafından aynı tarihte öğrenilmiştir.
15. Başvurular 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
16. Başvurucular hakkındaki dava, Adana 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) kapatılması üzerine 11/3/2014
tarihinde Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
17. Başvurucular 26/6/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
18. Yapılan yargılama sonunda Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi
15/3/2016 tarihli kararıyla başvurucuların silahlı terör örgütü adına suç
işleme ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçlarından hapis ve
adli para cezası ile mahkûmiyetine hükmetmiştir.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
temyiz incelemesi için Yargıtay'da derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 28/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucuların İddiaları
23. Başvurucular tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, denetleyemedikleri
gizli tanık beyanına dayanılarak tutukluluk hâllerinin devamına karar
verildiğini, tutukluluk hâlinin devamına karar verilirken her seferinde aynı
gerekçelerin tekrar edildiğini ve kararlarda adli kontrol tedbirinin neden
uygulanmadığına ilişkin bir gerekçe gösterilmediğini belirterek kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
24.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
26. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
27. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
28. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 26/6/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiaları 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucuların durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
30. Başvurucular, haklarında yürütülen soruşturma ve
kovuşturmanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
32. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden
ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
33. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
34. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
yaklaşık 6 yıl 7 ayı aşan
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı ve devam ettiği görülmektedir.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
2. Başvurucuların Diğer İddiaları
36. Başvurucular bir gizli tanık beyanına istinaden haklarında
soruşturma ve kovuşturma yürütüldüğünü, bu tanığın duruşmada dinlenmesi ve
sorgulanması ile ana dilde savunma yapma taleplerinin reddedildiğini belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 24).
38. Somut olayda başvurucular hakkındaki yargılamanın temyiz
aşamasında derdest olduğu, adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu
tür iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının
bulunduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
41. Başvurucular 10.00 TL maddi, 30.000
TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
her bir başvurucuya-yargılamadaki sanık sayısı dikkate alınarak- ayrı ayrı net
6.750 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.980 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer
iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 6.750 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 1.980 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/207) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.