TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CUMA ÇİFTÇİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/277)
Karar Tarihi: 14/10/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Leyla Nur ODUNCU
Başvurucu
Cuma ÇİFTÇİ
Vekili
Av. Saim BOZKURT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör örgütü üyeleri tarafından başvurucunun babasına zarar verildiği hâlde bu durum göz önüne alınmaksızın 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının; ret işlemlerine karşı açılan davaya ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 8/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru belgelerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu adli yardım talebinde bulunmuş ve Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurucunun yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olması nedeniyle adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 14/5/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlık tarafından benzer şikâyetlere ilişkin başvurularda sunulan görüşlere atıf yapılarak ayrıca görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 6/9/2007 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Batman Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvurmuştur.
9. 28/1/2011 tarihli ve 2011/1-895 sayılı Zarar Tespit Komisyonu kararında, terör olayları sonucu oluşan zararların karşılanması talebiyle yapılan başvuruda, dosyada yer alan bilgi ve belgeler uyarınca Sason ilçesi Taşyuva köyü boşaltılmadığından, kişiye yönelik bir tehdit ve saldırı olmadığından, 1990 yılından sonra Kayadüzü ve Çınarlı köylerinin Taşyuva köyünün bağlısı olduğu ve köyde ciddi bir nüfus yaşadığından, bağlı köyler ayrıldıktan sonra dahi köyde 1990-2000 yılları arasında yoğun bir nüfus yaşadığından bahisle talebin reddine karar verilmiştir.
10. Başvurucu tarafından, belirtilen ret işlemi aleyhine Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde açılan iptal davası, yetkisizlik kararıyla Batman İdare Mahkemesine devredilmiştir.
11. Batman İdare Mahkemesinin 25/11/2011 tarihli ve E.2011/689, K.2011/1409 sayılı kararı ile “…Taşyuva köyünün; Zornik, Hopir, Gortil, Hazuzenk mezralarından oluştuğu, Batman İl Jandarma Komutanlığının 25.03.2011 tarih ve 0490-18647-11/Ter.Suç.Ks sayılı Batman Valiliğine hitaben yazılı boşalan ve boşaltılan köylere ilişkin yazısından; Taşyuva köy merkezinin ve Zornik, Hopir, Gortil, Hazuzen mezralarının 1992-1999 tarihleri arasında kısmen boşaltıldığı/boşaldığının ifade edildiği, Batman İl Jandarma Komutanlığının 01/10/2009 tarih ve 3700-63966-09/GKK/Ks. sayılı ve eki 17.11.2009 tarihli tutanağa göre, 1987-2000 yılları arasında Sarıyayla köyünde GKK ve GÖK görevlendirildiği ve koruculuk sisteminin bulunduğu, korucu aileleri haricinde köyde 47 hanenin ikamet ettiği, köy nüfusunun 1990 yılında 1996, 1997 yılında 409, 2000 yılında 631 kişi olduğu, Batman/Sason İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 04.09.2009 tarih ve 185 sayılı yazısına göre; yapılan araştırmalarda, 1990-2000 yılları arasında muhtarlık seçimlerinin yapıldığı, ancak evrakların imha edilmek üzere SEKA'ya gönderildiği, 2000 yılı sonrasında da seçimlerin düzenli olarak yapıldığı, Sason İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 27.04.2006 tarihli yazısından, Taşyuva Köyü İlköğretim Okulunun eğitim ve öğretime açık olduğunun ifade edildiği görülmektedir.
Bu durumda, aralarında davacının da bulunduğu Taşyuva köyü halkının bir kısmının, güvenlik kaygısıyla da olsa köyden göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, anılan köyün tamamen boşalmamış olması diğer bir ifadeyle anılan köyde nesnel güvenlik kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmaması nedenleriyle, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı(ndan)…” gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 25/12/2012 tarihli ve E.2012/3283, K.2012/14872 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.
13. Başvurucunun karar düzeltme istemi, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 18/9/2013 tarihli ve E.2013/9833, K.2013/5926 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
14. Bu karar 24/12/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 8/1/2014 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K. 2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).
16. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 14/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 8/1/2014 tarihli ve 2014/277 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talebin ve akabinde açtığı davanın reddedildiğini, köy halkının köy korucusu olmak yahut köyü terk şeklinde idarenin baskı ve zorlamasına maruz kalmasının dikkate alınmadığını, dosyadaki zarar tespitine ilişkin raporlar ve güvenlik nedeniyle köyün boşaltılmış olduğunu belirten belgeler nazara alınmaksızın ve terör örgütü mensuplarınca babası G. Ç.nin öldürülmesine dair özel durumu göz önünde bulundurulmadan köyün tamamen boşalmamış olduğu soyut gerekçesine ve şahsına yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmamasına dayanılarak tarafından sunulan belgeler değerlendirilmeksizin idare tarafından sunulan belgeler nazara alınarak ve sunulan bu belgeler kendisine tebliğ edilmemek suretiyle savunma yapma imkânı tanınmadan verilen kararın adil olmadığını belirtmiştir.
19. Başvurucu ayrıca, kararın yeterli gerekçe ihtiva etmediğini, sunduğu belgeleri dikkate almayıp yalnızca idarece sunulan belgelere dayalı olarak karar veren mahkemenin tarafsız olmadığını, kendi içinde çelişkili ve somut gerçeği yansıtmayan belgelere dayanılarak karar verildiğini, aynı yerleşim yerinde yaşayanlar tarafından önceki bir tarihte yapılan başvura ilişkin Komisyonun tazminat ödenmesi yönünde karar vermiş olmasına rağmen yargı mercilerince bu kararlar konusunda araştırma ve inceleme yapılmayarak davasının reddine hükmedildiğini, bu nedenle makul ve objektif bir sebep bulunmamasına rağmen şahsına tazminat ödenmemesi yönünde karar alınarak ayrımcılığa maruz kaldığını, idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu mülkiyet hakkından yoksun kaldığını ve Derece Mahkemelerinin yaptığı hatalı değerlendirme nedeniyle zararının tazmin edilmediğini, 5233 sayılı Kanun’da bulunmayan bir nedene dayanılarak Komisyon ve yargı makamlarınca talebinin reddedildiğini, ayrıca yaptığı başvuru hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa’nın 2., 7., 10., 35., 36., 87., 125. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun, babası G. Ç.nin 1/8/1994 tarihinde terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi noktasındaki kişisel durumu nazara alınmaksızın mukim olduğu köyün tamamen boşaltılmamış olduğu şeklindeki nesnel ölçütten hareketle Mahkemece reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Başvuru formunun ve eklerinin incelenmesi neticesinde, ihlale neden olduğu ileri sürülen olay kapsamında, başvurucunun babası olduğu belirtilen, 1/8/1994 tarihinde meydana gelen çatışma neticesinde vefat ettiği iddia edilen, olay yeri tespit tutanağında teşhisi yapılan G. Ç.nin baba adı, doğum tarihi, ölü olma durumu ile başvurucunun babasına ait kimlik bilgilerinin uyumlu olmadığı ve başvurucunun babasının sağ olduğu tespit edilmiştir.
22. Anayasa Mahkemesinin 28/5/2015 tarihli yazıları ile tespit edilen çelişkilerin giderilmesi ve başvuru formunda ileri sürülen iddiaların ispatına yönelik elverişli delillerin yazının tebliğinden itibaren yirmi beş gün içinde bildirilmesi talep edilmiştir. Anılan yazı 4/6/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği hâlde başvurucu herhangi bir belge sunmadığı gibi yazıya karşı cevap da vermemiştir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) “Başvuru hakkının kötüye kullanılması” kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
“Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”
25. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla, genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
26. Bu kapsamda özellikle, Mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
27. Somut başvuru açısından başvurucunun, babası G.Ç.nin terör örgütü mensuplarınca öldürüldüğü yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığı zira başvurucunun baba adı ve soyadı ile 1/8/1994 tarihinde terör örgütü üyelerince öldürüldüğü iddia edilen kişinin adı ve soyadı örtüşmekle birlikte, başvurucunun aile nüfus kayıt örneğine göre babasının sağ olduğu, bu konudaki çelişkinin giderilmesi için başvurucuya yazılan müzekkereye de cevap verilmediği anlaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenle başvurucu tarafından ileri sürülen iddianın yanıltıcı beyan niteliğinde olduğu, başvuru formu ve ekleri ile nüfus kayıtları incelendiğinde başvurucunun babasının sağ olduğu, başvurucunun babası ile mağdur olduğu beyan edilen G.Ç.nin farklı kişiler oldukları anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
29. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 500 TL disiplin para cezasına hükmedilmesine, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle başvuru reddedildiğinden adli yardım kapsamında tahsil edilmeyen 206,10 TL başvuru harcının başvurucudan tahsiline karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca başvurucunun 500 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
C. Başvuru, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddedildiğinden 206,10 TL harcın başvurucudan TAHSİLİNE,
D. İlgisi nedeniyle kararın bir örneğinin Ankara Barosuna gönderilmesine
14/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.