TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN ŞENDUR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2721)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucular
1. Hasan ŞENDUR
2. İbrahim GÜNER
3. Mustafa AKPINAR
4. Maruf BEÇET
Vekilleri
Av. Vedat ÖZKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek, terör örgütü adına suç işlemek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandıkları davada soyut ve çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmediğini, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa’nın 10., 36., 38., 40., 138. ve 142. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 18/2/2014 tarihinde Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucular, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuşlar, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından 21/5/2014 tarihinde adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 21/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 19/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 30/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında 17/10/2005 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
9. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi ile görevli), 18/10/2005 tarih ve 2005/488 Değişik İş sayılı kararı ile başvuruculardan Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmalarına, Mustafa Akpınar’ın tutuklanmasına karar vermiştir.
10. Başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner ile diğer iki şüpheli hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 28/10/2005 tarih ve E.2005/207 sayılı iddianamesi ile “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek ve terör örgütü adına suç işlemek” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2005/165 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Başvuruculardan Mustafa Akpınar 28/12/2005 tarihli duruşmada tahliye edilmiştir.
12. Başvurucu Hasan Şendur hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 19/1/2007 tarih ve E.2007/11 sayılı iddianamesi ile Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/165 sayılı dosyası ile irtibatlı olarak, “terör örgütü propagandası yapmak, güvenlik güçlerine etkin direnme ve kamu malına zarar vermek” suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
13. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 4/6/2008 tarih ve E.2005/165, K.2008/120 sayılı karar ile başvuruculardan Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in, “terör örgütü adına suç işlemek” suçundan ayrı ayrı 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, diğer suçlardan beraatlerine, başvurucu Hasan Şendur’un tüm suçlardan beraatine karar verilmiştir.
14. Kararın başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet, İbrahim Güner ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/1/2013 tarih ve E.2010/8791, K.2013/498 sayılı ilâmıyla eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğu ve 6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre de değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek, tüm başvurucular yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
15. Bozma üzerine dava, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/40 sayılı dosyasına kaydedilmiş, özel yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince (6352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi ile görevli) 11/3/2014 tarih ve E.2013/40, K.2014/329 sayılı kararla Mahkemenin görevsizliğine, dava dosyasının görevli ve yetkili Adana Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
16. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/139 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılama halen devam etmektedir.
17. Başvurucular, 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
18. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, 174. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları, 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası, 265. maddesinin (1), (3) ve (4) numaralı fıkraları, 314. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları; 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi ile 7. maddesinin ikinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 18/2/2014 tarih ve 2014/2721 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
20. Başvurucular, “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek, terör örgütü adına suç işlemek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarını işledikleri iddiasıyla Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 28/10/2005 ve 19/1/2007 tarihlerinde haklarında açılan kamu davasında yapılan yargılamada Mahkemece, soyut ve çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, kendi beyanlarına itibar edilmediğini, aleyhe delilleri denetleme imkanına sahip olamadıklarını, etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmediğini, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, kanun önünde eşitlik ve silahların eşitliği ilkelerinin, masumiyet karinesinin, savunma, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesinde başvurucular, kanun önünde eşitlik ve silahların eşitliği ilkelerinin, masumiyet karinesinin, savunma, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmeleri ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucuların bütün iddiaları adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Başvurucuların, yargılamanın halen devam etmesi ve makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiaları
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
24. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
25. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
26. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
27. Başvurucular, “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek, terör örgütü adına suç işlemek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarını işledikleri iddiasıyla Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca haklarında açılan kamu davasında yapılan yargılamada Mahkemece, soyut ve çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, kendi beyanlarına itibar edilmediğini, aleyhe delilleri denetleme imkânına sahip olamadıklarını, etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmediğini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
28. Başvuru konusu olayda, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 4/6/2008 tarihli karar ile başvuruculardan Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in, “terör örgütü adına suç işlemek” suçundan mahkûmiyetlerine, diğer suçlardan beraatlerine, sanık Hasan Şendur’un tüm suçlardan beraatine karar verildiği tespit edilmiştir. Kararın başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet, İbrahim Güner ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/1/2013 tarihli ilâmıyla hükmün tüm başvurucular yönünden bozulduğu, özel yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 11/3/2014 tarihli karar ile dava dosyasının görevli ve yetkili Adana Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar verildiği ve Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/139 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmıştır.
29. Bireysel başvuru yapılmadan önce, başvurucuların, isnat edilen suçlar nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdükleri haklarına ilişkin olarak, hukuk sisteminde öngörülen başvuru yollarını tüketmeleri, netice alamamaları hâlinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
30. Açıklanan nedenlerle, yetkili idari merciler ve derece mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartların yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiaları
31. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucular, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca haklarında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
33. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
34. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
35. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucular hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek, terör örgütü adına suç işlemek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarını işledikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucular hakkında isnat olunan suçlar, 5237 ve 3713 sayılı Kanunlarda hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucular hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
36. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarihler, başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner bakımından Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alındıkları 17/10/2005 tarihi ve başvurucu Hasan Şendur bakımından Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 19/1/2007 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
37. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvuruculardan Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 17/10/2005 tarihinde gözaltına alındıkları, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince, 18/10/2005 tarihinde başvuruculardan Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmalarına, Mustafa Akpınar’ın tutuklanmasına karar verildiği ve başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet, İbrahim Güner ile diğer iki şüpheli hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 28/10/2005 tarihli iddianamesi ile “silahlı terör örgütü üyesi olmak, memura görevini yaptırmamak için direnmek, molotof kokteyli atmak, kamu malına zarar vermek ve terör örgütü adına suç işlemek” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/165 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir. Başvurucu Hasan Şendur hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 19/1/2007 tarihli iddianamesi ile Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/165 sayılı dosyası ile irtibatlı olarak, “terör örgütü propagandası yapmak, güvenlik güçlerine etkin direnme ve kamu malına zarar vermek” suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 4/6/2008 tarihinde başvuruculardan Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’in, “terör örgütü adına suç işlemek” suçundan mahkûmiyetlerine, diğer suçlardan beraatlerine, sanık Hasan Şendur’un tüm suçlardan beraatine karar verildiği belirlenmiştir. Kararın başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet, İbrahim Güner ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/1/2013 tarihli ilâmıyla tüm başvurucular yönünden hükmün bozulmasına karar verildiği, özel yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 11/3/2014 tarihli kararla Mahkemenin görevsizliğine, dava dosyasının görevli ve yetkili Adana Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar verildiği, Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/139 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmıştır.
38. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
39. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep oldukları da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu, başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner bakımından dokuz yılı aşkın süredir ve başvurucu Hasan Şendur bakımından sekiz yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. Başvurucular, adil yargılanma haklarının ihlali nedeniyle ayrı ayrı 10.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
42. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner bakımından dokuz yılı aşkın süredir ve başvurucu Hasan Şendur bakımından sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’e net 6.650,00 TL, başvurucu Hasan Şendur’a net 5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
45. Başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvuruya konu yargılamanın, başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner bakımından dokuz yılı aşkın süredir ve başvurucu Hasan Şendur bakımından sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1. Adil yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucular Mustafa Akpınar, Maruf Beçet ve İbrahim Güner’e ayrı ayrı net 6.650,00 TL, başvurucu Hasan Şendur’a net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların harçtan muafiyetine,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.