logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Eyüp Astürk [2.B.], B. No: 2014/2734, 22/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EYÜP ASTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2734)

 

Karar Tarihi: 22/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Eyüp ASTÜRK

Vekili

:

Av. İsmail GÖMLEKLİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, maluliyet oranının tespiti istemiyle 1/12/2006 tarihinde ve iş kazasından doğan zararın tazmini istemiyle 14/1/2010 tarihinde açtığı davalarda yargılamaların makul sürede tamamlanmadığını, ayrıca tazminat davasında hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/2/2014 tarihinde İstanbul 1. İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 14/8/2000 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazasından doğan zararın giderilmesi istemiyle 28/3/2002 tarihinde Bakırköy 1. İş Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.

6. Mahkeme 28/6/2004 tarih ve E.2002/709, K.2004/566 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne, %11,2 maluliyet oranı üzerinden hesaplanan maddi tazminatın başvurucuya ödenmesine hükmetmiş ve karar kesinleşmiştir.

7. Başvurucu, maluliyet oranının tespiti istemiyle 1/12/2006 tarihinde, İstanbul 8. İş Mahkemesinde dava açmıştır.

8. Mahkeme, 26/2/2009 tarih ve E.2006/742, K.2009/80 sayılı kararıyla başvurucunun maluliyet oranının %14,3 olarak tespitine hükmetmiştir.

9. Temyiz istemi üzerine karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 9/3/2010 tarih ve E.2009/4244, K.2010/2530 sayılı ilâmıyla, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

10. Bozma kararına uyarak, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gidermek amacıyla alınan yeni bilirkişi raporu doğrultusunda Mahkeme, 25/11/2011 tarih ve E.2010/398, K.2011/721 sayılı kararıyla maluliyet oranının tekrar %14,3 olarak tespitine hükmetmiştir.

11. Anılan karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 29/5/2012 tarih ve E. 2012/6815, K.2012/9482 sayılı ilâmıyla onanarak kesinleşmiştir.

12. Başvurucu, İstanbul 8. İş Mahkemesinde görülen dava neticesinde tespit edilecek maluliyet oranı dikkate alınarak yeniden tazminata hükmedilmesi istemiyle, İstanbul 3. İş Mahkemesinde 14/1/2010 tarihinde dava açmış, 8/5/2013 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile tazminat talebini arttırmıştır.

13. Mahkeme, 16/5/2013 tarih ve E.2010/49, K.2013/483 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne, bakiye maluliyet oranı üzerinden, 2.000,00 TL manevi tazminata ve talebin ıslah dilekçesi ile arttırılan kısmının zamanaşımına uğradığını belirterek, 3.000,00 TL maddi tazminata hükmetmiştir.

14. Temyiz istemi üzerine karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21/1/2014 tarih ve E.2013/14769, K.2014/851 sayılı ilâmıyla onanmıştır.

15. Başvurucu onama kararından 10/2/2014 tarihinde haberdar olduğunu bildirmiş, karar, 28/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 28/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

17. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (Bkz. B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 28/2/2014 tarih ve 2014/2734 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu, maluliyet oranının tespiti istemiyle 1/12/2006 tarihinde ve iş kazasından doğan zararın tazmini istemiyle 14/1/2010 tarihinde açtığı davalarda yargılamaların makul sürede tamamlanmadığını, ayrıca tazminat davasında hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Tazminat Davası Yönünden Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

20. Başvurucu, iş kazasından doğan zararın tazmini istemiyle 14/1/2010 tarihinde açtığı dava sonucunda hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının düşük olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

23. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

24. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

25. Başvuruya konu yargılamada Mahkeme; Bakırköy 1. İş Mahkemesinin E.2002/709 sayılı dosyasında %11,2 maluliyet oranı üzerinden 3.307,75 TL maddi tazminatın hüküm altına alındığı, buna karşın İstanbul 8. İş Mahkemesinin E.2010/398 sayılı dava dosyasında davacının maluliyet oranının %14,3 olarak tespit edildiği, dava konusunu oluşturan %3,1 bakiye maluliyet oranına göre 14/08/2000 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davalıların kusur durumuna göre başvurucunun bakiye maddi zararının 9.012,68 TL olduğu, ancak başvurucunun 8/5/2013 tarihli ıslah dilekçesinde arttırılan miktarın, kaza tarihi esas alındığında zamanaşımına uğradığının anlaşıldığı ve davalı tarafından süresinde zamanaşımı defi ileri sürüldüğü, bu nedenle ıslahla arttırılan tutar yönünden davanın reddi gerektiği kanaatiyle, bakiye %3,1 maluliyet oranına göre 3.000,00 TL maddi tazminat ile takdiren 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir. Söz konusu karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

26. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, sonuç olarak iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

27. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının dinlenmediğine ilişkin bir iddia, bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi, Derece Mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

28. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksunluk" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Maluliyet Oranının Tespiti Davası Yönünden Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

29. Başvurucu, maluliyet oranının tespiti istemiyle 1/12/2006 tarihinde açtığı davanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

30. 6216 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

31. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

32. Somut olayda; başvurucunun açtığı 1/12/2006 tarihli dava yönünden İstanbul 8. İş Mahkemesinin 25/11/2011 tarihinde verdiği karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 29/5/2012 tarihli ilâmı ile onanarak kesinleşmiştir (bkz. § 11). Böylece anılan kararın Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmaktadır.

33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun maluliyet oranının tespiti davası yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının "zaman bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tazminat Davası Yönünden Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

34. Başvurucu, 14/1/2010 tarihinde açtığı iş kazasından doğan zararın tazmini istemli davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

36. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

37. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, iş kazasından doğan zararın giderilmesi istemiyle açılan tazminat davasının söz konusu olduğu görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 14/1/2010 tarihidir.

39. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin onama kararını verdiği 21/1/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.

40. Makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).

41. 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 64-65).

42. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin iş mahkemesi önünde görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 17).

43. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır (B. No: 2014/1512, 30/6/2014, § 48).

44. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde; yargılamanın iki dereceli yargılama sisteminde toplam dört yıl yedi gün sürdüğü, başvurucu vekilinin 3/11/2010 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak katılmaması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, başvurucunun yenileme dilekçesi vermesi sonucu üç aya yakın bir süre sonra yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında yargılama süresince, davanın, bakiye maluliyet oranına dayalı olarak açılan tazminat davası olduğu dikkate alınarak, maluliyet oranının tespitine ilişkin yargılamanın sonucunun beklendiği, söz konusu yargılamanın sona ermesinin ardından dosyanın bilirkişiye gönderildiği ve raporun beklendiği anlaşılmaktadır.

45. Yargılama süresinin bütünü dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtaydaki yargılama sürecinde başvurucunun haklarını ihlal edecek şekilde gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle, başvuruya konu yargılamanın makul süreyi aşmadığı ve başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksunluk” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

 1. Tazminat davası yönünden yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksunluk”,

 2. Maluliyet oranının tespiti davası yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik”,

 3. Tazminat davası yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksunluk”,

 nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,

22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Eyüp Astürk [2.B.], B. No: 2014/2734, 22/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı EYÜP ASTÜRK
Başvuru No 2014/2734
Başvuru Tarihi 28/2/2014
Karar Tarihi 22/6/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, maluliyet oranının tespiti istemiyle 1/12/2006 tarihinde ve iş kazasından doğan zararın tazmini istemiyle 14/1/2010 tarihinde açtığı davalarda yargılamaların makul sürede tamamlanmadığını, ayrıca tazminat davasında hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Zaman Bakımından Yetkisizlik
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
447
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi