TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYDIN İPEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2944)
Karar Tarihi: 21/1/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Aydın İPEK
Vekili
Av. Selma CENGİZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlamaya teşebbüs suçundan yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin E.2011/5 sayılı dosyasında, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alındığını ve doğal hâkim ilkesine aykırı davranıldığını belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 6/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 10/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 13/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 22/10/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olay tarihinde Şişli 3. İcra Ceza Mahkemesi Hâkimi olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu, yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlamaya teşebbüs suçundan hakkında açılan ve olay tarihinde birinci sınıf yargı mensubu olması nedeniyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesinde görülen kamu davasında, Daire’nin 7/4/2010 tarih ve E2008/3, K.2010/2 sayılı kararıyla isnat edilen suçtan beraat etmiştir.
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının anılan kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu,7/4/2011 tarih ve E.2011/5-187, K.2011/131 sayılı kararıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesinin beraat kararının bozulmasına karar vermiştir.
11. Bozma sonrası yeniden yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 7/3/2012 tarih ve E.2011/5, K.2012/2 sayılı kararıyla başvurucunun 10 ay hapis ve 1.000,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş ve akabinde hapis cezasını 6.000,00 TL adli para cezasına çevirmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21/5/2013 tarih ve E.2012/5.MD-270, K.2013/24 sayılı kararıyla onanmıştır.
13. Kesinleşen para cezası, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 2013/7-9470 İlamat sayılı ödeme emri ile başvurucuya, 21/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Bireysel başvuru, 6/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) Adlî para cezasını içeren ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 21/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/3/2014 tarih ve 2014/2944 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlamaya teşebbüs suçundan yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin E.2011/5 sayılı dosyasında, müşteki tarafından hukuka aykırı yöntemlerle kaydedilen görüşmelerin delil olarak kullanıldığını, daha önce hakkında beraat kararı veren üyelerin yargılamaya katılmadığını, bunun doğal hâkim ilkesine aykırı olduğunu, ayrıca savunmalarına da hukuka aykırı olarak itibar edilmediğini belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.…”
19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
20. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18-19).
21. Bireysel başvurunun ön şartlarından birisi başvuru süresi olup, bu durum başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
22. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması halinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği belirtilmekle beraber, başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması aranacaktır. Bu noktada, nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hallerde tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hallerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).
23. Hukukumuzda Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bakımdan, başvuruculaırn nihai kararın içeriğinin kesin olarak öğrenebilecekleri tarihi, bireysel başvuru süresinin başlangıç noktası olarak almak gerekecektir. Anayasa Mahkemesi, bir kararında (B. No: 2013/2470, 17/9/2013, §§ 18-19) müddetnamenin hükümlüye tebliğ edildiği tarihin, başvurucular açısından en geç Yargıtayın nihai kararının öğrenildiği tarih olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı için bkz. Davran/Türkiye, B. No: 18342/03, 3/11/2009).
24. 5271 sayılı Kanun hükümlerine göre ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolu temyizdir (B. No: 2013/2001, 16/5/2013, § 18). Somut olayda Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 7/3/2012 tarih ve E.2011/5, K.2012/2 sayılı kararı, Yargıtay Ceza Genel Kurulununun 21/5/2013 tarih ve E.2012/5.MD-270, K.2013/24 sayılı ilâmı ile onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Başvurucuya hakkındaki kesinleşen para cezasına ilişkin ödeme emri 21/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
25. Ceza infaz hukukunda ödeme emri, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca düzenlenen, cezanın kesinleştiği anlamına gelen ve hakkında kesinleşen mahkeme kararı nedeniyle hükümlünün ne miktar parayı Devlet Hazinesine ödeyeceğini gösteren bir belgedir. Müddetname hapis cezalarının infazına ilişkin olduğu halde, ödeme emri adli para cezalarının infazına yöneliktir. Ödeme emrine ilişkin belgede, mahkûm olunan cezanın niteliği, cezanın hangi mahkeme tarafından verildiği, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının infaz dosyasına ait bilgiler ile mahkum olunan para cezasının, mahkemece takside bağlanmışsa taksitlerden ilkinin, takside bağlanmamış ise tamamının, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesi gerektiğine dair bilgiler yer almaktadır. Dolayısıyla ödeme emrinin hükümlüye tebliğ edildiği tarihin, başvurucu açısından en geç Yargıtayın nihai kararının öğrenildiği tarih olarak kabul edilmesi gerekecektir.
26. Başvuru konusu olayda, başvuru yolları 21/5/2013 tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin kararını onaması ile tüketilmiştir. Başvurucunun nihai karardan haberi, ödeme emrinin kendisine tebliğ edildiği 21/10/2013 tarihinde olmuştur. Bu nedenle başvuru yolunu tüketen nihai kararın başvurucu tarafından öğrenildiği tarihin, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 21/10/2013, bireysel başvuru tarihinin de 6/3/2014 olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 21/1/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.