TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİH TUTAL
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11644)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Salih TUTAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevil ARACI BEK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, terör olayları
nedeniyle köyün terk edilmeye mecbur kalınmasından kaynaklanan zararların
tazmini için 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında
yapılan taleplerin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; ret işlemlerine
karşı açılan davalara ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul
sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 10/7/2014
tarihinde Adana 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 23/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucu 6/7/2005
tarihinde, 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması
talebiyle Siirt Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvurmuştur.
6. 5/5/2010 tarihli ve 2010/1-4544
sayılı Zarar Tespit Komisyonu Kararında, dosyada yer alan bilgi ve belgeler
uyarınca Pervari ilçesi Okçular köyünün boşaltılmadığı, köyde nüfus
istikrarının sürekli korunduğu, her beş yılda bir muhtarlık seçiminin
yapıldığı, köyde korucuların bulunduğu ve korucular dışında vatandaşların da
ikamet ettiği, idarece boşaltılan köy, mezra ya da beldenin bulunmadığı, köy
okulunun 1989’dan günümüze kadar eğitime açık olduğu, kadrolu din görevlisinin
bulunduğu belirtilerek talebin reddine karar verilmiştir.
7. Başvurucu tarafından,
belirtilen işlem aleyhine Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde açılan dava, 28/12/2011 tarihli yetkisizlik kararıyla Batman İdare
Mahkemesine gönderilmiştir.
8. Batman İdare Mahkemesinin 23/8/2012 tarihli ve E.2012/1659, K.2012/5065 sayılı kararı
ile başvurucunun ikamet ettiği köyün tamamen boşalmadığı, anılan yerleşim
yerinde asgari güvenlik düzeyinin var olduğu, köy halkının bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal
sebeplerle göç ettiği, bu nedenle uğradıkları zararın idarece karşılanmasına
hukuki olanak bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 20/6/2013
tarihli ve E.2013/5837, K.2013/4845 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin
kararı onanmıştır.
10. Başvurucunun karar düzeltme
istemi, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 3/4/2014 tarih ve E.2014/2044, K.2014/2412 sayılı ilamı ile
reddedilmiştir.
11. Tebligat belgelerine göre
onama kararı 27/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
12. Başvuru formunda ise onama
kararının 27/6/2014 tarihinde tebliğ
edildiği/öğrenildiği belirtilmektedir.
13. Bireysel başvuru 10/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
14. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4.
maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki
Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve
E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008
tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
15. Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik’in (Yönetmelik) 16. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“15
inci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî
mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar
görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz
önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına
uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile
belirlenir.”
16. Aynı Yönetmelik’in 17.
maddesi şöyledir:
“(Değişik: 22/8/2005 – 2005/9329 K.) Başvuru sahibi, başvuru dilekçesi
ile birlikte olayın meydana geliş tarzını açıklayan ve zararın tespit ve
ölçümünde dikkate alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi Komisyona sunar.
Ayrıca; Komisyon,
gerekli gördüğü takdirde zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her
türlü bilgi ve belgeyi adli, idari ve askeri mercilerden ister.”
17. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14.
maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası,
49. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 14/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
10/7/2014 tarihli ve 2014/11644 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptığı talebin ve akabinde açtığı davanın reddedildiğini, göçe
zorlanması ve memleketinden sürgün edilmesi nedeni ile işini kaybettiğini ve
mal varlığına ulaşamadığını, bu zararların devlet yetkililerinin köy boşaltma
eylemlerinden kaynaklanmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini, zarar
tespitinde sadece idare tarafından düzenlenmiş olan belgelerin esas alınmasının
haksızlık oluşturduğunu, bölge genelindeki olaylarda ve kendi zararına neden
olan olayda da hiçbir adli tahkikatın yapılmadığını ya da yapılmış olsa dahi
sonucun bildirilmediğini, ikamet ettikleri yerin terör ve terör olaylarıyla
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile boşaltılmış olmadığı
kabulünün dayanağını teşkil eden verilerin Tazminat Komisyonu tarafından ve
yargılama mercilerince taleplerinin reddedilmesine gerekçe teşkil
edemeyeceğini, yaptıkları başvurular hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede
sonuçlandırılmadığını, temyiz ve karar düzeltme taleplerinin özenli şekilde
incelenmediğini ve kararların yeterli gerekçe ihtiva etmediğini belirterek
Anayasa’nın 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51.
maddesi şöyledir:
“Bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine,
yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk
Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir.”
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi şöyledir:
“Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve
benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri
dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla
olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”
22. İlgili düzenlemeler
vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve
genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara
sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade
eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele
alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça
aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini
engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak
değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
23. Bu kapsamda özellikle,
Mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu
nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında
esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi
sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni
ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru
hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru
eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla
bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması
ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette
içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye
kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
24. Somut olayda Danıştay Onbeşinci Dairesinin 3/4/2014
tarihli ilamının tebliğ tarihine ilişkin olarak başvurucunun, başvuru dosyasında
sunduğu tebligat belgesi ile PTT Genel Müdürlüğünden yapılan sorgu neticesinde
ulaşılan tebligat bilgilerinde tebliğ tarihleri arasında çelişki olduğu
görülmüştür.
25. Başvurucunun sunduğu
tebligat belgesi üzerinde el yazısı ile yer alan tebliğ tarihi 27/6/2014 olup başvuru formunda da başvurucu, anılan tarihte
kararın tebliğ edildiğini belirtmiştir. PTT’den yapılan sorgu sonucunda tespit
edilen tebliğ tarihi ise 27/5/2014 tarihidir.
26. Anılan çelişkinin
giderilmesi amacıyla Batman İdare Mahkemesinden tebligat belgesinin aslı
istenmiştir. Mahkemeden gelen tebligat belgesinde tebliğ tarihinin 27/5/2014 tarihi olduğu görülmüştür.
27. Sonuç olarak nihai karar,
Derece Mahkemesince gönderilen tebliğ belgesine ve PTT sorgu yazısına göre 27/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği hâlde
başvurucunun başvuru formunda, nihai kararın tebliğ tarihini 27/6/2014 olarak
belirttiği, başvuru formunun ekinde sunulan tebligat belgesi suretinde de
düzeltme yaptığı anlaşılmıştır. Bu şekilde nihai kararın tebliğ edildiği tarih
olan 27/5/2014 tarihinden itibaren bireysel başvuruda
bulunulduğu, 10/7/2014 tarihine kadar otuz günlük başvuru süresinin geçtiği,
başvurucunun belirttiği 27/6/2014 tarihine göre ise süresinde başvuruda
bulunulduğu ortaya çıkmaktadır.
28. Başvurucu vekilinin gerçekte
tebliğ tarihi farklı olmasına ve tebliğ tarihine göre başvuru süresini geçirmiş
olmasına rağmen yanıltıcı bir davranışla tebliğ tarihlerini farklı bildirdiği,
bu şekilde süresi içinde başvuruda bulunduğunu göstermeyi amaçladığı
belirlenmiştir.
29. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından yapılan tebliğ tarihine ilişkin beyanın ve sunulan tebliğ
belgesinin Mahkemeyi yanıltıcı nitelikte olduğu ve Derece Mahkemesinden
istenilen tebliğ belgesinde belirtilen tarihin farklı olduğu anlaşıldığından
başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu aleyhine başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması
nedeniyle REDDİNE,
B. 6216 sayılı
Kanun'un 51. maddesi uyarınca başvurucunun 1.000 TL disiplin para cezası ile
CEZALANDIRILMASINA,
C. Kararın bir
örneğinin tebligat evrakında yapılan değişiklik ve aslı gibidir şeklinde onay
nedeniyle gereğinin takdir ve ifası için Adana Cumhuriyet Başsavcılığı ile
Adana Barosuna gönderilmesine
14/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.